Kemal Burkay, 31.08.2021 tarihinde, kendi Facebook sayifasında bir yazı yayinladı. Yazi 1970’li yılların solcu Türkiye İşçi Partisi (TİP)‘li „Burkay klasiği“ tarzında; „Kurd miliyetçiliğine (siz buna Kurdistan milli davasına deyin) düşman, Kurdistan feodalitesine düşman, Kurdlerin devletleşme talebinin yükselmesinden rahatsız ve Kurd milli bilincin gelişmesine düşmanca, dalga geçen bir yazı.
Yine „hastalıklı türk solu“ nun Kurd ulus davasına çelme takmak için; „demokrasi, talebi, insan hakları talebi, kadın hakları talebi, ilericilik, çevrecilik, modernite“ gibi talebleri „kurdlerin öncelikleri“ gibi önermelere sarılan bir Burkay çıktı önümüze.
- Burkay; „Geçmişte, Kürt milliyetçiliği adına piyasaya sürülen bu tezlere karşı ciddi ideolojik bir mücadele verip onları bozguna uğrattık.“ diyor.
- Burkay, Kurd miliyetçilerine karşı mücade, Kurdlerin millet olmaktan kaynaklanan ulusal haklarına ve üzerinde devlet kurmayı pılanladıkları toprak talebine karşı „ciddi ideolojik bir mücadele verip onları bozguna uğrattık.“ Demek le övünüyor. Yani „biz, kurdlerin bir ulus olarak örgütlemelerini ve devletleşmelerini engelledik“ diyor.“ Ve bir „solcu, ilerici aydın bir insan“ olmakla övünüyor ve Kurd milli dava talebinde bulunanları da „cahil“ olmakla suçluyor.
Önce K. Burkay’ya bir hatırlatma yapmak lazım:
Millet olmak ne demektir ve bu millet olma neye tekabul ediyor?
Ortak bir dil-kültür, ortak bir tarih ve bunların üzerinde boy verdiği toprak parçası size neyi hatırlatiyor?
Sayin K. Burkay Kurdler ne için savaşiyor?
Dünyanın neresinde, bir millet, kendi ulusal haklarından, üzerinde devlet olacağı toprak parçasından feragat ederek, siniflar arasındaki iktidar mücadelesini öncelikli sorun olarak önüne koymuş, sizin gibi „çakma solcular“dan başka?
Sayin K. Burkay, Kuzey Kurdistan’da „sol“, Kurdler arasına sahte ideolojik versiyonlarla girdi. Kurd millet davasına düşmanca, milli bilincin gelişmesini engellemek için; Kurdleri asimile etmek için ve savunduğu ne olduğu belirsiz „demokrasi, demokratik türkiye, insan hakları“ gibi tezleriyle girdi. Bu tezler de, kurdleri, bir milet olmaktan kaynaklanan taleplerinden vazgeçmek için dayatıldı. Siz de bu tezlerin savuncularından birisiniz. Bu tezleri de biz kurdlere „ilerici aydın“ tezleri diye, Kurdistan’daki ayağı oldunuz!
Kurdlere yapılan en büyük düşmanlık; Kurdler yok sayılırken, toprakları işgal altındayken, bir devletleri yokken, kurdleri iktidar savaşına sürüklemek oldu! Siz bu düşmanlığı, Kurd milli dava adamlarını kastederek, „onları bozguna uğrattık“ ve bu savaştan „kahramanca çıktık“ itirafında bulunuyorsun. Oysa, sizin yaptığınız şeyin, bugün kuzey Kurdistan’da, asimilasyonun, dejenerasyonun ve türk devletine entegre olmanın bir başarısı olduğunu görmüyor, ya da görmek istemiyorsun! Biz Kurd milliyetçilerinin, „ileci aydın“larımızla problemimiz bu Sayin Burkay. Frantz Fanon Fransa’da bir egemen ulus ilerici aydını idi. Senin ve siyasi gıdanı aldığın sahte solun bütün „ilerici aydın(lar)ına” diyordu ki; Sömürgelerde sınıf mücadelesini birincil sorun haline getirmek, sömürgecilere hizmettir.”(!) ne diyorsun, sen haklısın, yoksa F. Fanon?
Sayin K. Burkay;
„…demokrasiyi savunmanın Kürt davasına bir zararı olmadığını, aksine Kürt halkının da en az Türkler, Araplar, Farslar kadar demokrasiye ihtiyaçları olduğunu mu yazmalıyım?“ diyorsun.
Bizim bir millet olarak varlığımızı inkar eden, bizi katliamlardan geçiren, zamana yayilmiş nice jenosidlerle bizi yok etmeyi pilanlayan bir devlet var karşımızda. Bizi hapishanelere, sürgünlere yollayan bir devlet(ler) var karşımızda. Topraklarımızı işgal eden, dağı, taşı sürekli bombalayan ve barbarlık düzeyinde kudurmuş bir devlet(ler) var karşımızda. Siz kalkmiş, „Kürt halkının da en az Türkler, Araplar, Farslar kadar demokrasiye ihtiyaçları“ var diyorsunuz. Türklerin, arapların ve Farsların devletleri var ve kendi devletlerinde demokrasiye ihtiyaçları var, doğru. Ama bu devletler, kurdlerin devleti değil ve kurdlere zulüm yapan devletler. Kurdler, kendilerine ait olmayan ve onlara zulüm uygulayan devletlerde nasıl demokrasinin ögesi olabilecek, bunu söyler misin?
Senin devletin yoksa, sen yoksun. senin demokrasin de olmaz. Kadın haklarını programlayamazsın. Doğayı koruyamazsın. Kurdistan kırsalındaki ormanları yakan ateşi söndüremezsin. Bunu hala anlayamadın mı? Kurde ekmekten ve sudan daha öncelikli Devlete ve kendi toprakların efendisi olmaya ihtiyacı var. 60 yıldır biz kurdlere masal anlattınız, yeter artık.
Bu bana abesle iştigal gibi görünüyor.
Sayin K. Burkay ben göğsümü gere gere kendi milli davama, milli bilincime ve topraklarıma sahip çıkan savunan bir Kurd miliyetçisiyim. Ben, kendi topraklarının efendisi olmadan, kurdler devlet olmadan, sorunlarının çözülemiyeceğine inanan ve canı günülden buna sarılan bir Kurd milliyetçisiyim.
Kendi milli topraklarımız üzerinde, Türkler, araplar ve Farsların egemenliğine son vermediğimiz sürece, Ne demokrasi, ne zenginlik, ne kadın hakları, ne insan hakları olmaz. Hani şu onlardan korktuğun ve , „onları bozguna uğrattık“ dediğin milliyetçilerden biriyim. Belki bizi bozguna uğrattığını düşünmüş olabilirsin! Ama bugun; „Günde bin kere “Kürt Kürt!” (hatta öyle de değil, “Kürd Kürd!”)diye haykırmak, “bir devletimiz olsun!” demek yetiyor“(!) detırtecek kadar seni rahatsız edecek durumdayiz. Milliyonlarla sahnede ulusumuzun davasını savunuyoruz, yalansız, dolansız.
Sayin K. Burkay, bazı örnekler vererek Kurdlere devletin o kadar da iyi bir şey olmadığını söylemeye çalışiyorsun. Devlet, devletsizlikten bin kat daha iyidir. Devlet kurdleri asimile olup yok olmaktan, jenoside uğramaktan, sürgünlere yollanmaktan kurtaracak. Devlet, kurdelerin kendi çocuklarını kendi dil ve kültürleriyle eğitmesini sağlayacak. Hiç olmazsa, çocuklarımız göğüslerini gere gere „ez Kurd im“ diyecek. Neden ters algı yaratarat F. Fanon’ın kasettiği rolü üstleniyorsun? Neden, „Demek ki bir devleti olmak yetmiyor.“ Diyorsun. Bırak kurdler önce kendi topraklarını işgalden kurtarsın, kendi devletlerini kursun ve hangi rejimle, nasıl yaşamaya çalışacaklarsa, kendileri karar versin!
„Öte yandan biz Kürt sosyalistleri, başından beri aşiret, mezhep sınırlarını aştık, ağalık, şeyhlik gibi feodal biçimlere karşı olduk..“ diyorsun. Ama bu programın Türk kemalistlerinin programı olduğunu itiraf etmiyorsun. Kurd Mîrleri, Kurd şeyhleri, ağaları, kanaat önderleri, Kurdistan’ın 200 yıllık milli direnmelerin önderledir. Medreseler, Kurd dil ve kültürünün kurumları idi. Kemalistler, bu damarı gözden düşürmek, yok etmek için bu teoriyi sizin gibi çakma solculara şırınga etti.
Rewadûz Mîrlerinden, Botan Mîrlerine, Emîr Bedirxan’a, Şeyh Ubeydullah Nehrîden, Barzan Şeyhlerine, Koçgırî, Şeyh Saîd, Seyit Riza ve Agırî hareketine kadar, topraklarına sahip çıkan ve savunan direnmeler Kurd feodalitesinin miraslarıdır. Bunları küçük görmek size düşmemeliydi. Kemalizm bir bataklıktır, barbar bir devlet-millet ideolojisidir. Şimdiye kadar hiç olmazsa buna idrak etmiş olman lazımdı.
01.09.2021