Atak ve Gökbey helikopterleri, Kaan, Hürkuş ve Hürjet uçakları ile ANKA insansız hava aracını geliştiren Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’nin (TUSAŞ) Ankara Kahramankazan’daki merkezine 23 Ekim günü PKK’nın askeri kanadı HPG (Halk Savunma Güçleri) tarafından düzenlenen saldırı ile ilgili soruşturma sürüyor.
İçişleri Bakanlığı, 5 kişinin öldüğü, 22 kişinin de yaralandığı saldırıya düzenleyen kişilerin PKK üyeleri Ali Örek ve Mine Sevjin Alçiçek olduğunu açıkladı. PKK’nın silahlı kanadı HPG de yaptığı açıklamada saldırıyı üstlendi. Hakkari’de 2014’te HDP İlçe Başkanlığı da yaptığı belirlenen Alçiçek’in 2015’te, Örek’in ise 2016’da PKK’ya katıldığı belirtiliyor. Her iki ismin Kandil’de silah ve bomba eğitimi aldığı ifade ediliyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayı soruşturmak üzere biri başsavcı vekili olmak üzere 9 savcı görevlendirmişti. Soruşturmada Ankara İl Jandarma Komutanlığı ve Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube müdürlüklerinin yanı sıra Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanlığı da saldırının boyunlarını araştırdığı öğrenildi.
Bu kapsamda iki saldırganın geldiği Kahramankazan’daki geçtikleri yerlerdeki tüm güvenlik kamera görüntülerine el konuldu. Ayrıca Ankara’ya girişteki akaryakıt istasyonlarının da kamera görüntüleri inceleniyor.
Saldırganlar nasıl Ankara’ya kadar gelebildi?
Araştırmalar sürerken saldırıya ilişkin “istihbarat” ve “güvenlik” zafiyeti olmak üzere iki tespit öne çıkıyor.
PKK, daha önce Mersin’de 22 Eylül 2022’de Tece Polisevi’ne ve 1 Ekim 2023 tarihinde İçişleri Bakanlığına yönelik benzer bir silahlı ve bombalı saldırı girişiminde bulunmuştu. Güvenlik kaynakları, PKK’nın artık bombalı araçla saldırı yerine ikişer kişilik özel yetiştirilmiş saldırı timini kullandığına işaret ediyor. Her iki saldırıyı gerçekleştiren PKK üyesinin Türkiye’ye Suriye’den paramotor aracılığıyla girdiği açıklanmıştı.
TUSAŞ saldırısını gerçekleştiren iki saldırganın da Suriye’de PKK ve YPG’nin kontrolünde olan bölgelerden, yasadışı yollarla Türkiye’ye girdikleri üzerinde duruluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Tataristan dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada “Bu terör saldırısının Suriye’den bir sızma hareketi şeklinde gelişmiş olduğunu özellikle öğrenmiş bulunuyoruz” dedi.
Ancak iki saldırganın sınırı geçerek Ankara’ya kadar nasıl geldiği ve Ankara’ya gelirken yol üzerlerindeki güvenlik noktalarından nasıl geçebildildikleri bilinmiyor.
Faillerin saldırı öncesinde TUSAŞ etrafında keşif yaptığı kamerelarla tespit edildi. Bu bilgi de saldırganların TUSAŞ önünde keşif yaparken neden fark edilmedikleri tartışmasına yol açıyor.
Saldırganların bağlantıları da henüz çözülemedi. Ankara’da şüphelilere yardım eden kişi ya da kişiler olup olmadığı bilinmiyor.
Saldırı ile ilgili istihbarat alınmadı mı?
Saldırı öncesinde herhangi bir istihbarat alınıp alınmadığı da tartışma konusu. İstihbarat alınmadıysa istihbarat faaliyetlerinde bir boşluk olduğu, istihbarat alındıysa da saldırıyı önleyecek yeterli güvenlik tedbirleri alınmadığı düşünülüyor.
PKK üyelerinin yanındaki çantalarda uzun namlulu silah, bomba ve patlayıcılar nasıl fark edilmediği de bir diğer kritik soru.
Ankara’da gazetecilere değerlendirmede bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, bu noktada hükümete eleştiriler yöneltti. Resmi kurumların elinde plaka tanıma sistemlerinden, yüz tanıma sistemlerine kadar birçok olanak olduğunu kaydeden Bakan, “Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamayla PKK üyesi olduğu ortaya çıktı. Demek ki bunların parmak izleri, yüz tanıması var. Dolayısıyla aslında devlet istihbaratı doğru yapsaydı, elektronik izlemeyi doğru yapsaydı bu kişileri buraya gelene kadar tespit edebilirdi” iddiasında bulundu.
TUSAŞ’ta yeterli güvenlik önlemi yok mu?
TUSAŞ’ın saldırı sonrası özel bir güvenlik şirketi tarafından korunduğu ortaya çıktı. Türkiye’nin kritik kurumlarından biri olan TUSAŞ’ın korunmasının neden yalnızca özel güvenlik görevlilerine teslim edildiği de eleştirilere yol açıyor.
CHP’li Murat Bakan ise TUSAŞ’ın büyük ölçüde kamunun hissedar olduğu özel bir şirket olduğunu belirterek özel güvenlik tarafından korunmasında bir sorun olmadığını, dünyada da bu tür kurumların özel güvenlikle korunduğunu söyledi. Ancak örneğin ABD’deki savunma sanayi şirketlerinin yüksek güvenlikle korunduğuna işaret eden Bakan, “Yüksek güvenlik önceliğinde kademeli bariyerler elektronik gözleme, girişte yine yüksek güvenlik önlemleri olur. Ve özel eğitimli güvenlik güçleri olur. Yani özel güvenlik gücü özel eğitim alır. Mesela terör saldırısına karşı eğitim alır, tatbikat yapar” dedi.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Seren ise AA’ya TUSAŞ’ın güvenliği ile ilgili yazdığı yazıda, TUSAŞ’ın diğer birçok kurum ve kuruluşa göre çok daha yüksek güvenlik kontrol mekanizmasına sahip olduğunu belirterek TUSAŞ tesislerinin güvenliğinin hem Jandarma hem TUSAŞ’ın eğitimli personeli tarafından sağlandığını ifade ediyor.
DW-T