Nusaybinli bir Müslüman olan Abdurrahim Semavi, Türkiye’nin bölünme kaygısı ve Rojava’nın statü elde etme olasılığı nedeniyle Terörsüz Türkiye sürecinin başlatıldığını ifade ediyor. Böyle bir kaygının aslı var mı?
Türkiye’nin bölünme kaygısının yersizliğine yanıt olabilecek bir kanıtla Semavi’nin iddiasını değerlendirmek gerekiyor.
Kanıt, 24, 25 Mayıs 2025 tarihlerinde Destpêka Nû grubunun Diyarbakır’da düzenlediği ‘Kürt Siyasetinde Birlik ve Alternatif Yol’ başlıklı çalıştaydır. Dostlarımız, saygıdeğer gönüllü grup üyeleri, yıllar süren yoğun zihinsel, fiziki, maddi emek sonucunda Diyarbakır’da onlarca insanı iyi niyetlerle ve demokratik, özgür bir akışla bir araya getirdi.
Toplantıda bölgenin kısmi yönetimi için federe yönetim önerimin dışında; net ve yapılandırılarak ifade edilen bir başka kısmi yönetim modeli önerisi yapılmadı.
Federe yönetime yönelmek sadece Kürdcenin erimesini durdurmakla ve tersine çevirmekle kalmaz, yeni ve yaygınlaşan bir başlık olarak Kürd olduğunu söylemeyi önemsiz görenlerin ya da reddedenlerin artışını da durdurabilir, tarihsel yapısal ağır sorunlarımızı azaltabilir, bölgenin her tür sorununda, üretilen suçlarda bölge toplumunun payını, ihmalini, istismarını kabullenmesini ve giderilmesi için harekete geçmesini de sağlayabilir..
‘Federe Yönetim için Birlik Komisyonu’ ismini verdiğim proje önerimin içeriği şuydu: “HAK PAR, KKP, PSK, PWK, Destpêka Nû, Pêl Kurd ve diğerlerinden değişen oranlarda temsilcinin; ayrıca fikir, vicdan ve bölgesel kaygı sahibi ılımlı, yapıcı, çözümcü ve bağımsız 20 ya da 30 sivil bireyin katılımıyla yani toplamda 30 ya da 40 kişiden oluşacak ‘Federe Yönetim için Birlik Komisyonu’ oluşturulması. Oluşacak bu komisyon bir yıl boyunca topluma heyecan ve güven verebilecek ortak, çatı bir siyasi parti oluşturmayı deneyebilir. İl ve ilçelerdeki olanakları ortaya koyabilir. Nasıl bir parti olacağını ve partinin hangi ilkeler, prensipler temelinde ilerleyeceğini belirleyebilir. Kararlarını oy birliği ile alabilir. İl ve ilçelerde toplantılar düzenleyebilir. Gerekirse yeni isimli bir parti kurulabilir ya da gerekirse seçime girmeye hak kazanmış parti olan HAK PAR’ın adını, HAK PAR’ın da rızası ile, değiştirebilir ya da HAK PAR ile seçime gidilmesini önerebilir. Bir yıllık süre sonunda komisyon, seçim partisini kongreye götürebilir. Önerilen bu parti çatısı altındaki partilerin kendisini feshetmesi gerekmiyor. Önerilen yerel ve genel seçimlere katılacak ortak bir yapı önerisidir. Bir yıllık hazırlığın sonunda çatı partisi kongre düzenleyebilir; seçilecek yönetim bölgede federe yönetimi, bölge dışında ise eşit vatandaşlık hakkını talep edebilir.. Boykot demokratik haksa, federe yönetim istemek de demokratik haktır..”
“Projeyi başlatacak ilk birkaç kişilik grubun siyasi parti üyelerinden ya da çevrelerinden değil de, bağımsız bireylerden oluşması doğru başlangıç için önemli.”
Şimdilerde olmasa da, öneriyi değerlendirip tartışan belki zamanla olabilir.
Semavi’nin bahsettiği bölücülüğü bırakalım tarafa, kısmi statü seçeneklerine bile heyecan, metodolojik ilgi yok.
Bölücülük sadece Türkiye ceza yasalarının konusu değildir, ülkelerin sınırlarını da koruyan Birleşmiş Milletlerin de ceza konusudur. Boykot demokratik bir hak ise, federe yönetim istemek de demokratik haktır, reform önerisidir ve bunun bölücülükle, ayrılıkçılıkla herhangi bir ilgisi yoktur.
Bölgede ayrılıkçılığa dair bir öneri, çaba, plan ve program taslağı yok; olsa bilinirdi… Bölgede ayrılıkçılık da sadece sözde kalmaktadır ve bence bu söylemi bir kaygı ifadesi olarak bile olsa bölge dışı bireyler daha sık dile getirmektedir.
Yazarak ve her platformda dile getirerek ‘bölge dışında eşit vatandaşlık hakkını ve sağlıklı entegrasyonu; bölgede federe yönetim’ için ise anayasa taslağı hazırlayan, yöntem, yerel ve genel seçimlere dahil olma olanağı öneren benden başka kimse de yok..
Eğer Semavi’nin sözünü ettiği bölünme kaygısının somut varlığı, kanıtı, yönelimi varsa ben de bilmek isterim çünkü bana göre böyle bir durum yok!
KCK ve onun her bir alanının Türkiye’yi ya da bir başka yeri (PJAK dahil) bölmeyeceği 50 yıldır kesin, değişmez.
Rojava’da KCK yani Öcalan güvencesi, hakimiyeti var. KCK’nin bölme ya da statü gibi bir amacı olmadığından Şam gibi ben de eminim. Yok eğer Semavi’nin bahsettiği bölünme kaygısı, tehdidi bölgemiz için ise ve bu tehdit ‘dış mihrak ya da mihrakların’ dışarıdan müdahale olasılığını içeriyorsa; o ‘dış mihrakların’ bölgemizde muhatabı, müttefikleri var mı? Bildiğim kadarıyla yok! Bölge bireyleri her zaman açık, şeffaf, dürüst, dobra ve kendiliğinden olmalıdır.
Bölge bireylerinin kısmi yönetime dair proje önerilerine ilgi göstereceği, kendilerinin de önereceği döneme dek onları rahat yani huzur içinde bırakmak gerekiyor. (NA)
(Makale içerikleri tamamen yazarın sorumluluğundadır. Sitemiz, bu görüşlerden dolayı herhangi bir sorumluluk kabul etmez.)