KÜRT SORUNU MU ?
KÜRDiSTAN SORUNU MU?
RIFAT SEFALI
1970’1i yılların başından beri tartışılan, özellikle de Turkiyeli sol siyasal güçlerin ısrarla vazgeçemedikleri temel bir ilke haline gelen. Kürdistan sorununu bir Türkiye sorunuymuş gibi gösterme mantığı. Sorunu misak-i milliye kafasıyla, mısak-i milli sınırları içerisinde değerlindirmekten kaynaklanıyor.
Kürdistan siyasal güçleri birçok belirlemelerinde, Türkiye sol güçleri’nin kafalarını çerçeveleyen misak-i milliye mantığı parçalanmaksızın. sorunun net olarak ortaya konulup tartışılmasının veya çözüm üretilmesinin mümkün olmayacağını vurgulamışlardır. Ancak, süreç odenli hızlı ve farklı gelişiyor ki Misak-i milli sınırlarını kafalarında şekillendiren, öyle düşünmeseler bile o mantığı yansıtan Kürdistani siyasal güç ve çevreleri garipte olsa gözlemliyoruz.
Son günlerin en revaçta sorunu haline gelen Kürt sorunu nasıl ve hangi sınırlar içinde ele alınıyor?. biraz ona bakalım. Bir defa işin başından “Kürt sorunu” ile “Kürdistan sorunu” nu birbirinden ayırmaksızın net bir sonuca varmak mümkün değil. Önce sorunu net olarak ortaya koymalıyız ki: Günün koşullarına uygun politik manevraları ona uyarlaya bilelim. Sorun bu boyutta ele alınırsa; Belki Kürtlerin dışında bütün dünyanın bir Kürt sorunu olduğu ortaya çıkacaktır. Sadece Kürtlerin, Kürt sorunu olmadığı anlaşılacaktır, zaten olmasıda mümkün değildir.
Son 10-15 yıldır sömürgeci devletin yürüttüğü özel savaş milyonlarla anıIabilecek sayıda Kürdün dünyanın pek çok ülkesine sürgün edilmelerine sebebiyet vermiştir. Doğal olarak Türkiye metropollerine, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç Danimarka. İsviçre, Amerika. Kanada vb. (sayıp çağaltmak mümkün) Ülkelere dağılan Kürtler yaşadıkları ülkelerde sosyal, siyasal, kültürel sorunlarının varlığı, anılan ülkelerde bir Kürt sorunu olarak gündeme getiriliyor ve getirilecektirde. Bu ülkelerin Kürt sorununu tartışmaları’nın anlaşılır yanı var. Ancak; Kürtlerin gerek kendi içlerinde gerekse uluslararası platformlarda, Kürdistan sorununu Kürt sorunu gibi tartıştırmalarının hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Mübalağa olmasın ama, belkide Kürt sorununu bu boyutuyla tartışmaması gereken bir kesim varsa onlarda Kürtler olsa gerek ve ağırlıklı olarak da Kürdistan sorununun çözümüne vurgu yapmalıdırlar.
Kürdistan sorununu gündemleştiren Kürtler. herhalukarda güncel politika yürüteceklerdir. Tabiiki günün koşullarına uygun en sıradan taleplerden dahi hareket etmeleri en doğal haklarıdır. En sıradan teleplerden hareket noktası, en temel ilkelerin yokolması veya gözardı edilmesı anlamında algılanmamalıdır. Aksine ülke sorunlarıyla örtüşmelidir.
Kürtler. temel sorunları olan Kürdistan sorununu net ortaya koyduktan sonra, güncel politıkanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek ara çözüm türünden gelişmelere açık olmalıdırlar. Bu, günümüz politik koşullarına uygun realist bir tutumdur. Kimsenin bunu yadsıma hakkı yoktur. Ancak, Kürtler en temel ilkelerini, yani ulusal sorunun nihai çözümü olarak gördüklerı bağımsızlık talebini hiçbir koşulda gündemlerinden çıkarmamalılar, ara çözümlerin gelişmesi halinde bile bağımsızlık en temel ilke olarak gündemlerinde kalmalıdır.
Bu tespitlerden hareketle. Kürtlerin bir demokrasi sorunu olmadığı sonucu çıkartılmamalıdır. Tam tersine işçilerin ve diğer emekçilerin ekonomik-demokratik sorunları. daha doğrusu genel olarak temel hak ve özgürlükler sorunu Kürtler açısından da yaşamsal öneme sahiptir. Kürtler anılan sorunların çözümü yönünde her zaman girişimci olmalıdırlar.
Keza barışa en fazla gereksinim duyanlar Kürtlerdir. Barış ve demokrasi talebi bağımsızlık talebinin gözardı edilmesi anlamına gelmez. Yüzyıllara dayanan baskı, zulüm, soykırım, işkence ve sürgünleri yaşayarak yaratılan bunca değerin üzerinde şekillenen bağımsızlık mücadelesinin karartılması tasarufuna hiç kimse sahip değildir.