ENFORMASYON TOPLUMU BAĞLAMINDA KÜRESELLEŞME VE YENİ TOPLUM SİSTEMİNE GENEL BİR YAKLAŞIM

Rozen ATEŞ*

ÖZET   

Uygarlık ya da uygarlaşma tarihinin arkeolojik kazısı yapıldığı zaman insanların (toplumların) yaşayış biçimleri; ilkel yaşamdan, tarım toplumuna, tarım toplumundan sanayi toplumuna ve sanayi toplumundan ise enformasyon toplumuna göre karakterize olduğu görülmektedir. Bilginin artması ve teknolojinin gelişmesi ile beraber ağ toplumuna geçen küresel dünya, siyasal, ekonomik, ve sosyal hayattaki değişimleri de beraberinde getirmiştir. Enformasyon teknolojilerinin sürekli bir değişim ve gelişim göstermesi üretim ve tüketim alanındaki faaliyetleri de etkilemiştir. Bilgi toplumundaki gelişmeler bilindik üretim tarzlarının önemini azaltarak, enformasyon üretmenin ve teknolojiyi geliştirmenin formuna ayak uydurma kriterine geçmiştir. Bilgi, küreselleşme olgusu ile beraber toplumların gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli güç unsuruna gelmiş bulunmaktadır. Bu çalışmada enformasyon toplumu ile beraber şekillenen küresel  dünyanın, topluma etkileri ve yeni dünya düzeninin hangi kriterler üzerine karakterize olduğu yaklaşımı ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Enformasyon toplumu, küreselleşen dünya, fordizm, post-fordizm, küresel kapitalizm

GİRİŞ

Tarihin arkeolojik kazısı yapıldığı zaman insanların ve toplumların belirli aşamalardan geçerek, ilkel toplumdan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan ise enformasyon toplumuna geçtiği görülmektedir.  Küreselleşme kavramı ile beraber ortaya çıkan değişimlerden bir tanesi sanayi toplumunun yerini, enformasyon(bilgi) toplumuna bırakmasıdır. Sanayi toplumunda form bulan üretim, sermaye, ham madde, iş gücü günümüz enformasyon toplumunda yerini hizmet sektörüne devretmiştir. Bilgi ve bilgiyi işleyebilme en önemli meta haline gelmiştir. Bilgi toplumu kuramcılarının geneli bu toplumu yorumlamaya çalışırken, enformasyon toplumunu kategoriler haline bölerek en önemli faktörün bilgi, bilgiye dayalı üretim ve bilgi işçileri olduğunu beyan etmişlerdir. Enformasyon toplumunu ortaya çıkaran faktörün incelenmesi yapıldığında enformasyon teknolojisi paradigması beş aşamadan meydana gelen bir sistem üzerine kuruludur. Bu sistemin ilki, hammadde yani enformasyondur. İkincisi, yayılımcı stratejisidir, bireysel yahut kolektif yapılar ikinci madde üzerinde can bulur. Üçüncü, ağ kurma becerisidir. Dördüncü özellik esnekliktir. Esneklik faktöründe şeyleri yeniden üretebilme ve yeniden tanımlayabilme kapasitesi ön planda tutulur. Beşinci özellik ise bilgi teknolojilerinin bir sistem üzerine oturtularak daha geniş sahalara yayılımını sağlamaktır.

[1]Harvey’nin işaret ettiği ‘kullan at’ toplumu aynı zamanda enformasyon toplumudur. Sanayi toplumu nasıl tarım toplumunu zayıflattıysa, enformasyon toplumu da sanayi toplumu üzerinde benzer bir etki yapmış, tarım üreticilerinin zaman içerisinde yerini işçi sınıfına bırakması gibi, işçi sınıfı da yerini bilgi üreten eğitimli sınıfa bırakmıştır.( Tanrıöver & Kırlı 2015) Günümüzde en merkezde internet olmak üzere dijital teknolojilerdeki gelişmeler bireylerin herhangi bir mekana bağlı kalmaksızın bilgisayar ve mobil cihazlar yolu ile diledikleri enformasyona, eğlenceye ulaşmasını, işlerini sürdürmesini   ve sosyalleşmesini (sanal geçeklik) sağlamaktadır.  Gelişen dijital teknoloji ile beraber Global bir köy haline dönüşen toplumda, sanayi toplumunda olduğu gibi kaynak birinci elden yayılamamaktadır. Bu yeni toplumda kaynaklar -tıpkı McLuhan’ın Global Köy kuramında bahsettiği gibi-  köy usulü ile yani kulaktan kulağa bir yayılım göstermektedir.

Küreselleşme olgusu ile yeni bir düzen içine giren global dünya artık zaman ve mekan kavramını da egale ederek üretilen her bir metanın farklı şekillerde yeniden tasarlanabilmesi üzerine ve ihtiyaçları bu tasarılara verilen taleplere göre düzenlenme sistemini de oturtmuş bulunmaktadır. Esneklik faktörü adını verdiğimiz bu sistemde bir ürün-tıpkı fordist sistemde olduğu gibi- aynı anda farklı şekillerde üretilebilme ve tek ağlı bir merkezden çok ağlı sistemlere çok kısa sürelerde ulaştırılabilmektedir.

“Burjuva dünyasının ekonomik, siyasal, toplumsal ve biyolojik düşüncesine temel eğretilemesini veren bu ‘var olma mücadelesinde yalnızca ‘en uygun olanlar’ hayatta kalacaktır ve onların ‘uygunluklarının garantisi, sadece hayatta kalmak değil tahakküm etmek olacaktır. O nedenle, dünya nüfusunun büyük bölümü, ekonomik, teknolojik, dolayısıyla askeri bakımdan üstünlükleri tartışılmaz olan ve rakipsiz görünen ülkelerin kurbanı oldu.” (Hobsbawm, 1995: 133).

Küresel dünyanın başat faktörlerinden tanesi de burjuva dünyasına hizmet etme esası ve burjuva sınıfının münferit çıkarlarını koruma üzerine kuruludur. Yeni dünya düzeninin getirdiği bir doktrin olarak toplumsal hafızada yer edinen ‘fazla tüketen, daha gözdedir’ mantığı, insanları sürekli bir tüketim çılgınlığına sürüklemiş istenilen ile arzu duyulan şeylerin, bir fantezi dünyası etrafında anında tüketilmesi üzerine kurulu bir sistem yaratmıştır. Tüketimi teşvik ettiren ülkeler giderek büyük bir şirketokrasi maskesine bürünerek, rakipsiz görünen ülke boyutuna ulaşmışlardır. Bu çerçeve de ele alınacak yeni toplum düzeni Adam Smith’in emir komuta zinciri modelinin enformasyon toplumuna bir uyarlaması olarak da gözlemlenebilir. Çünkü Smith’in teorisi: Bir at arabasını ya da bir sebzeyi verimli bir şekilde üretmeyi hedefleyen grift bir görevin nasıl bölümlere ayrılacağını konu edinen bir yaklaşımdı. Verimliliğin ölçütü, herhangi, bir şeyden en hızlı şekilde ne kadar üretilebileceğiydi. Bir işletme, insanların almak istediği bir sürü şeyi rakiplerinden daha hızlı nasıl üretirdi. Smith tarzının asıl yaklaşımı üretimin gerçek sınavını pazar yerinde vermesiydi. Günümüz toplumunda da ülkeler pazar yerinde sürekli bir rekabet ortamı içinde değil midir?

Sanayi toplumundan, enformasyon toplumuna geçişle beraber fabrikalar, üretimin hızını, hareketli montaj hattını (fordizm) ve iş gücünün ‘bilimsel yönetim’i’ (taylorizm) gerekli kıldı. Sanayi toplumunun işleyiş biçiminde bağımsız olmayan enformasyon toplumu sadece belirli maskeler altında isim ve görev dağılımı değişikliğine giderek meşrutiyetini devam ettirmektedir. Enformasyon toplumu son yıllardaki değişimlerin sonucu değil.

Daha ziyade bir yüzyıldan daha fazla bir süre önce başlamış olan, maddi ekonomik yoluyla malzemelerin işlenme ve akış hızındaki artışlardan kaynaklandı. Benzer şekilde mikro-işlem ve hesaplama teknolojisi, bugünlerde moda olan kanaatin tersine, hazırlıksız bir toplumda ancak son yıllarda zincirlerinden boşanmış yeni bir gücü değil, Denetim Devrimi’nin süregelen gelişiminin yalnızca son kesintisini temsil eder. (Beniger’den aktaran Kumar,2010)

Bilgi toplumu, küreselleşme faktörünün de etkisi ile Frank Webster’in değimi ile Toplumsal Taylorizm paradigması içinde faaliyet göstermektedir. Toplumsal Taylorizm standartlaştırma ve  basitleştirmenin hem idari hem de emek işçiliğinin üzerinde denetim sağlanması üzerine tesislidir.

Dünyanın küresel bir köy haline gelmesi ile beraber, yeni dünya düzeninde ademimerkezileşme ön plana çıkmıştır. “Üçüncü İtalya’daki üretimin ana görünümleri, bu bölgenin önde gelen incelemelerinden birinin adlandırdığı gibi ‘üretimin ademimerkezileştirilmesi ve toplumsal bütünleşme idi.” ( Brusco’dan aktaran, Kumar 2010) Üçüncü İtalya üretimin ve işleyiş biçiminin nasıl süregeldiği konusunda iyi bir örnektir. Üçüncü İtalya’nın büyük oranda kolektif örgütlenmiş emekten kaçınıp, emek gücü üzerinde yeniden bir hegemonya sonucu olduğu söylenebilir. İtalya aynı zamanda fordizmden, Post-fordizme geçişin bir örneği olarak da ele alınabilir. Aslında günümüz enformasyon toplumu üretim güçlerini ve dengelerini ifade ederken, post-fordist kuramın enformasyon toplum ile olan holoistik mensubiyetine de vurgu yapmış olur. Sermayenin küresel bir kaynak haline geldiği bilgi toplumunda yeni stratejiler de bir zincirin halkası gibi iç içe geçmiştir. Üretim yalnızca ulusal çapta değil, uluslar arası boyuta da forvet edilerek, post-fordist sermayenin ulusal çapta ademimerkezileştirilmesine imkan tanımıştır. Yeni iletişim teknolojilerinin, toplumda belirgin olarak bir değişimi yaşatmakta olduğunu ifade eden Miller, iletişim alanında gözlemlenen ve deneyimlenen olguları önceden sistemli bir şekilde kararlaştırılmış çabaların ürünü olarak değerlendirmektedir. İleri sanayi ülkeleri üretmiş olduğu enformasyon teknolojileri karşısında  az gelişmiş ülkeleri kendilerine bağımlı hale getirmekte dolayısıyla az gelişmiş ülkelerde söz sahibi olma hegemonyasını meşru bir kalıp içine sokmaktadır.

Bilginin ve enformasyon teknolojilerinin büyük bir hızla gelişmesiyle parelel şekillenen ve ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanları kısa bir sürede etkisi altına alan enformasyon toplumu, sosyo-ekonomik gelişme sürecinde tarım toplumu ve sanayi toplumunun ötesinde üretimin ve verimliliğin hızla artmasına sebep olmaktadır. Bilgi toplumundaki gelişmeler, insanın verimliliğinin artış göstermesine, ekonomik gelişmenin artmasına, ayrıca bilimde ve teknolojide yeni gelişmelerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Daha çok gelişmiş ülkelerin ulaşmış olduğu bir aşama olan bilgi toplumu, gelişmekte olan ülkelerin de kalkınmaları ve küreselleşme sürecine entegrasyonu açısından süratle ulaşmak için çaba içerisinde olmaları gereken bir aşamadır.

Enformasyon toplumunu karakterize eden özellikler arasında; enformasyon toplumunda beyaz yakalı iş görenlerin miktarının, mavi yakalılara göre daha fazla olmasıdır. bu bağlamda bilgi toplumunda hizmetler sektöründe çalışanların oranı, tarım ve sanayi sektörlerindeki istihdama göre daha büyük miktarlardadır. Bilgi birikimin artması ile, -özellikle ampirik çalışmalar ile beraber- teorik bilginin kodlanması daha işlevsel bir hale getirilmiştir. Küresel dünyada her geçen gün daha fazla gelişen teknoloji ile beraber, ekonomik ve toplumsal mekanizmaların işlenmesinde, sistem analizi ve karar alma teori yaklaşımlarını ifade eden entelektüel teknoloji önemli bir faktör haline gelmiş bulunmaktadır.

Küreselleşme sadece mega sistemlerin var olması ile değil, aynı zamanda toplumsal deneyimin yerel, ve kişisel karakterlerinin dönüşümüyle de ilgilidir. Günlük faaliyetlerimiz dünyanın ta öbür ucundaki olaylardan her hangi bir şekilde etkilenmektedir. Diğer taraftan, yerel yaşam tarzı alışkanlıkları global sonuçlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Küreselleşme, Birinci, İkinci, ve Üçüncü Dünya’nın hareketleri arasında bir bağ kurulmasını, kapitalizmin daha önceki aşamasında imkansız olacak ölçüde mümkün hale getirmektedir. “Yeni zamanlar bizi yalnızca dünya halkları arasındaki ilişkileri yeniden değerlendirmeye zorlamakla kalmamakta, ayrıca insan ırkı ve yerküre arasındaki ilişkinin yeni bir anlayışa oturtulmasını da talep etmektedir. Küreselleşme sadece dar, ulusal ve ekonomik çıkarlara dayalı bir rekabeti değil, yeni bir ölçekte ve yeni biçimler içinde karşılıklı bir bağımlılığı ve işbirliğini öne çıkarır. Kısacası yeni zamanlar, yeni dünyanın yaratılmasıyla ilgilidir.” ( S.HALL ve M. Jacques’ten aktaran Bravo, 12).

Sürekli bir sürdürülebilirlik fantazmasında olan dünyaya ilişkin küreselleşme aslında, bir tür ayrılışlara ve kopuşlara imkan tanımaktadır. Bu kopuşlarda zamanla yerellikle, yaşamda kalmayla, eşitlikle, adaletle, yönetimle ilgili yeni problemleri doğurmaktadır. Örneğin, refahın ulusal yaşam standartlarınca tatmin edilemeyeceğini kanalize eden medya, insan hakları taleplerinde bulunan gelir seviyesi düşük kesimin ulusal güçlerce bastırılmaya çalışılması, bu çabanın son bulması için ulusal güçlere küresel güçler tarafından baskı yapılması, çoğaltılabilir örnekler arasındadır. Bu tür problemler küyerel simülasyon bağlamı içindedir.

SONUÇ

Bilgi toplumu ve küreselleşme olgusu günümüzde en çok konuşulan ve araştırma alanı en geniş konulardan biridir. Toplum düşünürleri bilgi toplumunu bazen dönemlere ayırmış bazen de bir devrin ya da bir tarihin sonu olarak adlandırmıştır. Örneğin liberal görüş ölçeğinde ele alındığı zaman Daniel Bell, enformasyon toplumunu, Sanayi öncesi, sanayi toplumu ve sanayi sonrası toplumu olarak incelemiş, bir diğer düşünür olan Alvin Toffler ise dalga sistemini yaratarak, günümüz toplumunu üçüncü dalga toplumu olarak nitelemiştir. Olaya radikal görüş olarak yaklaşan düşünürler ise bilgi toplumunu;  evrensel kapitalizm, kapitalist devlet ve emek süreci gibi bölümlere ayırarak yorumlamışlardır.

Bilgi çağının gözlemlenebilir etkileri arasında en başta iletişim yöntemleri olmak üzere, yaşam tarzları, tüketim alışkanlıkları, üretim yöntemleri ve bireyler, toplumlar, uluslararası etkileşim konusunda hızlı ve köklü değişimlere uğramıştır. Her değişim çağında olduğu gibi, bu dönemin etkileri de eleştirilmiş ve değerlendirilmiştir. Neo-Kapitalist sistemin ekonomik olarak güçlü olana sunduğu büyük gücün yeni emperyalizm türleri yarattığı tartışılmaya başlanmıştır. “Enformasyon toplumu” kavramının, bugün dünyadaki egemen ekonomik sistem çerçevesi içinde değerlendirilmesinden dolayı, yeni bir yaklaşımın ipuçlarını da vermektedir. Piyasa ekonomisi adı verilen bu ekonomik sistem, aslında paraya dönüşen her malın üretilmesine daha çok üretilmesine ancak bunun için de toplum tarafından tüketilmesine daha çok tüketilmesine dayalıdır. Bu mekanizma, piyasa ekonomisinin sözü geçer  olduğu toplumun  tüketici toplum olarak nitelendirilmesine imkan tanır. Tüketici bir toplumu yaratabilmek, sınırları her gün büyüyen kitlesel tüketiciler yeşertmek için, başta reklamlar ve çeşitli pazarlama teknikleriyle, hedefteki toplumu, üretilen ürünün alınması gerektiğine, onsuz yaşanamayacağına inandırılması ve bir süre sonra bu ürün insanı yönlendirir duruma gelmesi üzerine inşa edilmiştir. Bu sistem, aynı zamanda, kişinin, ürettiği ürüne ve dolayısıyla kendisine yabancılaşması anlamına gelmektedir. ‘Enformasyon’ metalaştığı oranda insandan uzaklaşacak; insan, varlığının ön koşuluna yabancılaşacaktır.

Küresel mecra, yeni bir dünya anlayışı çerçevesi içinde topluma her türlü kaynağı ve metayı empoze etmeyi amaç edinmiş ve post- fordist sistemin silahı olarak cephede yerini almıştır. Küreselleşen dünya ile beraber mekan ve zaman sınırı kalmamış üretilen her ürünün ya da bilginin dünyanın her yerine nüfuz etme olanağı gelişmiştir. Enformasyon toplumu ile beraber üretim devri kapanmış ve hizmet devri sahneye çıkmıştır. Bilgi ham madde olarak işlenmiş, işçilik hizmet sektörü adı altında bilgiye dayalı bir konuma gelmiştir. Enformasyon toplumu her ne kadar yeni bir sistem ile sahneye çıktığını iddia etse de, aslında geçmiş dönemlerin sadece maskesini değiştirmesine olanak sağlamıştır. Sistem aynı ama isim ve yöntem farklıdır. Bilgi toplumu, Toplumsal Taylorizm’i terk etmemiş bilakis sürdürmeye devam etmiştir. Bilgi toplumu, hizmeti bölümlere ayırmış ve hizmet bağlamı içinde bir fantazma yaratarak sürdürülebilirlik mantığını devam ettirmektedir.

KAYNAKÇA

1-Tanrıöver & Kırlı / E-Journal of Intermedia,  Global Köy ve Kültürel Emperyalizm:

Küreselleşme Bağlamında Enformasyon Toplumuna Bakış 2015/2(1) 133 142

2-Hobsbawm, E. (1995), Sermaye Çağı 1848-1875, Çev. Bahadır Sina Şener, İstanbul: Dost Kitabevi Yayınları.

3-Kumar, Krishan / Sanayi Sonrası Toplumdan Post-Modern Topluma- Çağdaş Dünyanın yeni Kuramları  2010/ 263 ( 55-60)

* Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Bilimleri 3. Sınıf Öğrencisi

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *