İbrahim GÜÇLÜ
İnsanlarda, insanlıkta, toplumlarda var olan bir kısım negatif ve pozitif değerleri, o değerlerin güttüğü davranış tarzlarını gözden geçirdim. Bu değerlerin hepsine, onların kavramlaştırılmasına bir makale kapsamında ulaşmanın olanaksız olduğunu gördüm. Bu gözden geçirmede, insanların, insanlığın, toplumların başına bela olan bazı değerleri ve o değrlerin güttüğü davranış tarzlarını öne çıkardım. Onlar üzerinde durmayı, bu konuda uyarıcı olmayı bu makalemde konu edindim.
Üzerinde durduğum değerlerin, onların güttüğü davranış tarzlarının, insanların, insanlığın, toplumların virüsleri ve korkutucu aktörleri olduğunu düşünüyorum. Özel, sosyal, siyasal, eğitim, iş, sosyal ilişkimizde de bu değerlerin ve bu değerlerin güttüğü davranış tarzlarının zaman-zaman bizler için de korkutucu olduğunu yaşayarak gördük.
Üzerinde sığ şekilde de olsa duracağım değerler, bana insanlara, insanlığa, toplumlara sonradan bulaşan olumsuzluklar olduğunu düşünüyorum. Bir kesiminin, kesinlikle sonrada bulaştıkları konusunda şüphe duymuyorum. Bir kısmının ne zaman, hangi dönemde, hangi koşullara bağlı olarak insanlara, insanlığa, toplumlara bulaştıklarını saptamak oldukça zordur. Çünkü o değerlerin bir kısmı yüz binlerce, milyonlarca sene öncesine dayanan değerlerdir.
Bu değerlerin ve davranış tarzlarının hepsi, hemen-hemen bütün toplumlarda, milletlerde ve insan topluluklarında, halklarda var olan ortak değerler ve davranış tarzlarıdır. Ama bu değerlerin ve davranış tarzlarının seviyesi, oranları toplumlardan toplumlara, milletlerden milletlere göre değişmektedir.
Bu değerler hangileridir onların bir kısmına bakalım. Bu sığ duruş bile bu değerlerden ve değerlerin güttüğü davranış tarzlarından uzaklaşma, uzak durma konusunda uyarıcı etki yapar, diye düşünüyorum.
Yabancılaşma değeri, insanları, insanlığı, toplumları yakından ilgilendiren dramatik bir değerdir. Bireyin, kendi ürettiği nesnelerin, emek ürünlerinin boyunduruğu, egemenliği altına girerek kendi sorunlarına, bulunduğu ortama, toplumsal, insansal olana yabancı durumuna gelmesi, emek ürünlerinin bağımsız ve ezici ekonomik bir güç olarak belirmesidir.
Aynı zamanda insan, toplumuna, milletine, ailesine, çevresine de yabancılaşarak, normal olmayan davranış tarzları içinde dünyasını sürdürmeye çalışır Bir millet de, millet olarak kendisine yabancılaşarak, başka millete benzeme özelliğini gösterebilir. Örneğin Kürtlerin Türkleştirilmesi, Araplaştırılması, Farslaştırılması böyle bir yabancılaşmadır. Oldukça tehlikeli ve işlenen bir suçtur.
İnsanların, insanlığın, toplumların, milletlerin böyle bir yabancılaşmaya pabuç bırakmaması gerekir. .
Kendi milletine ve milli değerlerine karşı olmak da, insanların, insanlığın, toplumların en sorunlu ve problemli durumlarından biridir. Bu durum köksüzleşmeyi, bir yere, bir millete ait olmama gibi tehlikeli bir durum yaratır.
Bu nedenle insan, ait olduğu millete, ülkeye değer vermelidir. Kendi milli, sosyal değerlerine, haklarına sahip çıkmalı. Devletleşmiş bir milletin bireyleri, kendi devlet koşullarında milletini ve milli değerlerini geliştirmeli. Devlet olmayan milletin bireyleri de, özgürlük, bağımsızlık için mücadeleyi ve fedakârlığı göze almalıdır. Kendi milletine, ülkesine, özgürlüğüne ve bağımsızlığına sahip çıkamayanlar, köleliği kabul etmek, esaret altında yaşamak zorundadırlar.
İhanet, değer olarak ve güttüğü davranış tarzı olarak çok kapsamlı ve iç acıtıcı, insanın, insanlığın, kendisine ve ait olduğu değerlere, milletine, başkalarıyla birleşerek saldırması, savaşmasıdır.
Sosyal hayatta, sosyal birliktelikte evlilikte, sevgide aldatma ve sadakatsizliktir. Bir arkadaşın, bir arkadaşını arkadan hançerlemesidir.
En büyük ihanet de, bir bireyin ait olduğu millete karşı, başka devletlerle ve milletlerle birleşerek kendi milletine kötülük etmesidir. Bireyin kendi milletinin bağımsızlığı, özgürlüğüne karşı, karşı saflarda yer alması, savaşması, içerden milletine onarılması zor zarar vermesidir.
Birçok milletin tarihinde bu tür ihanetler olmuştur. Kürt milletinin tarihinin bir boyutu da ihanetler tarihidir. Kürtler en son ihaneti, Kürdistan’ın Güneyindeki bağımsızlık referandumundan sonra Kerkük’ün ve diğer bazı Kürt bölgelerinin işgalinde karşılaştı. O ihanet, Kürtler içinde kanayan yara olmaya devam ediyor.
İhanetten, insanın, insanlığın kendisine yönelik en büyük darbesi ve çatışmasıdır. Kendi kendisini gerçekte inkâr etmesidir.
Irkçılık, “Kişinin bağlı olduğu ulus ya da ırkın üstünlüğüne inanarak, onun dışında kalan toplulukları aşağı ve hor görmesine dayanan tutum ve davranış. Toplumu kendi kümesi, yabancı küme diye iki bölüme ayırarak kendi kümesine üstünlük ve başatlık tanıma, dış kümeye ise, düşkünlük ve uyrukluk tutumunu benimsetmedir.”
Irkçılık, insanın, insan topluluklarının kedine karşı işledikleri en büyük suçtur. Irkçılık sonucunda toplu katliamlar, soykırımla gerçekleşmiştir. Uluslararası düzlemde tanınan ırkçılık eylemi, Yahudi soykırımıdır. Ama başka milletlerin de ırkçılık sonucu toplu katliamlara ve soykırıma tabi tutuldukları geçmiş tarihlerde, 20 yüzyılda, günümüzde de vardır. Bu milletlerin başında da Kürt milleti gelmektedir.
Kürtlere yönelik bu ırkçılık suçundan dolayı, halen Kürtler devlet sahibi değiller, milli haklarından mahrumdurlar. Ülkeleri, dört parçaya bölünmüş, uluslararası düzlemde sömürgeleştirilmiş, işgal ve ilhak edilmiş durumdadır. Kürdistan topraklarında sürekli Kürtlerin kanı dökülmektedir.
Irkçılık, soykırımlar, faşist rejimlerde rahatlıkla gerçekleşme şansına daha fazla sahiptir. Denilebilir ki, ırkçılık faşizmi tanımlayan aktörlerden biridir. Faşizm öncesi ve öncelleri jakobenizm, asker ve sivil bürokrasi diktatörlükleri de faşist karakterlidir. Irkçılığı koruyan, kollayan, besleyen rejimlerdir.
Faşizm, İtalya’da, Musolini’nin önderliği altında 1919’da başlayan, adını 1922–1943 yılları arasında iktidarda bulunan partiden alan, sendikalara, meslek kuruluşlarına dayanan, devlet sınırlarını genişletmek amacını taşıyan, emperyalist saldırgan, tüm yetkilerin tek partinin ve tek kişinin elinde toplandığı düzendir. Katı ve kan dökücü bir diktatörlüktür. Soykırımcı ve toplu katliamcıdır.
Faşizm, Almanya’da Hitler’le daha saldırgan ve emperyalist, kan dökücü, soykırımcı hale gelen rejimin adıdır.
Faşizm, demokratik düzen yerine aşırı, çarpıtılmış bir ırkçı ulusçuluğa dayanan bir baskı ve diktatörlük düzeni kurmayı amaçlayan sistemdir.
Kürt milletinin parçalanmışlığı, Kürdistan’ın dörde bölünmesi, sömürgeleştirilmesi, soykırımı, toplu katliamları, faşizm rejimi ile sürdürülmektedir.
Diyarbakır, 11 Mayıs 2021
(devam edecek)