“Diyarbakır zindanında GÜVERCİNLER YUVALARINI TERK ETTİ”

Cano AMEDÎ

“Yolun düşerse kıyıya bir gün

Ve mavilikleri seyre dalarsan denizin

Dalgalara göğüs geçenleri hatırla

Selamla yüreğin sevgi dolu

Çünkü onlar fırtınayla savaştılar

Eşit olmayan savaşta

Ve dipsizliğinde enginin göçüp gitmeden

Sana liman gösterdiler uzakta”

Brunger

Sevgili Dava arkadaşım, cezaevi ve mücadele arkadaşım İbrahim GÖRÖZ’ün Diyarbakır 5 Nolu zindan anılarını içeren “Diyarbakır zindanında Güvercinler yuvalarını terk ettiler” adlı kitap iki gün önce elime ulaştı. Oncelikle sevgili İbrahim GÖRÖZ’ü tebrik ediyorum. Güzel bir çalışma ve ağır bir emeğin sonucu olarak kitap okuyucularla buluşuyor.

“Diyarbakır zindanında GÜVERCİNLER YUVALARINI TERK ETTİ” adlı kitap anlanlatı kategorisinde olup 270 sayfadan oluşuyor. Kitap Doz yayınevi tarafında basılmıştır. Okurların merakı açısından kitabın içeriğine ilişkin detaylara girmek istemiyorum. Eminim kitabın içerini ve yaşanmışlıkları merak eden, öğrenmek isteyen herkes sorularının yanıtını bulacaktır. Sevgili İbrahim, kitabını yayınlamadan önce, beni arayarak kitabın ikimiz adına yayınlatmak istediğini ifade etti. Elbette İbrahim ortak geçmişimiz ve arkadaşlık hukukumuz çerçevesinde beni onure ederek, kendi emeğini, birikimini ve yıllara dayanan çalışmasına beni de ortak etmek istedi. Çok iyi niyetli ve güzel bir düşünce olmasına rağmen, İbrahim’in emeğine ve çalışmalarına olan saygımdan dolayı uygun görmedim. Tekrardan o öneri için kendisine teşekkürlerimi iletiyorum. Emek kutsaldır, emeğe saygı ise insanlığın temel kıstaslarından biridir. Bu açıdan sevgili arkadaşımı tebrik ediyorum ve başarıların devamını diliyorum.

Kitap, yıllarca oluşturulan algı operasyonlarına karşı, manipülasyon ve karalamalara mercek tutuyor. İdeolojik bombardımanın yoğun yaşandığı ve örgüt fetişizmin doruklara ulaştığı bir sürecinin yok sayılan, inkâr edilen ve her ortamda mahkûm edilmeye çalışılan gerçekler dile getirmektedir. Yanlış insanların, özellikle de provakatif ve saldırgan bir dille kendileri dışında herkesi suçlayan, karalama ve algı oluşturma geleneğinin deşifre edilmesi açısında taktir edilecek bir çalışmadır. Bizler tarihsel bir sürecin tanıkları olarak, tarihe ve insanlığa karşı sorumluluklarımızı ifade ederken ideolojik ve örgütsel kalıplardan sıyrılıp genel bir çerçevede, ulusal bilinç ve stratejik hedefler ekseninde emeğimizin ortaklaşmasını hedeflemeliyiz. Dolaysıyla bugüne kadar yazılıp çizilen, tek yanlı örgüt propagandasını esas alan çalışmalara da yanıt niteliğindedir. 5 Nolu zindanında yaşanılan her şeyden (doğru ya da yanlış) bütün parti, örgüt ve siyasal çevreler, kitleleri ve sürece müdahale gücü oranında sorumludurlar. Bu sorumluluğu nasıl manipüle edildiğini bir çoğumuz biliyoruz. “Diyarbakır zindanında GÜVERCİNLER YUVALARINI TERK ETTİ” kitabını okurken, satır aralarında İbrahim’in bu haksızlıklara karşı isyanını görüyoruz. İbrahim haklı bir şekilde “Piranî mâranî betal kir” Kurd atasözünün ruhuna uygun olarak haksızlığa uğrayan herkesin duygularına tercüman olmaya çalışmıştır.

Yarınlara ışık tutmak için dünün dünyasını bilmek anlamak ve o günkü koşullarını, mevcut şartlarını, o sürecinin artı ve eksilerini ciddi bir vicdan ve muhasebe süzgecinden geçirmek ve bugünle yüzleşmek gerekiyor. Eğer esas amacımız yaşanmışlıkları, gelecek kuşaklara, tarihin mücadele raflarına ve insanlığın vicdanına aktarmak ve teslim etmek ise tanık olmanın temel sorumluluğuyla hareket etmemiz gerekiyor. Tarihsel sorumluluklarımızı ve mücadele deneyimlerimizin doğru ve yalın bir şekilde, gelecek kuşaklara aktarmak için kişisel ve toplumsal öykülerimizi bir tanık sorumluluğuyla kamuoyuyla paylaşmak bir zorunluktur. Bireysel çıkarlarımızı ve o hastalıklı egomuzu tatmin etmek için manipülasyon, karalama ve yanlış bilgilendirme temellinde kamuoyunu yanıltma, algı operasyonlarının pekiştirilmesi için yazılıp çizilen her yalan er geç sahibinin karakterini gözler önüne serecektir. “Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır” atasözünü hatırlatarak hala yanlışlarından ısrar eden, gölgesiyle polemik yapmaktan zevk alan, “bay muhalif”lerin rutin mesai çalışmaları, ne yazık ki hala devam etmektedir.

5 Nolu cezaevi gerçekliğine dair, yaşanmış toplumsal travmalar ve bugüne kadar anlatılan ve anlatılmayan gerçek hikayelere dair yüzlerce kitap, belge, belgesel ve film çalışmaları oldu. 5 nolu cezaevi, Dünyadaki en kötü ve en ağır işkencelerin yaşandığı cezaevleri sıralamasında ilk beşe girmektedir. Gerek bu boyutuyla gerekse Kurdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinin temel dinamiklerini bu laboratuvarda yok etmek, dönüştürmek ve sisteme entegre etmek için Diyarbakır cezaevi temel pilot noktası olarak seçildi. 12 Eylül darbesinin hazırlıkları, 1975’lerden başlayarak komando kampları, komünizmle mücadele uygulamaları, Sivas Çorum, Malatya, Maraş katliamları ve kanatlı Jandarma tatbikatlarıyla senaryo ve uygulamalarının temel taşlarını birer birer döşendiğini yaşayarak öğrendik ve o kanlı süreçlerin aynı zamanda hem tanığı hem de mağduru olduk.

Farklı kentlerden tutuklanan politik tutsaklar, Kürd toplumunun bütün kesimlerini Diyarbakır cezaevinde, 5noIu tezgahından geçirildiler. Ölüm ve ihanete karşı mücadele kulvarında omuz omuza yol alan, direnen ve mücadele eden her bireyin, her koğuşun, her blokun, her örgütün bir hikayesi vardır. Bu hikayelerin temel bileşkesi Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinin stratejik hedefleriydi. Bizler henüz yaşamla selamlaşmamışken kendimizi okyanusun engin mavilikleri arasında bulduk, mücadele birikimi, tecrübe ve ulusal bilinçten yoksun, gençliğinin yaratmış olduğu atmosferin sıcak kulvarlarında durmadan, yılmadan ve korkmadan koştuk. Devrimin zikzaklı yolunda defalarca ölümle yüzleştik, ihanet hançerinin darbeleri karşısında yılmadan inançlarımız ve mücadele hedefimizden ayrılmadan yol aldık.

Devrim maratonunun her etabında; mücadele bayrağının elden ele, kuşaktan kuşağa aktarmanın tarihsel bir görev olduğu bilinciyle, sistemin sunmuş olduğu bütün “olanaklara” hayır dedik. Devletin olanca baskı ve kuşatılmışlık girdaplarında boyun eğmeden, yaşama tutunan, direnen ve bugünlere emekleri ve mücadele azmiyle ayakta kalan bütün 5noIu direnişçilerini selamlıyor, yaşamını yitiren bütün Canları saygıyla anıyorum…. 25:02:2024, M. Can Azbay

“Sessiz, birlikte ve sakince büyüyüp gelişirken

Birden attılar bizleri Dünyanın ortasına;

Çarpıyor bize yüz binlerce dalga,

Kışkırtıyor bizi yaşadıklarımız, bazıları hoşumuza gidiyor,

Sıkıyor canımızı bazıları ve zaman zaman

Hafiften bir huzursuzluk duygusu git geller yaşatıyor içimizde;

Duyumsuyoruz ve duyumsadıklarımız

Silip götürüyor dünyanın renkli karmaşasını

Goethe

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *