İbrahim GÜÇLÜ
HAK-PAR 9. Olağan Büyük Kongresi, 15 Mayıs 2002 tarihinde yapıldı. Ben de kongreye katılım için çağrılı olduğum için, katıldım. Şimdiye kadar da olanaklarım oldukça HAK-PAR’ın çoğu genel kongrelerine katıldım. Kongrelerde konuşma olanağı buldum. Temel konulara ilişkin yaptığım konuşmama ve eleştirilerime, kongre delegeleri her zaman ilgi duymuş, anlayışla karşılamışlardır.
Ama HAK-PAR’ın sadece genel kongrelerine katılmıyorum. HAK-PAR’ın milli konularda yaptığı tüm toplantılarına ve eylemlerine katılıyorum. Benim bu tutumum sadece HAK-PAR kurucusu olmamdan kaynaklanan ve HAK-PAR’a olan özel ilgimden ileri gelmiyor.
Benim tutumum sadece HAK-PAR’la ilgili de bir tutum değildir. Ben HAK-PAR dışındaki tüm Kürdistan partilerinin ve kurumlarının, hatta tek-tek Kürt yurtseverlerinin yaptığı toplantıları ve çalışmaları önemsiyor, katılıyor ve destek oluyorum. Olumlu bulduğum yönleri öne çıkararak geliştirmeye, olumsuz ve eksik bulduğum konuları da eleştiriyorum.
HAK-PAR 9. Olağan Büyük Kongresi, Kürtler için önemli olan bir günde yapıldı. Kongre günü, “Kürt Dili Bayramı Günüydü”. Kongre başlamadan önce televizyonlar Kürt Dili Bayramı Günü ve kongre hakkında görüşlerimi sordular. Ben de bu iki konuda açıklamalarda bulundum. Özellikle de neden HAK-PAR Kongresine katıldığım, HAK-PAR yapısına ve sorunlarına ilişkin konularda; tüm yurtsever Kürdistan ve Kürt örgütlerinin ve kişilerinin çalışmalarına ilgi duymamın nedeninin, o çalışmaları kendi çalışmam kabul etmek ileri geldiğini açıkladım. Kürdistan milli hareketinin içinde bulunduğu konum içinde HAK-PAR’ın durduğu yeri, Kürdistan milli hareketinin konumu ve HAK-PAR’ın konumu ve sorunları hakkından görüşlerimi ifade ettim. Kongredeki konuşmamda da belirttiğim gibi, misafir olmanın ötesinde bir sorumlulukla bu çalışmalara katıldığımı dile getirdim.
HAK-PAR 9. Büyük Kongresi, Kürt Dili Bayramı Gününde yapılmış olmasına rağmen, o güne uygun bir sorumluluk ve Kürt diline büyük bir ilgi ile devam etmedi. Kürt diliyle konuşmaların çok az yapıldığı bir kongre oldu.
HAK-PAR Genel başkanı Latif Epözdemir, partinin toplantılarının çoğunda Kürtçe ve Türkçe konuşmalar yapmasına rağmen, 9. Büyük Kongrede konuşmasının tümünü Türkçe yaptı. Toplantıya çağrılı olan Kürdistan partilerinden PAK ve PSK sorumluları Türkçe konuştular. Tevgera Azadi Örgütünün sorumlusu Kürtçe konuştu. TDK-TEVGER kongreye mesajını Kürtçe göndermişti.
Kürdistan dışında ve Kürdistan’dan gelen mesajların çoğunluğu Kürtçeydi, bu bir olumluktu.
Genel Başkan adaylarından Refik Karakoç Kürtçe kısa konuştu.
Genel Başkan Adayı Düzgün Kaplan, konuşmasına Kürtçe başladı. Esasa ilişkin konuşmasını Türkçe yaptı.
Ben Kürtçe konuştum.
HDP sorumluları konuşma talep etmesine rağmen, Latif Epözdemir’in eleştirilerinden ve benim yaptığım konuşmalardan dolayı olsa gerek konuşma yapmadan kongreyi terk ettiler.
Kürtçe ile ilgili bu durum, kongre ve Kürdistan partileri için Kürt diliyle ilgili önemli bir sorunla karşı karşıya olduğumuz gerçeğini bir kez daha açığa çıkardı. Umut ediyorum ki Kürdistan siyasi partileri ve kurumları, Kürdistan yurtseverleri; Kürtçenin kendileri için bir sorun olduğunu görerek, bu sorunun çözümünde önemli adımlar atarlar.
HAK-PAR Genel Başkanı Latif Epözdemir, 1,5 saat kadar bir konuşma yaptı. Konuşmasından Kürt-Kürdistan sorununa ilişkin önemli görüşler açıkladı. HDP konusunda önemli tespitle ve eleştiriler yaptı. Ama asıl olarak Kürdistan Mili Hareketinin ve onun parçası olan HAK-PAR ve diğer Kürdistan partilerinin konumları-sorunları; Kürdistan Milli hareketinin oluşması ve çıkış noktaları hakkında genel başkanlık tecrübesinin kendisine sağladığı olanakları gözeterek bir açıklamada bulunmadı.
Genel Başkan Adayı Refik Karakoç da, kısa ve genel bir konuşma yaptı. Kürdistan Milli Hareketinin ve HAK-PAR’ın içinde bulunduğu durum ve sorunları, çözümler; genel başkan olması halinde yapacakları konusunda önemli ve beklenen açıklamayı yapmadı.
Genel Başkan Adayı Düzgün Kaplan, genel başkan olduğu zaman yapacaklarıyla ilgili somut görüşler ifade etti. Önemli projelerini açıkladı.
Kongreye söylendiğine göre 431 delegenin katılımı gerekirken 180 delegenin (delegenin yasından azının) katılmasıyla çalışmalarını sonuçlandırması, hiç şüphe yok ki sorunlu bir durum. HAK-PAR Genel Başkanı ve organlarının üzerinde durması gereken bir sorun olarak gündeme girmiş durumda.
Kongrede organlar için yapılan seçimler sonucunda, Düzgün Kaplan genel başkan olarak seçildi; Meclis, diğer organların üyeleri de seçildiler.
Genel Başkana ve organ üyelerine çalışmalarından dolayı başarılar diliyorum.
HAK-PAR KONGRESİ VE BİR SAPMA OLARAK “ALEVİ SORUNU”
HAK-PAR 9. Büyük Kongresi sonrası açıklanan sonuç bildirisinde üzerinde durulması gereken, eleştirilmesi gereken önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu da, “Alevi Sorununda” dile getirilen görüşlerdir.
Bir kongre katılımcısı olarak ve bir Kürt-Kürdistan Dava insanı olarak bu konuyu eleştirmekle, HAK-PAR’a yardımcı, onlara dostluğumu ifade etmiş olacağımı düşünüyorum.
HAK-PAR 9. Büyük Kongre Sonuç Bildirisinde, şimdiye kadar yapılmayan, ya da yapılmışsa da benim tespit etmediğim ve üstünden atladığım “Alevi sorunuyla” ilgili bir tespit var.
Bildiri de esas olarak “Alevi sorununda” diyor ki: “Türkiye başta Kürt sorunu ve Alevi sorunu olmak üzere yapısal sorunlarını çözümsüzlük bataklığında tutmayı sürdürüyor.”
Bildirideki bu tespit, HAK-PAR programı, genel felsefesi, milli-siyasi mantığı ve geleneğiyle, Kürt milli anlayışıyla da çelişkili bir tespittir. Kürt millet meselesi gibi tarihi bir meseleyi, Alevi meselesiyle aynı kefeye koymak gibi büyük bir yanlışlık yapılmaktadır. Bu yaklaşımla, zorlu, Türkiye’nin, Ortadoğu’nun, hatta şimdilerde dünyanın en önemli meselesi olan, bir ulusun kendi kaderini tayin hakkını içeren, devletleşmesi diğer dünya milletleri gibi olmazsa olmaz olan Kürt millet meselesini, toplumsal bir sorun olan ve çözümü çok kolay olan “Alevi Sorun” ile aynılaştırmak, Kürt millet meselesinin kalibresini düşürmektir. Farkına varmadan HAK-PAR’ı bir sapmaya sürüklemektir.
Hiç şüphe yoktur ki, “Alevi sorunu”, Türkiye’de toplumsal ve bir inanç sorunudur. Bu sorun hem kendi başına ve hem de genel anlamda inançlar planında bir sporundur. Bilindiği gibi, Kemalist Devlet, kendisi için bir “devlet dini” ve “devlet mezhepleri” yarattı. Bu devlet dini, Anti-İslam’dan kaynaklanan ve esinlenerek oluştulan materyalist bir dindi. Genel olarak İslam dini, diğer dinler, İslam içindeki Suni ve Alevi Mezhepleri için de bir sorunsal oluşturdu. Genel anlamda “Alevi sorunu”, HAK-PAR programında da belirtildiği gibi, “inanç özgürlüğü” kapsamından ele alınıp çözümlenecek bir sorundur. Kürt Alevilerinin sorunu, hem kendi başına var olan ve esas olarak bu kapsamı aşan, Kürt millet meselesi için de bir meseledir.
Sonuç olarak, Kürt millet meselesi Türkiye’nin, Ortadoğu’nun temel meselesidir. “Alevi Meselesi” alt önemli meselelerden biridir. Kürt millet meselesini, “Alevi Meselesi” derekesine düşürmek; başka ifadeyle Alevi Meselesini Kürt millet meselesi seviyesine çıkarmak, oldukça yanlış bir görüştür. Rasyonel bir görüş hiç olmaz. Tam anlamıyla bir sapmadır. Kürt yurtseverlerinin, temel meselelerini yan meselelerle karmaşık hale getiren bir mantıktır. Yurtseverlerin uygun alanda enerjisini harcamamaktır.
Diyarbekir, 24. 05. 2022