İbrahim GÜÇLÜ
Şeyh Mahmut Yeşil, 1938 yılında, Garisiya Şêxa köyünde, Şeyh Mihemet Latif Beyin ve Zekiye Hanımın çocuğu olarak dünyaya geliyor.
Garisiya Şêxan, Silvan çevresinde bir köy.
Şeyh Mahmut Yeşil, Kürt yurtseveri ve dindar bir ailenin çocuğuydu.
Şeyh Mahmut’un babası, 1881 yılında, dünyaya geliyor. 1963 yılında, yani 27 Mayıs Askeri Darbesinden 3 yıl sonra hayata gözlerini kapatıyor.
Şeyh Mahmut’ıun dedesi Şeyh İbrahim Belcuni’dir. Belcuni Köyü de, Siirt’in Eruh kazasına bağlı bir köydür.
Şeyh Mahmut Yeşil’in ailesi Nakşibendi tarikatına tabi bir ailedir.
Şeyh Mahmut Yeşil’in dedesi Şeyh İbrahim, büyük dini bir alimdir. Gelip Silvan Bölgesini geziyor, Silvan’ın Bahçe Köyünde yerleşmeye karar veriyor. O dönemde, Kürt gençlerinin medrese eğitiminde önemli bir rol oynuyor.
Dedesinin bu çabası 1970 yıllarına kadar devam ediyor.
Şeyh İbrahim yani Şeyh Mahmut Yeşil’in dedesi, ilmini Şeyh Halıt’e Cizreli’den alıyor. Medreseden mezun olduğuna dair mezuniyet belgesini alıyor.
Şeyh Mahmut Yeşil’in dedesi, aynı zaman da Şeyh Salh Sıpkin’den halifeliği alıyor. Şeyh Salih Sıpki de Cizreli Şeyh Halıt’tan halifeliği alıyor. O da Halifeliği, Mevlana Halıt Zılcenaheyn’den alıyor.
Şeyh Mahmut Yeşil de, babası gibi İslami eğitim alıyor. Ama mezuniyetini tek bir seydadan almıyor. Çünkü o birden fazla din adamından ve seydadan, değişik medreselerde eğitim görüyor. Yanında eğitim gördüğü seydaların hepsi de Kürdistan’da ilmiyle ve eğitimleriyle tanınan insanlar.
O, Medresede arapça eğitim yanında Kürtçe eğitim de alıyor.
Şeyh Mahmut Yeşil’in ailesi, 1925 Kürdistan Milli Ayaklanma Hareketi’nin bastırılması, Silvan’ın Kürtlerin yönetiminden çıkmasından sonra, devletin kendilerine yönelik olarak büyük kötülükler yapacaklarını düşünerek, İran’da Kürdistan’ın Doğusu’na geçmek istiyorlar.
Ama yörenin büyüklerinden ve özellikle de Mahmut Kepoğlu’nun babası Mehmet Ağa’dan aldıkları bilgi üzerine Silvan’a dönüş yapıyorlar. Ama Mahmut Kepoğlu’nun babası idam felaketinden kurtulamıyor. Zamanla O da idam ediliyor. O da Kürdistan şehitleri kervanına katılıyor.
Ayaklanmanın bastırılmasından ve Şeyh Mahmut Yeşil’in ailesinin Silvan’a dönüşünden sonra babası da tutuklanıyor. Babasının yakalanmasından sonra amcası Şeyh Eziz, yakalanacağını hesap ettiğinden ve bildiğinden kaçıyor. Kürdistan’ın Güneyine geçmek istiyor. Devlet, Şeyh Eziz’in yakalanması için kaldıkları köyde operasyon yaptıkları zaman, onu bulamazlar; iki çocuk şeyhi (6 ve 8 yaşlarında) aileden yakalayıp tutukluyorlar. Babası cezaevine gittiği zaman bu iki şeyhinde tutuklu olduğunu görüyor.
O dönemde tutuklananların hepsi idam edildikleri, o iki çocuk sürgüne gönderildiklerinde, Şeyh Mahmut Yeşil’in babası idamdan kurtuluyor.
Ama Şeyh Mahmut Yeşil’in iki amcası oğlu Şeyh Ahmet ve Şeyh Abdullah da idam ediliyorlar.
*****
Şeyh Mahmut Yeşil, çocuk yaşlarda Kürtlükle ilgili tarihi olaylarla karşılaşıyor. O, 1926 Kürdistan Milli Ayaklanması ve Şeyh Sait Efendi ile ilgili gelişmeleri, Ermeni Katliamıyla ilgili hikâyeleri dinleyerek büyüyor. Bu olaylarla ilgili gelişmeleri, annesinden, babasından, amcalarından, aynı zamanda bu o tarihi olaylara tanıklık eden kişilerden birinci ağızdan dinleme fırsatı buluyor.
Şeyh Mahnut Yeşil, Melayê Cizîrî’nin, Feqiye Teyran’ın, Sıyapuş’un, Ehmedê Xanî!nin şiir ve eserlerini ailesinden öğreniyor.
1954 yılında Mardin’de Akras Köyüne eğitim için gittiğinde Feqî Abdullah’ı tanıyor. Onun yanında Cegerxwîn’ın “Sewra Azadî/Özgürlüğün Devrimi” isimli divanını görüyor ve okuyor.
O, 1956 yılında da Cizre’de değişik köylerde mellelik yapıyor.
1958 yılında Kürt Lideri Mele Mustafa Barzani’nin Irak’taki darbe sonrasında, Irak’a ve Kürdistan’a döneceğini yurtsever Kürt meleleri gibi o da haberdar oluyor. Mele Mustafa Barzani’nin dönüşünde sonra, Onun dönüşünün Türk Basınında da sık-sık yer almaya başlamasıyla daha fazla bilgi sahibi oluyor.
Onun yurtseverliği, medresedeki eğitimden, dinlediği tarihi olaylardan, okuduğu klasik Kürt eserleri üzerinden oluşuyor.
*****
Şeyh Mahmut Yeşil, 1950’den sonra Kürtlükle ilgili düşüncelerini medrese öğrencileri olan fakilerle paylaşmaya başlıyor.
O Kürtlükle ilgili düşüncelerini arkadaşları ve medrese öğrencileriyle paylaştığı zaman, Kürdistan’ın Kuzeyinde yalnız olmadığını öğreniyor. Sayıları az da olsa medreselerde kendisi gibi düşüne Seydaların ve Kürt din adamlarının olduğunu tespit ediyor. Doğal olarak, Şeyh Mahmut Yeşil de su arayan susuz insanlar gibi, kendisi gibi düşünenleri arıyor, buluyor ve onlarla ilişki kuruyor.
Şeyh Mahmut Yeşil ve arkadaşları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürdistan ayaklanmalarını kanla ve katliamlarla bastırmasından sonra, yeni dönemin gelawejleri gibiydiler.
O dönemde Kürdistan’daki gelişmeleri, anıları, tarih vakıaları, somut olayları; sözlü dinliyorlar, kendileri de sözlü bir şekilde ve metotla çevrelerindekilere aktarıyorlar.
Şeyh Mahmut Yeşil, kendilerinden önce eli kalem tutan ve Kürtlükle ilişkili olanların öldürüldüklerini ve idam edildiklerini, ya da Kürdistan’ın Güney Batısına yerleşerek, Suriye’de sürgün hayatı yaşadıklarına şahit oluyor ve öğreniyor.
1959’da “49’lar Davası”nın ve esas olarak da Melle Mustafa Barzani’nin 1958 yılında Sovyetler Birliğinin dönüşünün etkisiyle, Kürdistan’ın Kuzeyinde Kürtlük bilincine ulaşanların ve bu alanda siyaset yapanların sayısında bir artış oluyor.
1960’lardan sonra Kürtler de, Kürtlük ve yurtseverli bilincinin gelişmesi için, yeni metotlarla çalışmalar yapmaya başlıyorlar.
Bu dönem, benim de şahidi ve için de olduğum bir dönemdi.
Şeyh Mahmut Yeşil’in yurtseverliği de, bu dönemde gittikçe gelişiyor ve olgunlaşıyor.
Kürdistan’ın Güney-Batısında ”Suriye Kürdistan demokrat Partisinin” kuruluşundan sonra (1957), Şeyh Mahmut Yeşil, Melle Abdulkerim Ceyhan ve birkaç arkadaşı da parti kurmak için çalışmalar başlatıyorlar. Ama bu girişimlerinden, değişik nedenlerden dolayı başarılı olamıyorlar.
Şeyh Mahmut Yeşil, Mele Abdulkerim, Mele Mahmut Okutucu; Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi’nin (TKDP) kuruluşundan sonra, partiye üye olurlar. Ama onların üyelikleri kısa sürer. Onlar yeni bir arayış içine girerler.
Şeyh Mahmut Yeşil, 1970 yılında Dr. Sait Kırmızı Toprak (Dr. Şıvan) öncülüğünde kurulan Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisinin (PDK-T) üyesi olur.
*****
Seyda Abdulkerim Ceyhan, Muhterem Biçimli ve Mele Mahmut Okutucu TİP üyesi olmalarına rağmen, Şeyh Mahmut Yeşil TİP’e üye olmaz. Ama TİP üyesi olmamasına rağmen, Kürtlük için TİP çalışmalarına katılır. 1966 yılındaki Senato Seçimlerinde TİP’e açık destek verir. Seçim kampanyasına katılır.
TİP gerçeğine bakıldığı zaman, TİP’te kategorik olarak iki grup Kürt vardı.
Bir grup, sosyalizmi gerçekten benimsediği ve amaç haline getirdiği için TİP’li olan Kürtler. Dr. Tarık Ziya Ekinci, Kemal Burkay, Mehdi Zana, Dr. Naci Kutlay, Canip Yıldırım, Ahmet Aras bu grubun başını çekiyorlardı..
İkinci grup, sosyalizmi amaç haline getirmeyen, Kürt ulusunun haklarının kazanılması için demokratik bir yolların açılması ve imkânların doğması için TİP’li olan Kürtlerdi. Bunlar da kendi içinde iki gruptu: Bir grup, TİP’e üyeyiydiler. İkinci grup, TİP’e üye olmayan ve TİP’le dayanışma içinde olan Kürtlerdi.
Şeyh Mahmut Yeşil de TİP’e üye olmayan Kürtlerin içindeydi.
İkinci grup Kürtlerin TİP içinde sayıları hayli kabarıktı. Her yörede de gruba öncülük eden insanlar vardı. Silvan’da da bu gruba Abdulkerim Ceylan. Mele Mahnut Okutucu, Muhterem biçimli öncülük ediyorlardı.
TİP’in, 4. Büyük Kongre’de Kürtlerle ilgili karar tasarısını kabul etmesinde, bu grubun belirleyici bir etkisi vardı. TİP, bu karar için Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Şeyh Mahmut Yeşil, 1967-69 yıllarında Kürdistan’da TKDP, TİP, Bağımsız Kürt yurtsever aydınlarının girişimi ve desteğiyle gerçekleşen mitinglerin içinde de yer alır. Silvan Mitingi’nin (1967) Hazırlık Komitesi üyesi olur.
Miting sonrasında haklarında dava açılır. Açılan dava sonucunda indirimler sonucu 7 ay hapis cezası alır. Cezası tecil edilir.
*****
Tarihi sayfalar çevrildiği zaman, Kürdistan’ın Kuzeyinde 1969 yılından sonra Kürt ulusal hareketi için, legal ve açık mücadele alanında yeni bir örgütlenme dönemi başlar. Bu örgütlenme, Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) örgütlenmesiydi.
DDKO, TİP içinde, Kürt milletinin solda da bağımsız örgütlenmesini savunanlar, Komeleya Azadixwazên Kurdistanê taraftarları, KDP taraftarları, bağımsız Kürt yurtseverleri tarafından kurulan örgütlenmelerdi.
Değişik düşüncelerden ve sınıflardan gelen kişileri içinde barındırıyordu. Milli demokrat bir örgütlenmeydi.
Bende bu örgütlenmenin kurucularından biriyim. Ankara DDKO kurucu ve ilk dönem yöneticisi, ikinci dönem başkanıydım.
DDKO, ilk olarak Ankara’da ve daha sonra İstanbul’da kuruldu. DDKO’ların metropol şehirlerde kurulmasından sonra, Kürdistan’da kurulma talepleri ve istekleri yükseldi.
Ankara ve İstanbul DDKO’ları 1969 yılında kurulmuş olmasına rağmen, Kürdistan’daki DDKO’lar 1970’nin ortalarında ve sonlarında kuruldular.
Şeyh Mahmut Yeşil de, Abdulkerim Ceyhan, Mele Mahmut Okutucu, Muhterem Biçimli, Yusuf Kılıçer, Cüneyt Ceyhan, Bahri Evliyaoğlu, Zeki Bozarslan, Vedat Erkaçmaz, Fikri Müjdeci ve Akif Işık’la birlikte Silvan DDKO’sunu kuruyorlar. Bu örgütlenme vasıtasıyla Kürt milletinin bilinçlendirilmesi çalışmalarına örgütlü bir şekilde katılıyorlar.
O zaman kesitinde, Türk sömürgeci devleti Kürdistan’ın Kuzeyinde, Kürdistan’ın Güneyindeki otonomi yapılanmasından sonra halkı sindirmek, otonomi ve benzeri taleplerden bulunmasını engellemek için; Silvan başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok il ve ilçesinde Komando Operasyonları başlatıldı.
DDKO’lar, bu operasyonlara karşı tavizsiz bir mücadele yürüttüler. Bölgedeki kanat önderleri, Kürt yurtseverleri de bu operasyonlara karşı göğüs göğse mücadele ettiler. Şeyh Mahmut Yeşil de bu mücadelede yer alan dini ve yurtsever kanaat önderlerinden biridir.
*****
DDKO’ların kuruluşundan sonra Kürt ulusal hareketi daha önemli gelişme ve boyutlar kazandı. Türkiye Sol Hareketi de TİP (Sosyalist Devrimciler) ve TİP dışındaki devrimci kanat (Milli Demokratik Devrimciler) tarafından Türkiye’de kendini kitleler içinde his ettirir durumdaydı.
Bunun yanında, sol ve sağ (sivil faşist kanat) arasındaki çatışmalar da yoğunlaşmıştı. Sol cuntacılar da bu çatışmayı körükleyerek, darbe koşullarını hazırlamaya çalışıyorlardı. Baas türü darbe yapmak isteyen Kemalist Sol Askeri Cephe, Sağ Askeri Cunta karşısında mücadeleyi/savaşı kaybetti. 12 Mart 1971 Askeri Darbesi gerçekleşti.
Askeri yönetim, sivil egemen sınıf iktidarını dizayn etmeyi, Türk Sol ve Kürt Hareketini tasfiye etmeyi stratejik hedef olarak benimsedi.
Yönetimi ele geçirdiği günden itibaren, kendisine bağımlı bir hükümet kurdu. Sol Türk Örgütlerini, Kürt örgütlerini (legal ve illegal), Kürt yurtseverlerini tasfiye etmek için harekete geçti.
Aslında darbe öncesi, DDKO’lara ve Kürtlerin ileri gelenlere karşı Ekim 1970 tarihinde harekete geçilmiş ve tutuklamalar yapılmıştı. Benim de içinde bulunduğum bu tutukluluk hali devam ederken, tutukluluk çerçevesi genişletildi ve kitlesel bir karakter kazandı.
Ankara, İstanbul, Ergani, Kozluk, Diyarbakır DDKO’ların kurucuları, yöneticileri ve üyeleri tutuklandılar. Bunun yanında, Silvan DDKO’nun kurucu, yönetici ve üyeleri de tutuklandılar. Şeyh Mahmut Yeşil de, Silvan DDKO’nun kurucusu olarak tutuklandı.
TİP yöneticisi, üyesi, taraftarı olan Kürtler tutuklandılar.
Türkiye ve Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partilerinin taraftarları tutuklandılar.
Kürdistan’ın Güneyindeki Kürt Milli Kurtuluş Hareketine yaptıkları maddi destekten dolayı tutuklanan Kürt yurtseverleri oldu.
DEV-GENÇ’li Kürtler tutuklandı.
Kürdistan’daki kanaat önderleri, beyleri, şeyhleri, ağaları, aşiret reisleri, dini liderleri, meleleri tutuklandı.
Tutuklanan tüm Kürt yurtseverleri de Diyarbakır- Siirt İlleri Sıkı Yönetim Komutanlığının askeri hapishanesinde tutuklu kaldılar. Aynı askeri mahkemede yargılandılar.
Şeyh Mahmut Yeşil de DDKO adına yargılanıp cezalandırıldı.
Askeri ceza evinde, Kürt yurtseverleri ve özellikle de sosyalist Kürt yurtseverleri arasında ideoloji, strateji, örgütsel anlamda ciddi bir ayrışma oldu.
Bu ayrışma, Bağımsız Kürdistan stratejisini benimseyen, bağımsız Kürt örgütlenmesinden yana olanlarla olmayanlar arasındaki bir ayrışmaydı.
Şeyh Mahmut Yeşil, Bağımsız Kürdistan’ı ve bağımsız Kürt örgütlenmesini savunan kanat ve kesim içinde yer alıyordu. Bu nedenle de, bu düşünceye karşı olan kıdemli TİP’lilerle (Dr. Tarıuk Ziya Ekinci, Dr. Naci Kutlay, Canip Yıldırım, Musa Anter) arası da hiç iyi sayılmazdı.
*****
Şeyh Mahmut Yeşil de, 1974 Genel Af’ından sonra cezaevinden çıktı ve özgürlüğüne kavuştu. Ben Diyarbakır Ergani kazasına yerleştim. O da Silvan’da yaşamını devam ettirdi. Esnaflık yapmaya başladı.
Bilindiği gibi, O tarihten sonra Kürt ulusal hareketi, sosyalist düşüncelerin egemen olduğu yeni bir sürece girdi. Hızla örgütlenme ve Kürt ulusal bilincinin gelişmesinin koşulları olgunlaştı.
Kürdistan’ın Kuzeyinde ulusal hareketinde çoğulcu bir örgüt ve parti yapılanması gelişti.
Ömer Çetin, Necmettin Büyük Kaya, Ahmet Karlı, Ziya Avcı ve arkadaşları da Dr. Şıvan’ın liderliğini yaptığı Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisini reorganize ettiler, parti programı ve tüzüğünde değişiklikler yaptılar. Parti ismini iki sefer değiştirdiler. Kürdistan Kamuoyu tarafından DDKD Hareketi olarak tanınan Kürdistan İşçi Partisi (KİP) hareketini başlattılar.
Şeyh Mahmut Yeşil, DDKD/KİP’e aktif destek oldu.
*****
12 Eylül Askeri Darbesinden sonra da bütün Kürtler gibi, Şeyh Mahmut Yeşil de, payına düşeni alıyor. Evi basılıyor. Evde kendisine hakaret ediliyor. Gözaltına alınıyor. Orada da maddi ve manevi işkencelerle, hakaretlerle karşılaşıyor.
Şeyh Mahmut Yeşil, çocuklarının isminin Kürtçe olması, 12 Eylülcülerin en çok üzerinde durdukları konu oluyor. Çocuklarının isminin değiştirilmesi için kendisine insanlık dışı baskı yapılıyor. Ama o bir yolunu bularak çocuklarının Kürtçe isimlerini değiştirmiyor.
Şeyh Mahmut Yeşil, gözaltından bırakıldıktan sonra, Silvan’da huzuru kalmayınca, Diyarbakır’a yerleşiyor. Diyarbakır’da çocuklarını ve kendisini geçindirmek için esnaflığına devam ediyor.
Ama Diyarbakır’da da baskılardan kurtulamıyor. Bu baskılara göğüs germek ve tahammül etmek zorunda kalıyor.
*****
Faşist Saddam/Baas rejimi ve Irak Devleti, 1975’ten sonra Kürdistan’ın Güneyinde KDP ve YNK öncülüğünde yeniden güçlü bir şekilde gelişen silahlı Kürt ulusal hareketini bastırmak ve Kürtleri tarihten silmek için amansız bir mücadele ve saldırı içindeydi.
Irak Devleti, 1988 yılında Kürdistan’ın Güneyinde Halepçe Şehrinde katliam yapınca, halkımız ve pêşmergeler Türkiye’ye ve Kürdistan’ın Kuzeyinde Diyarbakır, Muş, Kızıltepe’ye mülteci olarak yerleşmek durumda kaldılar.
Halkımız, Kürt siyasetçileri, örgütleri, kanaat önderleri onlara büyük destek sundular. Şeyh Mahmut Yeşil de bu desteği olanakları çerçevesinde sunanların için de bilinen biri.
*****
Bu dönemde de Kürt ulusal hareketi ve örgütleriyle ilişkisi kesilmedi.
Şeyh Mahmut Yeşil, 2002 yılında Hak ve Özgürlükler Partisinin (HAK-PAR) kuruluşundan sonra, HAK-PAR’a aktif destek verdi.
HAK-PAR, önemli tarihi bir dönemeçte, Türkiye’de 2. Lozan sürecinin Öcalan ve PKK tarafından başlatılmasından sonra kuruldu.
Bu olumsuz gelişmeye karşı duyarlı olmak her Kürt yurtseverinin göreviydi. Şeyh Mahmut Yeşil de bunu yaptı.
Aynı dönemde Diyarbakır’da ilk Kürt ismiyle kurulan Diyarbakır Kürt Derneğine (KURD-KOM) de destek oldu.
TEVKURD’un kuruluşu ve çalışmalarına karşı da duyarsız kalmadı.
Kürt yurtseverlik eylemlerine, toplantı ve konferanslara, basın açıklamalarına katıldı.
Kürdistan Özgürlük Partisi’nin kuruluşundan sonra da desteğini esirgemedi. O vahim kazayla hayatını kaybettiği güne kadar da, PAK ile olan ilişkileri devam ediyordu.
*****
Ben, Şeyh Mahmut Yeşil’in ismini, Seyda Abdulkerim Ceyhan, Mele Mahmut Okutucu, Muhterem Biçimli isimleriyle birlikte 1970’den önce TİP ve Kürdistan Mitingleri nedeniyle biliyordum.
1970 yılında Silvan DDKO’nun kuruluşuyla onu yakından tanıma olanağım oldu. Asıl olarak da 12 Mart darbesi sonrasında birlikte tutuklu olduğumuz koşullarda tanıdım. Yakın dost ve arkadaş olduk. Ortak görüşler savunduk. Cezaevindeki ayrışmada aynı cephe olduk.
1974’ten sonra da, ilişkilerimiz ve dostluğumuz devam etti. Ben Rizgarî-Ala Rizgarî Örgütlerinde çalışırken, O da DDK/KİP örgütünde çalıştı. O zamanlarda da dostluğumuz hep devam etti.
1998 yılında sürgünden Türkiye ve Kürdistan’a dönünce dostluğumuz, dayanışmamız kaldığı yerdeki olumlu noktadan sürmeye devam etti.
HAK-PAR, KURD-KOM, TEVKURD, PAK, diğer Kürt parti ve örgütlerinin çalışmalarında, toplantılarında, konferanslarında birlikte olduk.
O, 7 Mayıs 2016 günü bizden ayrılmadan bir gün önce, yine birlikte bir dost sohbetindeydik.
Silvan, 1965’larden sonra Kürt Sol ve ulusal hareket açısından dikkat çeken bir yer ve merkezdi. Silvan, Kürtlüğün medreselerinden biriydi. Bu Kürtlük medresesinin lideri konumunda olanlar, Seyda Abdulkerim Ceyhan, Muhterem Biçimli, Melle Mahmut Okutucu idi. Şeyh Mahmut Yeşil de bu ekolun üyelerinden biriydi.
Her dört yakın arkadaşı da değişik tarihlerde trafik kazası sonucu kaybettik. Bu durum da çok dikkat çekici bir sosyal fenomen olsa gerek.
Şeyh Mahmut Yeşil, yaptığı çalışmaların karşılığını, toprağa verilirken gördü. Büyük bir yurtsever kalabalık onu toprağa sunarak, Kürdistan büyüklerinin yanına misafir ettiler.
Bu törenden sonra şunları yazdım:
ŞEYH MAHMUT YEŞİL, ÇOK SEVDİĞİ VE YAKIN ÇALIŞMA ARKADAŞI OLAN SEYDA ABDULKERRİM CEYHAN, MELE MAHMUT OKUTUCU VE MUHTEREM BİÇİMLİNİN YANINA GÖÇ ETMEK İSTEDİ. BİZLER DE KALABALIK BİR YURTSEVER TOPLULUK OLARAK ONU “TOPRAK ANAYA” SUNARAK UĞURLADIK…
Değerli Kürt yurtseveri ve büyüğü Şeyh Mahmut Yeşil, 7 Mayıs 2016 tarihinde Akşam vakti, Diyarbakır Valiliğinin önünde olan Anıt Park’ta yürüyüş yaptıktan sonra, parka yakın evine giderken, Polis Karakolu yakınında trafik kazası geçirdi.
Kaza sonrası, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastahanesine kaldırılmasına rağmen, ne yazık ki bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak, akşam geç vakitlerde hayatını kaybetti.
Şeyh Mahmut Yeşil’i, 8 Mayıs 2016 Tarihinde sabah saat 10.00’dan kalabalık bir toplulukla, 100’den fazla arabayla tarihi Farqin (Silvan) Kazasına ve onun Köyü Bahçe’ye doğru yola çıkardık.
Bahçe Köyüne geldiğimiz zaman, Silvan’dan, çevre köylerden, Batman ve Kozluk’tan katılanlarla büyük bir Kürt yurtsever topluluğu oluştu.
Şeyh Mahmut Yeşil, camide namaz kılındıktan sonra, omuzlarda, Kürt bayrağına sarılı bir şekilde, mezarlığa taşındı.
Şeyh Mahmut Yeşil, Kürt gençlerinin ve PAK üyelerinin taşıdığı Kürt Bayrağı dalgalanırken, büyük kitlenin eşliğinde, üzüntü ve acı ile toprak anaya sunuldu.
Şeyh Mahmut Yeşil, eğer bir gün daha bekletilmiş olsaydı, hiç şüphe yok ki Kürdistan’ın değişik şehirlerinden, kazalarından, kasaba ve köylerinden, metropol şehirlerden gelecek daha çok Kürt yurtseveri onu uğurlayacaklardı.
10 Mayıs 2016’da başlayan taziyesine binlerce insanın akın etmesi, taziyede bir insan selinin oluşması da bunun en önemli göstergesidir.
Ne yazık ki, bence bu eksikliği yaptık. Umut ederim ki gelecek günlerde diğer Kürt yurtseverleri ile ilgili bu eksikliği yapmayız.
Şeyh Mahmut Yeşil’in cenaze törenine: PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik ve arkadaşları Kürt Bayraklarıyla ve çelenkleriyle, PSK Genel Sekreteri Mesut Tek, Bayram Bozyel ve arkadaşları, Kürdistan Demokrat Partisi-Bakur’un taraftarları (Melel Umeddedin û Mele Behçet), İsmail Beşikçi Vakfı Diyarbakır Şubesi Yöneticileri Ahmet Kan, Kemal Yıldızhan, Roşan Lezgin, birçok Kürt aydını,bağımsız siyasetçisi, yazarlar; şahsım, Seid Veroj, Avukat Fahri Karakoyunlu, Avukat Sebahattin Korkmaz, Bakır İnanç, yakın dostu ve KİP’teki çalışma arkadaşı Eyüp Alacabeg (aynı zamanda PAK üyesi) cenaze törenine katıldılar.
Bunlarla birlikte bölgenin birçok dini lideri, din adamı, şeyhi, toplumsal kanaat önderleri de cenaze törenindeydiler.
Cenaze töreninde, dini merasimden sonra PAK Genel Başkanı bir konuşma yaptı. Konuşma, Şeyh Mahmut Yeşil’in mücadele hayatını genel boyutlarıyla anlatan olumlu bir konuşmaydı.
Törende, konuşmalar eski resmi format çerçevesinde kaldı. Cenaze töreninde bulunan Şeyh Mahmut Yeşil’in yakın arkadaşı ve dostlarının da söyleyeceklerinin önemli olacağı açıktı. Bu yapılmadı. Bu bir eksiklikti. Bu durumdan kimse sorumlu değildi. Cenaze töreninin acele yapılmasının bu eksikliğe yol açtığını düşünüyorum.
Şeyh Mahmut Yelil, Silvan’da Kürtlük ekolünün bir üyesiydi. Bu ekolün üç üyesi: Seyda Abdulkerim Ceylan, Mele Mehmut Okutucu, Muhterem biçimli değişik tarihlerde trafik kazasında hayatını kaybetmişlerdi.
Bu değerli dava adamları, Kürdistan’ın Güneyinde Otonomi Yönetiminde yaşamlarını bir dönem, 12 Mart 1971 Askeri Darbesi sonrası sürdürürken, Şeyh Mahmut Yeşil ve Benim içinde olduğum birçok dava arkadaşımız, Diyarbakır Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Hapishanesindeydik.
Şeyh Mahmut Yeşil’le, bir dost, bir hapishane ve bir dava arkadaşı olarak son yıllarda sık-sık yana gelmek, ortak toplantılarda birlikte olmak, Kürdistan’ın temel meselelerini konuşmak olanağı buldum. Bu sohbetlerimizde, başka çok değerli Kürt dava adamları da bulunuyordu. Bu yurtsever aile sohbetinde zaman-zaman ekolün o değerli ve erken kaybettiğimiz üç insanından bahsederdik.
Ekolün diğer üyesi Şeyh Mahmut Yeşil’in de trafik kazasından hayatını kaybedeceğini düşünemezdik.
Silvan’daki Kürtlük ekolünün dört üyesinin kaderinin ölüm anında da aynı ve ortak olması, dikkat çekici olduğu kadar, bir önemli özellik de olsa gerek.
O, her nedense aramızdan göç etmek, değerli ve yakın dava arkadaşları Seyda Abdulkerim Ceyhan’a, Mele Mahmut Okutucuya, Muhterem Biçimli’ye, diğer Kürt büyüklerine komşu olmak istedi.
Biz Kürt yurtseverleri, istemeyerek, Değerli İnsan Şeyh Mahmut Yeşil’i onların yanına uğurladık.
Şeyh Mahmut Yeşil: Kürtler için büyük bir kayıp. Dostları ve arkadaşları için büyük bir kayıp. Kürt davası için büyük bir kayıp. Ailesi için büyük bir kayıp.
Ailesinin, dost ve arkadaşlarının, Kürt dava adamlarının, Kürt milletinin başı sağ olsun.
Amed, 17 Mayıs 2016
NOT: Bu yazıyı hazırladığım zaman, Şeyh Mahmut Yeşil’in “Desteyek Ji Çîroka Jiyana Min” anı kitabından yararlandım.
Zernews Gazetesi’nin Şeyh Mahmut Yeşil için benden istediği ve yayınladığı makalemi sizinle paylaşıyorum.