Kiliçdaroğlu’nun “Kürt sorunu mecliste çözülür” sözü ne kadar doğru?

İbrahim GÜÇLÜ

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin Genel Başkanı, Millet İttifakının da cumhurbaşkanı adayı. Onun söyledikleri, Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı olmasından sonra, İttifakı ve CHP’yi bağlar. Ama kabul etmek gerekir ki, sorun Kürt ve Kürdistan sorunu olduğu zaman daha çok CHP’yi bağlar. Bu nedenle, onun HDP ile görüşmesinden sonra, “Kürt meselesi mecliste çözülür” sözünün daha çok onun genel başkanı olduğu CHP bağlamında ele almanın doğru olacağını düşünüyorum.

Millet İttifakının ve özellikle de CHP’nin HDP ile ilişkisi başından itibaren çok tartışmalı bir konuydu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Millet ittifak’ının cumhurbaşkanı adayı olmasından sonra, HDP ile görüşeceğini açıklamasından sonra; CHP ve Millet İttifakı HDP ilişkisi daha şiddetle tartışılmaya başlandı. Görüşme sonrası tarafların açıklamaları tartışmayı daha boyutlandırdı ve somut bir düzleme çıktı.

Kılıçdaroğlu, HDP görüşmesinden sonra birçok konu dile getirdi. Hiç şüphe yok ki, biz Kürtleri doğrudan ilgilendiren açıklaması oldu. O açıklama da, “Kürt sorunu mecliste çözülür” sözüydü. Kabul etmek gerekir ki, yıllardır CHP hakkından analizler yapan, somut görüş sahibi olan bir Kürt-Kürdistan Dava Adamı olarak bu söze takılmamam düşünülemezdi. Bütün Kürt dava insanları gibi ben de, Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini “ne kadar doğru, ne kadar gerçekçi, ne kadara uygulayabilir?” diye analiz etmeye başladım. Sosyal Medyada en genel görüşümü dile getirdim. Açık ki Kılıçdaroğlu’nun bu sözünün ciddi bir analize tabi tutulması gerektiği ortadaydı.

Ben de adım-adım ilerleyerek Kılıçdaroğlu’nun bu sözünü analiz edeceğim.
1-Kılıçdaroğlu’nun bu sözünü analiz ederken, geçmişten beri üzerinde durduğum, çok da önemsediğim konu, dünyamız insanının ve 3. Dünya insanlarının söyledikleriyle, yaptıkları arasındaki uyumsuzluk, hemen aklıma gelen ve takıldığım ilk konu oldu.
Şu gerçeğin altını çizerek belirtmek istiyorum. İnsanlığın ve özellikle de 3. Dünya insanlarının genele yakınının en büyük sorunu, söyledikleriyle yaptıklarının birbirinden çok farklı olmasıdır. Bu da sorunların anlaşılmasını, çözümlenmesini zorlaştıran insanlarımızın sosyopsikolojik büyük kamburu ve barikatıdır. 3. Dünya insanlarının bu karakter yapısı aynı zamanda çatışmalara kaynaklık eden, kalitesizliği, üretimsizliği körükleyen bir durumdur.

2-Bu iki yüzlülük, ikili karakter, söylenenlerle yapılanların farklı olması ve aynı olmaması, dünyadaki ve özellikle de 3.Dünyadaki devletler, siyasi iktidarlar, hükümetler, siyasi liderler, diktatörler için daha fazla geçerlidir. Neticede bu oluşumlar, 3. Dünya insanlarının eliyle, beyniyle, zorbalığı, şiddeti, katliamlarıyla oluşuyor.

Bu gerçek ve karakter, Türk Devleti, Türk siyasi partileri, Türk siyasi liderlerine indirgendiği zaman daha korkunç bir tablo, ikiyüzlülük, sahtekârlık kendisini ortaya koyar. Açıkça ifade etmek gerekirse siciller oldukça bu konuda karanlıktırlar. .

Bu konuda Türk Devleti denildiği zaman devletin kurucu iradesi CHP, Türk siyasi partisi denildiği zaman yine CHP ilk akla gelir. CHP, Türk Devleti ve onun Kurucu iradesi sadece söylediğini yapmamak değil; katliam, şiddet, inkârcılık, kendi dışındaki herkesi dışlama, Kürtleri ve hatta Türk halkını dışlama ve katliama tabi tutma akla gelir.

3-Nasıl mı?

Türk Devleti, İttihat Terakkicilerin Osmanlı İmparatorluğunu parçalanması ve tasfiye etmesi temelleri üzerinde kuruldu. Hiç şüphe yok ki, Türk Devletinin kuruluşu ve koca Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması, tasfiyesi oldukça zor bir olaydı. Bunun için de, İttihat terakkici Subay Mustafa Kemal ve arkadaşları içerde ve dışarıda büyük desteğe ihtiyaç duyuyorlardı. İçerde, Tük Halkının ve Kürt halkının desteğini kazanmaları gerekirdi. Bunu, “İslam elde gidiyor” diye Türk Halkının desteğini aldı. Kürtlerle Erzurum ve Sivas’ta Kongreler yaparak, Kürt Büyüklerinin elini öperek Osmanlıdan daha geniş özerklik vaadiyle Kürtlerin desteğini aldı. Dışarıda da hem Bolşeviklerden ve hem de emperyalist ülkelerden ve başta da İngiltere’den destek gördü.

Asker ve Sivil Bürokrasi Devletini kurduktan sonra, söylenenler ve verilen vaadlerin hepsi inkâr edildi ve unutuldu. . Mustafa Kemal, Türklerin Atası olarak ilan edildi. O da kopkoyu bir faşist diktatörlük kurdu. Kürtlerin bir millet olmadığını, Kürtlerin Türk olduğunu ileri sürdü. Osmanlı İmparatorluğun dönemindeki Kürdistan’ı ortadan kaldırdı. Kürtlerin milli ve idari haklarına son verdi. Kürtler buna karşı direneceklerini önceden görerek, ayaklanma için provokasyonlar yaptı. Ayaklanma sonrasında da toplu sürgünler ve katliamlar yaptı. Kürtleri Türkleştirmek ve ortadan kaldırmak için tam anlamıyla zamana yayılmış bir soykırım hareketi başlattı.

4-Atatürk’ten sonra da, İnönü Diktatörlüğü devir aldı. Kürtler hakkındaki inkâr, yok etme, Kürtleri Türkleştirme, Kürtlerin ülkesi Kürdistan’ın geri kalması ve gelişmemesi için çaba gösterme siyaseti devam etti. Kürtlerin milli haklarının gaspı için yapılması gereken her kötülük yapıldı.

5-Günümüzdeki ve İnönü sonrasındaki CHP de Kürtlerle ilgili kurucu iradenin, inkâr ve Kürtlerin haklarının gaspı politikasını devam ettirdi. Kürtlerin hak ve özgürlükleri konusunda bir adım atmadı.

6-CHP Meclis’te olduğu sürece Kürtlerle ilgili herhangi bir olumlu adım atmadı. Kemal Kılıçdaroğlu 11 yıldan fazla bir zamandır CHP Genel Başkanı, O da Kürtlerin hakları konusunda bir adım atmadı, bir girişimde bulunmadı.

7-CHP, on yıllardır Mecliste olan HDP ile birlikte de Kürtlerin haklarına ilişkin olarak bir atmadı.

8-HDP de on yıllardır Meclis’te olmasına rağmen, Kürtlerle ilgili Kürtlerin haklarını savunmayı ve bu konuda adımlar atmayı kendisi için stratejik bir hedef haline getirmedi. CHP ile bir ortaklaşması olmadı. Sadece PKK’nın söylediklerini yapan ve koruyan bir parti oldu.

Biliniyor ki kendisini Kürt partisi olarak da tanımlamadı. Kürt Partisini gerici olarak nitelendirdi. Bundan dolayı önümüzdeki dönemde de CHP ve Millet İttifakı ile Kürtlerin haklarıyla ilgili adım atma konusunda bir projesi olamaz. Sadece kendisini ve PKK’yi koruma ve kollamayı istemektedir.

9-Kürt meselesinin çözümünde muhatap Kürtlerdir. HDP, Kürtler adına muhatap olamaz. HDP, sadece PKK adına, PKK ile ilgili sorunların çözümünde her açıdan değil bir açıdan muhatap olabilir.

“Çözüm Süreci” döneminde de AK Parti Hükümeti Meclis’te HDP ile sorunları konuşmak ve muhatap almak istediği zaman da, HDP muhatap olarak İmralı’da Öcalan’ı ve Kandil’deki cinayet baronlarını işaret etti.

Aslında PKK’nın silah bırakma sorununu çözme isteği de bir aldatmacaydı. PKK’nın silah bırakması, intiharı anlamına geliyordu. Ayrıca PKK’nın silahı bırakması onun elinde değildi. Onu yöneten devletlerin işiydi. Devletler de çıkarları gereği silahlı bir PKK’nın kendileri için olmasını istiyorlardı. Türk Derin Devleti de, PKK’yı Kürtlere karşı bir operasyon örgüt olarak yapılandırdığı zaman, PKK’yı silahlı kurguladı. Çünkü silahlı olmayan bir PKK’nın, Kürtleri ve Kürdistan örgütlerini tasfiye etmesi olanaklı olamazdı.

CHP ve PKK/HDP ile ileri sürdüğüm bu görüş ve tezleri alt alta, yan yana koyarak sentezleştirdiğimiz zaman, ortaya çıkan sonuç, Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin doğru, gerçekçi, uygulanabilir olmadığını; sadece bir seçim palavrası ve yalanından öteye bir şey, Kürtleri kullanmaktan öteye bir manasının olmadığı açığa çıkmaktadır.

Diyarbekîr, 28 Mart 2023

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *