Neçirvan Barzani: ‘Irak’ta 20 yıldır federal sistem hayata geçirilemedi

Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki güvenlik ve siyasi durum, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunlar ve bölgedeki gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Suudi El Arabiyye (Hadis) televizyonuna konuşan Başkan Neçirvan Barzani İran bağlantılı silahlı grupların Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarının Irak’ın imajına zarar verdiğini söyleyerek, bu saldırılara bir son verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
 
Barzani, “Kürdistan Bölgesi için asıl tehlike, Irak bölgeyi korumadığında başlar. Eğer Bağdat gerçekten bölgeyi (Kürdistan Bölgesi’ni) ciddi bir şekilde savunamazsa o zaman bölgenin de başka yollar düşünmesi gerekir. Çünkü sonuçta bölgeyi korumak bizim önceliğimizdir. Bu Bağdat’ın görevidir” dedi.
 
İran’la Kürdistan Bölgesi arasında köklü tarihi ilişler olduğunu kaydeden Neçirvan Barzani, Erbil’e yönelik saldırının bu ilişkilerle uyuşmadığını anlattı.
 
İran’ın Erbil’de Mossad karargahı olduğu bahanesi ile saldırı düzenlediğini ve bu iddiaların doğru olmadığını belirten Barzani, “Erbil’de bir sivilin evini bombalayıp 3-4 kişiyi öldürüyorsunuz ki bunlardan biri henüz küçük bir bebek, bunu gerçekten de dostluk kalıplarına sığdıramazsınız!” diye konuştu.
 
“PKK, Kürdistan Bölgesi ve Irak için büyük bir beladır” diyen Barzani, Kürdistan Bölgesi topraklarının ister Türkiye ister İran olsun komşu ülkeler için bir tehdit kaynağı haline getirilmesini kabul etmediklerini vurguladı.
 
Başkan Neçirvan Barzani, Irak’ta büyük bir güven sorunu olduğuna dikkati çekerek, “2003’ten sonra Irak’ta bir sistem oluşturduk, federal bir sistemiz dedik ama bugün, 2003’ten sonra, yirmi yıl geçti, gerçekten Irak sisteminin ve Irak’taki yönetim sisteminin ne olduğunu bilmiyoruz! Bağdat’ın Kürdistan Bölgesi’ne yönelik yaklaşımı fazlasıyla merkezi. Yirmi yıl geçmesine rağmen Irak’ta hala yönetim sistemi olarak federal sistem hayata geçirilemedi!” dedi.
 
Barzani, Kürtlerin Irak için elinden geleni yaptığı dile getirerek, “Şimdi Bağdat’taki kardeşlerimiz bunu çok ciddi düşünmeli, Kürdistan Bölgesi’ne yönelik bu kadar bölücüdür, bölge şöyledir, böyledir gibi suçlamalar artık yeter! Hayır, Kürdistan Bölgesi Irak’tan ayrılmak istemiyor, ayrılıkçı da değil, Kürdistan Bölgesi haklarını istiyor” diye konuştu.
 
Rudaw ajansının El Arabiyye’den (Hadis) aktardığı söyleş şöyle:
 
Sayın Neçirvan Barzani, son gelişmelerle başlayacağız. Şu anda uluslararası koalisyonun Irak’taki misyonunun sona erdirilmesine yönelik görüşmeler yapılıyor ve bu görüşmelere Kürdistan Bölgesi’nden temsilciler de katılıyor. Sizce uluslararası koalisyon güçlerinin Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde kalması bir gereklilik midir?
 
“Koalisyon güçleri, Irak hükümetinin talebi üzerine IŞİD teröristleriyle mücadeleye yardım etmek üzere Irak’a geldi. Elbette 2014’ten bu yana üzerinden uzun zaman geçti.  Şimdi Koalisyon güçleriyle Bağdat arasındaki gelecekteki ilişkinin belirlenmesi için yeniden müzakere yapılması oldukça normal. Bu temelde gelecekteki ilişkinin nasıl olacağına ve Irak’ın yardıma ihtiyacı olup olmadığına karar verilmesi gerekiyor.”
 
Bu koalisyonun IŞİD’in var olduğu 2014 yılında kurulduğunu söylediniz, uzun bir süre yani yaklaşık 10 yıl olduğunu söylediniz. IŞİD’in Irak’ta şu anki varlığını nasıl görüyorsunuz?
 
“Bizce IŞİD meselesi sadece Irak’la değil, Suriye’nin istikrarıyla da ilgilidir. Irak ve Suriye’deki güvenlik durumu bu şekilde devam ettiği sürece IŞİD’in Irak için büyük bir tehdit olmaya devam edeceğine inanıyoruz.”
 
Kürdistan Bölgesi ABD askeri üsleri açısından Irak’a alternatif bir coğrafya olur mu?
 
“Bu konuda Kürdistan Bölgesi’ni Irak’tan farklı görmüyoruz. Politikamız, alınacak her türlü kararın Irak’ın coğrafi çerçevesi içinde olması yönündedir. Kürdistan Bölgesi de Irak’ın bir parçası olarak genel olarak Irak’ın bu konudaki kararına uyacaktır. Bizim meselemiz ABD ile vefa ve gönül meselesi değil. Görüşümüz daha çok şu şekildedir; Yardıma ihtiyacımız var mı, yok mu? Size bir örnek vereyim: 2011 yılında ABD askerleri Irak’tan ayrıldı. Irak 2014 yılında Birleşmiş Milletler’e acil bir mektup yazarak yardım talebinde bulundu. Gerçekten de o dönemde Iraklılar koalisyonun ve ABD güçlerinin yardımı olmadan IŞİD teröristlerini hiç bir şekilde durduramazdı. Kürdistan Bölgesi Irak çerçevesinde karar alıyor ve bağımsız bir kararı yoktur çünkü Irak’ın bir parçasıdır ve o çerçevede kararlar alıyor.”
 
Uluslararası koalisyonun Kürdistan Bölgesi’ne yönelik tehditlere karşı tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
“Onlar mesaj ve açıklamalarıyla bize destek oldular. Şu ana kadar yapılan eylemleri kınadılar. Genel olarak bu tavırlarının Kürdistan Bölgesi’ni yüzde 100 koruduğunu söyleyemeyiz ama yapabilecekleri kadarını yaptıklarını söyleyebilirim.”
 
ABD’nin Irak’tan çekilmesinin, silahlı grupların Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki ABD üslerine ve çıkarlarına saldırmaları için hiçbir mazeret bırakmayacağını düşünüyor musunuz?
 
“Şuradan başlayayım; Irak Başbakanı bu grupların eylemlerini terör eylemi olarak nitelendirdi. Bu grupların yaptığı öncelikle Irak’ın egemenliğinin ihlalidir. Irak’ın yardım istediği bir güce şimdi de drone ve tehditler göndererek buradan gitmesini ya da kalmamasını istemesi hiç de kabul edilebilecek bir şey değil. Bunların hepsi birer bahane. Eğer ABD ayrılırsa bu güçlerin Kürdistan Bölgesi’ne ya da Irak’taki diğer topluluklara karşı daha fazla tehdit oluşturmayacağının garantisi var mıdır? Veya bunların Bağdat’taki yönetim biçimine tehdit olmayacağını kim söyleyebilir? Bu güçlerin net bir görüşü yoktur ve karanlıkta kalıyorlar. Irak’ı nereye götürmek istiyorlar? Şunu söylemek isterim ki eğer konu Irak’ın egemenliğiyse, onlar Irak Başbakanından daha fazla Iraklı değiller. Irak Başbakanı Irak’ın çıkarlarının ne olduğunu ve nerede bulunduğunu biliyor mu? Bana göre bu grupların yaptığı bu kötü eylemlerin hiçbir mazereti yoktur. Mesele sadece ABD’yi tehdit etmeleri değil, aynı zamanda Irak savunma sisteminin bir parçası olan Peşmerge güçlerine de saldırmaları ve sivillere de saldırmalarıdır. Daha önce de denediler, buna bir sınır belirlenmeli. Irak’ın egemenliği hakkında çok konuşuyorlar, Irak’ın egemenliğini ihlal edenlerin başında Başbakanın silahlı kuvvetlerin başkomutanı olarak görevini yapmasına engel olan gruplar geliyor. Ne yazık ki Irak’ın hem içeride hem de uluslararası toplumda imajını düşüren şey bu grupların eylemleridir.”
 
Kürdistan Bölgesi IŞİD’le karşı karşıya kaldığı dönemde mi daha zor durumdaydı yoksa İran’ın insansız hava araçları ve roketlerle desteklediği grupların saldırıları nedeniyle yaşadığı mevcut durumda mı? Bu zorluklar ve tehditlere karşı nasıl mücadele edeceksiniz?
 
“IŞİD Irak topraklarının üçte birini işgal etmişti ama mevzileri belliydi. Bu IŞİD’di ve onlara karşı duranlar ise Irak ordusuydu, Peşmergeydi, Heşdi Şabi’ydi.  Bana göre şu anda yaşananlar o döneme göre çok daha zor. Çünkü tehdit dışarıdan değil, kendi evinizden, tehdit bizzat Irak hükümetinden para alan bir gruptan geliyor. Bu diğerinden çok daha kötü bir durum ve bunlarla nasıl mücadele edeceğinizi de çıkacağınızı bilmiyorsunuz. Ne mevzileri belli ve ne de sizinle nereden savaştıklarını biliyorsunuz! Bence şu anda yapılanlar ve yaşananlar IŞİD meselesinden çok ama çok daha zordur.”
 
IŞİD’den daha zor olduğunu söylediğiniz bu tehditlere karşı Kürdistan Bölgesi olarak nasıl karşı koyuyorsunuz?
 
“Kürdistan Bölgesi bunu tek başına yapamaz. Bu Irak’ın egemenliğinin ihlalidir, dolayısıyla bunlarla savaşmak Irak hükümetinin ve silahlı kuvvetlerin komutanı olarak Başbakanın görevidir. Madem biz Irak coğrafyasında yaşıyoruz ve onun bir parçasıyız, Kürdistan Bölgesi’nin korunması da Bağdat’ın politikasının ve vizyonunun temel bir parçası olmalıdır. Bu mesele sadece Kürdistan Bölgesi’ni değil, Bağdat’ı da ilgilendiriyor. Irak hükümeti Kürdistan Bölgesi’nin korunmasında üzerine düşen temel rolü oynamalıdır.”
 
Irak hükümetinin Kürdistan Bölgesi’nin karşı karşıya olduğu gerek İran’dan ve gerekse de de Türkiye’den gelen tehditlere verdiği yanıttan memnun musunuz?
 
“Başbakan şahsi ve silahlı kuvvetler başkomutanı olarak hem İran’a karşı hem de Irak’a sorun yaratan diğer ülkelere karşı çok iyi bir tavır sergiledi. Ancak bir gerçek ve şöyle de bir soru var: Irak bundan daha fazlasını yapabilir mi, yapamaz mı? Bana göre Irak daha fazlasını yapmaya çalışmalı. Irak’ta ülkenin bazı bölgelerini tehdit eden çok sayıda silahlı grubunun bulunması Irak’ın itibarı açısından doğru değil. Irak ve Irak başbakanının sorumluluğu vardır. Irak’a ve Kürdistan Bölgesi’ne zarar vermekten başka bir işe yaramayan bu meseleye bir son verilmelidir. Kürdistan Bölgesi için asıl tehlike, Irak bölgeyi korumadığında başlar. Eğer Bağdat gerçekten bölgeyi (Kürdistan Bölgesi’ni) ciddi bir şekilde savunamazsa o zaman bölgenin de başka yollar düşünmesi gerekir. Çünkü sonuçta bölgeyi korumak bizim önceliğimizdir. Bu Bağdat’ın da görevidir. Başbakanın bu konuda tereddüt etmeyeceğine ve elinden geleni yapacağına inanıyorum.”
 
Bunun Başbakanın sorumluluğu olduğunu defalarca tekrarladınız, mevcut durumda Başbakan bu konuda ne yapabilir?
 
“Başbakanın ciddi bir çaba sarf edebilir ve bu gruplar da onu dinlemelidir. Çünkü bugün yaptıkları, uluslararası toplumun gözünde Irak’ın imajını zedeliyor. Başbakanın silahlı kuvvetlerin komutanı olarak görevlerini yerine getirmesine izin vermeliler. Er ya da geç bunların sınırlandırılması gerekir.”
 
Komşu İran iyi bir dost mu, yoksa düşman mı?
 
“İran’la ilişkilerimiz eskiye dayanır. İran bizim önemli bir komşumuzdur ve o coğrafyayı karıştıramayız. Bu olaylardan önce İran’la ilişkilerimizden bahsedelim. İran’la çok iyi ilişkilerimiz olduğunu düşünüyorduk. Rakamlara ekonomik açıdan bakarsak, ekonomik ve ticari açıdan rakamlar artıyordu. İki yıldır Kerbela ve Necef’e gidenlerin Kürdistan Bölgesi’nden geçmesine izin veriyoruz. İran’la güvenlik konusunda çok iyi ilerleme kaydettik. Biz derken Irak ve Kürdistan Bölgesi’ni birlikte kastediyorum. Dolayısıyla İran bizim için önemli bir komşu ama soru şu: Bir seyir füzesi ile bir sivilin evini vurduğunuzda buna dostluk diyebilir misiniz? İsrail karargâhı olduğu bahanesiyle bunu yaptığınızda buna ne isim veriyorsunuz? Erbil’de bir sivilin evini bombalayıp 3-4 kişiyi öldürüyorsunuz ki bunlardan biri henüz küçük bir bebek, bunu gerçekten de dostluk kalıplarına sığdıramazsınız! Aksine biz her zaman bölgede güvenlik ve istikrar unsuru olmaya çalıştık, çalışıyoruz ve geçmişte de İran konusunda aynısı oldu. Biz İran için bir tehdit kaynağı değiliz, İran’la ilişkilerimizin tarihi eskilere dayanır. Ama soru şu: İran’ı önemli bir komşu olarak gördüğümüz halde, İran İslam Cumhuriyeti neden bunu Erbil’e yaptı? İran’ı dostumuz olarak görüyoruz, dostumuz olduğunu zaten gördük ama buna rağmen neden böyle yaptılar? Bu çok çok büyük bir soru!”
 
Tel Aviv’le ilişkiniz nedir? Kürdistan Bölgesi’ndeki Mossad karargâhı olduğu doğru mu? Tabii benim sorum İran’ın size yönelttiği suçlamalarla ilgili ve bu temelde dedikleri gibi Kürdistan Bölgesi’ni bu yüzden mi hedef aldılar?
 
“Öncelikle dış politika konusunda devlet olarak Irak politikasına bağlıyız. Irak hangi dış politikayı izlerse Kürdistan Bölgesi de aynı çerçevede hareket eder. Ne Bağdat’tan ayrı ne de ona aykırı olarak değil. Mossad’ın Erbil ile hiç bir ilişkisi veya karargâhı yoktur, bunların hepsi bahanedir. İran’ın yaptığı, kendisini Irak’ın dost gören bir ülke olarak Irak’ın egemenliğinin en büyük ihlaliydi. İranlılar buranın gerçekten Mossad karargahı olduğu konusunda bilgi sahibilerse o zaman farklı davranabilirlerdi. Kürdistan Bölgesi olmadan gidip Bağdat’la konuşabilirlerdi. Orada güya İsrail karargâhı olduğuna dair delilleri teslim edebilir ve ortak soruşturma talep edebilirlerdi. İran bunu yapabilirdi. Erbil’de Mossad’ın ya da İsrail’in bir merkezi bulunmadığı konusunda sizi temin edebilirim. Kürdistan Bölgesi için bunlar daha önce defalarca söylendi. Kürdistan Bölgesi İsrail olarak gösterildi, neden İsrail? Neden Filistin gibi değiliz, neden İsrail olalım? Haklarımız ihlal ediliyor, hak ve hukukumuz verilmiyor! Peki Kürdistan Bölgesi neden Filistin değil?”
 
Öyleyse İran neden Kürdistan Bölgesi’ne bu saldırıları gerçekleştirdi?
 
“Füzeleri var ve bizi vurabilirler dışında bir izah bulamıyorum! Bunun dışında ne bir haklı mazeretleri ne de bir delilleri var! Eğer İranlılar bu yerin Mossad’ın karargahı olduğuna dair bilgiye sahipse, bu İran istihbarat teşkilatları için bir felakettir ve tüm güvenlik teşkilatlarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Daha önce şehit Kasım Süleymani döneminde de aynı sorun vardı, bir defasında Allah rahmet eylesin, İran istihbaratından bir grupla yanıma geldi. “Elimizdeki istihbarat bilgilerine göre Kürdistan’ın bir yerinden İran’ı izliyorsunuz” dediler! Ben hemen kendisine, “General, biz şu anda burada oturuyoruz, bunu söyleyenler gitsinler, araştırsınlar, doğru mu değil mi, görsünler” dedim. Gerçekten de öyle yaptılar ve bunun gerçek olmadığı ortaya çıktı! Bu sefer sorunu aynı şekilde çözebilirdik. Bizi şaşırtan asıl soru şu: İran bunu neden yaptı? Nedeni neydi? Nedenini hâlâ bilmiyoruz ama orada herhangi bir İsrail karargâhının ya da herhangi bir İsraillinin bulunmadığından kesinlikle eminiz.”
 
O olaydan sonra İran’la aranızda herhangi bir temas gelişti mi?
 
“Hayır, İran Ulusal Güvenlik Teşkilatı Başkanı Bağdat’ı ziyaret etmişti, Başbakan ve Kasım el-Araci ile görüştü, ancak Kürdistan Bölgesi olarak aramızda herhangi bir temas olmadı.”
 
Türkiye, Kürdistan Bölgesi’nde Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) saldırdığında Erbil ile Ankara arasında herhangi bir koordinasyon oluyor mu?
 
“PKK, Kürdistan Bölgesi ve Irak için büyük bir beladır. Onlar Kürdistan Bölgesi’nin meşru kurumlarına hiç değer vermiyorlar ve Türkiye’yi topraklarımızdan tehdit ediyorlar. Bu prensibi tamamen reddediyor ve Kürdistan Bölgesi topraklarının ister Türkiye ister İran olsun komşularımız için bir tehdit kaynağı haline getirilmesini kabul etmiyoruz. Bu ülkelerin muhalifleri Kürdistan Bölgesi’ni kendilerine güvenli bir bölge olarak görüp bu ülkelere sorun yaratmak için kullanamaz. Ne yazık ki PKK bu konuda çok kötü bir rol oynuyor. Kürdistan Bölgesi’nin dağlık bölgelerini kullanarak Türkiye’ye sorun yaratmaya çalışıyor. Bu bizim açımızdan hiç bir şekilde kabul edilemez.”
 
Konuşmalarınızdan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’ye büyük saygı duyduğunuzu fark ettim. Birkaç gün önce onunla görüştüğümüzde o da size aynı saygıyı gösteriyordu. Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerin çok iyi olduğunu söyledi, peki o zaman Bağdat ile Erbil arasındaki sorunlar neden çözülmedi?
 
“Hiç şüphe yok ki Irak Başbakanının Kürtler, Araplar, Hıristiyanlar ve tüm topluluklar dahil olmak üzere Irak’ın tamamı için hayırlı bir niyete sahip. Başbakan olduktan sonra hizmetlere ve ülke ekonomisinin nasıl geliştirileceğine odaklananlardan biri. Bunlar Irak için iki temel şey ve vizyonu çok net, Irak’ı farklı bir aşamaya taşımak istiyor ama başbakana ne kadar destek veriliyor? Bana göre Başbakana çok az yardım yapılıyor. Biz Kürtler olarak yardım ettik ve etmeye devam edeceğiz çünkü Başbakanın vizyonu tüm Irak’a hizmet ediyor. Mesele sadece Kürtler değil, bu vizyon tüm Irak toplumlarına hizmet ediyor. Başbakan Irak’taki toplumlar arasında ayrım yapmıyor.
 
Irak’ta büyük bir güven sorunu var. 2003’ten sonra Irak’ta bir sistem oluşturduk, federal bir sistemiz dedik ama bugün, 2003’ten sonra, yirmi yıl geçti, gerçekten Irak sisteminin ve Irak’taki yönetim sisteminin ne olduğunu bilmiyoruz! Bağdat’ın Kürdistan Bölgesi’ne yönelik yaklaşımı fazlasıyla merkezi. Yirmi yıl geçmesine rağmen Irak’ta hala yönetim sistemi olarak federal sistem hayata geçirilemedi! Bu sorunların çözülmemesinin nedeni kişiler değil, sorunun temelinde zihniyet var! Sistem anayasada federal diye geçiyor ama uygulamada çok merkezi, bunun çözülmesi gerekiyor. Kürdistan Bölgesi’ne karşı yapılanların dünyadaki hiçbir federal sistemle alakası yoktur! Sorun burada başlıyor: 2003 yılında Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra biz Kürtler olarak, hem rahmetli Mam Celal hem de Başkan Mesut Barzani, Irak’ı bir arada tutmak için elinden geleni yaptı. Bu zor dönemde Bağdat’ı korumak için Peşmerge güçlerini gönderdik. Bunu yaptık ama bugün Kürdistan’da asıl soru şu: Nereye doğru gidiyoruz? Bu ülkenin geleceği nereye gidiyor? 2003 öncesinde Irak’ta da aynı durum vardı ama ABD bize federalizmin ve demokrasinin geleceğini söyledi, biz de Kürtler olarak Irak için gerekenleri yaptık. Şimdi Bağdat’taki kardeşlerimiz bunu çok ciddi düşünmeli, Kürdistan Bölgesi’ne yönelik bu kadar bölücüdür, bölge şöyledir, böyledir gibi suçlamalar artık yeter! Hayır, Kürdistan Bölgesi Irak’tan ayrılmak istemiyor, ayrılıkçı da değil, Kürdistan Bölgesi haklarını istiyor.”
 
Fakat siz ayrılmak için referandum düzenlediniz!
 
“Referandum bile Bağdat’a karşı yaşanan umutsuzluk içinde yapıldı. Bu umutsuzluk olmasaydı pek çok şey yapılamazdı ve şu an da o mutsuzluk hala var. Ne zaman yeni bir hükümet kurulsa bu sorunların çözülmesi umuduyla o hükümetin bir parçası oluyoruz ama çözümü imkansız. Başbakan işleri kolaylaştırıyor. Bir sorun çıktığında telefonla çözmeye çalışıyoruz ama mesele başbakan değil, zihniyet sistemi! Bağdat’taki kardeşlerimizin bu konuya ciddi önem vermesi, ülkenin birliği ve Irak denilen bu coğrafyada bir arada yaşamak için çalışması gerekiyor, biz de buna hazırız.”
 
Sayın Başkan, maaşlarının gecikmesi nedeniyle Kürdistan halkı kötü durumda, siz Bağdat’la sorununuzu çözene kadar Kürdistan Bölgesi’nin maaşlarını ödeyecek ve yüklerini hafifletecek kadar parası yok mu?
 
“Kürdistan Bölgesi’nin bu konuda kapasitesi çok sınırlı. Daha önce Kürdistan’da maaşları ödemek için petrol satıyorduk, şimdi biliyorsunuz petrol satılmıyor. Kürdistan Bölgesi Hükümeti Bağdat’a karşı oldukça şeffaf davrandı ve Irak’ın bir parçası olan Kürdistan Bölgesi’nin maaşlarını sağlamak artık Bağdat’ın görevi. Bu onların sorumluluğudur ve Başbakan da bunu anlıyor. Birkaç hafta önce Bağdat’a yaptığım ziyarette Başbakanla uzun uzun konuştuk. Allah’ın izniyle bu konuya bir çözüm bulma konusunda son aşamada olduğumuzu söyleyebilirim.”
 
Daha önce Türkiye’nin Ceyhan Limanı üzerinden petrol ihraç ediliyordu ve alınan para hükümetin hazinesine değil, özel ceplere gidiyordu! Irak, Kürdistan Bölgesi’ni bu şekilde suçladı, bu suçlamaya nasıl cevap verirsiniz?
 
“Ben başbakanken Kürdistan Bölgesi Hükümeti petrol sahalarından petrol Ceyhan limanına gidiyordu. Türkiye’nin Ceyhan limanında tüm petrol ihracatını ve Irak’ın petrol işlerini yürüten SOMO bulunuyor. Orada her varili izliyordu. SOMO’nun orada olmasını talep ettik. SOMO tüm rakamları kaydetti ve ardından petrol alıcılarına satıldı. Para, Irak Merkez Bankası’nın izniyle Kürdistan Bölgesi’ne geri geliyordu. Bağdat’ta bütçemiz olmadığı dönemde para maaşlara harcanıyordu. Bu süreç uluslararası firmalar tarafından denetlendi. Uluslararası şirketler tüm bu rakamlara bakıyordu ve şimdi hepsi onların yanında kayıtlı. Bütün bu detayları Bağdat’a ve Kürdistan Parlamentosu’na verdik. Dosya hakkında bilgi edinmek isteyen herkes her şeyi son derece şeffaf bir şekilde bulabilir. Bu iddialar asılsızdır ve gerçek dışıdır. Petrol meselesi satıp cebinize koyabileceğiniz bir şey değil. Bu mümkün değil! Kürdistan Bölgesi’nin tek taraflı olarak petrol sattığı sıklıkla dile getiriliyor. Tek taraflı petrol satmadık. Irak Şubat 2014’te Kürdistan Bölgesi’nin bütçesini kesti. Aynı yıl Mayıs ayında da petrol ihracatına başladık. Irak’la daha önce bir anlaşmamız vardı, bütçeyi bize vermezlerse ki o zaman Maliki başbakandı, petrol ihraç etme hakkımız vardı.
 
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki mevcut ilişkiler hakkında bize neler anlatırsınız?
 
“Aramızda çalişki olduğundan hiç şüphe yok. Çünkü tek parti değil, iki farklı partiyiz ama kişisel olarak ilişkilerin kötüleşeceğinden o kadar da endişe duymuyorum. Bu ilişkide bir sorun ortaya çıktığında onu çözmeye çalışırız. Bir tavır oluştuğunda onu koordine içinde çözmeye çalışıyoruz. Bu ilişki Kürdistan Bölgesi için büyük bir tehdit değil ama elbette şimdikinden daha iyi olması gerekiyor çünkü şu anda gelinen nokta Kürdistan Bölgesi için sağlıklı bir durum değil. Elbette her iki tarafın da bu ilişkiyi geliştirmek için çabalaması gerekiyor.”
 
Kürdistan Bölgesi’nin kalkınma sürecinde ön saflarda yer aldınız. 2007’den bu yana Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret ediyorum, geldiğimde havaalanı küçük bir odaydı, Erbil sadece evlerden oluşuyordu, gökdelenler yoktu. Duhok’a giden yolun ışıkları yoktu, ulaşabilmek için 4 saatlik bir yolu gitmeniz gerekiyordu. Erbil artık sosyal, kültürel ve imar açısından gelişmiş bir şehir. Şimdi bu deneyimi, özellikle de mevcut ekonomik, politik ve güvenlik koşullarda nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
“Aslında Kürdistan Bölgesi’nde inşa ve kalkınma 2005’te yavaş yavaş başladı ama ne yazık ki IŞİD Kürdistan Bölgesi’nin yeniden inşa sürecini geciktirdi. Allah’a şükür güvenlik durumumuz çok iyi, Kürdistan’da güvenlik açısından bir sorun yok ama ekonomik açıdan maalesef petrol ihracatı ve maaşlar meselesi nedeniyle ekonomik olarak zor durumdayız. Bu konuda yalnız değiliz, Bağdat petrol ihracatı konusunu ciddi bir şekilde ele almadığı için Irak yaklaşık 7 milyar dolar kaybetti. Mesele sadece Kürdistan Bölgesi değil, Irak genelidir. Kürdistan Bölgesi’nde özel sektörün önemli bir rolü var. Bugün Erbil ve Kürdistan Bölgesi’ndeki diğer şehirlere baktığınızda çok ciddi bir ekonomik hareketlenme var ama Bağdat’la petrol ihracatı ve maaşlar meselesi çözülürse Kürdistan Bölgesi’nin ekonomik olarak çok iyi bir gelecek sahibi olacağını öngörüyorum.”
 
Akrabalarınızın size dediği gibi Kak Neçirvan aslan yüreklidir; bölgeyi ve kazanımlarını savunmak için bu yüreği ortaya koymaya hazır mısınız?
 
“Bu bir görev ve sorumluluktur. Elbette bu çıkarlar için, tüm Irak’ın iyiliği için, Irak’ın parçası olan Kürdistan Bölgesi’nin ve tüm Iraklıların iyiliği için elimden geleni yapacağım.”
 
Sayın Neçirvan Barzani’nin bölgesel bir savaşa dönüşme endişesi taşıyan Gazze’deki savaş da dahil olmak üzere bölgedeki sorunların çözümüne ilişkin vizyonu nedir?
 
“Biz Kürtler olarak savaş konusunda uzun bir tecrübeye sahibiz. Sonuçta bu sorunların diyalogla çözülmesi gerekiyor. Filistin meselesi meşru bir meseledir, bir halkın meselesidir, parti meselesi ya da ideolojik bir mesele değildir. Bu bir halkın meselesidir, bu sorunlarının çözülmesi bu halkın hakkıdır. Elbette savaş hiç bir şekilde sorunu çözemez. Savaş ne kadar sürerse sürsün yıkımdan başka bir şey üretmez. Dolayısıyla eninde sonunda bu sorunun diyalogla çözülmesi gerekiyor. Bizce bu diyalog bir fırsattır. Gazze’de büyük bir sorunun olduğu doğru ama aynı zamanda bölge halkının barış içinde yaşayabileceği şekilde sorunun çözülmesi için bunun son fırsat olmasa da bir fırsatın başlangıcı olmasını umuyoruz.”
 
Nerina Aza

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *