PAK Van İl Teşkilatı’nda Şeyh Said Başkalıdırısı Semineri
PAK Van İl Teşkilatı’nda 19.02.3017 günü, Şeyh Said başkaldırısının başlangıcının 92 yıldönümü dolayısıyla bir seminer düzenlendi. Siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve gençler taratfından yoğun bir ilgi ile izlenen seminer PAK Parti Meclisi üyesi Hüsamettin Acar tarafından sunuldu. Seminerin tam metni aşağıdaki şekildedir:
92.YIL DÖNÜMÜNDE, KÜRT ULUSAL HAREKETİ, 1925 VE ŞÊX SAÎD HAREKETİ
Kürt tarihinde Kuzey Kürdistan’da 1925 Şubat ayında başlayıp ve aynı yılın başlarında askeri yenilgiyle sona eren ve çoğunlukla,’’Şeyh Saîd ayaklanması’’ veya ‘’ isyanı’’ olarak adlandırılan Kürt ulusal hareketi, gerek niteliği, gerekse sonuçları itibarıyla çok önemli bir yer tutar. Bu ulusal hareket, kendinden önce yaşanan ve kendisinden sonra yaşanacak Kürt ulusal hareketler açısından bir anlamda tarihi bir kavşak anlamı taşır.
Azadî Hareketi ve Şeyh Saîd ulusal hareketini anlamak için kısaca geriye bakmak gerekir ki, Kürt ulusal hareketlerini anlayalım. Bunun için Osmanlı döneminde Kürdistan’a yapılan üç müdahalenin niteliği ve sonuçları önemlidir.
Birinci müdahale, 1514 Çaldıran savaşında Sünni Kürt beyliklerinin, İdris-i Bitlisi’nin çabaları sonucu Şah İsmail’e karşı Yavuz selimin yanında yer alması,böylece Kürt ve Osmanlı yakınlığı başlamış oldu.
İkinci müdahale, II Mahmut döneminde olmuştur. Kürt beyliklerinin merkezi otoriteye bağlanması Kürtler arasında özgürlük mücadelesi başlatmıştır. 1840 Botan beyi Mîr Bedirxan’ın başkaldırısı ve İran Kürdistan’ında Şêx Ubeydullah Nêhrî’nin 1880’de‘’ Bağımsız Kürdistan’’ şiarıyla başlatmış olduğu hareketler gibi
Üçüncü müdahale ise Abdulhamid döneminde Panislamist, politikasıyla ellerinde kalan Kürtlerin kendilerine bağlama girişimidir. Daha sonraları ise, İttihat-Terraki’nin özgürlük söylemleri de Kürtlerin dikkatini çeker.
1.Dünya savaşı sonrası dünyada gelişen ulusal bağımsızlık hareketleri Avrupa’da okuyan Kürt bürokrat, aydınları ve yine, Türkiye’deki öğrenci ve aydınların da dikkatini çeker. En çokta tıbbiye ve Harbiye’de okuyan öğrenciler bu akıma öncülük eder ve zaten yabancı da değiller. Yine I. Dünya Savaşı sonrasında, ABD başkanının kendi adıyla anılan ‘’ Wilson Prensipleri’’de ulusalcı Kürt aydınları için bir ilham kaynağı olur.
Hamidiye alayları ve Aşiret mektepleri döneminde Osmanlı harbiye ve tıbbiyesine çok sayıda Kürt genci alınır Kürt gençleri bu dönemde İstanbul’da kurulan çok sayıda Kürt cemiyetleri ile de tanışırlar. Bunlar içinde Kürt Teali Cemiyeti’nin Kürdistan’da şubeler kurduğu da görülmektedir. Fakat bütün bu cemiyetler içinde yer alan ve yayınlar etrafında toplanan Kürt aydınları arasında ulusal talepler konusunda bir fikir birliği yoktur. İstanbul Kürt Teali Cemiyeti İstanbul Şube Başkanı olan Seyid Abdulkadir ile devlet arasında daha uzlaşmacı bir tavır vardır en uzlaşmaz ise, Nuri Dersimi’dir. Hatta Nuri Dersimi, Seyid Abdulkadir’i “bilerek veya bilmeyerek Türkler ile yakınlık’’ ile eleştirmiştir.
1920 ve sonrası Kürt ulusal hareketlerinin yaşanmasının da olduğu bir dönemdir, Güney Kürdistan’da Şeyh Mahmud BERZENCİ, Doğu Kürdistan’da kısmen de olsa SIMKO hareketi ve kuzey Kürdistan’ın genelini kapsamayan, lokal bir düzeyde kalan, KOÇGİRÎ HAREKETİ gibi. Koçgirî hareketinin arkasında, yine lokal düzeyde bulunan Kürt Teali Cemiyetleri’nin şubeleri bulunmaktaydı. Bu üç hareketin kanla bastırılmasında Kemalistlerin, direkt ve dolaylı etkileri olmuştur.
Şêx Said ulusal hareketini daha iyi anlamak için Azadi Hareketi’nin kuruluşuna bakmak lazım.Azadi Hareketi kuruluş tarih için 1923 ve 24 tarihleri ifade edilmekle beraber,nasıl örgütlendiği ve örgüt şeması hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır.Şu an olan bilgilerde,devletin dışarıya sızdırdığı bilgilerden ibarettir.Kesin olan bir şey varsa o da,harbiye ve tıbbiye içinde örgütlenen ve belli bir askeri mertebeye ulaşan, Miralay Cibranlı Xalit Bey ve Meclisi Mebusan’de vekil olan Yusuf Ziya Paşa gibi kişiliklerin ve daha birçok farklı kesimlerin de örgütlediği bir harekettir. Azadî Hareketi örgütlenirken, halk üzerinde etkili olan, ağa, Şeyh, kanaat önderi, nüfus sahibi kişiler,aşiret liderlerini örgütlemiştir ve hareket bunlar üzerinden yürütülmüştür. İşte onlardan biri de Şeyh Said’tir.
Azadi Hareketinin yeteri kadar askeri, lojistik sosyal, siyasal, dış desteğe sahip olmaması bu hareketin en zayıf tarafıdır. Beytüşşebap Hareketi’nin başarısız olması, beraberinde Azadi Hareketi’nin ifşa olmasına ve hareketin üst kısım yöneticilerinin tutuklanmasına sebep olmuştur. Hareketin lider kadrosunun tutuklanması ile birlikte, hareketi toparlayacak ikinci kişinin olmaması ve hatta üçüncü kişinin de olmaması nedeni ile hareketin sevk ve idaresi Şeyh Said’e kalmıştır. Şeyh Saîd medrese eğitimi almış ve kendi cemaati içinde karizmatik bir lider olduğun için de, hareketi yönetmesi de, bildiği geleneksel önderliğin yöntemini kullanmıştır. Her ne kadar geleneksel liderlik olsa da, Şeyh Saîd’in yakın çevresi ona danışmanlık görevi yapmıştır.
Şeyh Saîd ulusal hareketi Kürdistan’ın her tarafına yayılmamış olmakla birlikte daha çok Diyarbakır, Elazığ, Bingöl üçgeninde başlamış olması itibarıyla en çok bu bölgeleri etkilemiştir. Ve sonraları da en çok olumsuz etkilenen de bu bölgeler olmuştur. Bu bölge daha çok Dimilî (Zazakî) lehçesini konuşan Sünni Kürtler yaşamaktadır. Harekete en çok destek de veren yine bu kesimler olmuştur.
Van Bruinssen bütün Zaza aşiretlerinin bu harekete katılmasını üç nedene bağlamaktadır.
1- Söz konusu aşiretlerde hemen her üye bir parça toprak ve birkaç baş hayvan sahibiydi. Yani köylü isyanlarına müsait bir sosyal yapıdaydılar.
2- Aşiret reislerinin ekonomik ayrıcalıklar yoktu bu da aşiret üyeleri ve reisleri arasında çatışmayı gerektirecek bir durum olmadığının göstergesidir.
3- Aşiret üyelerinin dinsel motivasyonları çok güçlüydü ve Şeyhlerine bağlılığın normal sebebini teşkil ediyordu bu da bize hareketin niteliği hakkında bir bilgi veriyor.
Şeyh Saîd hareketinin ulusal bir yönü olduğu gibi dini bir yönü de vardır. Türk devleti Şeyh said ayaklanmasının ‘’İngiliz destekli’’ olduğunu iddia etti . Hatta Türkiye Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’da bir söyleşisinde’’ Şeyh Saîd olmasaydı bugün Musul bizimdi’’der. Oysa tüm belgeler, aslında Türkiye’nin Fransızlara ve kısmen İngilizlere dayanarak bu hareketi bastırdıklarını gösteriyor.Kürt tarihçi Mahmut Akyürek Spuntunik’e verdiği bir söyleşide bilindiğinin aksine Şeyh Saîd’in İngiliz ve Fransızlarla kesinlikle bir ilişkisi olmamıştır. Ve hatta iddia edildiği gibi hareketi İngilizler ihbar etmemiştir.
Şeyh Saîd hareketi bir çok kaynağa göre planlı ve programlı bir hareket olarak başlamamıştır, tamamen spontane bir hareket olarak başlandığına işaret ederler. Şeyh Saîd hareketi başlatmak amacıyla Piran’da bulunmaktadır. Piran’a devletin yaptığı farklı bir operasyon nedeniyle Şeyh Saîd, 13 Şubat 1925 tarihinde, Türk devlet güçleriyle Piran köprüsün de karşılaşır ve ilk çatışma başlamış olur. (bazı kaynaklar bunu 8 Şubat olarak belirtir) Bu tamamen tesadüfüdür ve yine bazı kaynaklar, bu harekete bu nedenle ‘’erken doğum’’ nitelendirilmesinde bulunurlar. Bir süre Kürdistan’ın yukarıda bahis ettiğimiz üçgeninde örgütlenme çalışması yapar. Hareket içinde bulunan kayın biraderi Kasım, aynı ordudan emekli olmuş bir Türk istihbarat subayıdır. Şeyh Saîd’in kardeşi Abdullah ile olan iyi ilişkilerinden dolayı hareketin bir sonraki hedefini öğrenir ve devlete ihbar eder. 14 Nisan 1925 tarihinde, işte bu ihbar sonucu Murat nehri üzerinde bulunan Abdurahman paşa köprüsünde, önceden atılan pusu sonucu Şeyh Said 46 arkadaşı ile birlikte yakalanır. Kurulan Şark istiklal mahkemesinde yargılanır ve idam kararı çıkarılır. İdam kararlarının verildiği gün Xalit Cibran ve Yusuf Ziya Paşa Bitlis’te idam edilirler.