İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
Dünyada, devlet üzerine genel ve özel tartışmalar eskiye dayanır. Bütün milletler, devlet üzerine tartışmalar yapmışlardır. Asıl olarak da milletlerin aydınları bu konuda kafa yormuşlardır. Bütün bunlara rağmen, devlet tanımı üzerinde de tam bir anlaşma yoktur. Bu nedenle, birçok devlet tezleri ve teorileri vardır.
“Franz Oppenheimer “hareketli çoban toplumların yerleşik tarımcı toplumları yenilgiye uğratıp haraç almalarını ve bu haraca araç olarak da devlet adlı örgütü oluşturduklarını]” söyler. Oppenheimer: Devlet: Platon’da “birlikte yaşama zorunluluğundan doğan” iken, Aristoteles’te “doğal bir oluşum” Ancillon’da dil, gibi iletişim ve toplumsallıktan doğan, Hobbes’da herkesin herkese karşı savaşını sona erdirmek için ortaya çıkan, Rousseau, Spinoza ve Locke da toplum sözleşmesinin sonucu, Fichte’de saf insan amacının yüce aracı, Schelling’de mutlak olan, Hegel’de tözel irade olarak ahlaksal tin, Cicero’da hukukun sonucu olarak betimlenir, der.”
Bunlara karşı çıkarak egemenlik aracı olarak devleti anlatır.
Kürdistan’da milli kurtuluş ve özgürlük hareketi de, Kürdistan’ın bağımsızlığını ve halkımızın özgürlüğünü amaç edindiği günden itibaren, “devletin kimin devleti” olacağı tartışması yukarıda sıraladığım tezler kadar incelikli olmazsa da, hep yapmıştır.
Kürdistan’da devlet üzerine tartışmalar, Kürdistan’ın her parçasından nitelik olarak aynı olmasına rağmen, farklı özellikler taşıdığı boyutlar da vardır. Genel anlamda ve nitelik olarak devlet tanımı konusunda iki yaklaşım ve bakış açısı vardır.
Kürdistan Devleti’ne ideolojik sol yaklaşım içinde olanların bakış açısına göre, devlet ya burjuvazinin ya da emekçilerin devleti olur. Başka bir deyimle, devlet ya burjuva diktatörlüğüdür, ya proletarya (işçi) ve müttefiki olan emekçilerin diktatörlüğüdür.
Bu ideolojik yaklaşım, işçi sınıfı ve müttefikleri olarak tanımlananların dışındakileri, devletin dışına iten, devletin sahibi olmaktan çıkaran ve devlete yabancılaştıran bir görüştür. Bu görüş bu niteliğinde dolayı, bütün sınıf ve tabaların, bütün toplumsal kesimlerin, milli kurtuluş ve özgürlük mücadelesine katılımını da sınırlandırıcı bir karakter taşımaktadır.
Kürdistan’da ikinci devlet tanımı ve yaklaşımı, devleti, Kürdistan’da yaşayan her vatandaşın, Kürdistan’da yaşayan Kürt milletinin, Kürdistan’da yaşayan ulusal ve dini azınlıkların, Kürdistan’da yaşayan tüm sınıf ve tabakaların, Kürdistan’da farklı düşüncelere sahip olan herkesin devleti kabul etmektedir.
Kürtlerin bu bakış ve yaklaşımı, devlet tanımında kapsayıcı bir nitelik taşımaktadır. Bu tanım hem millet tanımına, hem milletin devleti tanımına, hem de milli uzlaşmacılığa, adaletli ve eşitlikçiliğe de uygun ulusal ve nasyonalist bir devlet tanımıdır.
Bana göre de, devletlerin karakterinin, sınıflara göre tespit edilmesi doğru bir tez değildir. Devletler, özellikle de imparatorluk sonrası devletler, tarihsel olarak millet aktörüne göre tespit edilmiştir. Devlet, milletlere göre tanımlanmıştır. Bütün devlet isimlerine de bakıldığı zaman da, bunu rahatlıkla saptamak olanaklıdır.
Almanya Federal devleti, Alman milletine; Fransa Devleti, Fransız milletinin; Ermenistan Devleti, ermeni milletinin; Gürcistan Devleti, Gürcü milletinin devletleridir.
Ama bünyelerindeki ulusal toplulukların ve dini azınlıkların varlıklarını ve haklarını kabul edip etmemeleri, demokratik ve çoğulcu niteliklere göre değişir.
Çoğulcu ve demokratik devletlerde, ulusal ve dini azınlıkların varlığı ve varlıklarına bağlı hak ve özgürlükleri kabul edilir. Ama demokratik ve çoğulcu olmayan devletlerde, ulusal ve dini azınlıkların varlıkları ret edilmekte, milli hak ve özgürlükleri gasp edilmektedir.
Dünün Irak Devleti, günümüzde T.C Devleti, Suriye ve İran devletleri, milli çoğulcu ve demokratik devletler olmadıkları için; Kürt milletinin, varlığını ret etmekteler, milli haklarını gasp etmekteler, ülkesini işgal ve ilhak etmektedirler. Bunun yanında, ulusal ve dini azınlıkların da milli hak ve özgürleri ret ve gasp etmektedirler.
Kürt Devleti mi, Kürdistan Devleti mi?
Kürdistan’da bağımsızlık referandumu kararına ve Kürdistan Devletine karşı olan dış güçler ve onların uzantısı iç güçler, siyasi partiler; adım-adım ve plânlı bir şekilde engelleme stratejisi izlediler. Birinci stratejileri; Kürdistan’da bağımsız referandumu kararının alınmasının önüne geçmek oldu. Bu stratejilerinde başarılı olamadıkları zaman, ikinci stratejilerini devreye soktular. Bu stratejide, Kürdistan Başkanının, Hükümetinin ve siyasi partilerinin referandum kararından vazgeçmelerini ve geri adım atmalarını sağlamaktı. Bu stratejide de başarılı olunmayınca, üçüncü ve bağımsızlık referandumunun başarısızlığa uğratılması stratejisini devreye soktular.
Kürdistan’ın Güneyinde bu stratejinin başarı sağlaması için, birçok tez ileri sürdüler. Halen de sürmeye devam ediyorlar. O ileri sürülen tezlerin bir kısmını geçen yazımda ele aldım. Bu yazımda da kötülerin ve bağımsızlık karşıtlarının iki tez ya da iki veçhesi olan bir tez üzerinde duracağım.
Bağımsızlık referandumu ve Kürdistan Devleti karşıtları; ulusal ve dini azınlıkları, bağımsızlıkçılara karşı kışkırtmak, referandumun başarısız sonuçlanmasını sağlamak için; bazen açıktan, bazen gizliden, bazen yazarak ve bazen de sözlü olarak, kurulacak devletin “Kürt Devleti” olacağını ileri sürüyor.
Bu tez, “ne olacak kurulacak devlet Kürt Devleti olsun” denilecek türden masumiyeti olan bir tez değildir. Bu tez sahiplerine göre, kurulacak yeni devlet, sadece Kürtlerin devleti olacak. Ulusal ve dini azınlıkların hak ve özgürlükleri gasp edilecek, asimile edilecekler ya da Kürt Devletinden sürülecekler.
Bağımsızlık karşıtları ve düşmanlarının gözü o kadar kararmış ki, Kürdistan Federe Devletindeki gerçekleri göremeyecek, göstermeyecek, üstünden atlayacak kadar riyakâr ve tehlikeli hale gelmişler.
Şu an mevcut olan federe devlet, Kürdistan Federe Devletidir. Kürdistan Federe Devleti, Kürdistan’da yaşayan herkesin, her vatandaşın, Kürt milletinin, ulusal ve dini azınlıkların devletidir.
Kürdistan Federe Devletinde, Kürt milleti kadar, diğer ulusal ve dini azınlıklar da hak sahibidirler. Kendi kendilerini yöneten, kendi kendilerini temsil eden, mili hak ve özgürlüklerini özgürce kullanan seviye ve konumdadırlar.
Kürdistan Federe Devleti, kurulacak bağımsız devletin aynası, temeli, arka plânıdır. Bundan dolayı da şüphesiz ki kurulacak bağımsız devlet: “Kürdistan Devleti” olacaktır.
Kürdistan devleti, bütün Kürdistanlıların devleti olacaktır. Kürdistanlılar, sadece Kürt milleti değildir. Kürdistan’da yaşayan ulusal ve dini azınlıklar, Kürdistanlılardır. Kurulacak devlet, onlarında devleti olacaktır. Bana göre fazlasıyla onların devleti olacaktır.
Bağımsız Kürdistan Devletinde tüm Kürdistanlılar eşit bir biçimde yönetme hakkına, diğer milli ve hak özgürlüklerine eşitlikçi ve adaletli bir şekilde sahip olacaklardır.
Bunun en önemli garantilerinden biri de, Kürdistan Federe Devletinin ve kurulacak Bağımsız Kürdistan Devleti’nin çoğulcu ve demokratik devletler olduğu, olacağıdır.
Bunun yanında ulusal ve dini azınlıklar için en önemli garantilerden biri de, Kürdistan’ın Güneyinde Barzaniler ve Şeyh Mahmut Berzenci öncülüğünde başlayan, Barzanilerin ipi göğüslemesiyle milli hareketin, devlet kurma aşamasına gelen mili kurtuluş hareketinin, ulusal ve dini azınlıklar konusundaki insani, olumlu, demokrat, sosyal geleneğidir. Her zaman var olan sağlıklı ve eşitlikçi, saygı gören ilişkilerdir.
Aslında Bağımsızlık referandumu ve Bağımsız Kürdistan Devletine karşıt olanların, bu tezi ve silahların kendilerinin kucağından patladıkları da görülüyor. Kürdistan’daki ulusal ve dini azınlıkların, bağımsızlık referandumundan yana olduklarını açıklamalarıyla bu durum daha belirgin bir hal almış durumdadır.
Barzanist Devlet mi?
Bundan dolayı, bu tezin çok sağlam olmadığını bildikleri ve gördükleri, bu tez hayat tarafından hemen dışlandığı için; düşmanlıklarını daha da ileri götürerek ve bireyselleştirerek, kurulacak devletin “Barzanist Devlet” olacağını daha sağlam bir tezmiş gibi ileri sürüyorlar.
Oysa bu tez daha da çürük bir tezdir. Kurtların ve kuşların bile güleceği bir tezdir. Nasıl mı? Ona bakalım. Anlatılanlardan sonra, bağımsızlık referandumu karşıtlarının yüzü kızaracak mı? Kürt Milletine olan düşmanlıktan vazgeçecekler mi?
İmparatorlukların çoğu, aristokrat aileler tarafından kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu, Eyyübiler, Emeviler bunun somut örnekleridir. Daha başka çok örnek vermek de olanaklı.
Kürdistan’daki mirlikler, sadece mirlerin isimleriyle anılmazlar. Kürdistan’ın belli bölgelerinin ismiyle anılırlar ve tanımlanırlar.
Barzaniler de bir İmparatorluk devleti kurabilirlerdi. Ayrıca ulusal devlet niteliğinde bir devleti de 11 Mart 1970 yılında kurdular.
Barzaniler, 100 yıldan fazla bir zamandır da Kürt milli hareketine öncülük ediyorlar. Onlar adına bir devletin kurulmasından Kürtlerin çoğu da memnun olurdu. Bugün de Kürtlerin çoğunluğu, devlet kurulsun da, “bu devletin, Barzanilerin devleti olmasından bir sorun yok” diyorlar.
Çünkü Barzaniler, 100 yıldan fazla milli harekete öncülük ettikleri halde, Kürdistanlılara ve Kürtlere zulüm yapmamışlardır. Onlar her zaman, özellikle de Şeyh Abdulselam’dan sonra reformcu, adaletli, eşitlikçi bir düzen kurmuşlar. Bunu kendileri için değil, bütün Kürtler ve Kürdistanlılar için istemişlerdir.
Şeyh Abdulselam’ın Osmanlı Hükümranlığıyla pazarlık yaptığı zaman sunduğu milli ve reformcu program; halen dillere destandır. Bütün Kürtleri ve Kürdistanlıları kapsamaktadır.
Barzaniler, hükümdar oldukları alanlarda da kendi başlarına yönetim yapmamışlar, bütün Aşiret Federasyonları ve konfederasyonlarıyla birlikte yönetim yapmışlardır. Yönetimi paylaşmışlardır.
Bütün bunların yanında, Barzaniler milli mücadeleye en ön saflarda pêşmerge olarak katıldıkları zaman, Kürdistan’ın Güneyinde olan partilerin hiç biri yoktu. En eski parti olarak KDP, 1946’da kuruldu. O zamana kadar Barzanilerin öncülük ettiği milli kurtuluş hareketindeki öcülüklerinin, 40. Yılıydı.
KDP’nin kuruluşundan sonra, KDP’nin en güncel olduğu dönem, 1958 yılıdır. O güncellik de, sonrada milli lider sıfatını kazanan Melle Mustafa Barzani ve arkadaşlarının S. Birliğinden, o günün merkezi otoritesi ve hükümeti tarafından çağrılması; yeni anayasanın yapılması ve anayasada Irak’ın iki milletten (Kürt milleti ve Arap milleti) teşkil ettiği, iki dilin (Kürtçe ve Arapçanın) resmi dil olarak kabul edildiği; Kürtlerin Kürdistan’da kendi kendisini yönetmesi hakkının tanındığı dönem olmuştur.
11 Mart 1970 yılında kurulan otonomide öncü yine KDP ve Barzaniler, ama hiç kimse o otonomiyi “Barzanist Otonomi” olarak tanımlamadı. Herkes, “Kürt Otonomisi” ya da “Kürdistan Otonomisi” olarak tanımladı.
1975 savaşı da, Barzanicilerin savaşı değildi. Kimse 1975 savaşını öyle nitelemedi. Bu savaş, Kürtlerin ve Kürdistanlıların, Irak merkezi sömürgeci sistemine karşı mücadelesiydi ve savaşıydı. O savaşa tek başına öncülük eden KDP ve Barzanilerdi.
1975 savaşından sonra, Kürdistan’ın Güneyindeki siyaset ve örgütlenme yelpazesinden değişim oldu. 1976’da KYB kurudu. Yani KYB’nin kuruluşu Barzanilerin öncülüğünden 70 sene sonradır. Ama birlikte Kürdistan Federe Devletinin kurucu iradesini oluşturuyorlar.
Kürdistan’da GORAN dahil diğer partiler, Kürdistan Federe Devleti’nin kuruluşundan sonra kuruldular. Kurucu irade içinde değiller.
Bu tarihsel gelişmeye çerçevesinden soruna bakarsak, Bazanicilerin kendileri için bir devlet kurma amacına sahip olmadıkları; Kürtler ve Kürdistanlılar için bir devlet kurmaya hizmet ettikleri rahatlıkla görülür.
Ayrıca, Kürdistan Federe Devleti çoğulcu, demokratik ve parlamenter bir sisteme sahiptir. Kurulacak Kürdistan devletinde de aynı rejim ve sistem devam edecektir. Bu sistemde, hiç bir parti ve hiçbir sosyal güç tek başına sahip ve iktidar olmak durumunda değildir. Olamaz.
Bu bağlamda kurulacak devletin Barzanist olma imkânı ve olanağı yoktur. En önemlisi de, Barzanilerin böyle bir şey istememeleri ve istemedikleridir.
Amed, Ağustos 2017