Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlerin de, Türklerin de Cumhuriyeti Midir?

Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ekim 2024 günü yaptığı konuşmada “Kürtler ve Türkler kardeştirler” demiş ve şu görüşü dile getirmiş:

“Türkiye Cumhuriyeti Türklerin de Kürtlerin de Cumhuriyetidir”.

Eğer, tüm önyargı ve idelojik yaklaşımları bir tarafa bırakacak olursak; Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yılı, ne yazık ki, gerçekliğin bu yönde olmadığını tartışmasız bir şekilde ispatlamıştır.

Kürtlerin ve Türklerin, iki millet olarak, bir devleti kendi ortak devletleri olarak görebilmeleri, herşeyden önce, Kürt milletinin, Kürdistan halkının, kendi geleceğini belirleme hakkı esas alınarak, gerçek anlamda eşit bir ortaklıkla mümkündür. Yani, Kürt milleti ve Türk milletinin, Kürdistan ve Türkiye’nin, eşit, federal ortaklığı temelinde oluşan, oluşacak olan bir devlet, iki milletin ortak devleti olarak ifade edilebilir. Zaten böylesi bir çözüm, Türkiye Cumhuriyeti ile Kürdistan Cumhuriyeti’nin ortaklığını ifade eden ortak yeni bir ismi de doğal olarak beraberinde getirir.

Peki, sormak lazım, 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti pratiği, eşit ortaklığa dayalı böylesi bir federal sistemi ya da Kürdistan halkına milli, coğrafi, siyasi bir statünün sağlandığı bir anı hiç yaşadı mı? Elbette ki hayır.

Sayın Erdoğan’a sormak lazım: Bir an için, eşit ortaklığa dayalı böylesi bir federal sistemi, Kürdistan halkına milli, coğrafi, siyasi bir statüyü bir tarafa bırakalım. Dile getirdiğiniz gibi, gerçekten de Kürtler ve Türkler kardeş iseler ve Türkiye Cumhuriyeti, Türklerin de, Kürtlerin de Cumhuriyeti ise; yaşamın her alanında Türkler hangi kollektif hak, özgürlük ve kurumlara sahipse, kardeşleri olan Kürtlerin de aynı kollektif hak, özgürlük ve kurumlara sahip olmaları en temel, insani ve kardeşlik hak ve hukuku değil midir?

Peki yine sayın Erdoğan’a sormak lazım: 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürtlerin de Türklerle aynı kollektif hak, özgürlük ve kurumlara sahip oldukları bir anı gösterebilir misiniz?

100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Kürtlerin varlığının inkarı ve sayısız imha uygulamalarıyla doludur. Ama, bugün ne Kürt milleti yok edilebilmiştir, ne de Kürt milletinin özgürlük mücadelesi durdurulabilmiştir. Kürt milletinin kendi geleceğini tayin hakkı en meşru, milli hakkıdır. Bu hak, federal, konfederal ya da bağımsız devlet şeklinde, Kürdistan halkının özgür iradesiyle  yaşama geçirilebilmelidir.

Kürt milletinin kendi geleceğini tayin hakkının sağlanması için, bugünden bu çözüm yolunu örecek acil adımlar atılabilir. Kürt milletinin varlığının, Kürtçe ana dille eğitim hakkı ve Kürtçenin resmi dil olarak kabulünün, Kürdistan ismi üzerindeki yasakların kaldırıldığı gerçek bir düşünce, ifade, inanç ve örgütlenme özgürlüğünün anayasal ve yasal güvencelerle garantiye alındığı bir süreç başlatılabilir.

Evet, sorunun gerçek anlamda çözümü için, ilk adım olarak, amasız, fakatsız bir şekilde Türklerin sahip oldukları tüm hakların Kürtlere de sağlanması için gelin, tüm silahların susturulduğu bir atmosferde, Kürtlerin tüm siyasi, sivil, demokratik kesim ve şahsiyetlerinin Türkiye Devleti’nce muhatab alınacağı, şeffaf, açık, gerçek bir çözüm süreci için adım atalım.

100 yıldır Kürtlere yapılan haksızlıkların hangileri Türklere yapıldı acaba?

Şimdi, gerçekten de sorunların çözümü için bir adım atılması isteniyorsa, gerçekten de Kürtler ile Türklerin kardeşliğinden, eşitliğinden söz edilecekse; sayın Erdoğan’ı ve Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanı objektif, vicdani ve insani bir yaklaşımla, empatiyle şu sorulara cevap aramaya çağırıyorum:

Türkiye Cumhuriyeti’nin Dersim’de Kürt halkına yaptığı katliamı, zulmü sayın Erdoğan da dile getirmişti. Şimdi sormak istiyorum; Türkiye Cumhuriyeti, Diyarbakır’da, Bingöl’de, Ağrı’da Zilan’da, Dersim’de, Kürdistan’ın neredeyse her bir karış toprağında, yüzbinlerle ifade edilen çocuk, kadın, yaşlı Kürt insanını katletti; Peki,  Yozgat’ta, Balıkesir’de, Samsun’da devletin katliamından korunmak için mağaralarda saklanan Türkler oldu mu ve devlet, bu mağaralarda kaç çocuk, kadın, yaşlı Türk kardeşini öldürdü, zehirledi, yaktı, boğdu?

Zilan Deresi’ni çocuk, kadın, yaşlı binlerce Kürt insanın kanıyla kızıla büründüren Türkiye Cumhuriyeti; Sakarya, Aras, Seyhan, Ceyhan Nehirlerini kaç kez çocuk, kadın, yaşlı katledilen binlerce Türk kardeşin kanıyla kızıla boyadı?

Diyarbakır’da, Bingöl’de, Ağrı’da Zilan’da, Dersim’de, çocuk, kadın, yaşlı Kürt insanını odun parçalarıyla öldüren Türkiye Cumhuriyeti; Edirne’de, Kayseri’de, Manisa’da da kurşunlar boşa gitmesin, tüfek dipçikleri kırılmasın, zedelenmesin diye, kaç Türk çocuğunu, kadını, yaşlıyı odun parçalarıyla döve döve öldürdü?

Binlerle ifade edilebilecek Kürt köyünü yakıp, yıkıp, yok eden Türkiye Cumhuriyeti; Rize’de, Trabzon’da, Giresun’da, Bolu’da kaç köyü yakıp, yıkıp haritadan sildi?

Koyun fiyatlarının 25 kuruş olduğu bir zamanda, kullanılan her Kürtçe kelime için 5 kuruş para cezası kesen Türkiye Cumhuriyeti; kaç Türk’e, Türkçe konuştuğu her kelime için bir para cezası kesti?

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevin’in duvarlarına “Türkçe konuş, çok konuş” yazısını yazan, Kürt annelerin cezaevindeki çocuklarıyla görüşmelerde Kürtçe konuşmalarını yasaklayan Türkiye Cumhuriyeti; hangi cezaevinde “Kürtçe konuş çok konuş” yazılarını duvarlara yazdı ve annelerin cezaevindeki çocuklarıyla Türkçe konuşmalarını yasakladı?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toprakları üzerinde, Türkçe eğitim veren 209 üniversite, 18 bin 866’sı okul öncesi eğitim, 25 bin 245’i ilkokul, 18 bin 850’si ortaokul ve 12 bin 506’sı da ortaöğretim kademesinde okul var. Acaba, Kürtçe ve Türkçe eğitimin birlikte verildiği kaç üniversite, lise, ortaokul, ilkokul, kreş var?

Türkiye Cumhuriyeti okullarında Türkçe eğitim veren 1 milyon 168 bin 896 öğretmen var. Acaba, Kürtçe eğitim veren kaç öğretmen var?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kreş, ilkokul, ortaokul, liselerinde Türkçe eğitim gören 18 milyon 710 bin 265 öğrenci var. Acaba bu okullarda Kürtçe eğitim gören kaç öğrenci var?

Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkçe yargılama yapan mahkemelerinde binlerce hakim ve savcı var. Acaba hem Kürtçe, hem Türkçe yargılama yapan kaç savcı, kaç hakim var?

Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verilerine göre, 89.817 cami var ve bu camiilerin tümünde Türkçe dini vaaz verilmektedir. Peki, Kürtçe dini vaaz verilen camii var mıdır, varsa sayısı kaçtır?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetiminde olan bütün il, ilçe, mahalle, belde, köy ve bölgelerin isimleri Türkçe’dir. Acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaç il, ilçe, mahalle,  belde, köy ve bölgenin Kürtçe isimlerini resmi olarak kabul etmiştir?

Türkiye Cumhuriyeti’nde yüzlerce Kürt  “Ülkemin adı Kürdistan’dır, ben Kürdistanlıyım” dediği için hapis cezası aldı. Acaba, bir Türk, ” Ülkemin adı Türkiye’dir. Ben Türkiyeliyim” dediğinde, her hangi bir hapis cezası alıyor mu?

Türkiye Cumhuriyeti’nde “Kürdistan” isimli ve Kürt milletinin kendi geleceğini tayyin hakkını programına alan 4 parti hakkında, “Anayasa ve partiler yasasına aykırılık ve bölücülük’’ten kapatma davası açıldı. Acaba “Türkiye” isimli ve programına “Türk milletinin kendi geleceğini tayyin hakkını” yazan bir parti hakkında da kapatma davası açılıyor mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan bir Kürtçe konuşma, resmi tutanaklara “X, bilinmeyen dil” olarak geçer. Acaba Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan Türkçe bir konuşma da, resmi tutanaklara “X, bilinmeyen dil” olarak geçiyor mu?

Kürtlere haksızlık ve zulüm yapıldığının kabul edilmesi, tüm Kürt taraflarının muhatab alınması, gerçek bir diyalog ve çözüm niyetinin göstergesi olacaktır

Evet sayın Erdoğan, bu vb. bir çok soru, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihi boyunca, Kürtlerin gerçekten de kardeş olarak görülmediğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlerin de devleti olmadığını hiç bir kuşkuya yer vermeyecek bir şekilde göstermektedir.

Onun için de, “yeni bir süreç”ten söz edildiği bu günlerde, sayın Erdoğan’a, Türkiye ve Kürdistan’daki tüm muhatap kesimlere, insanlara, şiddetin olmadığı, Kürdistan’ın Kuzey, Güney ve Güneybatı (Rojava) parçalarına yönelik tüm askeri operasyonlara son verildiği, PKK’nin Kuzey ve Güney Kürdistan’daki silahlı faaliyet ve eylemlerine son verdiği bir ortam yaratılım diyoruz.

Gelin, böylesi bir ortamda, yukarıda dile getirmiş olduğumuz sorularda aslında cevabını da taşıyan bu gerçekliği kabul ederek, sorunların diyalog yoluyla, barışçıl, demokratik, siyasi, sivil yol, yöntem ve araçlarla çözüm yolunun açılması için, adım atalım diyoruz.

Gelin Kürtlerin tüm siyasi parti ve kesimleri, sivil toplum kuruluşları ve toplumda kabul gören etkili şahsiyetlerinin Türkiye Devleti’nce muhatap alındığı gerçek bir diyalog, barış ve siyasi çözüm sürecini başlatalım.

02.11.2024

Mustafa Özçelik

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *