İsmail Beşikci: Türkiye kendi Kürt sorununu çözemediği için referanduma müdahil oluyor

İsmail Beşikci: Türkiye kendi Kürt sorununu çözemediği için referanduma müdahil oluyor

DW’nin sorularını yanıtlayan sosyolog İsmail Beşikci, Irak’ta Kürtlerin gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumu sonuçlarının Türkiye tarafından da kabul edileceği görüşünde.

30.09.2017, Cts – 11:25
jı nerina azad

Haberi Paylaş

Kürt meselesi üzerine yaptığı akademik araştırmalar nedeniyle Türkiye’de 17 yıl hapis yatan sosyolog İsmail Beşikci, Kürdistan Bölgesi’nde yapılan bağımsızlık referandumunun ardından DW Türkçe‘nin sorularını yanıtladı. DW Türkçe’nin sitesinde yayınlanan röportaji olduğu gibi yayınlıyoruz;

“Kürdistan sorunu çok gecikmiş bir sorundur” diyor, Kürtlerin bağımsızlık konusunda ısrarcı olmasını savunuyorsunuz. Mevcut konjonktürde bugün yapılan referandumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürtler kendi iradeleri olan bir ulustur. Referandum kararı almışlardır ve bunu gerçekleştirmişlerdir. Bu bakımdan referandumun gerçekleştirilmesi başlı başına çok büyük başarıdır. Yüksek bir katılım ve yüksek bir “Evet” oyu söz konusudur. O gün sandığa gidenler gelecekteki çocuklarını ve torunlarını düşünerek sandığa gitmişlerdir. “Erteleyin, iptal edin” demekle Kürtlere, “Siz kendi geleceğinizi tayin etme hakkına sahip değilsiniz. Yöneticileriniz olarak neyin zamanı gelmiştir biz biliriz” mesajını vermek istiyorlar. “Referandum meşru değil” diyenler için meşruluk nedir? Bunun üzerinde durmak önemlidir. Halepçe Katliamı’nı hatırlayalım. İnsanlığa karşı suçtur ama dünyada bu soykırıma karşı tek tepki Tel Aviv’de gerçekleşmiş ve oradan dünyaya duyurulmuştur.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan referandumu “ihanet” olarak gördüğünü söyledi. Türk hükümetinden Kürt yönetimine yönelik tehditler telaffuz edildi. Referandum sonrası Türkiyeli Kürtler açısından nasıl bir durum oluşabilir? İkili ilişkiler nasıl etkilenir?

Bu tamamen Kürtleri ilgilendiren bir sorundur. Irak’ta 2005’te anayasa yapılmıştır. Anayasının 140. maddesinde “Kürdistan’dan koparılmış alanlarda referandum yapılmalıdır” denilmiştir. Irak hükümeti zamanında bunu yapmadı. Kürtler bunun yapılması için çok kere hükümeti uyardı. Bunun üzerine Kürtler Irak’ta Anayasa Mahkemesi’ne gitti ama bu talepleri değerlendirilmedi. Türkiye, İran, Suriye gibi devletlerin Kürdistan’ın güneyinde gelişen sürece karışmaları doğru değildir. Sen kendi ülkendeki Kürtlerle ilgili sorunu çözememişsin ki başka ülkelere karışıyorsun.

Bu yüzden mi müdahil oluyorlar?

Evet. Kendi ülkesindeki sorunu çözemediği için müdahil oluyorlar. “Orada siyasi bir durum oluşursa burayı etkiler” diye düşünüyorlar. Türkiye de kendi Kürtleriyle ilgili sorunu çözme konusunda iradesi olmadığı için baskıyla durumu idare etmeye çalışıyor.

Tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş referandum öncesi kaleme aldığı bir yazıda, yerel ve merkezi yönetimlere dikkati çekerek Meclis’in önemine değindi.

Elbette Meclis önemlidir. Referandumun yapıldığı günden önce Meclis açıldı. Referanduma katılmayan ya da istemeyen güçler vardı. YNK’nin (Kürdistan Yurtseverler Birliği) bir kısmı, Değişim Hareketi (Goran) ve PKK istemiyordu. Goran ve Komel (Kürdistan İslami Topluluk Partisi) ise sonrasında “Evet” oyu kullanacaklarını açıkladılar. Bundan sonraki Parlamento toplantılarına da katılacaklarını bildirdiler. Bundan yaklaşık 40 gün sonra, 6 Kasım 2017’de parlamento seçimleri var. Kürtlerin iradesini göstermesi bakımından elbette Parlamento önemlidir.

Bir söyleşinizde herkesin er ya da geç referandum sonucunu kabul etmek zorunda kalacağını söylüyorsunuz. Türkiye ve Irak, ortak askeri tatbikata başladı. ABD, referandumun iptalini istedi. Irak Başbakanı Haydar El İbadi, Irak hükümetinin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile herhangi bir müzakereye girmeyeceğini açıkladı.

Orta vadede herkes kabul edecektir. Şu an “Sınırı kapatacağız”, “Aç kalacaksınız” gibi tehditler var ama bir ay içinde ortalık sakinleşebilir. Kanımca bir aya bile kalmadan durum sakinleşir. Herkes bunu içine sindirmek durumunda kalır çünkü burada çok yüksek katılım ve “Evet” oyu söz konusudur. Öyle göz ardı edilebilecek bir durum değildir.

PKK yöneticilerinden Duran Kalkan referandumun propagandandan ibaret olduğunu savunarak, “Ulusal sorun devlet sorunu değildir. Devlet bir baskı ve sömürü aracıdır” dedi. Türkiye’de bazı sol kesimler içinde de benzer tartışmalar yürütülüyor.

Irak, Kürtlere soykırım gerçekleştirdi. Devlet elbette kötüdür ama devletin bu operasyonlarına karşı senin de bir mekanizmaya sahip olman gerekir. O da nedir? Senin de bir devletinin olması. Devletin varsa sana uygulanan soykırıma tepki olabilir. Duran Kalkan sadece muhtemel bir Kürt devletine karşı söylüyor. Halbuki Irak soykırım yapıyor. Türkiye Kürtleri baskıyla, İran zulümle yönetiyor. Suriye de öyle… Bu devletlere karşı bir tepkisi var mı?

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves le Drian, Irak’ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi gerektiğini belirterek, “Şu an bağımsızlık için doğru zaman gibi gözükmüyor” dedi. Batı’nın ana argümanlarından biri, Kürtlerin bağımsızlığının Ortadoğu’da istikrarsızlığa neden olabileceği. Buradan nasıl bir istikrarsızlık doğabilir?

1920’lerde Anti-Kürt bir nizam kurulmuş. Kürdistan bölündü, parçalandı ve paylaşıldı. Bu Kürtler için çok ağır bir operasyondu. İngiltere ve Fransa gibi devletler Kürtlere yaptıkları kötülüklerden dolayı belki pişman olmuşlardır diye düşünüyordum ama referandum sırasında her iki devletin de yaptıklarından hiç pişman olmadığını gördük. “Şimdi zamanı değil” çok anlamsız bir söz. Peki şimdi değilse ne zaman? Bunu sorarsın. Bu konuda bir şey diyor mu? Demiyor. Bu bakımdan tutum ahlaka aykırıdır. Batı’yı Batı yapan değerler vardır. Özgürlük, eşitlik gibi… Sen Irak’ın birliği diyorsan mezhepçi, ırkçı rejimlerin yanında duruyorsun demektir. Irak öyle bir rejimdir. Saddam Hüseyin zamanında da böyleydi, şimdi de böyle.

ABD yönetimi ise referandum kararının IŞİD ile mücadeleyi sekteye uğratacağını iddia ediyor. Beyaz Saray’dan, “IŞİD’ı yok etmek için birleşik bir Irak’tan yanayız” açıklaması yapıldı.

ABD’nin bu değerlendirmesi çok yanlış. ABD Irak’tayken, Irak ordusuna çok büyük yatırım yaptı. 2014 Haziran’da IŞİD Musul’u ele geçirdi ve Irak ordusu IŞİD’le hiç çatışmadan Musul’dan çekildi. Silahlar kime kaldı? IŞİD’e kaldı ve IŞİD bu silahlarla Kürtlere saldırdı. Şimdi ABD “Referandumu iptal edin” diyor. Irak’a ise hala yatırım yapıyor. Gerek Suriye gerekse Irak’ta IŞİD ile savaşan Kürtlerdir. Kimsenin Kürtlere “IŞİD’le savaşın” demesi gerekli değildir. Kürtler zaten IŞİD’le savaşıyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, referanduma tek desteği İsrail’in verdiğini söyledi ve Irak ile Suriye’deki Kürtlere seslenerek, “İsrail bayraklarının orada dalgalanması sizi kurtarmaz” dedi. Referandum bağlamında İsrail üzerinden kurulan argümanları nereye oturtabiliriz?

Az önce Halepçe sonrası Tel Aviv’deki yürüyüşten bahsettim. Kürtler Yahudilere, Yahudiler de Kürtlere bir sempati duyuyor. Onun nedeni de şudur: İ.Ö. 722’de Babil Kralı Nebukadnezar, Filistin’e saldırdı. O zaman Kenan Diyarı deniliyordu ve orada bir Yahudi devleti vardı. O devlet ikiye bölündü ve Yahudilerin bir kısmını Babil’e bir kısmını da Kürdistan’a sürgün etti. İ.Ö. 586’da Asur İmparatoru II. Sargon tekrar Kenan Diyarı’na saldırdı. Nebukadnezar’ın saldırısından sonra geriye ne kadar Yahudi kaldıysa bir kısmı tekrar Babil’e ve Kürdistan’a sürgün ettiler. O Yahudiler asırlar boyunca Kürtlerle beraber yaşadı. Kimliklerini korudular ama Kürtler gibi yaşamaya başladılar. İsrail devleti kurulunca Kürdistan’da yaşayan Yahudilerin bir kısmı göç etti. Bir duygusal bağlılıkları var. Dünya siyasetinde İsrail çok önemli bir devlettir. O bakımından Kürdistan konusunda olumlu tutum sergilemelerini önemli buluyorum.

Nerina Azad

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *