İbrahim GÜÇLÜ
Kürdistan Başkanı, bir dönem önce Avrupa Gezisinden sonra, ABD’yi ziyaret edecekti.. ABD’nin, Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) hakkındaki eski olumsuz bir kararının devam etmesinden dolayı, bu kararı protesto ederek ABD’ye gitmedi. ABD’nin yetkilileri, Kürdistan Başkanı’nın bu tutum ve davranışını göz önüne alarak, anlayarak, okuyarak, KDP ve YNK hakkındaki kararını resmen ortadan kaldırdılar.
O karardan sonra, bu kararın, Kürdistan Başkanı’nın ABD ziyareti için yol açıldığı ve imkânının sağlandığı, haklı yorumları yapıldı. Bana göre bu aynı zamanda, Kürdistan Başkanı’nın diplomatik bir zaferiydi. Bu nedenle, Kürdistan Başkanı’nın o davranışını haklı bulmayanlar, bu karardan sonra yanlışlıklarını anlamışlardır diye düşünüyorum.
Kürdistan Başkanı’nın ABD’ye olan o protestosundan sonra, Kürdistan Pêşmergelerinin IŞİD’e karşı yüklendikleri rol ve başarıları da, Kürdistan Başkanının ve yönetiminin itibarını, ABD ve Avrupa’da artırmıştı.
*****
ABD’nin bu kararından sonra ve IŞİD’e karşı pêşmergelerin mücadelesinin başarısından dolayı, Kürdistan Başkanı için ABD’ye bir ziyaretin hazırlanmakta olduğu anlaşılıyordu. Öyle de oldu. Kürdistan Başkanı ABD’ye davet edildi. Kürdistan Başkanı ABD’ye ziyaret yapmaya karar verdikten sonra da, Avrupa’ya da ziyareti programladı.
Kürdistan Başkanı’nın ABD ziyaretinden önce, bu ziyaretin içeriği hakkında yoğun tartışmalar oldu. Bu ziyarette hangi temel konuların konuşulacağı gündemin baş sıralarında yer aldı.
Bütün yazarlar, siyasi yorumcular, aydınlar açısından netleşen ve ortak olarak tespit edilen temel iki konu vardı.
Bu konulardan biri, Kürdistan’ın Bağımsız Devlet olması sorunuydu. Buna bağlı olarak da, Ortadoğu’nun yeniden nasıl yapılanacağı, nasıl bir yol haritasının olması gerektiğiydi.
İkinci konu, İŞİD’e karşı mücadelede izlenilecek yeni strateji, IŞİD’e karşı bir kara hareketinin gerekliliğiydi.
*****
Kürdistan Başkanı’nın ABD ziyaretinin gündemde olduğu günlerde, elbette kökleri geçmişe dayalı tehlikeli gelişmeler gündeme geldi. Kürdistan Başkanı, bu tehlikeleri, Kürdistan Parlamentosuna, Hükümetine, Siyasi Partilerine ve Tüm Halka yayınladığı bildiri de iki tehlike olarak tanımladı.
Bu tehlikelerden biri, Kürdistan’da iç savaş çıkarma, kardeş kavgasının çıkması için kampanyanın yürütülmesidir.
İkinci tehlike, Kürdistan’ın parçalanması çabalarının yoğunlaşmasıdır.
Bunda da PKK’ın tümden ve KYB’nin bir kesiminin sorumlu olmasıydı. Bunların da İran ve müttefiki güçler tarafından desteklenmesi, tahrik ve teşvik edilmeleriydi.
Bu tehlikeli gelişmenin, Kürdistan’ın Bağımsız Devlet olmasına yönelik olduğu da açıktı. PKK ve KYB’nin bu amaçları ile IŞİD’in Kürdistan’da devletleşmeyi engelleme çabası ve amacıyla örtüşme gösterdiği ortadaydı.
Ayrıca IŞİD’in, Kürdistan’ın devletleşmesinin engellenmesi çabasının ve amacının, boşa çıktığının anlaşılmasından sonra, ikinci B Planının devreye sokulması olarak görülüyordu. Bu aynı zamanda IŞİD’ın güçlendirilmesi anlamına da geliyordu.
Bu konu da geneli ve IŞİD’e karşı mücadeleyi ilgilendirdiği için, ABD ile konuşulması gerektiğini savunanlardan biriydim.
*****
ABD ve Avrupa ziyaretinde iki temel konunun kesinlikle konuşulduğu tarafların basın toplantısında yaptığı açıklamalar, düşünce kuruluşlarındaki sorulan sorulara verilen cevaplardan, yapılan röportajlardan açığa çıktı.
Üçüncü konunun konuşulup konuşulmadığı konusunda bir bilgi ve netlik yok.
Ama Kürdistan Başkanı ABD’ye gitmeden önce Kürdistan Siyasi Partileri ve Azınlık Toplulukların Temsilcileriyle yaptığı toplantıda, üzerinde konuşulan iç sorunu kendisinin istediği çizgide çözdüğünün de verileri var.
Bu nedenle bu sorunun ABD’de konuşulmadığı da verilerce daha uygun görülüyor.
*****
ABD ziyaretinde, Kürdistan’ın Bağımsız Devlet olması konusunda hangi sözlerin alındığı haklı olarak tartışıldı. ABD Başkan Yardımcısı Biden’in Kürdistan Başkanı’na “Kürdistan Devletinin kuruluşuna ikimizin ömrü yeter” demesi, ABD’nin Kürdistan’ın Devletleşmesi konusunda olumlu tavrını ortaya koyuyor diye düşünüyorum.
Ayrıca Kürdistan Başkanı’nın çeşitli platformlarda yaptığı optimist ve olumlu açıklamalar da bu konuda kamuoyuna epeyce veri sunmaktaydı.
Kürdistan Başkanı’nın Macaristan ve Çek Cumhuriyeti Ziyareti sırasında, Macaristan ve Çek Başbakanları’nın Kürdistan Devletine olan desteklerini açıklamaları, birçok başka Avrupa ve dünya devletlerinin bu konudaki destekleri de, bir anlamda ABD’nin tavrı olarak yorumlandı.
Ben de bu yorumu yapanlardan biriyim.
*****
Kürdistan Başkanı, ABD ve Avrupa ziyaretlerini yapıp döndükten sonra, Kürdistan Parlamentosuna, Hükümetine, Siyasi Partilerine, “beni desteklerseniz. Kürdistan devletinin kuruluşunu ilan edeceğim” açıklaması ziyarette olup bitenleri fazlasıyla anlatır durumdadır.
Kürdistan Başkanı’nın bu açıklaması, Kürdistan Devleti konusunda ABD ve Avrupa ülkelerinden güvence aldığının en büyük işaretidir.
Kürdistan Devleti’nin kuruluşu için şartlar olgunlaşmış durumdadır: Kürtler, Araplarla birlikte federal bir sistemde ortak bir yaşamı devam ettirmek için büyük çaba sarf ettiler. Ne yazık ki, Araplar Arap Ulus Devlet anlayışından, Arap şovenizmi ve ırkçılığından arınmadılar. Hatta Şii Arapların yönetiminde, Suni Araplarla ortak yaşam da sürdürülemedi.
Bu aşamada ve koşullarda, Kürtlerin bağımsız devlet olmalarından başka bir yol kalmamıştır. Şii Araplar, Irak’ı parçaladılar. Bu aşamada Irak üç devlet konumundadır ve sadece hukuksal olarak onay beklemektedir.
*****
Bütün Kürtlerin, Kürdistan siyasi partilerinin, Kürdistan kurumlarının, Kürdistan’ın sivil ve askeri güçlerinin, Kürtlerin dünyadaki tüm dostlarının, kendisine demokrat diyen, milletlerin özgürlük ve bağımsızlık haklarını savunan tüm kurum ve kişiler, Kürdistan Devleti’nin kuruluşu konusunda Kürdistan Başkanı’na kayıtsız şartsız destek vermesi gerekmektedir.
Kürdistan’ın Güneyinin devlet olması, tüm dünya Kürtleri, Kürdistan’ın bütün parçaları için stratejik ve hayati bir sorundur. Kürdistan devletinin kurulması, diğer Kürdistan parçalarının da kendi devletlerini kurması, Kürdistan’ın birliği konusunda stratejik bir adım atılması anlamına gelecektir.
Bu nedenle her Kürdün ve Kürdistanlının öncelikle Kürdistan Başkanının etrafında kenetlenmesi gerekir.
Kürdistan’ın devletleşmesine karşı çıkanların, gelecekte tarih karşısında hesap vermeleri zor olacak. Kürdistan tarihinde, bu karşı çıkan kişiler, kurumlar, partiler tarihte karanlık bir leke olarak yer işgal edeceklerdir.
Ben de Kürdistanlı biri olarak, Kürdistan Başkanı’na desteğimi açıkça ve kayıtsız şartsız sunuyorum.
*****
Bulunduğumuz aşamada hakkı olmadan Kürdistan’ın devletleşmesine karşı çıkanları da teşhir etmek gerekir. Kürtlerin devletleşmesine karşı olanlar:
- Irak’taki Şii Araplar: Macaristan ve Çek Başbakanlarının Kürtlerin devlet olmasına desteğini açıkladığı zaman, büyük bir tepki gösterdiler. Bu destekleme açıklamalarını, Irak’ı bölmek ve Irak’ın iç işlerine karışmak olarak değerlendirdiler.
- İran, Suriye Devletleri: İran, Irak’ı yönetirken, Kürdistan’ı da yönetmek ve hegemonyası altına almak istiyor. Oysa Kürdistan’ın Doğusunda sömürgeci bir devlet olarak duruyor. Oradan da çekilmesi gerekir.
- PKK, Kürtlerin devlet olmaması için en aktif mücadele yürüten, sömürgeci devletlerin uluslararası güçlerin korkusundan yapmadığını yapan bir konumdadır. Tabi ki PYD’de de onun uzantısı olarak Kürtlerin devletleşmesine karşı. PKK ve PYD yöneticileri, sabah akşam, Kürtlerin devletleşmesine, ulus devletlerine karşı olduğunu açıklıyorlar. Kürtlerin devletleşmesini sadece kendilerinin engelleyeceğini Öcalan sömürgeci devletlerin yetkililerine iletiyor. Kurulacak Kürdistan Devleti’ni 2. İsrail Devleti olarak tanımlayarak, bütün Müslümanları Kürtlerin üzerine saldırtmak istiyorlar. IŞİD yetmiyor. Diğer Müslüman askerlerini de Kürtlere saldırtma konusunda en büyük ihaneti sergiliyorlar.
Kürtlerin devletleşmesinden yana olanlarının da açıklanması moral açıdan önemlidir.
- En başta Irak’taki Arap Sunileri: Onlar da Şii Araplarla yaşayamayacaklarını anlamış durumdalar. Devletleşmek istiyorlar. Kedileri için devletin, Kürtlerin devletleşmesinden geçtiğini biliyorlar.
- ABD,
3-Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya gibi birçok Avrupa Birliği üyesi devletler. Avrupa Birliği üyesi devletlerin tümünün Kürdistan Devleti’nin kurulmasında bir zararları yoktur. Onların ulusal ve devletsel çıkarlarına aykırı bir durum söz konusu değildir.
- Türk Devleti’nin şimdiki yöneticileri de en azından Kürtlerin Devletleşmesine şiddetle karşı değiller. Cumhurbaşkanı son günlerde yaptığı bir açıklamayla Türk Devleti’nin klasik Kürt politikasından uzaklaşarak, Kürtlerin devletleşmesini, Irak’ın bir iç meselesi olarak değerlendirdi.
5- Arap Devletlerinden, S. Arabistan ve Ürdün de, Kürtlerin devletleşmesine karşı değiller.
Amed, 22 Mayıs 2015
Önemli Bir Not: HAK-PAR’ı desteklemekle ilgili makalemde, “hepimizin partisi” tanımlaması yapmıştım. Haklı olarak bu tanımlamaya itirazlar ve eleştiriler geldi. Bu itiraz ve eleştirilere katılıyorum. Benim o tanımdaki kastim, HAK-PAR’ın bu aşamada Kürtlerin asgari talebi olan federasyonu savunduğunu anlatmak içindi. Yoksa HAK-PAR dışında Kürt ve Kürdistan partileri var. Ayrıca HAK-PAR, herkesin üye olduğu ve desteklediği bir parti de değildir.