Lozan Antlaşması için yeni bir perspektif; Orhan Kotan’ı anmak…

İbrahim GÜÇLÜ

Sevr ve Lozan Antlaşması Kürt milletinin hayatında önemli iki antlaşmadır. Sevr Antlaşması, Birinci emperyalist paylaşım savaşı sonrasından savaşta yenilen Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan bir antlaşmadır. Bu antlaşma ile o zaman ikinci büyük Kürdistan parçası olan ve Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altındaki Kürdistan’da parçasından aşamalı bir şekilde Kürdistan Devleti’nin kuruluşunu öngörüyordu. Hiç şüphe yok ki Sevr Antlaşması savaşı kazanan Batılı Devletlerin insiyatifiyle gerçekleşti. Sevr Antlaşmasının yapılmasından sonra, Lozan Antlaşmasının yapılması arasındaki 3 yıllık süreçte Kürtlerin kendi devletlerinin kuruluşu için fazla bir şey yapmadıklarının tespiti yapma acısını his ediyorum.
Ne yazık ki 1960’lardan ve özellikle de 1970’lardan sonra Kürdistan’da milli şuurun gelişmesi, örgütlenmesi, milli kurtuluş hareketini kazanması sürecinde Sömürgeci Türk Devleti’nin Kemalist ideolojisinin etkisiyle Sevr’e karşı geliştirilen ideolojik ve pratik siyasi davranışı anlamak olanaklı değildir. Bu ideolojik ve siyasi yaklaşımın da sorgulanması gerekir.
Oysa benim de kurucusu ve yöneticisi olduğum Diyarbakır Kürt Derneği, 2006 yılında “Sevr Antlaşmasını destekliyoruz, Lozan Antlaşmasına karşıyız. Çünkü Sevr Kürtlerin devlet olmasını karar altına alan antlaşmadır. Lozan Antlaşması Kürt Devletini ortadan kaldıran ve Kürdistan’ı bölen antlaşmadır” kampanyası başlattı.
Kampanya emniyet ve mahkemede de devam etti. Mahkemede bu tezimizi Kürtçe savunmaya devam ettik. Dava ceza ile sonuçlandı.
*******
Lozan Antlaşması dünyanın yeni koşullarında, 20 Yüzyılın ilk çeyreğinde ve özellikle de Rusya’da Bolşevik Darbesi sonrasında Batı Dünyasından oluşan paniği, M. Kemal ve arkadaşlarının çok iyi kullanması sonucu gerçekleşen bir antlaşmadır. Bu antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğunun hayatı son verildiği gibi, Kürt yarı özerkliğine de son verildi. Sivil Asker Devletin kurulması tescil edildi. Sevr Antlaşması fesih edildi, ortadan kaldırıldı. Kasrı Şirin Antlaşmasıyla ikiye bölünerek iki imparatorluk egemenliğine terk edilen Kürdistan’ın Osmanlı İmparatorluğu hegemonyası altındaki Kürdistan parçasının da 3’e bölünmesine yol açtı. Kürdistan’ın Kuzeyi Türk Devletine, Kürdistan’ın Güneyi Irak Devletine, Kürdistan’ın Batısı da Suriye Devletine bırakıldı.
O tarihten sonra Kürdistan’da kapkaranlık bir dönem, büyük bir zulüm, Klasik anlamda bile olmayan Kürt milletini inkâr eden ve büyün milli haklarının yok sayıldığı ve gasp edildiği sömürge-altı bir dönem başladı.
Bu duruma ve statüyü Kürtlerin kabul etmesi mümkün değildi. Bundan dolayı Kürdistan’ın bütün parçalarında Milli Kurtuluş Mücadeleleri gelişti. Ne yazık ki bu mücadeleler kanla bastırıldı. Kürdistan’da kan nehir haline gelip aktı. Kürdistan’ın boşaltılması, kitlesel göç ettirme ve Kürtlerin yerine Türklerin asimilasyon amacıyla yerleştirilmesi başladı.
Kürtler bu karanlık dönemin başlamasıyla birlikte kendi milli sorunlarını konuşamadılar, milli dertlerini dile getiremediler, dertlerine derman arayamadılar. Hepsi yasaklandı Kürdistan’ın Kuzeyinde.
Bu kapsamda, Sevr ve Lozan’da konuşulmadı, tartışılmadı. Ancak 1965’lerden sonra sözlü olarak dile getirilen konular oldular. 1974 yılından sonra Rizgarî Dergisinin Anti-Sömürgeci Ulusal Demokratik Mücadelenin ideolojik inşası sırasında Kürdistan’ın bölünmüşlüğü, birleştirilmesi ilkesel olarak gündeme sokuldu. Kürdistan’ın parçalanmışlığı ve birleştirilmesi sorunu konuşulurken doğal alarak Lozan Antlaşması da konuşulmaya, tartışılmaya başlandı.
.
Kürtlerin büyük bir kesimi uzun zaman bu konuda Fransız kaldı.
Kürdistan’ın Kuzeyinde her milli ve tarihi mesele gibi Sevr ve Lozan Antlaşmalarının da konuşulması 12 Eylül 1980 Darbesinden sonra yasaklandı ve kesintiye uğradı
Tarihi hatırlamıyorum, Radikal Gazetesi bazı şahsiyetlere, ben de bu şahsiyetlerin arasındaydım; “Türkiye’de başbakanı olsanız ilk ne yaparsınız?” diye saçma bir soru sordu. Benim cevabım: “Ben başbakan olursam ilk yapacağım iş Lozan Antlaşmasını feshetmek ve ortadan kaldırmaktır” oldu.
Daha sonraki tarihlerde bugüne kadar katıldığım onlarca televizyon programında Lozan Antlaşmasını gündeme taşıdım ve Kürtler açısından yarattığı felaket sonuçları anlatmaya çalıştım.

LOZAN ANTLAŞMASI İÇİN YENİ BİR VİZYTON VE PERSPEKTİF GEREKLİDİR…
Son yıllarda Lozan Antlaşması bütün Kürtlerin gündemindedir. Bu konuda Kürdistan’ın her parçasında ve uluslararası planda önemli çalışmalar var. Yıllardır benim de üyesi olduğum “Lozan Antlaşması Komitesi” çalışmalar yürütmekte ve uluslararası güçleri Lozan Antlaşması konusunda bilgilendirmekte; konuya ilişkin olarak başta BM ve AB olmak üzere uluslararası platformlara sunulacak bir beyanname hazırlamaktadır.
Kürdistan’da ve dünyanın değişik ülkelerinde konferanslar yapılmakta. Bir grup Kürt yurtsever aktivist ve Kürt-Kürdistan dava adamları ABD’de BM’nin önüne kadar uzun bir yürüyüş yapmaktadırlar.
Bu konuda yazılan yüzlerce makale var. Bu konuda yazdığım makelelerin sayısını bilmiyorum. Yakın zamanda Basnews’te bu konuda yayınlanan bir makalem var.
Talep açık, Lozan Antlaşmasının yürürlükten kaldırılması, Lozan Antlaşmasına imza atan Batılı Devletlerin kendi imzalarını Lozan Antlaşmasından çekmeleridir.
Onun için Kürtler, bundan ötesini düşünmek ve programlamak durumundadırlar.
Lozan Antlaşmasının yürürlükte kaldırılması demek, bölünmüşlüğünün ilkesel olarak ortadan kalkması demektir. Ama bunun ötesi gerekir. Bu da Kürdistan’ın birliğinin sağlanması, Kürdistan parçalarının Lozan Antlaşması öncesi konuma gelmesidir. Bu da bir anlamda sömürgeci devletlere karşı fiili savaş açmak anlamına gelir. Bunun içinde bu savaşı ya da birlik misyonunu yüklenecek devlet gücünde bir merkezin olmasıdır. Bunun içinde hazırlanacak tek alternatif de Kürdistan Federe Devletidir ve Kürdistan Federe Devletinin hazırlıklı hale gelmesidir.
Bu konuyu detaylı ve çerçeveli konuşmamız gerekir.
*****
Bilindiği gibi Türklerin Kemalist olmayanları, Osmanlıya kendilerini bağlı görenler de, Lozan Antlaşmasına karşı zaman zaman görüş belirtiyorlar. Lozan Antlaşmasının yürürlükten kalkmasını istiyorlar. Onlar da Kürdistan’ın Güneyinin ve Batısının, Misak-i Milli sınırları içinde olduğunu, İngiliz ve Fransızların olağanüstü koşullarda bunu Kemalistlere kabul ettirdiklerin, kendi topraklarını böldükleri; bu durumu eski hale getirmek gerektiği iddiasındadır.
Lozan antlaşmasının kalkması halinde, Türk Devletinin daha avantajlı olacağını ve uygulama gücüne sahip olacağını da hesaba katmak, onların nasıl enterne edileceği de şimdiden düşünülmeli, bu konuda yol ve yöntem belirlenmelidir.

ORHAN KOTANI SAYGIYLA VE SEVGİYLE ANIYORUM
Orhan Kotan’ı 25 yıl önce İsveç’te kaybettik.
Orhan Kotan, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğrencisi iken 1968’de tanıdım. Ben de Ankara Hukuk Fakültesinde öğrenciydim.
Fikir Kulüpleri Federasyonunda (FKF)’de birlikte çalıştık. O FKF’nin çok çalışkan, profesyonel üyesiydi ve slogan yaratıcısıydı.
DDKO’nın kuruluşundan sonra iyi bir destekçisi ve DDKO yargılamalarında da en büyük destekçimizdi.
Birlikte dönemin önemli bir aydın grubuyla Komal-Rizgarî Hareketini oluşturduk. Komal Yayınevinin sahipliğini yüklendi. O iyi bir yayıncı ve yayın tekniğine vakıf bir arkadaşımızdı 1974 yıllarında.
Rizgarî Dergisinin Yazı Kurulu üyeliğini Mümtaz Kotan, İsmail Beşikçi, Ruşen Arslan, A. Yılmaz Balkaş, Mehmet Uzun, İkram Delen, Hatice Yaşar, Fikret Şahin (bir zaman sonra ayrıldı) ile birlikte yaptık.
Dergide Anti-Sömürgeci Ulusal Demokratik Mücadelenin ideolojik inşası için kapsamlı dosyalar hazırladık.
O militan bir aydın, entellektüel ve teorisyendi. Oldukça üretken ve cesurdu. Kürdistan Davasının mücadeleci bir neferiydi.
İyi bir gazeteciydi. İsveç’te yayına başlayan “Kürdistan Press” Gazetesinin kurucusu ve tabir caizse yaratıcısıydı.
İsveç’te son görüşmemizde “Kürtler PKK’dan Kurtulmadan, özgür va bağımsız olmazlar” demişti.
Çok da doğruyu ifade etmişti. Ben de Onun bu görüşünü paylaşıyordum.
Onu erken kaybettik. Onun ölümü Kürt fikir ve entellektüel dünyası için büyük kayıptı.
Şair olarak şiirleri de dilden dile dolaşıyor. Ahmet Kaya’ya da ilham olan şiirlerin sahibiydi.
Kürt fikir dünyasında kıymeti az bilinen bir fikir adamı ve yazardır.
Onunla birlikte olduğumuz zamana dair ilginç anılarımız var. Bu anılardan ilginç olan ikisini 3-4 gün önce Tatvan’da dostlarımla paylaşma olanığım oldu.
Onu saygı ve sevgiyle anıyorum.
Sevgili eşi ve dünya güzeli kızlarına; sevenlerine baş sağlığı diliyorum.
Onu unutmadığımızı bilmesini istiyorum.
Onun yeri doldurulamaz olduğunu düşünenlerden biriyim.
Tatwan, 11 Temmuz 2023

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *