İbrahim GÜÇLÜ
Kürdistan Federe Devletinde, “Kürt Diaspora Konfederalizm Kongresi” için bulunduğumuz zaman, kongre içinde olmazsa da, delege arkadaşlarla ve misafir dostlarla Kürt Diasporası ve Lobisi üzerine önemli görüş alışverişlerinde bulunduk. Bu görüş alışverişlerinde en dikkat çeken görüşlerden biri İngiltere’de yaşamını sürdüren İsmet Yüce dostumun görüşleriydi. Ona göre, sömürgeci devletlerin metropol şehirlerindeki Kürtler de diaspora olarak nitelendirilmelidir. Bu konuda bir yazı yazdığını, benim de bu konuyla ilgilenmemi istedi. Yazısını da bana gönderdi.
Yazısı 01.08.2021 tarihinde Konya’da Kürt ailesinin katliamından sonra yazılmış. Yazıyı okudum. İsmet Yüce dostumun görüşleri üzerinden durmaya değer niteliktedir. Bu görüşleri Kürdistan Kamuoyuna ve okuyucularıma sunmayı yararlı görüyorum.
Kürdistan Diasporası ve Lobisinin güncel ve gündem olduğu bugünlerde, bu konunun da tartışılması hiç şüphe yok ki faydalı olacaktır. Bu konudaki yeni açılımlar, bize bir zenginlik, Kürt ilişkilerinde yönlendirici bir karakter taşıyacağı gibi, milli kültürümüze yeni büyük bir katkı sağlayacaktır.
Dostum İsmet Yüce’nin görüşlerinin tartışılmasına katkı anlamında bir iki konuya işaret etmeyi ya da bir küçük katkıyı yapmayı şimdilik doğru ve yararlı görüyorum. Umut ederim ki önümüzdeki günlerde ve dönemde, birlikte bu çok önemli ve hayati milli konuyu derinleştirmeyi ve genişletmeyi birlikte sağlama olanağı buluruz.
Ülkemiz Kürdistan, dört milli otoriter, faşist, ırkçı, sömürgeci devletin egemenliği altındadır. Bu dört ülke bize doğal olarak yabancı, sömürgeci ülkeler/devletlerdir. T.C Devleti, İran, Irak, Suriye Devleti, bu yabancı ve sömürgeci devletlerdir. İran Devletinde 1639, T.C Devleti, Irak ve Suriye Devletinde Lozan Antlaşmasından sonra, sömürgeci devletlerin Kürtleri yok etme, asimilasyon, Kürdistan’ı insansızlaştırma, toplu sürgünler yapma siyasetleri; ekonomik zorunluluklar sonucu Kürtler gidip sömürgeci devletlerin değişik şehirlerinde yerleşmek zorunda kalmışlardır.
Kürtlerin bu yerleşimi, bir anlamda yabancı bir ülkede olmalarından dolayı bir diaspora niteliği ve kapsamındadır. Bu Kürtler, bir diaspora olarak Kürdistan’a yapacağı büyük katkıları olur.
Bunun yanında bu Türk, Arap, İran şehirlerine yerleşmek zorunda kalan Kürtler: Kürdistan milli hareketinin de önemli yedek güçleri; önemli siyasi kadroların, aydınların, sanatçıların, yazarların olgunlaştığı alanlar olmuşlardır. Bu şehirlerdeki Kürtlerin Kürdistan milli hareketine katkıları da küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Bu alanlarda, değişik nitelikte Kürt mili örgütleri kurulmuşlardır. Bu alanlardaki Kürtler, önemli milli yayın organlarına (Dergilere-Gazetelere-Kitap basımlarına), milli yayınevlerine ev sahipliği yapmışlardır. Önemli ekonomik üretim birimlerinin kuruluşuna da kaynaklık etmiştir.
Bu Türk, Arap, İran şehirlerindeki Kürtler uzun zaman yerleşik topluluk olduklarından, milli topluluklar olarak ayrıca haklarını kazanması gereken topluluklar konumundadırlar. Sömürgeci devletlerin siyasetini de etkileyici konumundadırlar. Bundan dolayı sömürgeci devletlerin kentlerinde yaşayan Kürtler, diasporadan öteye, bir görev ve çalışmayla karşı karşıya oldukları da tartışmasızdır.
Ayrıca Osmanlı İmparatorluğunda oluşmaya başlayan, T.C Devleti Döneminde de gelişen ve varlığını devam ettiren bir Kürt Bölgesi var. Bu bölge alan olarak geniş, nüfuz olarak da kalabalıktır. Bu bölgedeki Kürtler, diaspora sayılır mı? Buna kesin bir yanıt veremiyorum. Bunun tartışılmaya değer bir konu olduğunu düşünüyorum.
Ama bu Kürt Bölgesinin, Kürt milli hareketine önemli kadro ve mali destek verdiği tartışmasızdır. Hiç şüphe yok ki, bu bölgedeki Kürtlerin özerk milli haklarını elde etme gibi bir stratejik sorunlarının da olduğu görülmesi gereken bir gerçektir.
Bu küçük katkıdan sonra, İsmet Yüce dostumun yazısını da olduğu gibi aktarıyorum. Onun yazısı münhasır olarak, Kürdistan’ın Kuzeyi ve Türkiye için. Benim yaklaşımım genel ve bütün Kürdistan parçaları içindir.
******
İsmet Yüce dostum diyor ki:
“Türkiye şehirlerinde Kürd diasporası ve saldırılar
Türkiye’de Kürd diasporası, fikri veya istatistiki olarak incelenmeyi bekliyor. Başta İstanbul olmak üzere, Ankara, İzmir, Adana gibi büyük Türkiye şehirlerinde Kürd diasporasının, sosyal, siyasal ve kültürel yaşamı, Kürd kimliği, tarihi ve kültürüne yaklaşım konusundaki tartışmaların yanı sıra, diğer şehirlerdeki Kürd diasporasının yaşamı ve bir bütün olarak Kürdistan’a bakışı, yorumları da incelenmeli ve tartışılmalıdır.
Konya’da yaşanan son ırkçı vahşet başta olmak üzere, bütün Türkiye şehirlerinde kadın, çocuk, yaşlı demeden Kürtlere yönelik saldırıların sebebi “diaspora” olarak görülse de, Kürdler için bütün kolonyalist merkezler diasporadır. Şam, Tahran, Bağdat birer diasporadır. Kürdler buralardaki duruş, uyum ve yaşam tarzlarını bu realite ve altyapıya göre oluşturmalıdır.
Böylesi bir süreç, ruhsal ve coğrafi olarak da kolonyalist düşünce, psikoloji ve davranış biçimlerini yok eder. Parçalı veya tek parça kurulmuş vatanımıza sahiplenme oluşur.
Diasporadaki Kürd bireylere saldırlar daha çok sahipsizlikten dolayı gerçekleşmekte ve sistem de buradan beslenmektedir.
Milletimizin durduğu yerdeki sıkıntı ve diaspora temsili de milletimizi saldırıya açık hale getiriyor. Bu siyaset tarzına veya milletimizin buna seyirci kalmasına son verilmeli. Yönünü ve enerjisini sadece ve sadece bir vatandaşlık tarzında ülkesine dönmelidir.
Öte yandan son saldırı ve vahşi katliama karşılık Kürdistan Bölgesi yönetiminin açıklama ve destekleri, bu sahipsizliğin sonlandıracağını gösteriyor. Geriye milletimizin de milli varlığına ve temsiline destek çıkması kalıyor.
Başbakan Mesrur Barzani, Konya’da yaşanan saldırı sonucu katledilen Kürd aile için derin üzüntü duyduğunu ifade etti, kurbanların yakınlarına taziye dileklerinde bulundu ve saldırının faillerinin hesap vermesi gerektiğini vurguladı.
Kürdistan Bölgesi Başkanlığı, Kürd aileye yönelik saldırıyı kınadı ve sorumluların adalete teslim edilmesini istedi.
Uğradıkları silahlı saldırıda katledilen Dedeoğulları ailesinin yakını Erol Şan da saldırı sonrasında aileye dayanışma ve taziye mesajları veren, saldırıyı kınayan Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani’ye teşekkür ettiklerini belirtti.
Bunun dışında dünyada herhangi bir kurum veya devlette kınama gelmedi. Kürdistan’dan geldi, millet sadece devleti ile güvende olur. En iyi örneği de burada görmekteyiz.
Kürdlere karşı her yerde devam eden saldırılara karşı ülkesine sahip çıkmalı ve tek yolun Kürdistan devletinden geçtiğini görmelidir. Kürd milleti ve evlatlarının başı sağolsun.
Kürdistan sınırları dışında yaşanılan her yer Kürdler için diasporadır. Bursa da diasporadır, Tahran da. Necef de diasporadır, Berlin de.”
Diyarbekîr, 14. 12. 2021