İbrahim GÜÇLÜ
İnsanlar herhangi bir toprak parçası üzerinde birlikte yaşamaya başladıktan sonra, birlikte hayat sürdürmenin örgütlenme ve organizasyon arayışlarına girdiler. İnsanlar toplum olarak bu arayışlarının sonucunda örgütlenme anlamında önemli bir yere vardıklarından şüphe yoktur.
Toplumların ortak toprak üzerindeki üretim faaliyetleri artıkça ve çeşitlendikçe, ilişkileri yoğunlaşıp çeşitlendikçe, ortak organizasyon yapılarının niteliğinde şüphesizce doğal olarak değişimler oldu. Ortak yaşam organizasyonları, yeni bir nitelik ve çeşitlik kazanmaya başladılar.
Bu ortak yaşam alanlarındaki organizasyonların, ilk dönemlerde bir mühendisliğe dayandıklarını da düşünemiyorum.
Özcesi, toplumlar ihtiyaçlarına uygun organizasyonlar oluşturdular.
Ama insanların yaşamlarının belirli bir aşamasında, daha güçlü ortak organizasyonlar kaçınılmaz oldu. Bu aşama, daha güçlü, daha kapsamlı, daha komplike, güvenliliği teminat altına alan, yasama, yürütme, yargı erkini de kapsayan kapsamlı yapıların oluşmasına yol açtı. Bunun da devlet organizasyonu olduğu açık ve tarihsel olarak tanımlanmış bir olgudur.
Milli devletler, kapitalizmin geliştiği aşamada gündeme gelen devlet modelleridir. Bu milli devlet modelleri, daha çok jakoben metoda dayalı olarak oluşan bir mühendislik olayıdır.
Her milletin devlet kurma ve devlet organizasyonu ile hayatını sürdürmesi kaçınılmaz ve zorunlu. Devlet, Millet olarak var olma ve yok olma sorunudur. Devlet sahibi olmayan milletlerin, dağılması, başka milletlerin içinde erimesi, akıl almaz zorluklar, kötülükler, katliamlar, itibarsızlaştırmalarla, kendi değerlerini kaybetmekle karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
Bu nedenle de devlet kurma meselesi, bir millet için var olma ve yok olma mücadelesidir.
Kürt milleti ve Kürdistanlılar da 200 yıldır devletlerini kurmak için bir var olma ve yok olma mücadelesi içindedirler. Ne yazık ki halen devletini kurabilmiş değillerdir. Bu bağlamda da dünyada haksızlığa uğrayan en büyük millettir. Halen de bu devlet kurma mücadelesi devam ediyor.
Kürt milleti devlet olmamasına rağmen, diğer birçok milletler gibi ortadan kalkmadı. Başka milletlerin içinde tümden erimedi ve kaybolmadı.
Bunun da önemli iki temel medeni var. Nedenlerden biri, Kürt milletinin çok eski tarihi bir millet olması; güçlü toplumsal, kültürel, milli değerlere ve dile sahip olmasıdır. İkinci neden de, Kürtler çoğu zaman yenilmelerine, katliamlara tabi tutulmalarına rağmen, direnmeyi sürekli hale getirmeleridir.
Bölünmüş Kürdistan’ın, Güney parçasında egemenlik ve iktidar yapılanması sağlanmış durumdadır. Devlet kurma bağlamında Kürdistan’ın Güney parçası aşamalı olarak devlet kurmaya doğru yürümektedir.
Kürdistan’ın Güney parçası, “devlet olma hakkımızdır. Devlet kurana kadar değişik egemenlik ve iktidarlar oluşturmamız gerekir” stratejisine bağlı olarak 20 Yüzyılın başlarından itibaren otonom statüden başlamak üzere, federal yapıya kavuştu.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin öncülüğü ve dirayetli çalışmasıyla 2017 yılında bağımsızlık referandumun yapılması, Kürdistan Devletinin kurulması için bir adımdı. Referandumda halkımız yüz akıyla çıktı. Güçlü devlet isteği iradesini ortaya koydu. Millet olmanın asaletini gösterdi. Kürdistan ve Kürt düşmanlarının, “Kürtler ve Kürdistanlılar devlet istemiyor” diyenlerin yüzüne şamar indirdi.
Sömürgeci devletleri ve onları destekleyen emperyalist güçler, Demokrasi şöleni şeklinde gelişen bağımsızlık referandumu sonucu nedeniyle çılgına döndüler. Bu çılgın saldırı ve Kürt işbirlikçilerinin ihaneti sonucu Kerkük işgal edildi.
Bunun yanında Kürdistan Başkanı ve yönetiminden bağımsızlık referandumunun sonucundan vazgeçilmesi konusunda büyük baskılar yapıldı. Kürdistan Başkanı bu sonuçtan vazgeçmeyi, “halkın iradesini ayaklar altına almak” olduğunu açıkça ifade etti. Referandum sonucunun hayata geçmesi için de çalışacaklarını, bu sonuçtan vazgeçmeyeceklerini dünyaya, Kürdistan ve Arap kamuoyuna deklere etti.
Son günlerde, Birleşmiş Milletlerin (BM) Irak temsilcisi Jeanine Plasschaert’ın kendisinin Irak federal Devletteki tecrübesine dayanarak, konfederal devleti önermesi oldukça önemlidir. Bir bağlamda geçmişte bu çözüme karşı çıkan Arap tarafına ve onları destekleyenlere de bir derstir.
BM Temsilcisinin Irak Başbakanı ile bu konudaki görüşmesinde olumlu sonuç aldığını ifade etmesi çok daha önemlidir.
BM Irak Temsilcisinin önermesi, aynı zamanda bağımsızlık referandum sonucunun ne kadar önemli hukuki ve siyasi bir sonuç olduğunu, uluslararası kurumların hafızalarına yerleşmiş ve kazınmış olunduğunu, zamanı gelince de toprağa inecek tarihi bir sonuç olduğunu ortaya koyuyor.
Konfederal devlet iki ya da daha fazla milli devletlerin varlığını, bu devletlerin yeni bir toplumsal sözleşme, anayasa ile ortak bir kader belirlemelerini, iç ve dış ilişkilerde yetki ve görevleri paylaşımını saptayacakları ve tayin edecekleri bir devlettir.
Konfederal devlet, Irak özelinde, Arap ve Kürt devletlerinin öncelikle kurulmasını, daha sonra konfederal devlet şeklinde birleşmelerini gerektirir.
Bu bağlamda diyebiliriz ki, adım-adım Kürdistan Devletine doğru uluslararası hukuk açısında da gidilmekte olunduğunu söylemek müneccimlik olmaz.
Bu süreci tüm Kürdistanlılar olarak desteklemeliyiz.
Diyarbekîr, 21 Temmuz 2020