Husamettin Turan
Halepçe Katliamı ve Enfal Harekâtı, modern Ortadoğu tarihinde bir halkın sistematik olarak hedef alındığı en büyük insanlık suçlarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. 1988 yılında, Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak Baas rejimi, Kürt halkını yok etmek amacıyla kimyasal silahlar da dâhil olmak üzere geniş çaplı bir askeri harekât gerçekleştirmiştir. Bu olay yalnızca Kürtlerin yaşadığı bir trajedi olarak değil, uluslararası hukuk, insan hakları ihlalleri ve devletler arası politik çıkarlar bağlamında da ele alınmalıdır.
Enfal Harekâtı ve Halepçe Katliamı: Tarihsel Arka Plan
İran-Irak Savaşı’nın son döneminde, Saddam Hüseyin’in 1986-1988 yılları arasında yürüttüğü Enfal Harekâtı, Kürt nüfusu hedef alan sistematik bir yok etme operasyonuydu. Adını Kur’an’daki Enfal Suresi’nden alan bu harekât, Irak hükümeti tarafından dinsel bir meşruiyet kılıfı ile sunulmuş ve geniş çaplı katliamlarla uygulanmıştır. Resmî rakamlara göre en az 182.000 Kürt sivil öldürülmüş, on binlercesi zorla yerlerinden edilmiştir.
Bu sürecin en korkunç aşamalarından biri, 16 Mart 1988’de gerçekleştirilen Halepçe Katliamı’dır. Saddam rejimi, İran’a karşı devam eden savaşta İran güçleriyle iş birliği yaptığı gerekçesiyle Kürtleri hedef almış ve Halepçe’ye kimyasal silahlarla saldırmıştır. Sarin, tabun ve hardal gazı gibi yasaklı kimyasal ajanlarla yapılan bu saldırıda 5.000’den fazla Kürt yaşamını yitirmiş, 10.000’den fazla kişi yaralanmış ve binlerce insan kalıcı sakatlıklarla hayatına devam etmek zorunda kalmıştır.
Uluslararası Hukuk ve Halepçe Katliamı
Halepçe Katliamı ve Enfal Harekâtı, uluslararası hukukun en ağır suçları arasında yer alan “soykırım” kavramı ile ilişkilendirilmiştir. 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’ne göre, bir etnik, ulusal veya dinsel grubun sistematik olarak yok edilmeye çalışılması soykırım suçu kapsamına girer.
2005 yılında Irak Yüksek Mahkemesi, Enfal Harekâtı’nı soykırım olarak tanımış ve Saddam Hüseyin’in yakın çevresindeki askeri yetkililer bu suçtan mahkûm edilmiştir. Ancak uluslararası alanda Halepçe Katliamı’nın soykırım olarak tanınması yönünde hâlâ tartışmalar devam etmektedir.
Bölgesel ve Küresel Güçlerin Tutumu
Halepçe Katliamı sırasında ve sonrasında Batılı devletler ve bölge ülkelerinin tutumu büyük ölçüde çıkar eksenli olmuştur. Irak’ın o dönem Batı’nın müttefiki olarak İran’a karşı bir denge unsuru olarak görülmesi, Saddam rejiminin işlediği insanlık suçlarının uzun süre görmezden gelinmesine neden olmuştur.
Özellikle ABD ve Avrupa devletleri, Saddam Hüseyin’in Kürtlere yönelik saldırıları sırasında sessiz kalmış, hatta Irak’a kimyasal silah üretiminde kullanılan malzemeleri sağladıkları iddiaları ortaya atılmıştır. Ancak 1990 yılında Saddam’ın Kuveyt’i işgali sonrası Batı’nın tutumu değişmiş ve bu noktadan sonra Saddam’a karşı sert politikalar geliştirilmiştir. Bu durum, Kürt halkının yaşadığı trajedinin küresel politikada ne denli pragmatik yaklaşımlar üzerinden değerlendirildiğini göstermektedir.
İslam Dünyasının ve Yaser Arafat’ın Çifte Standardı
Halepçe Katliamı karşısında uluslararası toplumun sessizliği kadar, İslam dünyasının ve Filistin lideri Yaser Arafat’ın tutumu da dikkat çekicidir. İslam İşbirliği Teşkilatı (eski adıyla İslam Konferansı Örgütü) gibi uluslararası İslamî kuruluşlar, Halepçe’de yaşanan katliam karşısında kayda değer bir tepki göstermemiş, Saddam Hüseyin’in Kürtlere yönelik soykırım politikalarına karşı herhangi bir yaptırım çağrısında bulunmamıştır.
İslam dünyasının Filistin meselesine gösterdiği duyarlılıkla Halepçe konusunda sergilediği sessizlik arasındaki çelişki dikkat çekicidir. Filistin davasını destekleyen birçok Arap devleti ve İslamî kuruluş, Kürtlerin yaşadığı bu trajedi karşısında sessiz kalmayı tercih etmiş, hatta Saddam Hüseyin’in “İslamî bir lider” olarak görülmesine devam edilmiştir.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yaser Arafat da Saddam Hüseyin ile yakın ilişkisini sürdürmüş, Halepçe Katliamı sonrasında Irak rejimini eleştirmekten kaçınmıştır. Arafat, Saddam Hüseyin’i 1991 Körfez Savaşı sırasında dahi desteklemeye devam etmiş ve Kürtlerin maruz kaldığı baskılara dair bir tepki vermemiştir. Oysa FKÖ, uluslararası alanda kendi halkının maruz kaldığı zulmü duyurmak için sürekli mücadele eden bir hareket olarak tanınmaktaydı. Bu durum, Ortadoğu’daki birçok siyasi aktörün insan hakları ihlallerine yaklaşımının ne denli çıkar odaklı olduğunu göstermektedir.
Halepçe Katliamı ve Kürt Toplumuna Etkileri
Halepçe Katliamı, Kürt toplumunda derin travmalara yol açmıştır. Bu saldırılar sadece fiziksel yıkımla sınırlı kalmamış, Kürtlerin Irak’ta ve bölgedeki statüsünü de kalıcı olarak etkilemiştir. 1991 Körfez Savaşı sonrası Batı’nın desteğiyle Irak’ın kuzeyinde bir güvenlik bölgesi oluşturulması ve 2003’te Saddam rejiminin devrilmesi, Kürtlerin siyasi geleceği açısından kritik dönüm noktaları olmuştur.
Ancak bu gelişmelere rağmen Kürtler, uluslararası alanda hâlâ devlet statüsüne sahip olmayan en büyük etnik topluluk olarak varlıklarını sürdürmektedir. 21. yüzyılda Kürtlerin statüsü, uluslararası hukukun ve bölgesel dengelerin değişen doğası içinde şekillenmeye devam etmektedir.
Tarihsel Adalet Arayışı ve Halepçe’nin Unutulmaması
Halepçe Katliamı, sadece Kürt halkının değil, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biridir. Bu olaylar, uluslararası hukukun ihlali, küresel güçlerin çifte standardı ve devletlerin çıkarları doğrultusunda şekillenen politikalarının somut bir göstergesidir.
Halepçe’de yaşamını yitirenler için adaletin sağlanması, sadece Kürtlerin değil, tüm insanlık vicdanının bir borcudur. Uluslararası toplum, bu tür soykırımların tekrar yaşanmaması için hukuki ve politik mekanizmaları güçlendirmeli, geçmişteki bu tür katliamlarla yüzleşerek tarihsel adaletin sağlanmasına katkıda bulunmalıdır.
Kaynaklar
Ahmed, Muhammed M. A. Irak’ta Soykırım: Enfal Harekatı ve Kürtler. İnsan Hakları İzleme Örgütü, 1993.
Black, George. Irak’ın Soykırım Suçu: Enfal Harekatı ve Kürtler. İnsan Hakları İzleme Örgütü, 1995.
Chaliand, Gérard. Kürt Trajedisi. Zed Kitapları, 1994.
Gunter, Michael M. Irak’ta Kürt Çıkmazı: Politik Bir Analiz. Macmillan, 1999.
İnsan Hakları İzleme Örgütü. “Saddam Hüseyin Döneminde Irak’ta Zorla Kaybetmeler ve Keyfi İnfazlar.” 2004.
Kreyenbroek, Philip G. & Stefan Sperl. Kürtler: Çağdaş Bir Genel Bakış. Routledge, 1992.
McDowall, David. Modern Kürt Tarihi. I.B. Tauris, 2004.
Yıldız, Kerim. Irak’ta Kürtler: Geçmiş, Bugün ve Gelecek. Pluto Yayınları, 2004.