Mimari Belleğin ve Kültürel Direnişin Sanatçısı: Kemal Mükremin Barut

Husamettin TURAN

Kemal Mükremin Barut, 1954 yılında MuÅŸ’ta doÄŸmuÅŸ, mimarlık, resim ve yazın alanlarında çalışmalar yapmış bir sanatçı ve aktivisttir. Ankara’nın yitip giden mimari belleÄŸini sanatı aracılığıyla koruma altına almaya çalışan Barut, aynı zamanda siyasi mücadelesi ile de öne çıkmış bir isimdir. Onun eserleri, yalnızca kaybolan binaları gözler önüne sermekle kalmaz, aynı zamanda kültürel bir direniÅŸin de parçasını oluÅŸturur.

Akademik ve Sanatsal GeliÅŸimi

Kemal Mükremin Barut, 1982 yılında Orta DoÄŸu Teknik Ãœniversitesi (ODTÃœ) Mimarlık Fakültesi’nden mezun olmuÅŸ, 2016 yılında ise Gazi Ãœniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Mimarlık alanında edindiÄŸi bilgileri, sanat ile birleÅŸtirerek özgün bir anlatım dili geliÅŸtirmiÅŸtir. Öğrencilik döneminde Jale Erzen ve Mükremin Mungan gibi ustalardan resim dersleri almış, bu sayede sanatsal birikimini akademik altyapısıyla birleÅŸtirmiÅŸtir.

Ankara’nın Yitip Giden Mimari BelleÄŸi

Barut’un sanatsal çalışmalarının merkezinde, Ankara’nın tarihsel mimarisini belgelemek yer almaktadır. “Kaybolan Mimari Bellek: Ankara” adlı sergisi, baÅŸkentin zaman içinde yıkılan veya dönüşüm geçiren yapılarının resimlerini içermektedir. Bu sergide Kızılay binası, Maltepe Havagazı Fabrikası, Et ve Balık Kurumu, 19 Mayıs Stadyumu, Marmara Köşkü, Sergi Evi, Bahçelievler ve Yenimahalle gibi mekanların tasvirleri yer almaktadır.

Sanatçının eserleri yalnızca kaybolan binaların mimari detaylarını aktarmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal hafızayı diri tutma amacı güder. Barut, bu çalışmalarıyla sadece bir sanatçı olarak değil, aynı zamanda bir bellek aktivisti olarak da öne çıkmaktadır.

Bu bağlamda, onun eserlerinden biri olan ve Ankara’nın yitip giden mimarisini konu alan tablo, bu hafızanın silinmesine karşı bir direniş niteliğindedir. Çiçek desenli bir fonun üzerinde beliren yapılar, geçmişin anılarını günümüzle buluşturan hayaletimsi bir etki yaratmaktadır. Yıkımı ve dönüşümü anlatan bu resimde, uçuşan pencereler ve dağılan mimari unsurlar, mekânsal kaybın kaotik doğasını yansıtmaktadır.

Siyasi Kimliği ve Kültürel Direnişi

Kemal Mükremin Barut, sanatının yanı sıra siyasi bir kimlik de taşımaktadır. 1975-1978 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi (TÄ°P) içinde aktif siyaset yapmış, o dönemin Demokratik Kitle Örgütlerinin görsel propaganda pankart ve afiÅŸlerini kendi atölyesinde üretmiÅŸtir. Daha sonraki süreçte Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi olarak aktif siyaset yapmış, 2015 yılında Ankara’da gerçekleÅŸtirilen bir operasyonda, Mimarlar Odası üyesi olarak 27 HDP üyesiyle birlikte gözaltına alınmıştır. Bunun yanında, Ankara Kürt Dil, Kültür ve Sanat DerneÄŸi (Anka-Der) kurucu baÅŸkanlığını üstlenmiÅŸ ve Kürt dilinin korunması, asimilasyon politikalarına karşı çıkılması için aktif çalışmalar yürütmüştür.

Onun mücadelesi, yalnızca bir sanatçı veya mimar kimliğiyle sınırlı kalmamış, Kürt kimliğini ve kültürel mirası koruma yönünde de önemli adımlar atmıştır. Bu yönüyle Barut, sınırların ötesine taşan bir kültürel miras savunucusu olarak tanımlanabilir.

1916 Ankara Büyük Yangını ve “Harik-i Kebir – Güle Güle Varujan”

Kemal Mükremin Barut’un en önemli eserlerinden biri de “Harik-i Kebir – Güle Güle Varujan” adlı tablosudur. 1916 Ankara Büyük Yangını’nı konu alan bu eser, yalnızca bir felaketi resmetmekle kalmaz, aynı zamanda kaybolan kültürel mirası ve toplumsal hafızayı da görselleÅŸtirir. Tablo, yangının yıkıcı etkisini, insan figürleri, alevler ve kaotik bir atmosferle gözler önüne sererken, geçmiÅŸin izlerini sürme çabasını da taşır.

Eserde, yanan evler, kaçışan insanlar, yerinden edilen topluluklar ve yangının getirdiÄŸi dehÅŸet verici sahneler, Picasso’nun “Guernica”sına benzer bir anlatı diliyle betimlenmiÅŸtir. Tablonun arka planındaki geometrik kompozisyon, modernizmin yıkımına karşı geleneksel belleÄŸin direniÅŸini vurgularken, Barut’un toplumsal olaylara duyarlılığını da açığa çıkarır.

Sanatsal Analiz ve Venüs Tabloları

Kemal Mükremin Barut’un resimlerinde, mitoloji, erotizm ve doÄŸa unsurlarının iç içe geçtiÄŸi bir anlatım dili göze çarpıyor. “Satirler ve Bakhanteler” serisi, Yunan mitolojisindeki ÅŸarap ve coÅŸkunun tanrısı Dionysos’un çevresinde ÅŸekillenen figürleri içeriyor. Bu eserlerde insan ve doÄŸa arasındaki baÄŸ, coÅŸkulu ve hareketli kompozisyonlarla yansıtılıyor.

Barut’un Venüs tabloları ise, mitolojik güzellik anlayışını çağdaş bir bakış açısıyla yeniden yorumluyor. Venüs, tarih boyunca dişiliğin ve estetik anlayışın simgesi olmuş bir figürdür. Barut’un eserlerinde Venüs, yalnızca bir güzellik sembolü olmanın ötesinde, toplumsal ve kültürel dönüşümlerin bir parçası olarak ele alınıyor. Onun Venüs betimlemeleri, yalnızca klasik bir mitoloji göndermesi değil, aynı zamanda kadının sanat tarihindeki rolüne dair de eleştirel bir bakış sunuyor.

Eserlerinde renk kullanımı, figürlerin hareketliliği ve kumaş desenleri gibi unsurlar öne çıkıyor. Anadolu motiflerini taşıyan basma ve viskon kumaşları tuval olarak kullanması, sanatına hem geleneksel hem de yenilikçi bir boyut katıyor. Bu materyallerin seçiminde, geçmişe duyulan bir özlem ve kültürel hafızayı canlı tutma arzusu seziliyor.

Genel olarak Barut’un eserleri, yalnızca estetik kaygılarla değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel bir anlatıyı yeniden inşa etme çabasıyla öne çıkıyor. Venüs figürü ve Satirler-Bakhanteler gibi mitolojik unsurların bu anlatıya dahil edilmesi, onun sanatsal anlayışının çok katmanlı ve derinlikli olduğunu gösteriyor.

Hüsamettin TURAN

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *