12 Mart Darbesi: 1938 Sonrası Kürtlerin İlk Kitlesel Yargılanması ve İnkâr Politikasına Direniş…

İbrahim GÜÇLÜ

Türk Devleti, Osmanlı İmparatorluğu’nun hem temelleri ve hem de inkârı-değerlerinin yok edilmesi üzerine İttihat Terakkicilerin Devleti olarak kuruldu. Devlet, sivil ve asker bürokrasinin devleti oldu.

Devlet, Kürtleri açıkça ve Türkleri de gizlice devre dışı bırakarak kuruldu. M. Kemal Atatürk’ün öncülüğünde devleti kuranlar, aynı zamanda kendi yönetimlerini de mutlak, tartışılmaz, sürekli bir senaryo içinde ele aldılar. Cumhuriyet Halk Fırkası (Şimdilerdeki CHP) eliyle devletin yönetimini diktatörlük ve anti-demokratik bir tarzda yönetmeye başladılar.

Tabi dünyadaki gelişmeler ve Türk Devleti bünyesindeki gelişmeler, her zaman devletin sahipleri sivil ve asker bürokrasinin istediği tarzda ve yolda yürümedi.  M. Kemal Diktatörlüğüne karşı, Kürtler bağımsızlıkları, özgürlükleri, milli hakları için direnmeye başladılar. Kabul etmek gerekir ki, M. Kemal Diktatörlüğü Kürt Milli Ayaklanmaları karşısında başarı sağlasa da, karizmaları çizildi. Türk kesiminde de direnişler baş gösterdi.  Cumhuriyet Halk Fırkasını karşı alarak kurulan muhalefet partisi seçimlerde M. Kemal’in yönetim elitini alt etti. Ama bu gelişme bastırıldı. Seçimi kazanan partinin kurucu ve yöneticileri, Kürt milli ayaklanmalarına destek verdiği iftirası ve manipülasyonuyla İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp cezalandırıldılar.

  1. Kemal’in ölümünden sonra İnönü’nün devam ettirdiği diktatörlük, İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman Faşizminin ve Devletinin yenilmesiyle tam anlamıyla bir sarsıntıyla karşılaştı. İnönü Diktatörlüğü, dünyadaki gelişmelerin baskısı, Almanya’ya verdikleri gizli desteğin cezasından kurtulmak için çok partili rejimi ve sistemi benimsedi. CHP, karşısında Demokrat Parti (DP) alternatif parti olarak 1946 seçimlerine katıldı. CHP, yaptığı hileler, açık oy ve gizli sayım yoluyla devletin yönetimine devam etti. Ama 1950 yılında devletin yönetimini, mecliste mutlak çoğunluğu elde eden DP’ye kaptırdı.

DP’nin seçimi kazanması ve devlet yönetimini ele geçirmesi, İttihat Terakkicilerin ve İnönü’nün diktatörlüğüne büyük bir darbe olmakla kalmadı, onları sarstı ve şoke etti. Bu başarının, yaptıkları zulmün bedeli olduğunu anlamazlıktan geldiler. Çünkü Kürtler de CHP’nin yaptığı katliamları, DP’ye oy vererek bir nebze de olsa ödettiler.

DP, sivil iktidarı ve devletin yönetimini ele geçirmelerine rağmen, iktidarda muktedir olmadılar, devletin asker ve sivil bürokratları egemenliklerini gizli ve açık bir biçimde devam ettirdiler. Devletin sivil yönetimini ele geçirmek için fırsat kolladılar. Bunun da askeri darbe ile olanaklı olacağını kurguladılar. Bu kurgulama ve senaryo sonrası darbenin koşullarını hazırlamaya başladılar ve bundan da başarılı oldular. Özellikle yalan, iftira ve manipülasyonlarla politik ortamı hazırladılar. 27 Mayıs 1960 tarihinde askeri darbe yaptılar.

Darbenin bir açık ve bir de gizli gerekçesi vardı. Açık gerekçe, DP’nin özgürlükleri yok etmesi, yolsuzluklar yapması, muhalifleri baskılamasıydı. Gizli gerekçe, Kürtlerin DP’yi desteklemeleri, DP’nin Kürtlere olumlu ve sıcak yaklaşımıydı.

Günün sonunda da Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, diğer bakanlar, Türk ve Kürt milletvekilleri yargılandılar cezalandırıldılar. Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatih Rüştü zorlu idam edildiler. Celal Bayar, yaştan idamdan kurtuldu. 

Darbe sonrası, halk yine sivil ve asker bürokrasiden seçimlerle yönetimi alarak, onlara darbe vurdu.

27 Mayıs’tan sonra siyaset sahnesi renklendi ve çoğulculaştı. Siyaset sahnesine nitelik olarak farklı olan sosyalist ve sol parti TİP sahneye çıktı. Kürdistan’ın Güneyindeki Ulusal Milli Devrimin etkisiyle, Kürtler de değişik kanallardan dilleri, kültürleri, milli hakları için çalışmaya başladılar. Dergiler ve gazetelerle iktidar partilerine ve hükümete muhalefet ettiler.

Kürtlerle ilgili milli çalışmalar, 1958 yılında Kürdistan Milli Lideri Mustafa Barzani ve arkadaşlarının Irak’a ve Kürdistan’a S. Birliğinden dönüşlerinin etkisiyle Kürt aydınlarının milli davranışı olan 49’lar Davasından daha kapsamlı noktaya geldi. Kürtler, TİP içinde kendi kimlikleriyle çalışmalar yürüttüler. Milli Ayaklanmaların bastırılmasından sonra 1965 yılında Kürdistan için otonomi ve Kürt dilinde eğitim-öğretim talebini yapan Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) gizli ve illegal, DDKO’lar Kürtlerin ilk legal örgütleri olarak kuruldular.

1960 sonrası da Türkiye’de sol ve devrimci hareket, Kürdistan’da-Türkiye’de Kürt milli hakları ile ilgili kapsamlı ve çok yönlü çalışmalar söz konusu oldu. Sivil iktidar da,  asker-sivil bürokrasi ve Kemalist elit için memnun edici bir noktada değildi.

Bu gelişmeleri engellemek, devleti ve siyaseti yeniden dizayn etmek için 12 Mart 1971 Askeri darbesi gerçekleştirildi. İlk planda Türkiyeli devrimci örgütler, Kürtlerin örgütleri, dergiler, gazeteler kapatıldı. TİP ise 4. Büyük Kongrede Kürtler hakkında aldığı kararlardan dolayı Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştı.

DDKO’lar, legal Kürt örgütleri oldukları için, 26 Nisan 1971 yılında Sıkı Yönetim Komutanlığı tarafından kapatıldığı bir bildiri ile açıklandı. Darbeden önce de Ekim 1970 yılında DDKO’lara ve Kürt bağımsız yurtsever aydınlarınaa karşı operasyon başlatılmıştı. Darbe olduğu zaman, biz DDKO’nun kurucusu, yönetici, üyesi 4 arkadaş (Ben, Mümtaz Kotan, Nezir Şemikanlı, Sabri Çepik) Ankara’da tutukluyduk, serbest bırakılan M. Emin Bozarsal, Musa Anter, Dr. Tarık Ziya Ekinci, Dr. Canip Yıldırım, diğer bazı DDKO kurucu ve yöneticileriyle birlikte Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorduk. Darbe sonrası, Diyarbakır’a nakledildik. Askeri Mahkemede toplu yargılanmamızın yolu açıldı.

12 MART DARBESİNDE, KÜRDİSTAN MİLLİ AYAKLANMALARINDAN SONRA İLK KÜRT KİTLESEL TUTUKLAMA VE YARGILAMASI YAPILDI… 

Kürdistan Milli Ayaklanmaları Döneminde kitlesel tutuklanma, yargılanma, idam edilme, toplu katliamlar, toplu sürgünler yapıldı.

Kürdistan Milli Ayaklanmalarından sonra 1959’daki ve daha sonra 49’lar Davası olarak bilinen Kürt yurtsever aydınların yargılanması ve cezalandırılması hem nitelik ve sayısal olarak önemliydi. Ama sadece Kürt yurtsever aydınlarını kapsıyordu. 12 Mart 1971 Askeri darbesinden sonra Kürtler hem sayısal, hem niteliksel, hem de bileşim itibarıyla en büyük ve kitlesel tutuklanma, işkence, yargılanma ve cezalandırma hareketiyle karşılaştı.

DDKO kurucuları, yöneticileri, üyeleri; KDP’lerin yöneticileri ve üyeleri; TİP içinde yönetici olan ve 4. Büyük Kongresinde, Kürt meselesiyle ilgili kararın alınmasına etki edenler, üyeler; Kürt muhafazakâr aydınları; yurtsever öğrenciler (Orta Okul, Lise, Üniversite öğrencileri), Din Adamları,, Şeyhler, Aşiret Reisleri, Ağalar, Beyler tutuklandı, yargılandı ve cezalandırıldı.

12 MART ASKERİ DARBESİNDE DEVLETİN KÜRTLERİ İNKÂR POLİTİKASI VE DİĞER UYGULAMALARI SİSTEMATİK OLARAK TEŞHİR EDİLDİ VE DEVLETİN YOK ETME POLİTİKASINA DİRENİLDİ…

Türk Devletinin kuruluş felsefesi, Kürt milletinin yokluğu tezine dayanmaktadır. Kürtlerin Türk olduğu, Kürt dili, kültürü ve diğer millet özelliklerinin olmadığı; sosyolojik gerçeklere rağmen, savunuldu. Kürtlerin hakları için mücadele edenler Milli Ayaklanmalar Döneminde katledildiler, idam edildiler. 1960 yılından sonra Kürtlerin meşru milli haklarının varlığını ileri sürenler ve talep eden kişiler, örgütler tutuklandılar, yargılandılar ve cezalandırıldılar.

12 Mart Darbesi döneminde de iddianameler Kürtlerin millet olarak var olmadıkları, ayrı bir ırk olmadığı temel tezine bağlı olarak hazırlandılar. Bütün tutuklu Kürtler de, Kürtlerin varlığını ve varlık değerlerini (dil, kültür, tarih, ülke, gelenek v.b) ileri sürdükleri için cezalandırılması isteniyordu.

Devletin bu yaklaşımının Kürt tutuklular tarafından kabul edileceği ve ya da es geçileceği hesabı yapılmıştı. Bazı tutuklular es geçmek isteseler de, tutuklu yurtseverlerin çoğunluğu bu tezi es geçmediler, bu tezin doğru olmadığını bilimsel ve sosyolojik gerçeklere dayalı olarak açığa çıkarmak için çalıştılar, Devlet politikasının yalana dayalı bir tez olduğunu açıkça mahkemede ifade etiller.

Ben de bunlardan biriydim.

Benim de üyesi olduğum DDKO Komünü üyeleri başta olmak üzere, birkaç yurtsever Grup Devletin inkâr politikasına karşı sistematik olarak büyük direniş gösterdiler. Devlet politikasını teşhir ettiler. Bunun için yüzlerce sayfalık sıkıyönetimin, devlet yetkililerinin, mahkemenin asker üyelerinin, ordunun ezberini bozan yazılı savunmalar yaptılar.

Cezaevinde de, devletin ve sıkıyönetim uygulamalarına karşı durdular.

Darbe yapanlar, askeri mahkemelerde yargıçlık yapanlar yok olup gittiler. Ama Kürt milleti dimdik ayakta, ilelebet de yaşamaya devam edecektir.

Diyarbekîr, 14 Mart 2023

 

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *