2 Temmuz 1993’de Sivas’ta Madımak Oteli’nde bulunan katliamın tanığı eski Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız: “Kayseri’den toplum polisi geldi. Otelin içine uzun boylu biri girdi. Biz kahvaltı salonuna çıkan basamaktayız. Aziz Nesin’in polis koruması Mehmet Komiser’in yanına geldi. ‘Sen polis misin’ diye sordu. Evet yanıtını alınca da ‘ne arıyorsun, bu Kızılbaş komünistleri korumak sana mı düşmüş’ diyerek küfretti, gitti. Daha sonra içeriye birkaç polis girdi. ‘Polis var mı’ diye sordu. ‘Yok’ dedik. Gittiler. Daha sonra bir yüzbaşı geldi, ‘asker var mı’ diye sordu. ‘Yok’ dedik. Arkasından yangın başladı”
Sivas katliamı sırasında Madımak Oteli’nde bulunan, otelde 7 saat mahsur kalan eski Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, DW Türkçe’den Alican Uludağ’a katliam gününü anlattı:
“Biz o sırada Aziz Nesin’in koruması Mehmet Komiser’in telsizinden Vali ile Emniyet Müdürü’nün konuşmalarını dinliyorduk. Emniyet müdürü, valiye güç kullanmak istediğini bildirdi. Vali ise ‘Ben Tugay ile konuştum, askerler birazdan orada olacak’ dedi. Biz de heyecanlandık, askerler bizi kurtaracak diye. Gerçekten de askerler geldi, arabalardan indiler, ikiye ayrıldılar. Saldırganların bir kısmı otele taş atarken diğerleri askerleri çember içine aldı. ‘Asker Bosna’ya’ diye slogan attılar. Tugay komutanı, bu sırada biriyle konuştu, sonra askerlerini topladı, arabaya bindi ve gittiler. Bizi o canavarlarla yüz yüze bıraktılar.”
“Kayseri’den toplum polisi geldi. Otelin içine uzun boylu biri girdi. Biz kahvaltı salonuna çıkan basamaktayız. Mehmet Komiser’in yanına geldi. ‘Sen polis misin’ diye sordu. Evet yanıtını alınca da ‘ne arıyorsun, bu Kızılbaş komünistleri korumak sana mı düşmüş’ diyerek küfretti, gitti. Daha sonra içeriye birkaç polis girdi. ‘Polis var mı’ diye sordu. ‘Yok’ dedik. Gittiler. Daha sonra bir yüzbaşı geldi, ‘asker var mı’ diye sordu. ‘Yok’ dedik. Arkasından yangın başladı.”
“Aziz Nesin’in telefonla aradığı dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü “Hiç merak etmeyin, sizi kurtaracağız dedi ama bizi kimse bizi kurtarmaya gelmedi. Adalet elbette sağlanmadı. Bu dava mahşere mi kaldı divana mı kaldı bilmiyoruz. Ama halen ailelerin vicdanı yanıyor, gözlerimizden de ışıklar eksik olmuyor.”
Serbestîyet