İbrahim GÜÇLÜ
*14 Mart Kürdistan’ın Efsanevi Milli Lideri Mele Mustafa Barzani’nin 119. Doğum Yıl Dönemidir. Efsanevi Milli Lider Mustafa Barzani, bütün Kürtlerin kalbinde ve zihninde yaşamaktadır. Unutulmaz milli liderlerimizden biridir. Doğum yıl dönümünü içtenlikle ve saygıyla kutluyorum.
*İran, İsrail ve ABD karargâhlarına saldırma gerekçesiyle 13 füzeyle Kürdistan Federe Devleti Başkenti Erbil’e saldırı yaptı. Füze ile saldırı yapılan yerlerin hiçbirinin de askeri bölgelerle bir alakası yok. Bu saldırının Kürdistan ve Kürt halkına düşmanlık olduğu, özel amaçlar taşıdığı tartışmasız. Bu saldırıyı şiddetle lanetliyor ve protesto ediyorum.
İran, İsrail’e saldırmakta ciddiyse, İsrail her zaman onlara açıkça füze ile saldırıyor. O da İsrail’e saldırsın. Oysa amacın İsrail olmadığı ortadadır. Çünkü Irak’taki genel seçimlerden sonra, İran sonuçtan memnun olmadı. Kendi taraftarı PKK ve Haşdi Şabi gibi terörist örgütlerle karışıklık çıkarmaya, sonuçları değiştirmeye çalıştı. Bundan başarılı olmadı ve olamadı. Bundan dolayı şimdilerde füzelerle Kürdistan’a saldırarak, karışıklık ve yıkım yaratmaya çalışıyor.
*18 yıl önce Kürdistan’ın Batısında Kamışlı Şehrinde Baas Faşist Rejimi tarafından Kürt kardeşlerimize yönelik bir katliam gerçekleşti. Bu katliamı lanetliyor ve Kamışlı katliamının şehitlerini saygıyla anıyorum.
*51 yıl önce Türk Devleti bünyesinde askeri darbe (12 Mart 1971) gerçekleşti. Bu darbe sonrasında, binlerce Kürt sorgulandı ve işkence gördüler; değişik toplumsal kesimlerden yüzlerce Kürt de toplu yargılanmalar sonucu yüksek cezalara çarptırıldılar. Ben de yargılanan ve en yüksek cezaya çarptırılanlardan biriydim. Türk tarafından da binlerce kişi sorgulandı, işkence gördü, cezalandırıldı. Darbe döneminde de yapılan bütün kötülükleri lanetliyor ve protesto ediyorum.
*****
Türk Kemalist-Jakoben Devletinin kuruluşundan sonra, Kürtler sürekli yargılamalarla karşı karşıya kaldılar. İçinde bulunduğumuz dönemde ve günlerde de yargılamaları devam ediyor. Ben de hayatım boyunca, onlarca davada yargılama ile karşı karşıya kaldım. Cezalara çarpıldım.
Savunmamda ifade ettiğim ve 14.03.2022 tarihine de bir parça üzerinde durduğum sömürgeci-işgal hukukunu biraz daha derinleştirmek gerekir. Çünkü Sömürgeci-işgal hukuku, meşru bir hukuk değil. Tüm Kürtleri toptan ve potansiyel suçlu kabul etmektedir.
Sömürgeci devletler, doğal olarak işgal ettiği tüm ülkelere kendi değerlerini, kurumlarını, hukuklarını götürürler.
Klasik sömürgelerdeki konum ve hukukla, Kürdistan’daki sömürge olmayan sömürge statüsünde ve hukuk oldukça farklıdır.
Sömürgeciler, klasik sömürgelerinde hiçbir zaman işgal ettikleri yerlerin, ülke isimlerini millet varlıklarını, dillerini, kültürlerini, milli değerlerini yasaklamamışlardır. Sadece onların yeterince ve olabildiğince gelişmesine engel olmuşlardır. Sadece kendilerinin uydusu, kuklası ve işbirlikçisi yönetimler oluşturmuşlardır. Bu yerli yönetimler üzerinde kendi kontrollerini sıkıca oluşturmalarına rağmen, yerlilerden yönetici, hükümet oluşturmuşlardır. Hukuklarını da bugüne oluşturmuşlardır.
İngiliz sömürgelerinde, sömürge milletlerin varlıkları inkâr edilmemiş ve yasaklanmamıştır. Dilleri ve kültürleri, milli değerleri yasaklanmamıştır. Hindistanlılar, “Benim ülkem Hindistan”, “ben Hindu’yum”, “benim dilim Hinduca”, “benim kültürüm Hint kültürüdür” dediği için yargılanmamış ve cezalandırılmamışlardır. Hindistan’da işbirlikçi, uydu, kukla yönetim oluşturmuşlardır.
Kürdistan’da sömürge olmayan bir sömürge, statüsüz bir konum var. Bundan dolayı, Kürtlerin millet olarak varlığı ve ülkeleri Kürdistan inkâr ediliyor. Kürtlerin millet olarak varlığı ve ülkeleri Kürdistan inkâr edildiğinden, doğal olarak diğer bütün milli değerleri de yok kabul ediliyor ve yasaklanıyor.
Türk Devleti bu resmî ideolojiye; barbar-insanca olmayan-ırkçı-sosyolojik- gerçeklere aykırı kabullere uygun olarak; Kürtlere siyasi, hukuki muamele yapıyor.
Türk Devletinin sömürgeci-işgal hukukuna göre:
-“Kürt vardır-Kürt milleti vardır”,
-“Ben Türk değilim, ben Kürdüm”,
-“Kürdistan vardır-Kürdistan ülkemdir”,
-“Türklerin ülkesi, benim ülkem değil, Kürdistan ülkemdir”,
-“Türk Bayrağı benim bayrağım değildir, benim bayrağım var, şu-şu renklerden oluşmaktadır”,
-“Türk marşı benim marşım değildir, benim marşım ayrıdır, o da Ey Raqîptir”,
-“Kürt dili vardır dilim Kürtçedir”,
-“Türk Dilini konuşmak zorunda değilim, kendi dilim Kürtçeyi konuşmak istiyorum”,
-Kürt televizyonları ve radyoları serbest olmalıdır”,
-“Kürt kültürü vardır”,
-“Kürt tarihi vardır ve Kürt milleti, tarihsel bir geçmişe sahiptir”, “
-Kürt milleti, Ortadoğu’da en eski milletlerden biridir”,
-“Kürt milletinin, kendi ülkesinde iktidar ve egemen olması gerekir”,
-“Kürt milleti, kendi kendini yönetme hakkına sahiptir”,
-“Kürt milleti, kendi kaderini kendi iradesi ile tayin etme hakkına sahiptir”,
-“Kürdistan’da, yer altı ve yer üstü kaynakları talan edilmemelidir”,
-“Türk Devleti, Kürdistan’da sömürgeci ve işgalcidir,
-“Türk Devletinin Kürdistan’daki işgali son bulmalıdır”,
-“Türk Sömürgeciliğine karşı, Kürt milli ayaklanmaları meşru ayaklanmalar, bağımsızlık, milli hakları kazanma mücadeleleridir”,
-“Kürtlerin milli liderlerinin ve milli savaşçılarının öldürülmesi ve idam edilmeleri hukuk dışıdır, cinayettir, insanlık suçudur”,
-“Kürtlere uygulanan katliam ve jenosid insanlık suçudur, tanınmalı ve yargılanmalıdır”,
-“Kürdistan’daki jenosid son bulmalıdır”,
-”Kürtler serbest-özgür siyaset yapmalıdırlar, kendi partilerini kurmalıdırlar”,
-“Kürtlerin milli giysileri serbest olmalıdır”,
-“Kürtler devlet kurumlarında Kürtçe konuşmalıdır”,
-Kürt dili resmi dil olmalıdır”,
-“Kürt dili bütün eğitim kademelerinde, eğitim ve öğretim dili olmalıdır”,
Demek, savunmak, yazmak suçtur. Bunu söyleyen, savunan, yazan her Kürt de suçludur ve cezalandırılır.
Yargı organları da dönemlere göre bu kolektif suç ve Kürtlerin potansiyel suçlu konumuna göre oluşmuşlardır. İstiklal Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, sözde Sivil Mahkemeler, Kürdistan’da böyle bir yapıya sahip olmuşlardır, sahiptirler. Bundan dolayı Türklere olan hukuktan çok farklı ve sömürgeci hukuk işletmektedirler.
Kürtler olarak, Sömürgeci Türk Hukukunun suç saydığı temel talep ve görüşlerimizi bütün platformlarda ve mahkemelerde savunmalıyız. Ancak bu durumda Devletin siyasetinde, devletin kendisinde, sömürgeci-işgal hukukunda değişime zorlamamız olanaklı olacaktır.
Sömürgeci Türk Hukukuna her platformda karşı durmalı ve teşhir etmeliyiz.
Diyarbekîr, 15. 03. 2022