İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü ülkede rejim karşıtı kesim tarafından kutlanıyor ve başörtü baskısının sembolü haline gelen Mahsa Amini anılıyor.
Jina Mahsa Amini, 13 Eylül 2022’de başkent Tahran’da “başörtüsünü kurallara uygun şekilde takmadığı” gerekçesiyle ahlak polisi tarafından karakola götürülmüş ve 16 Eylül’de Amini’nin ölüm haberi gelmişti. Amini, gözaltına alındıktan sonra polis gözetiminde hastaneye götürülmüştü. Ancak hastaneye neden götürüldüğüne dair hâlâ çelişkili açıklamalar var. İran polisi, Amini’nin fenalaştığını iddia ederken Amini’nin ailesi ve avukatları ise Amini’nin işkence gördüğü için hastaneye kaldırıldığını söylüyor. Hastaneye kaldırılırken genç kadının baygın, hatta ölmüş olabileceğinden şüpheleniliyor.
Bu şüphe nedeniyle Mahsa Amini’nin memleketi olan İran’ın batısındaki Kürt kasabası Sakkız’daki cenaze töreni sırasında başlayan protestolar, iki yıl önce hızla ülke geneline yayıldı. Çoğunluğu genç kadınlardan oluşan protestocular, başörtülerini çıkararak eylem yaptı. Tüm gösterilerde “Kadın, yaşam, özgürlük” sloganı atıldı. Giderek geniş bir katılımın olduğu eylemler, 1979’da İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana en büyük ve en uzun soluklu protestolara dönüştü.
Tahran hükümeti, buna büyük bir baskı ve şiddetle karşılık verdi. Kesin rakamlar bilinmemekle birlikte bağımsız insan hakları örgütlerine göre, İran’da güvenlik güçleri 16 Eylül 2022 ile Ocak 2023 sonu arasındaki protestolarda 17’si çocuk olmak üzere en az 527 göstericiyi öldürdü.
Sistematik baskının sembolü olarak başörtüsü
İnsan hakları aktivisti Şiva Nazar Ahari, bu protestoların İran toplumundaki siyasi ve sosyal yapıyı kalıcı olarak değiştirdiğine inanıyor.
En önemli değişikliklerden biri, kadınların kamusal alandaki yeni görünümleriyle ilgili oldu. Para cezaları gibi daha katı müeyyidelere rağmen pek çok kadın artık dışarıda başörtüsü takmayı reddediyor. Başörtüsünü “sistematik baskı ve aşağılanmanın bir sembolü” olarak görüyorlar ve artık bu konudaki sıkı kurallara boyun eğmek istemiyorlar.
İslam Devrimi’nden bu yana kadın imajı, devlet ideolojisinde önemli bir rol oynuyor. Başörtüsüz bir kadın, “Batılı yaşam tarzının sembolü ve hafif meşrep” olarak görülüyor ve muhafazakâr güçler tarafından İslamî değerlere karşı kültürel bir saldırı olarak değerlendiriliyor. Siyasi sistem tarafından ortaya konan kadın profili, sadece başörtüsü takan değil, aynı zamanda boyun eğen ve itaat eden bir kadını tasvir ediyor.
Reisi başörtüsü zorunluluğunu sertleştirdi
İran’da 1979’daki İslam Devrimi sırasında mollalar, eğitim sistemini İslamîleştirmiş, kadınları kamusal alanda başörtüsü takmaya zorlamış, bağımsız kültür çalışanlarını ve akademisyenleri sürgüne göndermiş ya da tutuklamıştı. 1980’lerin sonunda siyasi mahkumlar, topluca idam edilmişti.
İran’da 2021’de ılımlı cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin yerine gelen mollaların çizgisindeki İbrahim Reisi ise İslamî kıyafet kurallarına uymayanlara daha sert cezalar öngören tartışmalı bir yasayı onayladı. Düzenlemeler arasında birden fazla ihlalde 15 yıla kadar hapis cezası yer alıyor. Başörtüsüz kadınların fotoğraflarının internette yayınlanması da cezalandırılıyor. Buna ek olarak, insanların ülkeyi terk etmelerinin yasaklanması planlanıyor. Molla rejimi, başörtüsüz kadınların girmesine izin veren süpermarketleri, restoranları veya müzeleri kapatmakla tehdit ediyor.
Tahran yönetimi, bu yasayla “dindar kadınların daha iyi korunacağını” öne sürüyor. Örneğin başörtülü kadınlara hakaret bir fail, altı ay hapis ve 74 kırbaç cezasına çarptırılıyor. Söz konusu düzenlemeyi eleştirenler ise yöneticilerin, halkın arasına bu şekilde nifak sokmaya çalıştığını savunuyor.
DW/SH,HS