Seçimlerde çıkarlar için uçup giden kavramlar, düşünce akımları, değerler

İbrahim GÜÇLÜ

İnsanın, fikir üreten, üretim yapan, duygusallıkları olan canlı varlık olduğu, bu özellikleriyle hayvan canlılardan ayrıldığı kabul görür. İnsanın fikir üretmesi, kavramların, kültürel değerlerin, dünya görüşlerinin ortaya çıkarmasına yol açar. İnsan onunla bir kimliğe kavuşur ve o kimliklerle tanınırlar.

İnsanlar, yine doğuştan belli bir millete ve topluluğa, daha sonraki süreçlerde de belli dinlere, mezheplere, dünya ve siyasi görüşlerine sahip olmuşlardır. Milletleriyle, dinleriyle, mezhepleriyle, dünya görüşleriyle farklılıklar yaratmışlardır. Bu farklılıklar bazı dönemler savaşlara ve çatışmalara, bazı zamanlarda da uzlaşma ve barışa yol açmıştır.

İnsanlar iki durumda kendi çok yönlü kimliklerini açıklayamazlar. Bu durumlarda biri, yasakların var olduğu, demokrasinin olmadığı, sömürgeciliğin, otoriteriterizmin ve faşizmin hükmettiği rejimlerde ortaya çıkar. İnsanlar, kendi kimliklerini gizlemek durumunda kalırlar, kimliklerini açıklayamazlar. İkinci durum, çıkarlar için insanların kendi kimliklerini gizleme yoluna gitmeleridir. Bu hal, hallerin en kötüsüdür.

Bu her iki durum da, insanlar için çok kötüdür. İnsanı, üretimini ve gelişmesini engelleyen, kendisine, ailesine, bağlı bulunduğu topluma ve millete, vatandaşı olduğu devlete daha fazla yararlı olmasını engelleyen hallerdir.

Bu iki hal ve duruma, Türk Devletinin sınırları içinde Türk ve Kürt toplumlarında tarih boyunca şahit olundu.
Türk Devleti’nin kuruluşuyla birlikte totaliter bürokratik diktatörlük, faşizm, sömürgecilik; rejimin karakteri olarak belirlendi. Kürtlerin varlığı inkâr edildi. Bundan olayı Kürtler, kendi ulusal kimlikleri olan Kürtlüklerini gizlemek durumunda kaldılar. Kürt olduklarını ifade edemediler. Bir Kürt, “kürdüm” diyemedi. Kendi dilleri Kürtçeyi konuşamadılar. Kendi ülkeleri olan Kürdistan ismi yasaklandığı ve işgal ve ilhak edildiği için “ben Kürdistanlıyım” diyemedi. Kürtlükleriyle ilgili düşünce üretimini yapamadılar. Kürtlükle ve Kürdistan ile ilgili örgütlenmeleri daha da tehlikeli oluşumlar olarak nitelendirildi ve kesinlikle yasaklandılar. “Ben kürdüm” ve “ben Kürdistanlıyım” diyen Kürtler, Kürtçe konuşan Kürtler; büyük cezalara çarptırıldılar. Kürtlerin kendi milli haklarını, ülkelerinin bağımsızlığını talep etmeleri, devlet istemeleri katliamlarla karşılık buldu.

Günümüzde kocaman bir Kürt ve Kürdistan sorunu vardır. Kürtlerin bütün milli hakları gasp edilmiş ve yasak halindedir. Kürdistan’da bir işgal ilhak vardır. Bunun nedeni devletin kuruluş felsefesi olan Kemalizm’den kaynaklanmaktadır.

*****

Türk Devleti, Kemalizm’i kendisine resmi devlet ideolojisi olarak seçtiği için, Kemalizm dışındaki düşünceleri benimseyen Kürtler ve Türkler; bu düşüncelerini serbestçe ve özgürce ifade edemediler. Düşünce ve ifade özgürlüğü yok sayıldı. Kürtler ve Türklerin benimsedikleri sosyalizm, komünizm, ötesi sosyal demokrasi ve liberalizm dünya görüşlerini açıklamaları da yasaklandı. Halkların lehine olacak düşünceler üretemediler, bütün düşünceler Kemalizm rasyonelleri için de oluşturulmak zorunda kalındı.

Sınıflardan bahsetmek de komünizmle özdeşleştirilerek yasaklandı ve cezaya maruz kaldı.

Özellikle de “Ben Sosyalistim”, “ben komünistim” diyenler ve bu tanımlamayı kendileri için doğrudan değil, dolaylı ifade eden Kürtler ve Türkler de büyük cezalara ve işkencelere maruz kaldılar. Kürtler ve Türklerin, Kemalizm dışında bir dünya görüşü etrafında bir araya gelmeleri ve örgütlenmeleri kesinlikle yasaklanmıştır.

Sosyalistler, on yıllarca kendilerini “toplumsal devrimci, parti ve örgütler “toplumsal devrimci örgüt” olarak tanımladılar.

*****

Kemalist Türk Devleti kendisi için ideolojiyi din haline getirdiğinden, insanlar Müslümanlıklarını, Suniliklerini, Aleviliklerini özgürce ifade edemediler. Kendi dinlerine ve mezheplerine uygun bir yaşam sürdüremediler. En genel anlamda İnanç özgürlüğüne izin verilmedi. İnsanlar özellikle rahat bir biçimde “ben Aleviyim” diyemedi. Kemalist diktatörlük döneminde Alevilerin kendi inançlarını özgürce yaşayabilmeleri için şartlar yaratılmadı. Oysa Kemalizm’in Alevilik için özgürlük olduğu gibi sakat bir algı ve düşünce var. Eğer günümüzde bir Alevi sorunu varsa, Kemalist Diktatörlük döneminden geriye kalan kötü bir mirastır.

*****

Çıkarlar gereği insanların ve kuruluşların kendi kimliklerini ifade etmemeleri, ya da kendilerini başka kimliklerle tanıtmaları daha komik ve trajik duruma yol açmaktadır. Türk Devletindeki son cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimlerinde bu kimliksizlik zirveye çıktı, partiler ve kişiler kendilerini farklı kimliklerle ifade etmek durumunda kaldılar. Bazı siyasi ve dünya görüşleri, bazı siyasi partiler için olmazsa olmaz kavramlar rafa kaldırıldı.

Böylece insanlar ve siyasi parti kuruluşları için “maymunlaşma” diye bir duruma tanıklık edildi.

Nasıl mı?

CHP’nin, Kemalist bir parti ve Atatürk’ün partisi olduğu tartışmasızdır. Bunun yanında kendisini sözde de olsa sosyal-demokrat parti olarak tanımlayan bir partidir. Seçimler döneminde muhafazakârların ve dindarların oylarını almak için “Kemalizm” ve “sosyal demokrat” kavramlarını rafa kaldırdı. Sadece demokrasi, hak ve özgürlükler, adalet gibi kavramlar etrafından gidip geldi. Bu kavramlarında sonuçta kendileri için önemli olmadığı, son dönemlerde Irkçı Zafer Partisinin, Ülkücülerin, ırkçı milliyetçilerin oylarını kazanmak için, CHP Genel Başkanı kendisini “ülkücü” ve ırkçı “milliyetçi” olarak ilan etti. “Ülkücülerin” sembollerini kullanmaya başladı.

AK Partiden “demokrasi” ve “liberalizm” kavramlarını da benimseyerek ayrılan iki dindar grup Ahmet Davutoğlu öncülüğünde Gelecek, Ali Babacan öncülüğünde DEVA Partilerini kurdular. AK partiyi ve Erdoğan’ı alt etmek için Kemalist-Atatürkçü CHP’nin ve ırkçı milliyetçi İyi Partinin öncülük ettiği “Millet İttifakı” içinde yer aldılar. Oysa bu iki kesim de Ak Parti’de oldukları zaman Kemalistlerin, CHP’nin ve ırkçı milliyetçilerin karşısındaydılar. Özellikle tam da seçim döneminde kendi partileriyle seçime katılmayarak, CHP bünyesinden seçime katılarak savundukları “demokratlık”, “liberallik”, “dindarlık” iddialarından uzaklaşarak, başka bir kimliğe dönüştüler.

Kemalistleri karşı alarak, iktidarı kazanan AK Parti uzun bir zamandır kendi asıl muhafazakâr dindarlık kimliği yanında, kendisini seçim paradigması çerçevesinde Milliyetçilerin ve Kemalistlerin oylarını almak için hayli sıkı Kemalist ve Atatürk savunucusu olmaya başlayarak, rengini değiştirdi. Kimliklerini bulanıklaştırdılar.

Ama şu bir gerçek ki ve yıllardır da ifade ediyorum, Kemalizm siyasetçilerde, aydınlarda, liberallerde, kültür dünyasında bir yapısallık yaratmıştır. Herkes, sosyalistler, muhafazakârlar, komünistler, hatta Kürtler birazcık Kemalisttirler. Bu aynı zamanda devletten korkunun yarattığı kimliksizlik sonuçlarından biridir.

Diyarbekîr, 24. 05. 2023

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *