Acı vede gerçek

Hüseyin Şahin

Öncelikle geçmiş Newroz bayramımızı kutlamak istiyorum.

Bu yılki Newroz bayramımıza Kürdler arası güney ve batı Kurdistandaki birlik arayışları damgasını vurmuştur. Bu türden bir coşkuyu Kürdler 2017 güney Kurdistan Referandum çıkışıyla yaşamışlardı. Tüm Dünyada yankı bulan bu çoşkulu karşılamada Kürdistan bayrağına aykırı küçük kimi bayrak görüntüleride ekranlara ve alanlara yansımıştır. Eminimki Kürdler arası saflar sıkılaştıkça ortak Bayrağımızın kıymeti dahada belirginleşecektir. Kimki ezelden beri var olan Kürdelerin ALA RENGİ’ninde bilinçlice utanıyorsa, canı cehenneme.

Konumuzun başlığına dönecek olursak uzun bir dönemdir yazmayı düşündüğüm bir konuyu bu makalem ile birlikte sizinle paylaşmak istiyorum.

Konu kadim bir Kürd dili olan Kürdçemizin bizim yöremizde kaybolmasıdır.

Yöremiz iç Anadolu bölesi olan Kayseri/ Sarız, Pınarbaşı ve çevresidir.

Bu yörelerde nasibini alanların başında Sıvas/Gürün, Koçgiri, Kırşehir, Konya/Kulu, Cihanbeyli, Ankara/ Haymana, Bağla, Maraş/ Elbistan, Pazarcık, Maltya/ Doğanşehir, Kürecik, Hekimhan Kürdleri gelmektedir. Yanısıra Urfa, Adıyaman gibi Kürd illerindede yoğun bir asimilasyonun başladığınıda belirtmekte yarar vardır. Ayrıca Amed, Serhat, Cizire Botan gibi bölgelerde son  Türk Sosyal Mediya  bombardımanı ilede hızlı bir türkçe hayranlığı geliştirilmektedir. Buna birde Ortak Vatan, Demokratik Cumhuriyet, ortak Atatürk, ortak ezan eklendiğinde, taşlar tamda yerli yerine oturmuş oluyor.

Kayseri/Sarız ve Pınarbaşı, Sıvas/Gürün Kürdleri yaklaşık 1800 yılları sonuna doğru ağırlıkta Elbistan ve Koçgiri direnişi sonrası ise Dersim kökenli Dımıli (Zazalar) yerleşmişlerdir.

Araştırmalara göre sadece Kayseri Kaza ve İlçelrine bağlı 59 Kürd köyü bulunmaktadır. Bunlardan yirmiyi aşkın Kürd köyü yanlızca Sarızda bulunmaktadır.

Bu Köylerden bazıları: Dallıkavak,Kırkısırak, Çağşak, Dağdere, Tavla, Ördekli, Gümüşali, Altısöğüt, Oğlakkaya, Sancağlı, küçük, büyük Örtüllü ve Söbeçimen, İncemağara, Yanyurt, Tilkiler (Rıviyan), Değirmenciler, Harmanlar, Bektaşlar ve Bozhüyük’tür.

Sarız Kürdlerinde öne çıkan kimi Kürd önder, yazar,araştırmacı, siyasetçi ve sanatçılar: Nesimi Çimen, Mehmet Bayrak,Temeli Bayrak, Hacı Bayrak, Sabahat Akkiraz, Ali Rıza Binboğa, Hüseyin İnan, Rıza  ve Haydar Altun, Mehmet Uzun, Mahmut Bilgin ve Memo Şahindir.

1972 de idam edilen büyük devrimci, önder Hüseyin İnan bizim köy olan Bozhüyük’tendir. Ve Sarıza ait kimi Kürd Köyleri yukarıdada değindiğim gibi 1800 sonlarında göçeden Sinemili Aşiretindelerdir. Ünlü araştırmacı, yazar bilge Mehmet Bayrak ve Kürdçe ezgileriyle 1980 lerden buyana öne çıkan ozan Temeli Bayrak’ta Dallıkavaklı olup yine Sinemili Aşiretindedirler. Sanatçı Ali Rıza Binboğa Ördek köyünde olup 1975’ te Türkiye Eurovision yarışmasında birinci olmuştur. Yine Sıvas Madımak otelinde katledilen değerli ozan Nesimi Çimen ve şuan hala yaşamakta olan Sabahat Akkiraz da Sarızlıdırlar.

Apocuların Ankara Tuzluçayır ilk kurucu çekirdek ekibinde bulunan Mehmet Uzun, avukat Mahmut Bilgili, Rıza ve Haydar Altun’ larda sarızlıdırlar.

Apocu gurup içerisinde Apo/Polis ilişkilerini deşifre eden Mehmet Uzun Tuzluçayır’da Ağustos 1979’ da katledildi. Yine  avukat Mahmut Bilgili yine Apocu kılik tarfında 1987’de Hollanda/ Deventer’de kesedi parça, parça edilerek kanala atılmıştır. Bu iki önemli Kürd şahsiyette  yine Sarızlıydılar. Sarız doğumlu olan Rıza Altun ise ileri yaşına rağmen hala Apocu saflarda kalmaya devam etmiştir.

Memo Şahin ise 50 yıldır Kürd Milli mücadelesi içerisinde rüştünü ispatlamış değerli bir Siyasetçi, Yorumcu, Bilirkişi ve oda Sarızlıdır.

Annem Cemile Şahin’de Onlarca Şair, Yazar, Sanatçı vede Politikacıya( Cigerxin, M.Emin Bozarslan, Eskere Boyik, Timura Xelil, Aslika Kurdi, Şıvan ve Gulistan Perver, Fırat Başkale, Fate, Profesor Nadir Nadirov, K.Burkay, İ.Aksoy, Munzur Çem, Mesut Tek, A. Kutlay, Setaç Bucak gibi birçok kişiye ev sahipliği yapmış emektar bir Değerimiz ve oda Sarızlıdır.

Konumuza dönecek olursak, benim meramım son 50 yılda TC’nin yöremizde yapmış olduğu dönüşü geri olmayacak olan bir kıyımdır ve bunun adıda ASİMİLASYON’dur.

Bozhüyük köyü hemen, hemen bizim aile hariç silme Asimile olmuşlardır.

Hani derlerya Türkler birçok Balkan halklarını yada göçmenleri DEVŞİRMİŞ’lerdir.

Bence uzaklara gitmeye gerek yok. Türkiye sınırları içerisinde son 50 Yıl içerisinde özelliklede Apocu hareketin çıkışıyla birlikte Asimilasyon dahada bir hız kazanmış ve bu Göçertme ve Göç ettirme sayesinde 20 Milyonu aşkın bir Kürd kitlesi asimile edilmenin eşiğindedir. Buda biz Kürdler için büyük bir kayıp ve Türk nüfus hanesine devşirilen muazzam bir sayıdır.

Bilinildiği gibi Cumhuriyet kurulduğu yıllarda Türk nüfusu 3 milyondan fazla değildi. 100 yılı baz alacak olursak, Kürdler  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçişleri ile birlikte zaman zarfı içerisinde  indirek Türk genel nüfus sayımına muazzam katkı sunmuşlardır. Şuan Türkiye nüfus sayısı 85 milyondur. Bunun 30 milyonu Kürd ve bir o kadarıda zaman içerisinde asimile edilmiş  Kürdtür.

Acı bir gerçek malesef şudur: Türklerin nüfus sayısının ana kökenini malesef ağırlıkta Kürdler oluşturmaktadır.

Osmanlılar bile bugünkü Türkiye tarihine bakacak olursak özelliklede 1923 yılından itibaren Kürdleri bu kadar acımazsızca asimile edememişlerdi.

Osmanlılar döneminde Kürd Beylik, Mirlik ve Aşiretleri kendi bölgelerinde hem otonom hemde kendi iç yönetim ve dış ilişkilerinde özerktiler. O dönemlerde hem Jin hemde Kurdistan adlı iki önemli dergi ve gazete kendi dillerinde yayın yapıyorlardı. Bu kesimlere Rum ve Ermenileride katmakta yarar vardır. Ayrıca Balkan ve Arap yarım adasıda kendi içerisinde özerki.

İngiliz ve Fransız aklı Atatürk gibi katıksız Türk milliyetçilerini Jön Türkler (genç Türkler) olarak büyütüp, eğittiler ve bunları Kürdlerin başına bela ettiler. İngiliz ve Fıransızlar Atatürk’ün önünü ilk defa Milliyetçilik temelinde açmışlardır. Bu vesileyle Atatürk bilinen o meşhur Sıvas, Erzurum kongrelerini gerçekleştirerek işe başlamıştır. Bunu yaparkende kimi Kürd düşkünlerinin örneğin Hasan Hayri gibilerinin ağzına bal sürmeyi de ihmal etmemiştir.

1923 Osmanlılar arşivinde Kurdistan diye bir yerden bahsedilir ve bunu aynı zamanda Evliya Çelebi bile tasdiklemiştir. 1923 yılına Kadar Türkiye diye bir bölge vede Türk dilinden hiçbir zaman bahsedilmemiştir.

Türkler oturup, kalkıp İngiliz vede Fransızlara dua etsinler.

Onlarsız ne Türkiye diye bir devlet nede Türkçe diye uyduruk bir dil oluşmazdı. Değerli büyümüz M. Emin Bozarslan’la geçen bir sohbetimizde şunu dile getirmişti: ‘’ şayet ömrüm yeterse Türkçe denilen bu dilin hangi dillerden çalınarak oluşturulduğunu araştırıp sizlere sunacağım. Yamalı Türkçe dilinin kökenini ağırlıkta Kürdçe, Farsça, Arapça, Rumca, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca içermektedir’’.

DeÄŸerli okurlar,

Uzaklara gitmeye gerek yok. Sizlere yanlız bizim Sarız yöresinde olan bir gerçeği üzülerek dile getirmeye çalıştım.

Bozhüyük köyümüzde bundan 55 yıl evvel cereyan eden bir gerçeği sizinle paylaşarak makalemi sonlandırmak istiyorum.

İlk okulu köyümüzde tamamladım. Hemen, hemen tüm sınıflar birçok yerde olduğu gibi hep bir sınıfta bulunmaktaydı. 4. Sınıftaydık ve Öğretmenimiz Ahmet Demirel diye Adanalı azmaz bir ırkçıydı.Birkaç arkadaşla  birlikte Ali’lerde hem ders çalışıyor hemde oynuyorduk. Arkadaşlarım benden ziyade kendi dilimiz olan Kurmanci’yi o akşam kullanıyorlardı. Ahmet denilen Öğretmen akşam pencere arkasında bu evde kimlerin Kürdçe konuştuğunu hem karartılarda hemde konuşmalarında çıkarabilmişti. Ertesi gün okulda, benki AVŞAR lakablı Hüseyin dahi nasibimizi ağır bir şekilde aldık. Ben Sarızda kaldığım yıllarda Köyümüz olan Bozhüyük’e geri döndüğümde, yaşıtlarım beni Türkçe konuştuğum için cezalandırmışlar ve bana AVŞAR lakabını takmışlardı. Ahmet öğretmen benimde o akşam  Ali’lerin evinde oluşumdan dolayı cezamı biçmiş, pimimi çekmişti. Hani derler ya ‘’kurunun yanında yaşta yanarmış’’ benimki öyle gibi oldu.

Dönüp arkama baktığımda  yukarıda değindiğim gibi bizim köy halkında bir istisna hariç, bizim ailenin dışında Kürçeyi kullanan ve Kürd Milli mücadelesine ilgi duyan  kimsecikler kalmamıştır.

1988’ de örgütleme anlamında ilk defa Londraya gitmiştim . Bizim köy halkı ekonomik nedenlerden dolayı 1985’ ten itibaren yoğun bir şekilde Londraya göç ettiler. İlk oraya gittiğimizde hem bir Saz, Denge KOMKAR, Riya Azadi gibi gazete hemde yılsonu vesilesi ile Kürd tarih ve kültürünü yansıtan Takvim götürmüştük. Hasan abimizin büyük  evinde konaklamıştık. Akşam kaldığmız evin salonu doldu taştı ve duyanlar AVŞAR Hüseyin’i görmeye gelmişlerdi. O, 1980’lere  kadar kafalarda kalan Avşarın yerine başka birisi çıka gelmişti. Avşar Sazıyla  Kürdçe ezgiler dizerken göz yaşlarını tutamayıp duygulanan kişiler zor yutkunuyorlardı. Evet ben özüme dönerken, birçok İnsanımız, Akrabamız bu geçen 40 yıl içerisinde kendi Kimlik ve Dillerinden suratla uzaklaşmaya başlamışlardı.

Bizim Köye ait şuan 4 bine yakın kesim Londrada yaşamaktadırlar. Bu bir yönü ile iyide oldu. Çünkü ekonomik olarak güçlendiler ve yılda birkaç kez tatil yapma imkanlarına kavuştular. Oysa Bozhüyük nere, Londra nere. Bozhüyük bizlerin küçük bir Dünyası  ve herşey sınırlı idi. Hepimiz günü kotarmaya çalışıyor kıt, kanat geçiniyorduk.

Şimdi maddi yönde gelişen bir Bozhüyük nüfusu varken, diğer yandan tamamen kendi köklerinde yitip giden bir gerçeklikte var. Gelde pirincin taşını ayıkla.

Bundan 4 sene evvel Londrada Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’ı anma etkinliğine konuşma ve Kürdçe Kılamlarla katılarak dayanışma vede saygımı göstermiştim. Hüseyin İnan Bozhüyüklü ve bizden biri. H.İnan amaç ve İdealeri için ölümü bile göze alan ilk ender bir kişiliktir. Hüseyin İnan ve arkadaşları kelle koltukta Kürd ve Türk halklarının kurtuluşu için mücadele edip ve bu ideal için dar ağacına giderlerken gözlerini bile kırpmadılar.

Bir ay  sonra yani 6.5.25 te ÜÇ FİDAN’ın ölüm yıl dönümleridir. Şimdiden Mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyorum.

Ben ve Kızım yakında Londraya gideceğiz.

Avşar dedikleri Kürd Hüseyin onların yüzüne bir gerçekliği çaktırmadan vede her defasında çarpacaktır. Ben Kızımla Kürdçe konuşurken, onlar kimbilir belki de bir burukluk içlerinden hissedeceklerdir. Bu duygu Köylülerim olan Bozhüyük’lülere

bir DERS olsun.

 

(Makale içerikleri tamamen yazarın sorumluluğundadır. Sitemiz, bu görüşlerden dolayı herhangi bir sorumluluk kabul etmez.)

 

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *