İbrahim GÜÇLÜ
Türk Devleti, faşist, sömürgeci, darbe devletidir. Buna rağmen, 12 Eylül Askeri darbesi, 3. Askeri darbe olarak nitelendirilir. Oysa Türk Devleti, tarihi boyunca, halklara karşı darbeler gerçekleştirerek varlığını sürdürmüştür. Ama açık askeri darbelerden bahsedilecekse, 12 Eylül Askeri Darbesi, 3. Darbedir.
Açık askeri darbelerin üçüne şahit oldum.
Darbelerden biri (27 Mayıs Askeri Darbesi) gerçekleştiği zaman, ilkokul öğrencisiydim. Bu darbeden doğrudan değil, dolaylı etkilendim.
12 Mart 1971 Darbesi gerçekleştiği zaman, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiydim. Aynı zamanda Ankara DDKO Başkanı olarak Kürtçülük ve Komünizmden dolayı Ankara Ulucanlar Kapalı Ceza Evinde tutukluydum. Darbe sonrası Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkı Yönetim Komutanlığı Askeri Ceza Evine götürüldüm. Aynı ismi taşıyan sıkıyönetim askeri mahkemesinde yargılanıp, DDKO kurucusu, üyesi, yöneticisi arkadaşlarımla toplu bir şekilde cezalandırıldık. Ben en ağır ceza alan iki Kürtçü ve Komünistten biriydim. 16 yıl Hapis, 5 yıl 6 Ay sürgün cezası aldım.
12 Eylül Askeri darbesi gerçekleştiği zaman, Rizgari İllegal Örgütünden dolayı hakkımda gıyabi tutuklama kararı vardı. Darbe gerçekleştikten sonra Ortadoğu’ya, Kürdistan’ın diğer parçalarına, Avrupa’ya çıktım. Uzun yolculuk, çoğu Kürt aydını, Kürt yurtseveri gibi benim de payıma düştü.
*****
12 Eylül Askeri Darbesi, bundan 35 yıl önce gerçekleşti. Muhalifler, daha doğrusu darbeden zarar gören herkes, her kurum ve parti, bu darbeyi, en zor koşullarda lanetlemek ve protesto etmek için çeşitli biçimler altında toplantılar ve eylemler yapmışlardır. Son kaç on yılda da bu askeri darbeyi lanetlemek ve protesto etmek için daha özgürce kitlesel toplantılar yapılabiliniyor.
Dün de, PKK dışındaki Kürdistanlı parti ve örgütleri, Kürt aydınları ve yurtseverleri, Diyarbakır’da, ünlü 5 Nolu Hapishanenin önünde 12 Eylül Askeri darnbesini protesto ettiler ve lanetlediler. Darbenin karakteri, yaptıklarına dair açıklamalar yaptılar. Günümüzde olup biten gelişmeleri de ele aldılar.
Kürdistanlı parti ve örgütler adına, PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik bir konuşma yaptı.
Ben de, bu protesto ve lanetleme toplantısına katıldım.
Bu satırları yazarken de, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesini yine protesto ediyor ve lanetliyorum.
Ama ondan daha önemli olan, darbenin karakteri, yaptıkları, nasıl gerçekleştiği, ABD ve Batının neden bu darbeyi desteklediğinin bilince çıkarılması gerekir ki, dersler çıkarılabilinsin.
*****
Türk Devleti kurulduğu süreçte ve sonrasında kendisine belli standartlar belirledi. Bu standartlar: Tek lider, tek parti, tek ideoloji, tek ulus, bu ideolojinin yarattığı tek din ve tek mezhep diktatörlüğü olacak. Bunun dışına çıkanlar hepsi cezalandırılır ve ortadan kaldırılır.
Böylece devlet, küçük bir sivil ve askeri elit dışında herkese karşı kuruldu.
Devletin ideolojisi, Kemalizm olarak belirlendi. Bunun dışındaki tüm ideolojiler düşman görüldü ve yasaklandı. Liberaller, komünistler, sosyalistler, İslamcılar, sosyal demokratlar düşman görüldü.
Devlet, bir elitin devleti olarak kurulduğu için bu elit dışındaki tüm Türk sınıf ve tabakaları, özellikle işçileri ve emekçileri düşman ilan etti.
Devlet, sadece Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) tarafından yönetildi. Başka partilerin kurulması yasaklandı.
Bütün bu özellikler, devletin faşist karakterini tayin ve ifade etti.
Türk unsuru dışındaki Kürt milleti ve diğer etnik gruplar yok sayıldılar ve düşman ilan edildiler.
Bu da devletin işgalci, ilhakçı, sömürgeci karakterini tayin ve ifade etti.
*****
Türk Devleti, İkinci Dünya Savaşından sonra da, demokratik görünmek ve Batı Devletleriyle ilişki kurmak için, çok partili sistemi benimsedi. Kontrollü yönetici sınıf tabanını genişleterek, burjuvazi ile egemenliği paylaşmış göründü.
Sivil ve Asker eliti dışındaki sivil hükümetler, muhaliflerin her türlüsü, Kürtler devletin standartlarını zorladıkları anda darbeler oldu. 12 Eylül Darbesi de bu nedenlerle gerçekleşti.
12 Mart Darbesinden sonra, burjuvazi daha güçlendi. Kürt ulusal muhalefeti çoklu örgütsel yapı kazandı.
Sol muhalefet de kitlesel bir yapı kazandı.
Bu nedenler ve karşı aldıkları aynı zaman bu darbenin karakterini belirlemiştir.
12 Eylül 1980 Askeri darbesi, tüm topluma ve tüm sağ ve sol muhalefete karşı olduğu ve bu muhalefeti tasfiye ettiği, parlamentoyu fesih ettiği, siyasi partileri, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini kapattığı ve yöneticilerini gözaltında işkence tabi tuttuğu için faşist karakterlidir. Bir açık faşist diktatörlüktür.
Darbe, tüm Kürtlere karşı olduğu, Kürdistan partilerini tasfiye etmeye çalıştığı, Kürtleri kitlesel olarak gözaltına alıp işkence ettiği, tutukladığı, cezalandırdığı ve öldürdüğü için de sömürgeci karakterini bir kez daha ortaya koydu.
Özcesi, 12 Eylül Askeri darbesi tam anlamıyla Türk devletinin standartlarına sahip, sömürgeci faşist bir diktatörlüktür.
*****
12 Eylül Darbesi herkese korku saldı. Herkese zarar verdi. Herkese acı yaşattı. Yüz binlerce insanı gözaltına alıp fişledi ve işkence etti. Yüz binlerce insanı da büyük cezalara çarptırdı.
Türkiye’deki şekli ve bohçalı demokrasinin tüm kurumlarını ortadan kaldırdı. Parlamentoyu fesih etti.
*****
Askerle, sebepsiz darbe yapamazlardı. Darbenin nedenlerini oluşturmaları gerekirdi. Halkı darbeyi desteklemeye ikna etmeleri gerekirdi. Bunun nedenlerini oluşturdular.
Bu nedenle, radikal sağ ve sol örgütleri çatıştırdılar. Her gün bu çatışmalarda birden fazla ölümler gerçekleşti. Radikal sağ ve sol örgütlerin büyük şehir merkezlerinde (İstanbul, Ankara, İzmir) kurtarılmış bölge ilan etmelerine göz yumuldu. Üniversitelerde, hatta orta öğretimde gençlerin çatışmaları için provokasyonlar tertiplendi.
Darbe yapıldığı zaman 5000 insan katledilmişti. Her aile çocuklarının yaşamından endişe etmeye başlamıştı.
Halkı cunta beklemeye ikna edecek koşulları yaratılmıştı.
Kürdistan’da da PKK eliyle zamansız silahlı eylemler geliştirdiler. Hilvan’da, Siverek’te, Nusaybin ve Kürdistan’ın diğer birçok şehrinde toplumun seçkin insanlarının, Kürt liderlerinin, Kürt yurtsever kadrolarının ölümlerine yol açtılar. PKK’nın diğer Kürdistan örgütlerine ve sol örgütlere saldırmasını sağladılar, teşvik ettiler.
Kürdistan’daki gelişmeler de darbeye meşruiyet ve destek sağlayan gelişmeler oldular.
Eğer günümüzde bu gerçekleri görmezsek ve bilince çıkarmazsak, Kürdistan’da olan biten hayati gelişmeleri da anlamamız olanaklı değildir.
*****
12 Eylül 1980 Sömürgeci Faşist Askeri Diktatörlük, soğuk savaş koşullarında gerçekleşti. Bu dönem, Sosyalist Dünya/Kampı ile ABD’nin başını çektiği Batılı demokrasi ve özgür Dünya/Kampı arasından çetin bir mücadele devam ediyordu. Bu mücadele dünyanın belirli bölgelerinde mevzi silahlı çatışmalar ve savaşlarla devam ediyordu.
Sosyalist Dünya sol cuntaları, Batı Dünyası sol cuntaları destekliyorlardı.
Türkiye’de olan sağ bir cuntaydı.
Türk ve Kürt tarafında da muhalefet solcu, S. Birliği ve genel olarak sosyalist dünyanın destekçisiydi.
ABD ve Batı Dünyası bu nedenle 12 Eylül 1980 Cuntasını destekledi.
Bundan garip olan bir şey de yoktu.
Çünkü ABD ve Batı Dünyası, Türkiye’yi kaybedeceğine ve Sosyalist Dünyanın bir parçası haline getirileceğine de inandırılmıştı.
Amed, 13 Eylül 2015