Finans uzmanı Simon Watkins, Bağdat’ın siyasi açıdan yarı özerk bir Kürt devletini istemediğini, Çin ve Rusya’nın da ABD ile güçlü bağları olan “ayrılıkçı” bir Kürdistan Bölgesi’nin Irak’taki devasa petrol ve gaz sektörünün yönetimini daha zorlaştırmasına razı olmadıklarını savundu.
Finans uzmanı yazar Simon Watkins, Oilprice’da kaleme aldığı “Bu, Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı için ölüm çanıdır” başlıklı yazısında, Bağdat’ın neden Kürdistan Bölgesi’nin kendi petrolünü üretip satmasına karşı olduğunu, bunun bölgesel ve uluslararası yönlerine dikkati çekti.
Irak Petrol Bakanlığı geçtiğimiz günlerde Kerkük-Ceyhan petrol boru hattında onarımın hızlandırılması emri verdi. Irak Maden İşlerinden Sorumlu Petrol Bakan Yardımcısı Basim Muhammed, boru hattının muhtemelen Nisan ayının sonuna kadar çalışır durumda olacağını duyurdu.
Bu adım, Kürdistan’dan Ceyhan’a petrol ihracatının durdurulmasından bir yıl sonrasına denk geldi.
Paris merkezli Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Türkiye ile Irak arasındaki petrol ihracatı konusunda verdiği karar sonrası 25 Mart’ta Kürdistan’dan Ceyhan Limanı’na petrol akışı durdurulmuştu.
“Bağdat’ın hedefi Kürdistan Bölgesi’nin yarı özerk statüsüne son vermek”
Watkins, 25 Mart 2023’te Kürdistanı’na petrol ihracatı ambargosunun uygulandığı andan itibaren Bağdat’ın hedefinin her zaman Kürdistan Bölgesi’nin yarı özerk statüsüne son vermek olduğunu yazdı.
Enerji uzmanı, bu adımın Kürdistan Bölgesi’nin tüm mali bağımsızlığının yok edilmesi ve tüm bağımsız petrol satışlarının durdurulması anlamına geldiğini belirtti.
Kürdistanı’nda faaliyet gösteren yabancı petrol şirketleri hakkında Avrupa Birliği’nden (AB) üst düzey bir enerji güvenliği uzmanının “Bağdat orada faaliyet gösteren şirketlerin kalıp kalmalarından endişe duymuyor” şeklindeki sözlerine yer veren Watkins, Bağdat yönetiminin bu görüşünün nedenlerini ise özetle şöyle sıraladı:
Bağdat ve Erbil arasında petrol karşılığında bütçe anlaşması iki tarafa da fayda sağlamayı amaçlıyordu ancak hiçbir zaman düzgün bir şekilde işlemedi. Bu nedenle Irak, Kürdistan Bölgesi hükümetinin bağımsız olarak petrol satmaya devam etmesinin Bağdat’a bir dinar faydası olmadığını düşünüyor.
İki taraf arasındaki anlaşma, Kasım 2014’te yapıldı ve Kürdistan Bölgesi Hükümeti, yabancı petrol şirketlerinin Irak Devlet Petrol Pazarlama Şirketi (SOMO) aracılığıyla kendi sahalarından ve Kerkük’ten günde 550.000 varil kadar petrol ihraç etmesini içeriyordu. Buna karşılık Bağdat, federal bütçenin yüzde 17’sini (O döneme göre yaklaşık 500 milyon ABD doları) Kürtlere bütçe olarak gönderecekti.
Bu arada Rusya 2017’nin sonlarında üç önemli anlaşma yoluyla Kürdistan Bölgesi’ndeki petrol sektörünün kontrolünü etkili bir şekilde ele geçirmeyi amaçladı ancak ne yabancı petrol şirketleri ne de Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile Rusya arasındaki taahhüt tam olarak uygulanmadı.
“Petrol şirketlerinin varlığı veya yokluğu bir şey değiştirmez”
Yasal olarak da Bağdat, Kürdistan’ın petrol ihracatının yasa dışı olduğuna ve bölgede çalışan uluslararası petrol şirketlerinin yasaları çiğnediğine inanıyor.
Bağdat bu gerekçesini Irak Anayasası’nın 111. Maddesine bağlıyor. Bu maddeye göre petrol ve doğalgazın tüm bölge ve vilayetlerin ve tüm Irak halkının ortak mülkiyeti olduğu belirtiliyor.
Bu nedenle Bağdat, Kürdistan Bölgesi hükümeti ile yabancı şirketler arasındaki sözleşmelerin Irak Petrol Bakanlığı tarafından revize edilmesi gerektiğini ileri sürüyor.
Ancak Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Anayasa’nın 112 ve 115. maddeleri uyarınca Kürdistan Bölgesi’nde 2005 yılından sonra bulunan sahalardan çıkarılan petrol ve doğalgazı yönetme yetkisine sahip olduğuna inanıyor.
Simon Watkins, Irak Petrol Bakanlığı’ndan bir kaynağın “Bu petrol şirketlerinin Kürt bölgesindeki varlığı veya yokluğunun Federal Hükümete hiçbir faydası yok” dediğini yazdı.
Kaynağa göre çalışmaya devam etmek istemeyen şirketlerin yerini alabilecek çok sayıda başka petrol şirketi var.
Çin ve Rusya açısından durum
Watkins yazısında, “Bağdat, siyasi açıdan da kuzeyinde yarı özerk bir Kürt devletinin olmasının hiçbir faydası olmadığına inanıyor” diyerek 25 Eylül 2017’deki bağımsızlık referandumunu hatırlattı.
Referandumda Kürtlerin bağımsızlığa yüzde 92 oranında “Evet” dediğini anımsatan yazar, “Irak’ın bölgesel sponsoru olan İran, Türkiye ve Suriye’deki Kürt nüfusunun büyüklüğü göz önüne alındığında bağımsızlık talebi mevcut rejimler için de belirgin bir tehdit oluşturuyor. İran’da Kürt nüfusu toplam nüfusun yaklaşık yüzde 9’unu, Suriye’de yüzde 10’unu ve Türkiye’de yaklaşık yüzde 18’ini oluşturuyor. Bağdat’ın bu konudaki gerçek görüşü, 2017’deki bağımsızlık oylamasının ardından Kürdistan Bölgesi hükümetine uygulanan hızlı ve acımasız baskı ile ortaya çıktı” yorumunu yaptı.
Bu meselede Çin ve Rusya’nın da rolüne değinen Watkins, Pekin’in Irak vizyonunun özünün 2021’deki hemen her şeyi kapsayan “Irak-Çin Çerçeve Anlaşması” olduğunu belirtti.
Watkins, “Süper güç Çin için, ABD’yle güçlü bağları olan ayrılıkçı Kürdistan Bölgesi, Irak’ın devasa petrol ve gaz sektörünün yönetimini çok daha zorlaştırıyor. Çin, petrol ve gaz sektöründe yapılan ve daha sonra güneyde daha büyük altyapı anlaşmalarına dönüştürülen çok sayıda anlaşma yoluyla Irak’taki nüfuzunu artırıyor. 2021’deki Irak-Çin Çerçeve Anlaşması, Çinli firmaların petrol karşılığında Irak’taki altyapı projelerine yatırım yapmalarına olanak sağladı” diye yazdı.
Yazar, aynı siyasi kaygının Kürdistan Bölgesi’ndeki petrol sektöründe güçlü konumuna rağmen Rusya için de geçerli olduğuna vurgu yaptı.
Watkins, “Bağdat Kürdistan Bölgesi’nin geri kalan bağımsızlığını da yok etmeyi başarırsa bu durum muhtemelen devam edecek” yorumunu yaptı.
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, 3 Ağustos 2023’te yeni birleşik petrol yasası çıkarılacağını açıklamıştı. Sudani, bu yasanın hem Irak hem de Kürdistan Bölgesi’ndeki tüm petrol ve gaz üretimini ve yatırımlarını yöneteceğini aktarmıştı.
“Bağdat’ın Kürdistan Bölgesi’ni aşması oyunun sonunun yaklaştığını gösteriyor”
Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ni bypass ederek Kerkük-Ceyhan petrol boru hattını yeniden işler hale getirmesi halinde Kürtler açısından yaşanacak duruma değinen Watkins, “Bağdat’ın Türkiye’ye giden kendi petrol boru hattında devam eden onarımı -Irak Kürdistan Bölgesi’ni aşarak – tamamlaması oyunun sonunun yaklaştığını açıkça gösteriyor. Bağdat’ın 600 millik boru hattı, Kerkük’ten Türkiye’deki Ceyhan’a kadar uzanan orijinal Irak-Türkiye Boru Hattıydı ve bu hat daha önce IŞİD dahil olmak üzere bölgedeki çeşitli grupların saldırılarında 2014 yılında kapatılmıştı. Bu hat günde ortalama 1,6 milyon varil kapasiteye sahip iki borudan oluşuyordu. Irak Kürdistanı Bölgesi hükümeti, Taq Taq sahasından Hurmal’a ve sınır kasabası Peşhabur’daki Kerkük-Ceyhan boru hattına uzanan yeni bir tek taraflı boru hattını ancak kapatıldıktan sonra denetleyebildi” değerlendirmesinde bulundu.
Simon Watkins, son olarak Irak Petrol Bakanlığı kaynağının şu yorumuna yer verdi: “Kürtlerin yeni boru hattından ayrılması ve kendi hatlarının kapatılmasıyla, yeni petrol yasası, ülkenin petrol sektörünü başlangıçta amaçlandığı gibi birleştirecek.”
Rûdaw (NA)