İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
İsmail Beşikçi’nin Orhan Kotan hakkında yazdığı yazıyı okumamıştım. Milli dava ve eski örgütteki yol arkadaşım Metin Esen İsmail Beşik’çinin eleştirisine ilişkin yazıyı okudum. İsmail Beşikçi’nin yazısından haberdar oldum. O zaman İsmail Beşikçi’nin görüşlerine yönelik bir eleştiri yazacağımı ilettim.
Metin Esen Kardeşimin yazısını okuduktan sonra, aradan bir-iki gün geçince bir vesileyle Orhan Kotan’ın hayat arkadaşı Mehtap ile telefon görüşmesi yaptım. “Kendisinin yazıyı okumamasına rağmen, Orhan’ı seven ve Rizgari Hareketinin bazı eski kadrolarının kendisini arayarak yazı ile ilgili üzüntülerini belirttiklerini; İsmail Ağabeyin bu dönemde ve de kendisinin ilgi alanı olmayan bir konuda Orhan Kotanı neden gündeme getirmiş olduğunu anlamış değilim. Doğrusu ben de üzüldüm” dedi.
Ben de kendi açımdan gelişmeyi aktardım. Konuya ilişkin yazı yazacağımı Mehtap’a da ifade ettim.
İsmail Beşikçi ile aynı (www.netewe.com) internet gazetesinde yazılarımız yayınlanıyor. Onun için yazıyı bulmak zor olmadı. Yazıyı aldım ve okudum. Daha sonra, İsmail Beşikçi’nin yazısının yine birlikte yazılarımızın yayınlandığı (www.kovarabir.com) internet gazetesinde de yayınlandığını öğrendim.
İsmail Beşikçi’çin eleştrir yazısı okuduktan sonra, Metin Esen arkadaşımın görüşlerine ekleyeceklerime birlikte, yazımın başlığına çıkardığım gibi eleştiriyi “zamansız, gereksiz, zorlama, sığ” olarak nitelendirdim.
Bunun neden böyle olduğunu açıklamadan önce Metin Esen kardeşimin yazısının bazı bölümlerine kulak vermeyi doğru buldum. Çünkü Orhan hakkında söyleyeceklerimin çoğunu o söylemiş.
Yazıya Yaşar Karadoğan’dan alınan “O (yani Orhan Kotan) bir teorisyendi. Şimdi içinde olduğumuz düşünsel çoraklığı ve ‘Kürdün Kürde propagandasının sıkıcılığını düşününce Orhan Kotan’ın kaybının ne kadar büyük olduğu daha çok anlaşılıyor” görüşleri başlı başına Orhan Kotan’la ilgili soruna noktayı koyuyor.
Metin Esen Kardeşim diyor ki:
“İsmail Beşikçi: Orhan Kotan’ın Şiiri adlı 02.19.2020 tarihinde kısa fakat bilincimizi yaralayan bir yazı kaleme almıştır.
“Orhan Kotan’ın savunulmaya ihtiyacı yok, sahiplenilmeye ihtiyacı var. Çünkü Orhan Kotan çok iyi bir şair, hem tarihçi, siyaset teorisyeni, hem de başarılı bir gazeteci-yayıncı olduğu kadar aynı zamanda militan bir örgütçüdür. Her şeyi yerli yerinde görmek, sahiplenmek bir erdemdir. Bu anlamıyla Orhan Kotan’ın belirttiği gibi: namuslu olmak yetmiyor namusun mihenk taşında dövüşmek gerek!
(……..)
“Orhan Kotan eleştirilmez değildir, eleştirilir, fakat onu tek başına değil, onunla birlikte bir bütün olarak Kürt aydın ve entelektüel eleştirildiği noktasında Orhan Kotan da kendisine düşen payını alır.
“Doğru olan da budur!
“İsmail Beşikçi, Orhan Kotan’ın, Gururla Bakıyorum Dünyaya şiirinde geçen Türkü sözcüğüne ilişkin olarak şöyle demektedir:
“Türkü sözcüğü, asimilasyonun derinliğini, yaygınlığını gösteren nirengi sözcüklerden biridir. ‘Diyarbakır’da gerçekleşen düğünde, türküler eşliğinde halay çekildi’, ‘Bir Kürd düğününde, türküler halaylar eksik olmaz’ vs. böyle bir söylemdir. Bu, asimilasyonun, beyinlerin en küçük hücrelerine kadar nüfuz ettiğini gösterir.
“1975… Kürdler, Kürdistan, Kürdçe hakkında yepyeni bir bilincin gelişmeye başladığı dönem. Bu dönemin, 12 Mart 1971 Rejiminde, Diyarbakır, Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde gerçekleşen duruşmalardan sonra başladığı açıktır. Türkü bu dönemde kullanılmış bir sözcük.”
“Burada çok ilginç bir belirleme yapmaktadır İsmail Beşikçi. 1975 öncesi Türkü sözcüğü kullanılmıyor muydu? Türkü sözcüğü “12 Mart 1971 Rejiminde, Diyarbakır, Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde gerçekleşen duruşmalardan sonra kullanılmış” derken Orhan Kotan sıkıyönetim döneminde artık Kürtçe olan klam, stran, dilok sözcüğünü kullanmayacağını mı ima etmiştir, yoksa Türkçe dil yapısına uygun olarak mı yazmıştır?
“Bir defa bahsedilen klam, stran, dilok sözcükleri Türkçe değil Kürtçedir! Eğer Orhan Kotan Kürtçe yazdığı şiirinde Türkü sözcüğü kullanmış olsaydı bu durum başlı başına bir eleştiri konusu olurdu.”
(…..)
“PKK konusunda Orhan Kotan’ın tavrı ile İsmail Beşikçi’nin tavrı bir ve aynı değildir. İsmail Beşikçi’nin sessiz kaldığı dönemde Orhan Kotan şu belirlemeyi yapmıştır:
“Biz sömürgeci Türk devletinden kurtulmasına kurtuluruz da, bizi PKK den kim kurtaracaktır?”
“Türkü sözcüğünü salt Orhan Kotan mı kullandı? Peki diğer Kürt şair yazar edebiyatçıları kullanmadı mı ve kullanmıyor mu? Orhan Kotan’ı açık adres olarak gösterilmesi gizli tanıkların zorlamasıdır ve dolaysıyla Orhan Kotan konusunda İsmail Beşikçi icazetli davranmaktadır.
(….)
“Sömürgeci devletin iç siyasetine müdahil olan Kürt camiası nasıl hareket eder? Okuması, yazması hangi dilde sürdürülmektedir? Politik faaliyeti hangi dilde yürütülmektedir?
“Tüm bu soruları önümüze koyduğumuzda İsmail Beşikçi’nin Orhan Kotan’ı bir şiiri ile asimilasyonun derinliğine katkı sunması olarak göstermesi doğru değildir, olmadığı gibi bizim bilincimiz de yaralamaktadır.
“Türkü sözcüğünü kullanan sadece Orhan Kotan değil, bir bütün olarak Kürt aydın, entelektüel camiası eleştirilmelidir.
“Orhan Kotan’ın eşi Mehtap bir röportajda şöyle demektedir Orhan Kotan için: “Kürdistan meselesi onun için her zaman ailesinden ve çocuklarından önce gelmiştir. O kendini de ailesini de bu davaya adamıştı. 18 yıl hastalıkla mücadele etti ama her anı, her saniyesi tüm düşünceleri Kürdistan davasının çözümüne odaklanmıştı. Bizim diğer insanlar gibi öyle klasik anne-baba-çocuk, aile yaşantımız olmadı. O hep meşguldü; yazardı, okurdu, düşünürdü ve gene okur gene yazar gene düşünürdü…”
Metin Esen Kardeşimin aydınlara ve entelektüellere yönelik eleştirilerine ve Beşikçi eleştirisine ilk elden şunları yazdım:
“Metin Kardeşim, İsmail Beşikçi’nin bu yazısını okumadım
“İsmail Beşikçi senin yazdıklarını mı söylüyor?
“Bu ne sığlık?
“Bu tarih bilincinden yoksunluktur?“
“Bu İsmail Beşikçi’min, Orhan Kotan’ın yakın arkadaşı olmasına ve hem de ortak çalışma arkadaşı olmasına rağmen, yazdıklarıyla Orhan Kotan’ı hiç tanımadığı anlamına gelir.
“İlk elden İsmail Beşikçi yazısını okuyup görüşlerimi bilgi dağarcığımın kapasitesi içinde ele alacağım.
“Biliyorsun ki, İsmail Beşikçi Vakfının kuruluş aşamasından ve sonrasında Orhan Kotan’ın Komal’da Beşikçi kitaplarıyla ilgili emeği, Komal yayınevi ve Rizgarî Hareketi katkısı yok sayıldı, sayılıyor.
“Bunu yazdım. Bilmiyorum inceledin mi?
“Hiç kimse tabu değildir ve dokunulmaz değildir. Gerçek düşünce üretiminde tanrılar ve tabular yoktur.
“Benim ve başka dostların Beşikçi ile en çetin bir dönemeçte PKK konusundaki polemiklerimiz biliniyor. O zaman da yazdım, Beşikçi, birçok kutsalı bir akademisyen olarak ayaklar altına aldı. Birçok dokunulmazları hiçe saydı. Kişisel özgürlükler konusunda büyük duyarsızlık gösterdi.”
Altını çizerek belirteyim, geçmişte ben ve başka arkadaşlar da PKK konusunda İsmail Beşikçi ile polemik ve tartışmalar yapmışlardı. Beşikçi bu konuda bana 30-35 sayfalık yazılar yazdı. Bu yazıları PKK yayınlarında yayınlandı. Ben de İsmail Beşikçi’nin PKK görüşlerine yönelik 70-75 sayfalık yazı yazdım. Benim yazılarımın çok az kısmı PKK yayınlarında yayınlandı.
Karşılıklı yazışmalarımız küçük bir kesimi Yalçın Küçük’ün Toplumsal Kurtuluş Dergisinde kışkırtıcı bir enstrüman olarak yayınlanmıştı.
Bu konu başlı başına geniş bir yazı ve analiz konusudur.
Metin Esen Kardeşime yazdıklarıma doğal olarak ekleyeceklerim var.
Söyleyeceklerimin anlaşılması için birkaç tespit yapmak gerekir.
İsmail Beşikçi ve Orhan Kotan, Rizgarî Yazı Kurulunda birlikte çalışmış ve milli (ant-sömürgeci) ideolojinin inşasında önemli emekleri olan iki arkadaş.
İsmail Beşikçi, Orhan Kotan’ı en yakından tanıyanlardan biridir. Çoğu Yazı Kurulu üyeleri, ayda bir, iki ayda bir toplantılara geliyor ve bir-iki gün birlikte mesai yapıyorduk. Oysa İsmail Beşikçi ile Orhan Kotan Komal yayın evinde aylarca değil, yıllarca kitap hazırlanmasında birlikte mesai yapıyorlardı.
Orhan Kotan Komal Sorumlusu olarak, zor maddi ve basın-yayın koşullarında Beşikçinin kitaplarının gözden geçirilmesinden ve tahsis edilmesinde emeği çok geçen bir arkadaşımızdı.
Orhan Kotan’ın tarih bilgileri, Kürdistan ve Kürt milli Hareketine ilişkin görüşleri, gelişen ver değişen görüşleri de İsmail Beşikçi tarafından çok iyi bilinmektedir ya da bilinmesi gerekir..
Orhan Kotan’ın Asimilasyona karşı tutumunu, bu konuda Orhan Kotan’ın Kürtçe bilmemesinden dolayı nasıl ezildiğini, içinde bulunduğu gerçeği realize etmediğini de İsmail Beşikçi biliyor.
Tabi ki Orhan Kotan’ a eleştirilir. Kimse eleştiri dışı değildir, olamaz. İsmail Beşikçi, de Orhan Kotan’ı eleştirebilir.
Analizime göre İsmail Beşikçi yanlış ve zamansız eleştiri yapmıştır. Orhan Kotan eleştirisi yanlış bir konudan başlamıştır. Bu konu Beşikçi’nin uzmanlık alanı değil. Ayrıca Beşikçi’nin konuya ilişkin görüşleri de doğru değil. Oldukça da sığlar.
Orhan Kotan, Türkçe şiir yazdığına göre, şiirlerinde de Türkçe formatı ve kelimeleri kullanacaktır. İsmail Beşikçi’nin bunu sorun olarak göstermesi anlaşılır bir konu değildir. Türkçe şiirlerde Kürtçe kelimeleri ve kavramları kullanması söz konusu olamaz. Ayrıca bu konuyu, kendi yazısındaki sentezlerle asimilasyonla ilişkilendirmesi hiç de doğru olmayan, sınırları zorlama ve sığ bir bakış açısıdır.
İsmail Beşikçi, Orhan Kotan’ın Türkçe yazmasını, Kürtçe öğrenmemesini eleştirmesini anlamak olanaklıdır. Ama bunun zamanının olduğunu da düşünmüyorum. Çok da ihtiyaç da duyulan bir konu da değildir.
İsmail Beşikçi, Orhan Kotan’ın Kürdistan Press ve Ralite’deki çeşitli konulardaki görüşlerini eleştirebilir. Orada yazılan konuları eleştirmenin zamanı yoktur. Her zaman eleştirilmeye ve değerlendirilmeye değer toplumsal, siyasal, stratejik, genel konulardır. Şahsa münhasır değildir. Topluma ait değerlerdir.
Ayrıca biliniyor ki İsmail Beşikçi ve arkadaşları Vakıf Kuruluşunda ve sonrasında Komal ve Orhan Kotan ve Rizgari hiç yokmuş gibi hareket ettiler. Ondan ve onun Komal’daki emeklerinden, Komal’ın İsmail Beşikçi’nin yayın dünyasına katkılarından bile bahsedilmedi.
Bu kadar Orhan Kotan görmemezliğin arkasından Beşikçi’nin Orhan Kotan’ı çok zayıf olan bir halkada tutarak eleştirmesini de anlamak zordur.
Özcesi, İsmail Beşikçi’çin Orhan Kotan eleştirisi: Tarih, zaman, mekân, konu açısından oldukça sorunludur.
Diyarbêkir, 20 Nisan 2020