İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
VE DE…
PKK’NIN, CİZRE VE DİĞER KÜRDİSTAN ŞEHİRLERİNDE UYGULADIĞI YENİ STRATEJİSİNE BAĞLI OLARAK GÜNDEME GELEN BAZI HAYATİ SORULAR…
Birkaçgün önce Kürdistan Federe devletine kısa bir yolculuk yaptım. Kürdistan’a gitmek için, elbette ünlü Kürt şehirlerinden biri olan, Mir Bedirxan Beyin de şehri ve birçok değerli dostumun da yaşadıkları ve yaşamakta oldukları Cizre’den geçmek gerekiyor.
Cizre’ye yaklaştığımız zaman, Cizre’de olayların olduğu, devletin, güvenlik açısından geçişlere izin vermediğini öğrendik. Bu nedenle geçiş için 7-8 saat beklemek zorunda kaldık. Ondan sonra, Cizre’den, Kürdistan Federe Devleti’ne geçme olanağı bulduk.
Cizre, Kürdistan’ın Güney ve Kuzey sınır noktalarından birinde bulunan hem tarihi, hem coğrafi ve hem de siyasi anlamda stratejik önemde olan bir şehrimiz.
PKK geçmişte de Cizre ve diğer Kürdistan şehirlerinde çoğu zaman yanlış stratejiler sürdürdü. Ama son zamanlarda daha korkunç ve tahrip edici, halkı doğrudan vuran bir strateji izliyor.
PKK, silahlı elemanlarını dağdan indirerek, şehirdeki silahlılarını da harekete geçirerek ve onlara katarak; demokratik gibi görünen, aslında kendi diktatörlüğünün inşası anlamına gelen “demokratik özerkliği” ilan etme yoluna gidiyor.
Bu stratejileriyle, “devlete biz buradayız, “gel bizi vur” ya da “biz seni vurmaya geldik” diyorlar. Kendileri gizlenme olanağına sahip olduğu için de, esas olarak halkı devletin güvenlik güçlerine hedef haline getiriyorlar.
PKK elemanları, zaten belirli mahallelerde hendekler ve çukurlar açarak şehirleri tahrip ettikleri yetmiyormuşum gibi, çatışmalar sonucunda da şehirleri: “Ölü şehirler”, “harabe şehirler” haline gelmesine sebep oluyorlar. İnsanların öldürülmesini sağlıyorlar.
Aydınlarımız, siyasetçilerimiz de internet dünyasında, dergilerde ve gazetelerde yazdıkları yazılarla devletin yaptıklarından bahsederek, PKK’nın doğru yaptığı gibi bir sonuca yol açıyorlar. Bu gelişmelerin gerçek nedenlerini sorgulamadan ve açığa çıkarmadıklarından da: PKK’nın tehlikeli işler yapmasına ve halkın aleyhine olan stratejileri uygulamasına sebep oluyorlar. Teşvik edici aktörler oluyorlar.
*****
Cizre’den geçiş için 7-8 saat beklemek durumunda kaldığımız zaman, olup-bitenler üzerine insanlarımızla konuşma olanağı buldum.
Bu konuşmalardan net bazı sorular, sorunlar ve sonuçlar ortaya çıktı. Bunu siz arkadaşlarımla, dostlarımla ve kamuoyuyla paylaşmayı bir görev kabul ettim.
Birinci soru ve sonuç…
PKK, zamanında “Bağımsız Bileşik Sosyalist Kürdistan” stratejisini savunuyordu. Bu stratejinin hayata geçmesi için, silahlı mücadele, anlaşılır ve meşru bir durumdu. PKK, bulunduğumuz aşamada (Öcalan’ın Türkiye’ye gelişinden sonra), “Kürdistan Bağımsız Devletini” hatta federasyon ve otonomiyi savunmadığı açıkladı. Kürt ulus devletine karşı olduğunu ve tarihin çöplüğüne attığına göre, “neden silahlı mücadeleye devam ediyor ve Kürdistan gençlerini öldürttüyor?”
Sorun, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Avrupa Birliği ilkeleri çerçevesinde belediyelerin kazanacağı bir özerklik, hatta sınırlı ademi-merkeziyetçilikse, bunların demokratik yoldan ve siyasi mücadele ile kazanılması zaman alsa da, imkan dahilindedir. Çünkü bu kurumlar ve oluşumlar ve disiplinler, demokrasinin vazgeçilmezleridir. Demokrasi isteyen her devletin de gerçekleştirmesi bir zorunluluktur.
Bir siyaset mühendisliğini de gerekli kılmaz.
İkinci soru ve sonuç: PKK lideri Öcalan, 2013 yılında Newroz’da yazdığı bir mektupla: Silahlı mücadele döneminin son bulduğunu açıkladı. 2015 yılında silahlı mücadeleye son verilmesinin bir kongre ile olmasını önerdi ve talep etti. Buna rağmen PKK, silahlı mücadeleden vazgeçmedi. Silahları bırakmadı. Silahlı eylemcilerin sayısını çoğalttı. Çok küçük yaşta çocukları bile, adalet ve vicdanla bağdaşmayacak bir şekilde kendi askeri yaptı. Buna karşılık ağlayan ve açlık grevine yatan anneleri dinlemeye bile gerek görmedi. Daha fazla silahla donanımı sağladı.
O zaman, PKK’nın silahlı mücadeleyi devam ettirmesinde özel bir amaç olmalıdır. Bu amaç da, Kürt milletinin menfaatlerine değildir. PKK elitinin menfaatinedir.
Üçüncü soru ve sonuç…
PKK, Kürt ulus devletine ve Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı ise, o zaman silahlı mücadelede başka amaç olmalı. Bu amaç da, stratejik anlamda PKK’nın kendi diktatörlüğünü silahla kurmasıdır. Gelecekte Kürt milleti üzerinde egemenlik ve otoriterliğini sağlamasıdır. Kürt milletinin egemenlik ve egemenlik hakkını gasp etmesidir.
Yapılan bu ise, Kürtlerin hızla uyanması ve bu tehlikeyi görmesi gerekir. Kürdistan’dın herhangi bir bölgesinde PKK’nın ya da başka bir partinin diktatörlüğü uğruna çocuklarımızın ve gençlerimizin ölmesine izin vermemeliyiz. İzin verilmemelidir.
Dördüncü soru ve sonuç…
PKK, Kürt milletinin devlet, kendi ülkesi Kürdistan’da egemen ve iktidar sahibi olması için silahlı mücadele yürütmüyorsa, halkı devletin güvenlik güçlerine hedef haline getirmesi çok doğal ve normal mantıksal tehlikeli bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.
PKK eğer Kürt milleti için silahlı mücadele ediyorsa, halkı devlet güçlerine hedef haline getirmez. Kürdistan’ın Güney ve Doğu Parçalarındaki pêşmerge mücadelesi deneyi, dünyadaki silahlı mücadeleler ve gerilla mücadeleleri bize bunu gösteriyor.
Beşinci soru ve sonuç…
PKK’nın Bulunduğumuz aşamada Kürdistan’da özgürleştirdiği ve kurtardığı hiçbir alan yok. Tabi ki şehir hiç mi hiç yok.
Buna rağmen, bu stratejisini Çizre gibi: 1- On yıllardır Kürdistan halkına ekmek kapısı, 2– Ve Kürdistan Federe Devleti’nin Türkiye ile doğrudan, dünyayla dolaysıyla açılış kapısı olan yerde başlamak iyi niyetle yapılan ve Kürtlerin çıkarlarına uygun bir davranış olamaz..
PKK, Kürdistan’a olan ticari hayatı durdurmak, Kürdistan Federe devletiyle siyasi ilişkinin kesilmesini hedeflemektedir.
Bunun da özel amaçlı olduğunu düşünmemek olanaklı değil. Bu strateji, Kürdistan Federe Devletiyle Türkiye ve dünya arasındaki ilişkilerini kesme gibi tehlikeli bir sonuç ortaya çıkarması söz konusudur.
Bu strateji, Kürtlere ve Kürdistan’ Federe Devleti’ne zarar verdiğine ve çıkarına olmadığına göre, o zaman sömürgeci devletlerin çıkarlarına hizmet eden. Ortak, güçlü ve devletler koalisyonunu da barındıran bir üst tehlikeli sömürgeci akıl var.
Altınc soru ve sonuç…
PKK, bu kirli ve tehlikeli amacı geçmişte de güttü. 1990 yıllarımda da Baas/Saddam Yönetimindeki Irak üzerinde uluslar arası camianın ekonomik ambargosu devam ederken, Kürdistan’ın nefes borusu olan Cizre ve Silopi yolu kapatıldı. Kürdistan’a yiyeceklerin gönderilmesi engellendi.
Bundan daha tehlikeli olan, kendi hattı ve hukuku dışında olan, “Cizre-Behdinan Hükümeti” ve “Zap Cumhuriyeti” ilanları ve projeleriyle de, Türkiye Kürdistan Federe Bölge Yönetimi arasındaki ilişkilerin kırılması, ortadan kalması ve engellenmesi amaçlandı. İyi ki abu amacına ulaşamadı.
Yakın tarihte de Kürdistan’ın Şengal Bölgesinde yine hattı, hakkı ve hukuku olmayan “Şengal Kantonu” çabaları da bu kirli stratejinin bir ürünü ve sonucuydu.
Yesinci soru ve sorun…
Kürdistan bütün Kürtlerin ve Kürdistan’da yaşayan herkesin evidir. Bizim mücadelemiz, büyük evimizin yöneticisi ve reisi olma mücadelesidir. Bu nedenle evimizin korunması gerekir.
PKK de kendisine Küret diyorsa onun da evimiz olan Kürdistan’ı koruması gerekir.
Ayrıca PKK’nın son zamanlarda yeni ve tehlikeli stratejisini uyguladığı yerler, şehirler: PKK/HDP’nin yerel yönetim yaptığı yerlerdir. Bu nedenle PKK/HDP’nin bu şehirleri daha fazlasıyla koruması gerekir.
Yani halkın oylarıyla yerel iktidar olduğu yerleri daha iyi koruması gerekir.
Ne yazık ki, PKK bu şehirleri tahrip ediyor. Bu şehirlerin “ölü şehir”, “harabe şehir” hale gelmesi için çaba gösteriyor ve uygulama yapıyor.
PKK’nın bu tutumu, uyuşturucu konumundan dolayı aklını yitiren ve evini yakan aile reisine benziyor.
Amed, 20/21 Kasım 2015