Alî Kemal Yildirim
2 AÄŸustos 2015’de yayınladığım yazıyı güncelliÄŸi nedeniyle tekrar yayınlıyorum.
1984 yılında, Irak Kürdistan’ı Kürtler’inin Saddam ile “Kürt sorununu çözme” düşüncesini eleÅŸtiren bir broşür kaleme almıştım.
O zamanki mahrumiyet bölgesinde elimde Servet Tanelli’nin “Devlet ve Demokrasi”, Lenin’in “ulusların kaderlerini tayin hakkı” v.b bir kaç kitap vardı.
Özetle demokratik bir talep olan ulusların kaderlerini tayin Hakkı kapsamındaki KÜRT sorununun SADDAM ve benzeri otoriter rejimler ile çözülemiyeceğini savunuyordum.
AKP; “Kürt açılımı” v.s dediÄŸinde ÇOÄžU insanımızın fazlaca heyecanlanmasının aksine ben temkinli olmayı yeÄŸledim ve genel demokratikleÅŸmenin gidiÅŸatını mercek altına aldım.
GeliÅŸmeler ErdoÄŸan’ın eskisinden daha fazla merkezileÅŸmeye yatırım yaptığını; bütün devleti Türk tarihinde Çokça görüldüğü üzere bir muktedirin emri altına sokmayı yeÄŸlediÄŸini gösterdi. Bu oteriterleÅŸme eÄŸilimi, oteriter KEMALÄ°ZM’i örnek almış PKK’nin geleneÄŸini baÄŸnazca sürdürmesine yaradı.
Kürt sorunu, birlikte kalınması halinde dahi, ancak Gücün merkezden çevreye aktarılmasını gerektiren bir bakışla çözümlenebilirdi. Fakat genel süreç tersi yönde ilerliyor idi. ERDOĞAN; yürütme, yargı ve yasayı emri altına sokmuştu ve son seçimde bu durumu BAŞKANLIK ile taçlandırmak istiyordu.
Sonuçta merkezilik ile ‘merkez kaç’ gerekli demokratik mekanizmaları(örneÄŸin Amerika’da bu Federatif cumhuriyettir) oluÅŸturulmadığından birlikte yürümez hale geldi. Ve iÅŸin doÄŸallığı GereÄŸi SavaÅŸ’a karar verildi.
HIÇ şaşırmadım!
Çünkü demokratik bir sorun olan ‘ulusların kaderlerini tayin hakkı’, aynı CoÄŸrafi Sınırlar içerisinde ancak gerçek demokratik bir Cumhuriyet’te ile çözümlenebilir.
ErdoÄŸan’ın ilham aldığı “ecdatlar” bu sorunun çözümüne referans olamazdı.
Åžimdi yine saatleri baÅŸa aldık…
DEMOKRATIK METOD
DEMOKRASÄ°’Den yana bir parti, Kürt sorununu kendi kontrollerinde olan Öcalan gibi bir ÅŸahsiyeti Kürtler’e MeÅŸru temsilci imiÅŸ gibi dayatarak çözümez.
Çözmek ayrı bir şey, teslim almak ayrı..
Ben baÅŸtan beri Devlet’in ortamı demokratikleÅŸtirerek Kürtler’in kendi temsilcilerini kendilerinin seçmesini önerdim. Görüşmeler, proÄŸramı ve istemleri belirgin olan seçilmiÅŸ temsilciler vasıtasıyla Åžeffaf olarak yürütülmeli dedim.
Kürt sorunu ErdoÄŸan, MÄ°T, ÖCALAN, KANDIL kıskacı ile çözümlenemez. Sorun sadece onların sorunu deÄŸilki…
Çok baskı Görmüş Kürtler’in akılsızlığına anlam veriyorum, peki bu Türkler niye hiç akıllanmaz? Çifte standartta, ırkçılık veya dindarlıkta inat ederler…?
Halkı çağdaş yapan kimi zaman devlette temsil edilen müneverlerdir. Bu devlet aydını, Aykırı düşüneni ne zaman sevdi?