Değişik İslam tarihçilerinin verdikleri bilgiye göre 1071’de Malazgirt’te Doğu Roma imparatoru Romen Diojen’e karşı savaşan Müslüman ordusu en fazla 16 bin süvariden oluşuyordu. Bunun 4 bini Alparslan’ın kölelerden oluşan muhafız birliği, geriye kalan 12 bin süvarisi de üç Kürt devletinin; Merwani, Rewadi ve Şeddadilerin ordularıydı.
İşgal edilmeden önce Malazgirt şehri Merwani Kürt devletinin sınırları içindeydi. Kurtarılınca da yine onlara verildi.
Alparslan bugün anladığımız anlamda padişah ya da halife değildi. Halife, Peygamberin soyundan geliyordu. Abbasi Halife’siydi.
Alparslan Abbasi Halifesi tarafından atanmıştı ve sultan lakabıyla değil, Emirü’l ümera lakabıyla göreve getirilmişti. Sultan lakabı, resmi olarak verilmiyordu. Gazneli Mahmut zamanından beri emirü’l ümera olarak atananlar kendi kendilerine bu lakabı dillendiriyorlardı. O dönemde bu görev bir nevi veziri azamlık ve ordu serdarlığıydı.
Halife’nin atadığı baş emir ve baş komutan nerede İslam toprakları dara düşer, işgale uğrarsa oraya giderdi. Tabi Darü’l harp denilen gayri müslim topraklarda gaza ve cihad için de sefer düzenlerdi. Abbasi İslam devletinin yasalarına göre serdar olan baş emir sefere çıkınca hangi yöredeyse o yörenin emirleri de kendi ordularıyla onun ordusuna katılırlardı.
Malazgirt’te aynen böyle oldu. Alparslan Malazgirt’e sefer düzenleyince yanında Merwani, Rewadi ve Şeddadi Kürt orduları vardı. Zaferden sonra geri alınan şehir de eski sahiplerine; Merwanilere verildi. Alpaslan da hemen Ermenia üzeri Horasan ve bugünkü Afganistan’a yöneldi. Orası tehdid altındaydı. 1072’de Belh şehri dolaylarında düelo benzeri bir çatışmada öldürüldü.
Yerine Halife’nin atamasıyla oğlu Melikşah geldi. Melikşah epeyi rakipleriyle meşgul oldu. Yani Türkleri Anadolu’ya geçirme plan ve fırsatları hiç olmadı. Zaten o ölünce taht kavgaları sonucu Selçuklular parçalandı.
Anadolu’nun müslümanlaşması ve çok sonra Türkleşmesi, “Büyük Selçuklular”ın düşman gördükleri Rum Selçukluları, Kürt, Arap ve Farsların yanısıra müslümanlaşan Ermeni, Rum, Gürcü ve diğer benzeri toplulukların gazalarıyla, ardından Moğol dalgalarının Kürt-Türk diğer toplulukları saldırı ve katliamla önlerine katarak Anadolu’ya sürmeleriyle, ardından Osmanlıların imparatorluğa dönüşmesiyle, son dönemlerinde de Islahat, Tanzimat, Meşrûtiyet, İttihat Terakki hareketleriyle ve en son Cumhuriyet’in kurulmasıyla yürütülen Türkçü siyasetlerle oluştu.
Murat Ciwan