BARIŞLA AKLIMIZI BULUŞTURMAMIZ GEREKİR

Huseyin AKINCI

Barış sureci ortaya atıldığı ilk günden itibaren bu surecin artı ve eksilerine takılmadan yepyeni bir fırsata dönüştürme ÅŸansını da kendi içinde saklı olduÄŸunu söyledik durduk. Sürecin gidiÅŸatına takiben, PKK’nin kendini feshetme süreci ise, eli kalem tutan aklıselim mantığıyla barışık her insanın önüne tarihsel ve siyasal bir fırsat doÄŸurduÄŸu muhakkaktır; yeter ki kalemini toparlayıcı yeteneÄŸin aklıyla yazdırabilen, yüreÄŸinde ben eksenli aktörlerden uzak tutabilenlere yol verilsin! BilindiÄŸi gibi PKK, SoÄŸuk SavaÅŸ döneminin en kalıpçı ideolojik argümanlarla ortaya çıktı ve ne yazık ki dünyadaki tüm deÄŸiÅŸim/dönüşümlere raÄŸmen PKK bu çıkmazdan kurtulmayı baÅŸaramadı. BaÅŸaramadığı için Kürt halkının devasa sorunu sallanan beÅŸik gibi saÄŸa sola savurularak yoluna devam etti.

Hatırlanacağı gibi on yıl öncesinde de böylesi bir barış fırsatı doÄŸmuÅŸtu ve o dönemde de bu fırsatın sahiplenmesi gerektiÄŸini söylemiÅŸtik. Çünkü, daha on yıl öncesinde bile, Dünyada ve bölgede deÄŸiÅŸime yürüyen konjonktürel göstergeler de PKK’nin silahlı mücadelesinin artık iÅŸlevini büyük oranda yitirdiÄŸini gösteriyordu. Dolayısıyla PKK’yı etkisine alan ideolojik baÄŸnazlıktan kurtulmama, deÄŸiÅŸim ve dönüşümleri görmeme inadı, Kürt halkının haklı talepleri bu nedenle cağın deÄŸiÅŸim dönüşüm konjonktürüyle uyuÅŸmuyordu. UyuÅŸmadığı için de uluslararası düzeyde Kürt halkının meÅŸruiyetini gölgelenmekten ötesine geçmiyordu. GeçmediÄŸi için, her haluklarda her fırsata Türkiye PKK’yı Kürt halkının hakkaniyetinin üzerinde inkârcı bir kalkan olarak kullanmaÄŸa çalıştı.

PKK’nin kendini feshetmesi bu inkârcı gerekçenin geçersizliÄŸine bir nebze bile olsa katkı sunabilir. Böyle bir katkı hem Türkiye’nin genelinde hem de Kürtler arası demokratik siyaset alanı rayına oturmasını saÄŸlar. SaÄŸlamakla kalmaz Kürt halkının demokratik taleplerini somutlaÅŸtırmaya taşıyacak uzun vadeli kazanımlarına da yol açabilir. Kaldı ki Kürt halkının halk olmasından kaynaklı talepleri ne PKK’nin ortaya çıkmasıyla baÅŸladı ne de PKK’nin feshiyle sonlanmış olur. Tam aksine Dünyamızda baÅŸ gösteren deÄŸiÅŸim dönüşümlere yeni bir akıl referansını ortaya çıkarır. Olur olmaz birçok yetmezliklere raÄŸmen, yeni bir dönemle yeni bir mücadele biçimiyle ortaya çıkması için, eli kalem tutan herkese yepyeni sorumluluklar yüklediÄŸini da unutmamak gerekir.

Ola ki “biz” deÄŸil de “ben” olmaya kilitlenmiÅŸ aklı azat edebilirse, o zaman cağın deÄŸiÅŸim ve dönüşümleriyle uyumlu bir kapasite ortaya çıkmasından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu nedenle bir an önce gerçeÄŸe odaklanan aklıselimin mantığıyla, “gönül böyle istiyor” isteminin arasındaki açılan makası daraltmak gerekir. Aklın hükmüne direnen ideolojik saplantılar, gönlünün istemine yelken açan arzuları bir kenara atıp, çağın gerçekleri ışığında bu barış süreci yepyeni bir ÅŸansa dönüştürme ÅŸansı olur elbet. Bu kadar yıkım ve viran sahnelerin kurulduÄŸu bu topraklarda, ne silahlı mücadeleyle bir kazanım var ne de bu kadar baskı ve inkarcılıktan sonra Kürt halkını haklarından vaz geçirmesini baÅŸaran bir baÅŸarıcısı var! Dolayisiyla gerek Kürtler olsun gerekse Devlet erkanı olsun, bu kadar sıfırlardan sonra her iki kesimi de mutlu edecek sıfırdan bire yükselme iradesini ortaya koyma zamanıdır.

Kavgayı baÅŸlatıp barışı tepelemek kolaydır ama barışa sarılıp kavgayı tepelemek zordur. Lakin zoru baÅŸarıp barışa evrilmek de bir erdemdir. Kavganın taraftarı çoktur ve çok olmanın nedeni de bölgesel denklemin içinde saklıdır! BilindiÄŸi gibi birinci barış surecinin akıbeti hemen hepimizin düşünce dünyasında bir iz bırakmıştır. Bırakılan izin en can alıcı tarafı ise, barışı kavgaya kurban ediliÅŸ izidir. PKK ve cenahına sorarsanız, kavgayı baÅŸlatan Devlet erkandır, Devlet erkanına sorduÄŸunuzda baÅŸlatanın baÅŸ aktörü PKK’nin kendisidir. Lakin ikisinden hiçbiri kavga ateÅŸini harlatıp üfleyenin niyetine niye balıklama dalış yaptıklarını itiraf edip gereken önlemi alma basireti göstermedi. Duran Kalkan ve Besê Hozat’ın halk savaÅŸ edebiyatıyla harlattıkları kavgaya karşılık, Devlet erkanı da tek Bayrak, tek Devlet, tek Milet gibi tekerlemelerle cevap verdi! Dolayısıyla kavganın tüm gelir gideri bir bilinmezliÄŸin sofrasında meze olmaya baÅŸladı. Sonuç olarak, baÅŸlayan ya da baÅŸlatılan kavga, haliyle halkın üzerinde kural tanımazlığın hükmünü icra etme olarak baÅŸlayan olur. Bir kere kavga baÅŸladığında “ne yapıyoruz bu kavgayla nereye varırız?” diye düşünme imkânı saÄŸlanmıyor.

Åžu günlerde, kavganın yerine barışın tercih edilmesine yönelik geliÅŸmelere bu nedenle daha sıkı sarılmamız gerekir. Çünkü, Türk devletinin erkânı da deÄŸiÅŸim dönüşüm finalını yapmaya hazırlanan dünyanın gerçeklerinden dolayı PKK’nin bu deÄŸiÅŸim ve dönüşümden kaçış ÅŸansı yoktur artık. Onun için kaçış ÅŸansı olmaması bile barış için büyük bir ÅŸanstır aslında. Bu nedenle her ne olursa olsun gerek Devlet erkanı gerekse PKK, içinde bulundukları konjonktürü aklıselim ile süreci zenginleÅŸtirmenin ötesi bir ÅŸansın olmadığının farkına varmaları gerekiyor. Velhasılıkelam “Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek dil” naralarıyla, ya da “Halk savaşı” gibi saçmalıklarla bir kez daha bu barışta sorumlu olanların aÄŸzında sakıza dönüşmemelidir.

Dil uzanmışlığı barışa yol alan süreçte çıkmaz bir sokaktır. Çünkü bu dille ne Kürt sorunu bir barışla buluÅŸur ne de Türkiye devleti demokrasiyle tanışır. Tüm yaÅŸananlardan, onca acı tahribatlarla ödenen bu kadar ağır bedellerden sonra, bir kez daha kavgayı harlatan ağız dalaşına ne Kürtlerin lüksü kalmıştır ne de Türk devletinin ÅŸansı kalmıştır. Yani sözün kısası savaşın da barışın da sorumlusunun bir tarafı devletse, diÄŸeri de PKK’nin kendisidir. Dolayısıyla önümüze sil baÅŸtan gelen bu barış surecinin getirisine, aklımızın titreÅŸimleriyle sarılma ÅŸansımızı sonuna kadar titretmeliyiz. Titretmeliyiz çünkü ÅŸiddeti baÅŸlıca yöntem sayan ve ÅŸiddet döngüsünden kopamayan PKK’yle bir yere varılmadığı görüldü.

Öte yandan görülen bir başka taraf ise, tek dil, tek devlet, tek bayrak, tek Milet gibi teklerle de çözülmedi de orta yerde durduğudur! Umarız ve dileriz ki bu kadar acılardan sonra, Türk devleti bu saatten sonra olmazların çıkmazından çıkıp Kürt sorununu çağdaş ve uygarca yöntemlerle, adalet ve eşitlik temelinde çözmeye çalışır.

 

(Makale içerikleri tamamen yazarın sorumluluğundadır. Sitemiz, bu görüşlerden dolayı herhangi bir sorumluluk kabul etmez.)

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *