Kürdistan’ın kuzeyinde son günlerin önemli iki gündemi var. Bu gündemlerden biri, 24 Nisan Ermeni Katliamı bağlamında Kürt-Ermeni İlişkilerinin tartışılmasıydı. İkinci gündem, Türk Meclisi’nin 100. kuruluş yıldönümü açılış toplantısında HDP Genel Başkanı Mithat Sancar’ın yaptığı konuşmaydı.
“Kürtlerin, Ermeni katliamından payları vardır” tezi, Türk ve Ermeni resmi tarih tezleridir.
Sancar’ın konuşması, Kemalist Türk tarih tezlerinin savunulmasıdır.
Şimdi bu iki soruna yakından bakalım.
ERMENİLERE KÜRTLÜK ADINA BİR KÖTÜLÜK YAPILMAMIŞTIR
Ermenilerin katliamında Kürtlerin rolü üzerine çok şey söylenmekte ve konuşulmaktadır. Bütün muhasebe artıları ve eksileriyle sağlama yapıldığı zaman, Ermenilerin katliamında Kürtlere “Kürtlük” adına bir suç atıf edilmektedir. Bu tez kesinlikle yanlıştır. Bu nedenle, yazımın başında “Ermenilere Kürtlük adına bir kötülük yapılmamıştır” diyorum.
Bu tezi açarak analiz yapmak ve sonuçlara varmak lazımdır. Bunun için öncelikle Türklerin ve Ermenilerin tezleri nedir, ona bakalım.
Türklerin Ermeni tezi özetle şöyle:
“Ermeni Meselesinin başlangıç, noktası 1877-78 Osmanlı-Rus savaşıdır. Bu savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğu, Rusya ile Ayestefanos Anlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Bu anlaşmanın 16. maddesiyle, Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde hayat şartlarının iyileştirilmesi ve ıslahatlar yapılması hüküm altına alınmıştır. Ancak Ayestefanos Anlaşması çıkarlarına uygun bulmayan büyük devletlerin araya girmesiyle yürürlükten kaldırıldı. Berlin Anlaşması imzalandı. Fakat Ermeni Meselesi açısından durum değişmedi. Hatta büyük devletlerin her biri bu antlaşma ile Ermeniler yapılacak ıslahatı denetleme imkânına kavuştu. Nitekim anlaşmanın 16. maddesine göre; Babıali, Ermenilerin oturdukları vilayetlerin mahalli şartları dolayısıyla muhtaç oldukları düzenlemeleri gecikmeden yapmayı ve Kürtlerle Çerkezlere karşı emniyet ve huzurlarını korumayı taahhüt eder ve bu konuda alacağı tedbirleri sırası geldikçe devletlere tebliğ edeceğinden, adı geçen devletlerin bu tedbirlerin uygulanmasına nezaret edeceklerini kabul eder. İşte bu maddeden hareketle Ermeni Patrikhanesi ve din adamlarının öncülüğünde kurulan Hınçak ve Daşnaksutyun gibi ihtilalci Ermeni örgütleri Ermeni milletini tahrik ederek bir dizi isyana teşvik etti. Amaçları bu isyanlar sayesinde bölgeyi karıştırmak ve bu suretle büyük devletlerin Osmanlı İmparatorluğuna müdahale etmesini sağlayarak bağımsız Ermenistan’ı kurmaktı. Buna karşılık da sürgün edildiler. Sürgün sırasından hayatını kaybedenler oldu.”
Ermenilerin tez ve görüşleri ise şöyle:
Ölen Ermenilerin sayısına, öldürülme metotlarına, kendi topraklarından koparılmış olmalarına bakıldığı zaman; gerçeğin hiç de bu olmadığı ortada. Bundan dolayı da Ermeniler kendilerine yapılan bu uygulamaları bir “soykırım” olarak nitelendiriyorlar. Bu çerçevede Türk devletini sorguluyorlar.
Ermenilerin soykırıma uğradığını, vicdan sahibi, resmi tarih tezlerin dışında hareket eden Türk yazarları ve tarihçileri de kabul ediyorlar. Kürtler yazarları ve siyasetçileri de Ermenileri soykırım yapıldığını yıllardır savunuyorlar. Bunu savunduklarından dolayı yargılanıp cezalandırıldılar.
Bu satırların yazarı da bu Kürtlerden biridir.
Kürtlerin bu yaklaşımına karşılık, Ermeniler devlet olmalarına rağmen, Türk devletinin 100 yıldan fazla zamandır devam eden Kürdistan’daki katliamları, Kürtleri yok etme politikalarına ilişkin ilgili söyledikleri bir şey yok.
Olağan olmayan, yanlış, ters olan konu nedir?
Kürtlerin Ermeni katliamındaki rolü üzerine ileri sürülen görüşlerdir. Bu görüşlere göre, Kürtler de Ermeni katliamından sorumludur. Bu tez, Türklerin ve Ermenilerin resmi tezleridir. Ermenilerden nemalanan Kürt çevrelerinin ve özellikle de PKK’nın tezleridir. Bu tezlerin gerçeklerle bir alakası yoktur.
Türkler uluslararası siyasi ve hukuki sorumluluktan kurtulmak için bunu yapıyorlar. PKK, Ermenilerden nemalanıyor bunun için bu tezi savunuyor. Bu konuda insan, “Ermenilerin tutumları da gelecekteki karanlık hesaplar olabilir mi?” diye düşünmeden edemiyor. Bunun yanında tehlikeli popülizm sonucu, bu tezlerin tuzağına düşen Kürtler vardır. Bu Kürtlerin kendilerini gözden geçirmeleri gerekir.
Bilindiği gibi Kürdistan o dönemde otonom, özerk, bağımsız bir ülke değildir. Kürdistan’da Kürtler adına resmi bir yönetim yoktur. Bundan dolayı da Kürtlerin ortak ve resmi iradesi bağlamında Ermeni katliamı konusunda da karar alması söz konusu değildir.
Ama buna rağmen iki şey oldu:
1-İttihat ve Terakkicilerin iktidar gücünden gelen zorlamayla Ermeni katliamında iş yaptırdıkları Kürtler oldu. Bunun gölgesinde gözleri mal-mülk bürümüş bir avuç Kürt de bu suçu işledi.
2-Bunun yanında devletin ve İttihat Terakkicilerin saldırısı ve cezalandırması riskini göze alarak birçok Ermeni’yi kurtaran Kürtler oldu.
O zaman Ermeniler daha yalın bir gerçeği görmelidirler:
1-İttihat Terakkicilerle yıllarca birlikte iş yapan, seçim ittifakı yapan Ermenilerin de Ermeni katliamında katkıları vardır.
2-Ruslara İttifak eden Ermeniler de Kürdistan’ın kuzeyinde Kürt katliamı yapmışlardır.
Şu kesinlikle açık ki Kürtler ortak irade ve kararla Ermenilere hiçbir kötülük yapmamışlardır. Ermeniler bir ortak merkezi iradenin sahibidirler.
SANCAR MECLİSTE KEMALİST TARİH TEZLERİNİ SAVUNDU
Mithat Sancar, konuşmasını tarihi bir günde, Türk Meclisi’nin 100. kuruluş yıldönümü açılış programında yapıyor. Atatürk’ün, Türk Meclisi ve devletinin resmi tezlerinin, Kürtlere ve Türk halkına yaptıklarının tam da sorguya çekileceği bir günde konuşmasını yapıyor.
Ne yazık ki Mithat Sancar sorgulama yapmıyor.
O, resmi tarih tezleri dışında hareket eden Türk yazarları ve tarihçilerinin dahi ortada milli bir kurtuluş savaş olmadığını söylemelerine rağmen, Atatürk’ü yüceltmek ve bir milli kahraman göstermek için bir milli kurtuluş zaferini kazandığını ifade ediyor.
Kürdistan’da katliam yapan Atatürk ve onun meclisini, Kürtleri de temsil ettiğini bazı Kürt büyüklerinin mecliste olmalarını işaret ederek büyük bir günaha imza atıyor. Atatürk’ün kendisinin zayıf zamanda güçlendirmek için getirdiği Kürt büyüklerini daha sonra idam ettiğini görmezlikten geliyor.
Atatürk’ün halkın egemenlik hakkına saygı duyduğunu, demokrat olduğunu, çoğulculuğu savunduğunu, Türk Meclisi’nin o dönemde halkaların iradesini temsil ettiğini ileri sürüyor.
Biliniyor ki o dönemde de Kürtlerin egemenlik hakkından bir esinti yok. Daha önemlisi Kürtlerin millet olarak varlığı kabul edilmiyor, Türk kabul ediliyor. Nasıl egemenliğine saygı duyuluyor?
Türklerin aklı başında olanları bile, Atatürk’ün Türk milletinin de iradesini gasp ettiğini, tekçi, otoriter, sivil ve asker bürokrasisi diktatörlüğünü kurduğunu söylüyor. Kürtler de yıllardır bunları savunuyorlar.
Atatürk’ün Kürdistan’daki katliamlarını görmeyerek, Kürt sorununu çözmek için çok uğraştığını söylüyor. Buna karşılık da düşen şey, Kürtlerin milli direniş ve milli hak mücadelesinin meşru olmamasıdır. Bazı Kürt çevreleri de, “Atatürk ilericiydi, gerici Kürt milli hareketleri baş gösterdi. Atatürk demokrasiden uzaklaştı. Kürt katliamları yapmak zorunda kaldı” dediler.
Sancar’ın da söylediği tam da budur. Bu aynı zamanda, Kürt milli hak arayışlarına karşı yapılan katliamları da meşrulaştırmadır. Sancar, Kemalist Türk tarih tezlerini olduğu gibi savunuyor. Bu tezleri savunan birinin başkanı olduğu HDP nasıl Kürtleri temsil edebilir? Hele bu konuşmadan Devlet Bahçeli ve takımı memnunsa, olay daha önemli oluyor.
Ben de bir kere mecliste 3,5 saat konuştum. Yazılı ve sözlü olarak Kemalizmin resmi tezlerini, Atatürk’ün yaptıklarını sorguladım. Katliamlarını anlattım. Kürt milli direniş hareketlerinin meşru olduğunu ve liderlerini savundum. Devleti, Atatürk’ü sorguladım.
https://www.kurdistan24.net/tr/opinion/f80759dc-fa98-4ba5-8eed-3d6a5ebb072b