İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
HDP’NİN KÜRDİSTAN’IN GÜNEYİNE YAPTIĞI ZİYARETİN BİRÇOK AÇIDAN VE KONUDAN DERİNCE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ: SİYASİ ETİK, DAVRANIŞ VE İLİŞKİLER, KÜRTÇE, BİRLİK KONULARI…
HDP’lilerin Kürdistan’ın Güneyine gitmeleri, Kürdistan lideri Mesudt Barzani’yi, Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzaniyi, doğal olarak Goran ve YNK’ı ziyaret edeceğine dair haberler yayılmaya başlamasıyla, bu ziyaretle ilgili tartışmalar başladı, yorumlar yapıldı. Gidişin ve ziyaretin netleşmesinden sonra bu tartışmalar ve yorumlar yoğunlaştı.
Pêşmerge saflarında DAEŞ’e karşı savaşan ve önemli görevler yerinme getiren DR. Sait Çürükkaya’nın Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’ye yazdığı açık mektup en dikkat çeken değerlendirme ve yorumdu. Bu mektuptan sonra da, tartışmalar, yorumlar, değerlendirmeler sel gibi akmaya başladılar.
Bütün bu tartışma, yorum, değerlendirmelerde ortak nokta: Kısa bir dönem önce Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretinden sonra, PKK/HDP/PYD’nin bu ziyaret hakkında söyledikleri ve ileri sürdükleriydi. Bunanla birlikte, yine ismi geçen gücün genel anlamda, hep Mesut Barzani hakkındaki olumsuz görüşleri ve suçlamalarıydı.
PKK/HDP/PYD, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin son Türkiye ziyaretiyle ilgili söyledikleri şuydu: Kürdistan Başkanı Türkiye’ye geldi ve Türkiye ile anlaşarak Fırat Kalkan’ı Hareketini başlattılar. Bu hareket, Cerablus’un, Menbiç’in, El-Bab’ın Kürdistan’la alakası olmadığı halde, Kürdistan’ın işgalidir. Kürdistan Başkanı, Türkiye’nin Kürdistan’ın işgaline onay verdi. O zaten AK Parti’nin emrinde hareket ediyor. O Hendek Savaşında da Türkiye’ye yardım etti.
Bu suçlamaları, düne ve bugüne dair daha da çok sıralayabiliriz. Nasıl olsa, PKK/PYD/HDP için siyasi ahlak denilen bir ahlak, hele ki milli siyaset ahlakı hiç yok. Kürtlükten de uzak oldukları ve sömürgeci devletlere yakın oldukları için, bu konuda aklına geleni söylemeye devam ediyor. Bu söylem ve davranışını aynı zamanda diğer Kürdistanlı parti ve örgütlerle ilgili de gösteriyor.
Bu ziyaretin iki tarafı var. Kürdistan Başkanı, Kürdistan Başbakanı, KDP de bir taraf olarak, onlarla ile ilgili de bu ziyaretin ciddi ve sorunlu bir yanı vardı. Ama ilk plânda buna işaret etmedim.
HDP yönüne işaret ederek şöyle dedim: “PKK/HDP’den her şey beklenmeli. İlke ve milli ve demokrat siyaset etiğine sahip değiller. Onların siyaset tarzı, üretim dışı insanların siyaset tarzı.Onlar için amaca varmak için her yol mübahtır. Zorda kaldıkları zaman el ve etek öperler. Kendilerini güçlü his ettikleri zaman da çok tehlikeli bir konumda olurlar. Kalitesiz sokak kabadayısının kültürünün temsilcileri haline gelirler. Bukelemun bile onları hayretle izliyor ve onlara şapka çıkarıyor.”
Ahmet Kaymak Dostum da benim bu değerlendirmeme atıf da yaparak dikkat çekici değerlendirme ve yorum yapıyor. Şöyle diyor: “Epey araştırdım; HDP’yi ne tür bir typoloji ifade eder, diye. Yapısını, siyasi davranışını, ilişkilerini, söylem ve tutumunu bir araya topladığınızda; her türlü değer anlayışından yoksun, hiç bir ahlaki kriteri olmayan, halkın sunduğu emeği ve gücü kültürsüz bir eltin sömürü ve çıkar aracına dönüştüren bir anlayışın siyasi karşılığı ancak OKLOKRASi olarak ifade edilebilir… Oklocracy Sn. Güçlü’nün söylediklerini de tam anlamıyla içeren bir kavramdır. Artık bazı şeyleri uzun uzadıya açıklamak yerine, bu kavramı kullanmak sanırım daha ekonomik olacaktır.”
Ben bugün de bu görüşlerimi tekrarlıyor ve ekliyorum: PKK/HDP/PYD aynı zamanda ikiyüzlüdür. Riyakâr ve takiyecidir. Kürdistan Başkanı’nı ve KDP’yi düşman kabul ettikleri ve onlara her gün küfür ettikleri, taraftarlarını onlara düşman haline getirdikleri halde, onların ellerini sıka biliyorlar. Onların önünde diz çökebiliyorlar.
O insanların elini sıkarken, onların yüzüne bakmak, nasıl bir ahlak olabilir? Doğrusu anlamakta zorluk çekiyor ve bu davranışı tanımlamak için kelime ve kavram bulamıyorum.
Diğer taraftan, PKK/PYD/HDP’nin bu görüşlerine karşılık Kürdistan Başkanı’nın onları köşkün önünde karşılamasını da anlamakta zorluk çekiyorum.
Üstelik Sayın Mesut Barzani’nin Kürdistan Devlet Başkanı olarak, kendisine Kürt partisi bile diyemeyen, Kürtçe bilmeyen ve Kürtçe öğrenmek için küçük bir feraset ve basiret göstermeyen HDP Genel Başkanı’nın seviyesine inmesi de ayrıca diploması etiğine de çok uygun değildir. Kürdistan Devlet Başkanı’nın itibarını zedeleyen bir durumdur.
Onun ötesinde, HDP’nin bu ziyaretinin provokatif özellik taşıdığını, belirli dış ilişkileri kırmak için yapıldığını görmezlikten gelmek ve anlamamak demektir.
Bu konuların altını çizerek not etmek önümüzdeki günlerdeki tartışmalar ve değerlendirmeler açısından önemli olacaktır.
*****
HDP Genel Başkanı, Kürdistan Başkanı ile görüşürken de, Kürtlerin geçmişine ve bugününe, birliğe dair; boyunu ve gücünü aşan laflar ediyor. Kürtler geçmişte birlik olamadıkları için sonlarının iyi olmadığını ve bugünkü olumsuz noktada durduklarını; bu nedenle günümüzde birlik yapmak gerektiğini, ifade ediyor.
HDP Genel Başkanı, bu sözleri söylerken, Kürdistan’ın Güneyinde başarılı bir öykünün ve hikâyenin yaşandığını, Oranın özgür ve bağımsız olduğunu, federal ve hatta konfederal devlet statüsünde olduğunu; gelinen aşamada da Bağımsız Devlet için referandum başta olmak üzere hazırlıkların yapıldığını görmemezlikten geliyor.
HDP Genel Başkanı, tam bir cehalet örneği göstermekle kalmıyor, karşısındakine/karşısındakilere aptal muamelesi yapıyor.
Kürdistan başkanı ve diğer Kürdistan yetkilileri bu lafları yutmuş ve görmezlikten gelmiş olabilirler mi?
HDP Genel Başkanı’nın söyledikleri lafların onun boyunu ve gücünü aşmasının iki nedeni var.
Birinci neden: HDP, bağımsız ve özgür bir parti değil. HDP’nin kendi başına karar alması ve uygulaması olanaklı değil. HDP, PKK’ya ve Kandil’e bağlı. Onların dediklerini yapmakla memur edilmişlerdir. Tayin edilmişlerdir. Onlar adına vekâlet etmektedirler. Bu nedenle, HDP Genel Başkanı’nın söylediklerinin kıymeti-harbiyesi yok. Onun söylediklerini, PKK söylemiş gibi ele almak ve okumak gerekir.
İkinci Neden: HDP, kendisini Kürt partisi olarak görmüyor. Çünkü ona böyle olması için emir edilmiştir. Ayrıca HDP’ye, “etnik temele dayalı partiler ve millet esasına dayalı olarak kurulan partiler, gerici partilerdir” ilkesi de dikte ettirilmiştir.
İsmi parti olan bir partinin ve Kürt partisi olmayan bir partinin genel başkanının ve yöneticilerinin Kürtlerin kaderi, dünü, bugünü, geleceği, birliği üzerine konuşma, görüş belirtme ve öneri yapma hakkı olur mu?
HDP’nin Kürtlerin kaderine, geçmişine, günümüze dair konuşabilmesi ve birlik gibi önemli bir konuda görüş ileri sürmesi için, öncelikle bağımsız bir parti olması ve Kürt partisi olduğuna dair karar vermesi gerekir.
Böyle olmadığına göre, HDP Genel Başkanının, Kürdistan Başkanı ve diğer Kürdistan yetkililer karşısında dile getirdiği görüş ve önerileri, PKK/PYD’e adına da söylenmiş kabul etmek gerekir. Bu gerçeklik ve denklem üzerinden birlik sorununa bakmak gerekir.
Kürtlerin, Kürdistan örgüt ve partilerinin, diğer ulusal kurumlarının birlik yapabilmeleri için ortak bir amaca sahip olmaları gerekir. Bütün Kürtler, Kürdistan örgüt ve partileri Kürtlerin bağımsızlığını savunuyorlarsa, PKK/PYD/HDP Kürt milletinin ulusal devletini kurmasına karşıysa, Kürdistan örgüt ve partileriyle, ulusal kurumlarıyla nasıl birlik oluşturabilir?
Bilindiği gibi, Kürdistan’ın Güneyinde Bağımsız Ulusal devlet sürecine girilmiş durumdadır. Bunun için başta referandum olmak üzere çalışmalar yapılıyor. PKK/PYD/HDP, İran ve diğer bölge devletleriyle, Kürdistan’da Goran, KYB’nin bir kesimiyle birleşerek Kürdistan’ın Güneyindeki devletleşmeye karşı mücadele ediyor. Bunu engellemek için her şeyi yapacağını ve savaş bile yapacağını söylüyor. Bu durumda PKK/PYD/HDP, Kürdistan örgüt ve partileriyle, ulusal kurumlarıyla nasıl birlik yapabilir?
PKK/PYD/HDP, Kürdistan parti ve örgütlerini, onların liderlerini, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’yi meşru kabul etmiyor ve düşman kabul ediyor. Bu anlayışına bağlı olarak, Bütün Kürdistan parti ve örgütlerini tasfiye etmeye çalışıyor. Bugüne dek de, onlara karşı silahlı savaş yürütüyor. Bu durumda, Kürdistan örgüt ve partileriyle nasıl birlik oluşturabilir?
PKK/PYD/HDP, Kürdistan’ın bütün parçalarında tek başına iktidar olmak istiyor. Kürdistan’ın bütün parçalarında tek lider, tek parti, tek ideoloji faşist ve totaliter diktatörlüğünü oluşturmak istiyor. Bunun için de bütün Kürdistan örgüt ve partilerini, ulusal kurumlarını tasfiye etmek, baş hedefi konumunda. Bu durumda, Kürdistan örgüt ve partileriyle nasıl birlik oluşturabilir mi?
PKK/PYD/HDP, Kürdistan’ın Güney Batısında Baas ile birlikte ortak bir faşist ve totaliter bir diktatörlük kurmuş durumda. Bu diktatörlük halkımıza her türlü zulmü, işkenceyi, cezayı, ölümü reva görüyor. Kürt yurtseverlerini tutukluyor ve işkence ediyor. Kürdistan parti yönetici, kadro ve üyelerini tutukluyor ve işkence ediyor. Kürdistan örgüt ve partilerinin çalışmasını, Baas adına şiddet ve terörle engelliyor. Bu durumda, Kürdistan örgüt ve partileriyle nasıl birlik yapabilir?
Kürt milletinin mücadelesi sömürgeci devletlere karşıdır. PKK/PYD/HDP, sömürgeci devletler Adına Kürdistan’da vekâlet ediyor. Onlar adına operasyonel bir aparat gibi hareket ediyor. Kürdistan milli hareketini tasfiye etmeye çalışıyor. Bu durumda, Kürdistan örgüt ve partileriyle nasıl birlik oluşturabilir?
Kürtlerin, Kürdistan parti ve örgütlerinin, ulusal kurumlarının asgari birlik müşterekleri, milli ve demokratik değerlerdir. PKK/PYD/HDP, Kürt milli değerlerine açıkça karşılar. Kürt bayrağını ortadan kaldırmak istiyorlar. Diğer bütün Kürt milli değerlerini geçmişte S. Birliği ve diğer sosyalist ülkelerde, Kuzey Kore’de ve Almanya Faşizminde olduğu gibi ideolojileştiriyorlar. Tek parti, tek ideoloji, tek lider diktatörlüğünü savunarak, demokrasi rejimine karşı bir tavır içindeler. Bu durumda, Kürdistan parti ve örgütleriyle, ulusal kurumlarıyla nasıl birlik yapacak?
Amed, 28 Eylül 2016