‘Kürtlerle Türkler’

İsmail Beşikçi

Ziya Gökalp, bin senelik müşterek dilden, müşterek tarihten söz ediyor. Bu, Kürdlerin, dil, kültür değerlerinin, Kürdçe’nin, hiç görülmediği, umursanmadığı anlamına gelmektedir. Halbuki, o zaman, Kürd aydınları, yazarlar, Kürdistan, Rojî Kürd, Hetawî Kürd, Jîn gibi dergilerde, Kürdçe’yi gündeme getiriyor,

Küçük Mecmua, Ziya Gökalp’in ( 1876-1924) Malta Sürgünü’nden dönüşten sonra, Diyarbakır’da çıkardığı bir dergidir. Ä°lk sayısı 1922 yılı Haziran ayında , yayımlanmıştır… Küçük Mecmua, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları tarafından 2009 yılında Latin harfleriyle de basılmıştır. 

Bu derginin ilk satısında, Ziya Gökalp ‘Kürtlerle Türkler’ başlıklı bir yazı yayımlamıştır. Bu yazı ‘Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.’ sloganı ile sona ermektedir.

Bu slogan, 1970’lerde, 1980’lerde, 90’larda, Milliyetçi Hareket Partisi Genel BaÅŸkanı Alpaslan TürkeÅŸ tarafından, ‘Biz ne kadar Türk isek onlar da o kadar Türktürler, onlar ne kadar Kürt iseler biz de o kadar Kürdüz’, ÅŸeklinde ifade ediliyordu. 

12 Haziran 2019 avukat görüşmelerinde, Abdullah Öcalan’ın da benzer bir sloganı ifade ettiÄŸi görülmektedir. Abdullah Öcalan, bu sloganı, â€˜Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk var olamaz’ ÅŸeklinde ifade etmektedir.

Ziya Gökalp’in Diyarbakır’da Küçük Mecmua’yı çıkardığı dönem. Haziran 1922… DoÄŸu’da Ermenilerle, Batı’da Yunanlılarla geliÅŸen Türk Milli Mücadelesi’nin sona ermeye baÅŸladığı, Mustafa Kemal’in Lozan Konferansı’na hazırlandığı aylar… Konferansa, Kürdlerin katılması, Kürdlerin, Kürdler tarafından temsil edilmesi engellenecek, â€˜Kürdleri de biz temsil ediyoruz’ denecek. Bunun için çok ciddi hazırlıklar yapılmış. Kürdlerin ileri gelenleriyle konuÅŸulmuÅŸ, defalarca konuÅŸulmuÅŸ. Onların da ‘’biz Kürdleri Türk aÄŸabeylerimiz temsil ediyor..’ demeleri saÄŸlanmış…

Mustafa Kemal ve arkadaÅŸları, bundan çok daha önemli bir karar almışlar. Kürdlerin Türklüğe asimilasyonuna karar verilmiÅŸ. Bu konuda çok ciddi çalışmalar yürütülüyor. Bu çerçevede Ziya Gökalp Diyarbakır’a gönderilmiÅŸ, Kürd aÅŸiretlerini tetkik etmesi istenmiÅŸ. Bu konuda baÅŸrol oynayan kiÅŸi, dönemin SaÄŸlık Bakanı Dr. Rıza Nur. Dr. Rıza Nur şöyle diyor: Kürdleri, kesinlikle Türklüğe asimile edeceÄŸiz. Asimile edeceÄŸimiz grubun kimliÄŸini, durumunu, düşüncelerin, duygularını, beklentilerini vs. anlamamız gerekir. Ziya Gökalp’i buiÅŸle görevlendirdik. Dr. Rıza Nur’un Lozan Konferansı’na katılan Türk heyetinin içinde olduÄŸunu da belirtelim. 

Ziya Gökalp’in Kürt AÅŸiretleri Hakkında Tetkikler, çalışması böyle bir ortamda gerçekleÅŸiyor. 

Kürt AÅŸiretleri Hakkında Sosyolojik Ä°ncelemeler kitabı, Haziran 1975’de Komal Yayınevi tarafından basılmıştı. Aynı kitap, Kürt AÅŸiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler adı altında 1992 de Sosyal Yayınlar tarafından da basıldı. Çalışmayı Sosyal Yayınlar için yayına hazırlayan Åževket BeysanoÄŸlu (1920-2003) kitabın başında yer alan ‘Eser Hakkında Birkaç Söz’ yazısında (s. 5-8) önemli bir ayrıntıya deÄŸinmektedir. Åževket BeysanoÄŸlu, Ziya Gökalp’in damadı Ali Nüzhet Göksel’in anlatımlarına dayanarak, Vekiller Heyeti’nin Ziya Gökalp’e 300 TL. gönderdiÄŸini yazmaktadır. 1922 koÅŸulları dikkate alındığı zaman, bu çok büyük bir paradır. O zaman 15-20 yıllık bir öğretmenin maaşı 4 lira civarındadır. Bir öğretmen bu kadar büyük paraya altı yıldan fazla bir süre çalıştığı zaman ulaÅŸabilir. Kürt AÅŸiretleri Hakkında Tetkikler çalışmasının daha önceki yıllarda baÅŸladığı da belirtilmektedir. 

Küçük Mecmua’da yayımlanan Kürtlerle Türkler yazısının son cümlesi yukarıda yazılmıştı. Bu cümleden önceki paragraf da şöyledir: â€˜Hülasa, Türklerle Kürtler, bin senelik müşterek dil, müşterek tarih, müşterek coÄŸrafya neticesi olarak, hem maddi hem manevi bir surette, birleÅŸmiÅŸlerdir. Bugün ise, müşterek düşmanla, müşterek tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak, müşterek bir çaba ile kurtulabilirler. O halde, büyük bir kanaatle diyebiliriz ki, bu iki milletin birbirini sevmesi, her iki taraf için hem dini, hem siyasi bir farizedir.’

Görüldüğü gibi, Ziya Gökalp, bin senelik müşterek dilden, müşterek tarihten söz ediyor. Bu, Kürdlerin, dil, kültür deÄŸerlerinin, Kürdçe’nin, hiç görülmediÄŸi, umursanmadığı anlamına gelmektedir. Halbuki, o zaman, Kürd aydınları, yazarlar, Kürdistan, Rojî Kürd, Hetawî Kürd, Jîn gibi dergilerde, Kürdçe’yi gündeme getiriyor, Kürdçe’nin geliÅŸmesi için çaba sarfediyorlardı.  Bu bakımdan, ‘Kürdü sevmeyen Türk, Türk deÄŸildir, Türkü sevmeye Kürd, Kürd deÄŸildir’ sözü Kürdlere hiçbir hak hukuk saÄŸlamaz. Ziya Gökalp’in böyle bir sorunu olmadığı açıktır. Bunu asimilasyona zemin hazırlama faaliyeti olarak deÄŸerlendirmek gerekir. 

Bunun için, Milliyetçi Hareket Partisi Genel BaÅŸkanı Alpaslan TürkeÅŸ, Ziya Gökalp’in bu sözüne sahip çıkmış, bu sözü, ‘Biz ne kadar Türk sek, onalar da o kadar Türktürler, onlar ne kadar Kürt iseler biz de o kadar Kürdüz’ ÅŸeklinde ifade etmiÅŸtir. 

Abdullah Öcalan ise, 12 Haziran 2019’daki avukat görüşmesinde bu sloganı, ‘Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk var olamaz’ şeklinde ifade etmiştir. Ağustos 1984 den beri, toplumsal ilişkilerinde, basın ilişkilerinde, her zaman Türkçe’ye ağırlık veren, Dağlarda bile gerillaya yeni katılan, Bakurlu, Rojhilatlı, Jojavalı, Başurlu Kürdlere, Kafkaslardan gelen Kürdlere Türkçe öğreten, Kürdçe’ye ise hiç değer vermeyen tutumuyla, Abdullah Öcalan, PKK/KCK’de, Ziya Gökalp ve Alpaslan Türkeşle aynı tutumun sürdürücüsü olmaktadır. 

Yaşanan Gerçekler…

Ziya Gökalp’ten beri gelen bu sözün, Kürdistan’da yaşanan fiili durumlar karşısında ne ifade ettiğine de bakmak gerekir. Kürdler, Kürdistan’ın bütün kesimlerinde, çok ağır baskılar, zulümler yaşamıştır. Kürdler bu alanlarda, defalarca, soykırımla bile karşılaşmışladır. 16 Mart 1988 Halepçe, soykırımın doruk noktasıdır. Ama bütün bu süreçlerde Türk halkı, Kürdlerin acısın bile paylaşmamıştır. Devlet ve hükümetten söz etmiyorum, halktan söz ediyorum. Bu soykırım ısrarla dile getirildiği zaman, ‘Kürdler de doğru dursunlar, suç işlemesinler …’ denilmiştir. Türk halkında, Kürdlere ilişkin bu tür duygular, düşünceler olması doğaldır. Her akşam, devlet ve hükümet yetkililerinin, Kürdlere ilişkin tehdit, aşağılama, suçlana, kınama vs. açıklamalarının Türk halkında bu tür duygular, düşünceler yaratması doğaldır. Türk halkında, bu tür duyguların, düşüncelerin oluşmasını sağlayan devlet ve hükümet yetkililerinin bu anti-Kürd tutumudur. Devlet ve hükümet yetkililerinin Kürd halkı, Kürd sorunu karşısında böyle bir tutumu vardır. Bu sistematik bir tutumdur. Elbette, demokratik toplumun eşitlik temelinde gelişen duygu ve düşüncelerini de dikkate almak gerekir. Ama devlet bu duyguların, düşüncelerin halk yığınlarını etkilememesi için, hatta yığınlara ulaşmaması için her türlü önlemi almaktadır.

Filistinli Araplar, Bosnalı Müslüman Boşnaklar, Çeçenistan’da Müslüman Çeçenler, İsrail, Sırp, Rus yönetimleri tarafından baskıya uğradıkları zaman, Türk halkı buna hemen tepki göstermektedir. Hemen yardım kampanyaları açılmakta, kayıplar için gıyabi namazları kılınmaktadır. Kürdler için bunların hiçbiri olmaz. Kürd halkı soykırıma uğradığı zaman da Türk halkının kılı kıpırdamamıştır. Bu bakından yaşanan olgular, fiili durumlar, Ziya Gökalp’ten beri tekrarlanan bu sloganları yalanlamaktadır. Fiili durum bu sloganları çürütmektedir. Kürdlere karşı baskının, asimilasyonun böyle bir ortamda yaşam bulduğu söylenebilir.

EÄŸer böyle bir birliktelik olsaydı, devletin, Cumhuriyet’den bu tarafa, çok önemli bir politikası Kürdçe yasakları olmazdı, Kürdlerin Türklüğe asimilasyonu önemli bir devlet politikası olmazdı. Ordunun, Afrin’e girmesinden sonra devletin ilk uygulaması Kürdçe yasakları olmazdı. EÄŸer, bu ÅŸekilde bir birliktelik olsaydı, her gün iki-üç genç Kürdü ipe çeken Ä°ran yönetimine devletin bir sözü olurdu… Kürdler ve Türkler, et tırnak gibi birbirleriyle kaynaÅŸmışladır…’ sözü doÄŸru olsaydı, küçük bir gerçeklik ifade etseydi, Kürdlerin, Kürdistan’ın  güneyinde, ki kazanımlarından Türkiye, bu kadar rahatsız olmazdı. ‘Türk Kürdsüz, Kürd Türksüz varolamaz’ sözünde kırıntı kadar bile olsa, bir gerçeklik olsaydı, Cumhuriyet’den bu tarafa Kürd coÄŸrafyası bu kadar tarümar edilmezdi. Bu sloganlarda küçük bir gerçeklik payı olsaydı, Kürdçe konuÅŸanlar, Kürdçe ÅŸarkı söyleyenler hakkında hala takibat yapılmazdı.

Kürd Sorunu Karşısında Türk, Arap ve Fars (Acem) Halklarının Duyguları ve Düşünceleri

Arapların, Kürd sorununa karşı daha sıcak bir tutum içinde oldukları gözlenebilir. Irak Arap devletinden deÄŸil, Irak Arap halkından söz ediyorum. BaÄŸdat’dan, Basra’dan, Necef’ten vs. kalkarak, Kürdistan’a tatile gelen Arapların, Kürdler’de daha olumlu daha olumlu izlenimler bıraktıkları görülmektedir. Bunlar, Kürdlerden, Kürdistan’dan, Kürdlerin haklı mücadelelerinden söz ederler. Kürdçe öğrenmeye çalışrlar. Birkaç satır Kürdçe konuÅŸmaya çalışırlar. ÖrneÄŸin,  bu Araplar, Arap dostları ile konuÅŸurken, ‘Tatil yapmak için Kürdistan’a gidiyorum’, ‘Bir aydır Kürdistan’daydım’ diye konuÅŸurlar. Yaz aylarında, Åžaklava, Revandiz, Mergesor, Soran, Çoman-Hacı Omeran  tarafları, Korek Dağı’ndaki dinlenme tesisleri, bu turist Araplarla dolar taÅŸar. Bunlara raÄŸmen, buralarda ‘Kürd varsa Arap vardır, Arap varsa Kürd vardır’ gibi sloganlar üretilmemiÅŸtir. 

Bu yazının hazırlandığı günlerde, 17 Temmuz 2019’da, Trabzon’da, Uzungöl tarafında, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden gelen turist Kürdlere linç olayı meydana geldi. Dokuz kişilik Kürd turist kafilesi Kürdistan bayraklı bir atkı taşıdıkları için, bu atkıyla fotoğraf çektirmeye çalıştıkları için linçle karşılaştılar. Gözaltına alındılar sonra da sınır dışı edildiler. Şuna işaret etmek gerekir, baskıya zulme uğrayanlar gözaltına alınıyor. Valilik, baskı yapanların sırtını sıvazlıyor, okşuyor.

Dikkat edelim. Yakın tarihte, bu olayların, benzeri olayların onlarca defa yaÅŸandığı söylenebilir. Bunun sistematik bir tutum olduÄŸu da söylenebilir. Sık sık yaÅŸanan bu olaylara raÄŸmen, â€˜Kürdsüz Türk, Türksüz Kürd varolamaz’ ÅŸeklindeki slogan nasıl söylenebiliyor? Bu olaylara raÄŸmen, â€˜Kürdü sevmeye Türk, Türk deÄŸildir, Türk’ü sevmeyen Kürd Kürd deÄŸildir’ sloganı, hala, nasıl gündeme getirilebiliyor? Linç olayları karşısında, sınır dışı etme karşısında, â€˜Biz ne kadar Türk isek onlar da o kadar Türktürkler, onlar ne kadar Kürd iseler biz de o kadar Kürdüz’ sloganının anlamı nedir? Bu sloganlar ve fiili durumlar hakkında düşünmek gerekir…

Ne yapmak gerekir? Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, Kürdistan hükümetinin, yatırım projelerini yaşama geçirirken müteahhit seçimimde isabetli kararlar vermediği açıkça görülmektedir. Bu doksanlardan beri böyledir. Yönetim, Türkiye ile ilişkilerimizi yumuşatacağız, anlayışıyla Karadenizli iş adamlarına iş vermiş, yurtsever Kürd müteahhitleri genel olarak dışlamıştır. Yönetim, bazı Kürd müteahhitlere iş vermiş ama onlar da devletin Kürd’üdür, Yurtsever değildir, Kürdlerin Kürd’ü değildir.

Kürdistan Demokrat Partisi’nin bir yanlışına da değinmek gerekir. Bakur’da, Kürdistan ismiyle siyasal partiler kuruldu. Bu partiler, ciddi bir halk tabanına sahip değildi. KDP’nin yanlışı, bu tür siyasal partilerin kuruluşuna yardımcı olmaktı. Eğer, yurtsever Kürd iş adamlarına iş verilseydi, böyle bir halk tabanın oluşması sağlanabilirdi. Çünkü, bu yurtsever Kürd mühendisler, Yurtsever Kürd işçiler, bu Kürd iş adamlarının çalıştıkları alanlarda iş bulabilirlerdi. Partilerin halk tabanı böyle bir süreç içinde oluşabilirdi.

https://m.nerinaazad.org/tr/columnists/ismail-besikci/kurtlerle-turkler

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *