İbrahim GÜÇLÜ
PKK’nın hayat serüveni karmaşık ve tehlikeli bir serüvendir.
( I )
Genç nesiller ve hafızasını kaybeden orta yaşlı ve yaşlı kuşak, PKK’nın silahı 1984 yılından sonra kullanmaya başladığını bilir ve zan eder. Çünkü Türk ve Kürt Basını PKK’nın silahından bahsederken, 1984 yılını baz alarak, silahlı çatışmanın yıllarını hesap eder.
Bu hesaba göre PKK, 32 yıkılır silah kullanmış oluyor.
Oysa bu tespit ve hesap kesinlikle yanlıştır.
PKK, projelendirildiği günden itibaren, örgütlenme düzeyini, Kürtlerin objektif ve sübjektif koşullarını, sömürgeci devletin konumunu falan hesap etme gereğini düşünmeden silahlı kullanmaya başladı.
Daha başka bir ifadeyle PKK, ana rahminde silahlı gıda aldı ve büyüdü. Doğduğu gün de eline silah verildi. Bu nedenle, Çocuk yaşta sadece silahla oynamadı, aynı zamanda silahı kullanmaya da başladı.
Misyonunu ve projelendirildiği amacı ancak silahla gerçekleştirmek olanaklıydı.
Böyle olunca da, silahının hedefi uzaktakiler ve sömürgeci devlet olmayacaktı. Kürtler olacaktı.
Bu nedenle hedefini: Kürtlerin ulusal ve toplumsal dinamiklerini, Kürt beylerini, aşiret reislerini, şeyhlerini, ağalarını, medrese eğitimli dini adamlarını, münevverleri, aydınları seçti.
Aşiretlerinin bir kesimini yanına almak için, bir kesimin de düşman ilan etti. Böylece toplumsal bölünmüşlüğü arttırdı. Aşiretler ve aileler arası çatışmayı derinleştirdi ve genişletti.
Kürdistan örgütlerini silahla hedef aldı. Onları tasfiye etmeyi amaç haline getirdi. Bunun gereğini yaptı. Kürdistan örgütlerine saldırdı. Binlerce Kürt yurtseverinin katline yol açtı. Bunu sadece Kürdistan’ın Kuzey parçasından değil, Kürdistan’ın bütün parçalarında yaptı.
PKK, kendi içinde de muhaliflerine karşı da ta başından beri silah kullandı. Binlerce taraftarını fiziki olarak ortadan kaldırdı.
Türk sol örgütlerini silahla hedef aldı. Onlarca sol militanı katletti.
PKK, bu zihniyetini, felsefesini, savaş ve araçsal planını, hedefini/hedeflerini kuruluş manifestosunda açıkça İfade etti ve sentezleştirdi.
PKK, her yıl ya da her dönem bir silahlı savaş taktiği izledi. Bu savaşların hepsinden zaferle çıkacağını dile getirdi. Ama hepsinde de yenildi.
Diyebilirim ki, PKK her beş ya da on yıl da bir Kürdistan’ın kuruluşunu ilan etti. Ama sonuçta, Kürdistan Ulus Devletini çöpe attı. Federasyon ve Otonomiyi bile Kürt milletine fazla gördü, layık görmedi.
Daha 2012 yılında Hakkari’de kurtarılmış bölge stratejisini ilan etti. Binlerce gencin ölümüne yol açtı.
Bu nedenle, PKK’nın Hendek/Çukur Savaşı yeni değil eski. 1980 öncesine dayanır. Hilvan’da, Siverek’te, Nusaybin’de, Batman!da bu stratejiyi yürüttü. Milletinin evini başına yıktı.
Bu pencereden bakarsak, PKK’nın Silahlı Macerası, Ana Rahminde Başlar. Hendek Savaşı, Dünkü Çocuktur. Evveliyatı var.
( II )
Şehir Gerillacılığı, Latin Amerika devrimcileri tarafından dünyaya ve özellikle üçüncü dünya ülkelerine ihraç edildi
Ama Latin Amerika ülkelerindeki şehir gerillacılığıyla, Üçüncü dünya ülke devrimcilerinin uyguladığı şehir gerillacılığı arasında köklü ve niteliksel farklar vardır.
Latin Amerika Ülkelerindeki şehir gerillacılığı, büyük metropol ve nüfusu çok kalabalık olan şehirlerde öngörüldü ve uygulandı.
Bu şehir gerillacılığı, metropol şehrin herhangi bir semtine, mahallesine yerleşerek, gerillalarını ve halkı devlete hedef gösteren bir silahlı mücadele biçimi değildi.
Bu silahlı mücadele tarzı, devletin kontrol edemeyeceği küçük gerilla gruplarının, çok iyi seçilmiş iktidar ve işbirlikçisi hedeflere karşı planlanmış ve projelendirilmiş bir silahlı propaganda mücadele tarzıdır.
Kesinlik bir tek sivilin bile öldürülmemesi üzerine kurgulanmıştır.
Latin Gerilla Gerillacılığı aynı zaman FOKOCULUK olarak da tanımlanır.
Buna rağmen, Latin Amerika’daki şehir gerillacılığını sonu, yenilgi ve bir daha başvurulmamak üzere tarihe gömülen bir olay oldu.
Türkiye’de şehir gerillacılığını, silahlı mücadele biçimi olarak seçen örgüt; PKK ve Öcalan’ın devamıyım dediği Mahir Çayan’ın öncülük ettiği Türkiye Halk Kurtuluş Partisi- Cephesi (THKP-C) oldu.
Mahir Çayan’ın seçtiği şehir gerillacılığı aslına biraz daha uygundu. Ama yine de sonuç, yenilgi ve yıkım oldu. Mahir Çayan ve arkadaşlarının katliyle son buldu. Ondan geriye kalan Ertuğrul Kürkçü, o da Kürtleri denek haline getirmeye devam ediyor.
Mahir Çayan’ın Şehir Gerillacılığı üzerine 1969-70 yıllarında yapılmış yığınla tartışmalar var. O geleneğin sürdürücüsü olan PKK o tartışmaları bile izlemiş olsaydı, son zamanlardaki Kırma Şehir Gerillacılığını, silahlı mücadele biçimini seçmezdi.
Bunun için de halkçı, Kürtçü, iyi niyetli, başkalarının taşeronu olmamak çok önemli bir konudur. Bunlar da PKK’da yoklar.
Kır gerillacılığını da, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın öncülük ettiği Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) tarafından hayata geçirilmeye çalışıldı. Onların mücadelesinin sonucu da yıkım ve felaket oldu. Liderler tutuklandı ve idam edildiler.. Sinan Cemgil’in öncülüğündeki kır gerilla grupları, bir tek mermi patlatmadan Nurhak’da katledildiler.
Ama her iki gerilla grubu da PKK gibi yaygın ve kitlesel olarak Türk halkına zarar vermediler. Bu zarar dar çerçevede, bu örgütlerin militanları çerçevesinde kaldı.
PKK’nın Hendek Savaşı da bunlardan devşirilen kırma şehir gerillacılığıdır. Ama hiçbir şekilde de ve muhtevada da Latin Amerika Şehir gerillacılığına benzemiyor.
Küçük şehirlere, devletin her zaman kendilerini avlayacakları ve halkın devlete hedef haline geldiği bir savaş biçimi. Yıkımcı, tahrip edici, rasyonalite ile alakası olmayan bir mücadele biçimi.
Her şeyden bağımsız PKK’nın Hendek Savaşı’na bakıldığı zaman tam bir cehalet ve akılı dışılığın örneğidir. Ötesi ortaya çıkardığı kent yıkımları ve yüzlerce insanın ölümü ile aynı zamanda bir intihar eylemidir.
Hendek Savaşı, Kürtlerin başına gelen büyük bir felaket ve yıkımdır.
PKK açısından bir yenilgi ve fiyaskodur.
Hendek Savaşı güden üst akıl (İran, Suriye, Irak Şiileri, Rıusya) bakıldığında, tam bir vekâlet savaşı. Kürtlerin de ulusal menfaatlerini savunan bir savaş değildir.
Uygulamalar, PKK/HDP’nin yerel iktidar olduğu alanlarda bu savaşın yürütülmesi, demokrasiye de karşı olan, PKK’nın silahlı güçleriyle diktatörlük oluşturma amaçlıdır da.
Bu nedenle demokrasi savaşı da değildir. “Demokratik Özerklik” de bir gerekçe, bir örtü ve demokrasi adına bir manipülasyondur.
Diyar-i Bekir, 7 Mart 2016