Suriye‘nin kuzeyinde Kürtlerin yaşadığı ve adına son dönemlerde Rojava, yani “Batı Kürdistan” denilen bölgede 11 Haziran 2024’te belediye seçimleri yapılacak.
Daha önce de bu seçimler yapılacaktı ancak yoğun dış baskılar ve Suriye rejiminin baskılarından dolayı bu seçim 11 Haziran 2024’de ertelendi.
Tabii bu seçimler, 11 Haziran 2024’te de yapılabilir mi, yapılamaz mı; o da henüz belli değil.
Çünkü dünyada bu tip sıkıntılı bölgelerde son dakikada, son gece bile bazı ertelemeler veya iptaller yaşanabilir.
Türkiye’deki kamuoyu yine ayağa kalkmış durumda.
İdeaları şu;
“Rojava dediğimiz bölge, ABD’nin kontrolünde çok büyük silah ve maddi desteğiyle PYD’nin eline verildi, PYD’de de PKK’nın Suriye koludur. Dolayısıyla burada olacak ve bitecekler Türkiye’nin milli güvenliğiyle birinci derece ilintilidir. Ve biz asla böyle bir yapıya izin vermeyiz.
Uzun vadede burada Amerika Birleşik Devletleri PKK’ya bir otonom bölge, sonrasında bir devlet kurduracak ve bu da hem Türkiye’ye hem de diğer bölge ülkelerine büyük bir tehlike olacak ve sıkça dillendirilen bir ifade ile ikinci İsrail olacak.”
Şimdi ne olacak, ne bitecek; bu başka bir konu.
Bunlara bakalım;
Ama inan edin bu konulara girmeden önce bu Türkiye’deki “milliyetçi”, “sağcı”, “faşist”, “ırkçı” ve bir de bunların hepsinden öte kendini “Müslüman”, “ümmetçi” olarak tanımlayan, ama özünde yıllardır anlatmaya çalıştığım gibi, milliyetçi ve ırkçı, Türk İslamcı olan çevrelere birkaç sözüm var:
Arkadaş Kürtlere ne söylerseniz söyleyin ama bu ikinci İsrail lafı, ki bunu geçmiş dönemlerde Necmeddin Erbakan da sıkça dillendirmişti; Kürtlerin o kadar ağrına gidiyor ki…
Hiçbir Müslüman Kürt, hiçbir şerefli, namuslu Kürt ikinci İsrail olmak istemez.
Bir de girin bakalım bir internetinize, dünyada İsrail’i ilk olarak tanıyan Müslüman ülke kim: Türkiye Cumhuriyeti.
Ondan sonra İran.
Biliyorsunuz daha Refah-Yol dönemine kadar İsrail’in uçakları Konya hava semalarında eğitim uçuşları yaptılar.
Her türlü istihbarat işbirliği Mossad ile MİT arasında yapıldı.
Yıllar önce Refah Partisi’nde merkez karar komitesinde görevliyken bir itirazımı dile getirmiştim:
Bakın eğer Kürtlere hangi fikirden, hangi görüşten olursa olsun “Altıncı İsrail”, “Yedinci İsrail” diyecekseniz; bunu tartışalım.
Ama “İkinci İsrail” lafı çok ayıp.
İsrail ile dostluk, İsrail’i destekleme, İsrail’in ortalığı doğuda yerleşmesine ve yaşamasına katkı anlamında, “İkinci İsrail” diyorsanız, 1948’de kurulduktan sonra İsrail’i ilk tanıyan Türkiye Cumhuriyeti var, Şah’ın İran’ı var.
Bütün bu ilişkilerde daha İsrail kurulmadan önce Siyonistlerle iş birliği içinde olan Ürdün Kralı I. Abdullah var.
I. Abdullah, şimdiki Ürdün kralın dedesinin babası. Bu işte İkinci İsrail…
Ondan sonra el altından İsrail’i destekleyen Suudi Arabistan var.
İsrail ile ilk diplomatik ilişkilerini Arap ülkeleri içerisinde başlatan Mısır var.
Sözün kısası iş Kürtlere gelinceye kadar en az 5-6 tane bundan önce bu misyonu üstlenmiş ülkeler var.
Son Gazze krizinde bile ortaya çıktı ki Türkiye’den İsrail’e 10 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var.
Bu, ülkenin nüfusuna, pozisyonuna göre dev bir rakam.
Bu kadar ticaret Pakistan’da yok.
6 milyonluk İsrail bir yerde, 180-190 milyonluk Pakistan bir yerde; İsrail’le daha fazla ilişkiniz var.
Onun için, nu “İkinci İsrail” lafını ulu orta ağzına alan ve hakikaten kendine hâlâ Müslüman diyenler lütfen bir aynaya baksınlar ve önce dillerini ve üsluplarını düzeltsinler.
Gelelim öbür meseleye;
“Efendim, Amerika bölgeyi kontrol ediyor.”
Doğru.
“Orada PYD’nin PKK ile ilişkileri var. Amerika PYD’yi destekliyor.”
Doğru.
Bütün bunlar doğru.
“Efendim Rojava denilen bölgede yaklaşık 5 – 5 buçuk milyon bir nüfus var.”
Tabi son nüfus sayımı da belli değil.
Büyük bir göç oldu ve aynı zamanda o bölgenin asli unsurlarından; özellikle Kürtler ve Süryanilerden yurt dışına gidenler oldu.
Bir de dışarıdan Arap nüfus geldi.
Ama 3 bölgeden olan Rojava’nın yüzde 75’i Araplardan ve Süryanilerden oluşuyor.
Daha doğru bir ifadeyle yüzde 70’i Araplardan, yüzde 4-5’i de Süryanilerden, Asurilerden, Keldanilerden oluşuyor.
Kürtlerin nüfusu o bölgede yüzde 25.
E tamam bu da doğru.
E peki nereye varmak istiyorsunuz?
“Efendim, orada PKK kendi hakimiyetinde bir seçim yapacak.
PKK dışındaki Kürt partilerinin oluşturdukları ittifak, ‘Bu seçim demokratik değil, PKK’nin silahlarının gölgesinde bir seçim olacak, biz seçimleri boykot ediyoruz, meşru değil’ diyorlar.”
E tamam bu da doğru.
Peki buradan nereye varıyorsunuz?
“Biz buna asla müsaade etmeyiz.”
Ona da tamam.
Peki, müsaade etmiyorsunuz; o zaman projeniz ne, ne yapmak istiyorsunuz?
Biliyorsunuz ki, Mesut Barzani, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde bağımsızlık referandumu kararı aldığı vakit kıyamet kopmuştu.
Halbuki çok demokratik bir seçim oldu.
Bir baskı, bir müdahale olsaydı işte yüzde 99 katılım, yüzde 99 kabul gibi bir netice çıkardı ama katılım yüzde 70 kusürlerde oldu, kabul de yüzde 91 oldu.
Halkın bir kısmı referanduma katılmadı, bir kısmı geldi ve “hayır” dedi.
Oradaki iradeye saygı göstermeniz lazım.
Eğer oradaki Kürtler bir bağımsızlık kararı alıyorsa, bir kardeş olarak buna sevilmeniz lazım.
Yeter ki Türkiye’ye bir düşmanlık olmasın.
Oradaki bağımsızlık referandumunu kabul etmiyorsunuz, buradaki seçimleri kabul etmiyorsunuz, kendinize göre gerekçeleriniz var, iddialarınız var.
Tırnak içinde bunların hepsini kabul edelim, hepsi doğru.
Peki Türkiye’nin Suriye politikası ne?
Türkiye’nin Suriye Kürtleri ile ilgili politikası ne?
Suriye’nin idari taksimatına göre, Rojava dediğimiz bölgede 3 vilayet var: Rakka, Deyrizor ve Haseki.
Rakka ve Deyrizor’un yüzde 95’i Arap.
Tamam bu da doğru.
“Kürtlerin nüfusu toplamda yüzde 25. İleride şu şu şu sorunlar çıkacak.
Bu demografik yapıya göre, orayı PKK’nin, PYD’nin veya sadece Kürtlerin yönetebilmesi de mümkün değil.”
E peki sizin projeniz ne?
Siz bu bölge için ne düşünüyorsunuz?
Rakka için, Deyrizor için, Haseki için, Kamışlı için projeniz ne?
Peki Suriye’nin geneli ile ilgili nasıl bir projeniz var?
Ortadoğu’daki Kürt politikanız ne?
Sadece “istemezük”, “İkinci İsrail”, “hepsi bize tehlike”…
Peki size tehlike olmayan ne?
Yıllardır bunu soruyoruz.
Kürt siyasetçilere de “Türkiye ile savaşarak, çatışarak, düşmanlıkla bir şey olmaz. Türkler ve Kürtler, sonrasında Araplar, Orta Doğu’da birlikte bir düzen inşa etmeli, Avrupa Birliği gibi” diyoruz.
Ama burada Kürtlerin statüsü ne olacak?
Türkiye Cumhuriyeti’nin şu an en yakın ilişkide olduğu Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Barzani Yönetimi.
Peki ne zararını gördünüz, ne düşmanlık gördünüz?
Yani ticarette, siyasette, gidiş-gelişte ne düşmanlık gördünüz?
En büyük dostunuz Kürdistan Bölgesel Yönetimi.
Dost bir Kürt siyaseti, Türkiye’yi daha da büyütecek, daha da güçlendirecek, daha da kuvvetlendirecek siyaset ne?
Ey sözde çok bilmiş İslami kesimler!
Önce siz bu projeyi ortaya koyun.
Suriye Kürtleriyle ilgili, PYD’yi, PKK’yı, Baas Partisi’ni, Amerika’yı kabul etmiyorsunuz, tamam.
Peki siz neyi kabul ediyorsunuz?
Projeniz ne?
Kürtlerin statüsü ne olacak?
Nasıl bir ilişki olacak?
“Mayın duvarlarını kaldıracağız, vizesiz gidip geleceğiz” diye yola çıktınız.
Bir utanç duvarı, Berlin duvarı, Filistin’deki İsrail’in yaptığı duvarlar gibi boydan boya 911 kilometre Suriye hududuna duvar çektiniz.
Bu duvarlar nasıl kalkacak?
Bir proje bekliyoruz.
Hem içerideki Kürt sorununun çözümüyle hem de Suriye ve Irak’taki Kürtlerle ilgili acilen bir proje ortaya koyun.
Bu projeyi koyamadığınız müddetçe sadece “kabul etmem”,” istemezük”, “girerim, bozarım”, “Baas Partisi Beşşar Esad rejimi gelsin, biz verelim ne yapıyorsa yapsın astığını assın, kestiğini kessin” diyerek de hiçbir yere varamayız.