“VAKFEDİLMİŞ BİR HAYAT”

       Celâl Temel

     “Vakfedilmiş Bir Hayat”, İsmail Beşikci Vakfı Başkanı İbrahim Gürbüz’ün, “Ülkemin Gölgesinde Bir Uzun Yol” anı kitapları serisinin ikinci kitabının adıdır. Kendi içinde iki cilt olan kitap, İBV Yayınları arasında bu ay başında yayımlandı.

      “Ülkemin Gölgesinde Bir Uzun Yol-I, YAŞAMIN KIYISINDA” adıyla geçen yıl yayımlanan anılarının 1.cildinde İbrahim Gürbüz, Kürd ulusal mücadelesi içinde geçen, kendi kişisel yaşamını anlatılıyordu. “Ülkemin Gölgesinde Bir Uzun Yol-II VAKFEDİLMİŞ BİR HAYAT” adlı iki kitap hâlindeki bu 2. ciltte ise ağırlıklı olarak, doksanlı yıllarda, Kuzey Kürdistan’daki sivil Kürd kurumları, Kürd kurumlaşması anlatılıyor. Bin sayfayı geçen bu iki kitapta, bu kurumların hikâyesi var; kuruluşları, faaliyetleri var. Sadece bu dönem değil, 19.yüzyıldan 20.yüzyıla, Kürdlerin kültürel kurumlaşmasının hikâyesi, Kürdoloji de var bu iki cilt kitapta.

       Bir devlet yapılanması bulunmayan Kürdlerin ulusal kurumları çok azdır. Özellikle Kuzey Kürdistan’da Kürd kurumsallaşması gelişmemiştir. Kürdler, “Sazî” dedikleri, sivil alandaki kurumlarıyla, Kuzey Kürdistan’da, genellikle doksanlı yıllarda tanıştı. Bu dönemdeki Kürd kurumlaşmasının en önemli tanıklarından biri İbrahim Gürbüz’dür.

       İbrahim Gürbüz’ün o dönemdeki çalışmalarının tanıklarından biri olan Kürd yayıncı Abdullah Keskin, kitaptaki yazısında şöyle diyor: “Gürbüz, o dönemdeki ortalama tipolojiden farklı özellikler gösteriyordu. Herkese ‘Kekê’ diye hitap ederken onu ayrıksı kılan şey aydın kimliğinin yanı sıra sanırım iş insanı olmasından da kaynaklanıyordu. Uzun fikir teatisi ve ‘prensip’ tartışmaları yerine daha pratik ve sonuca odaklıydı… Ama kürsüye çıktığında, bu özelliğine karşıt bir şekilde duygusal dozu yüksek konuşmalar yapardı.” Abdullah Keskin’in belirttiğine göre, İbrahim Gürbüz, konuşmalarında sık sık Kürd mücadelesinde, vakfetmekten söz edermiş. Abdullah Keskin’in önerisiyle de bu kitabın adı “Vakfedilmiş Bir Hayat” olarak belirlenmiş.

 

       Bu dönemdeki en önemli sivil Kürd kurumu olarak bilinen Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM)-Navenda Çanda Mezopotamya (NÇM), 1991 yılında, önce Yukarı Mezopotamya Kültür Merkezi adlı ticari bir şirket şeklinde oluşturulmuş. Diğer tüm sivil çalışmalar bunun çevresinde yaygınlaştırılmış. MKM’nin çeşitli yerlerde şubeleri açılmış; yüzlerce sanatçı, müzisyen, ressam, tiyatro-sinema oyuncusu çalışmalarda yer almış. MKM bünyesindeki kültür faaliyetleri, resim, müzik ve tiyatro gruplarının çalışmaları, bu çalışmalarda yer alanlar, kitapta genişçe yer alıyor.

       Yakın dönem Kürd kurumlarını en iyi bilen kişi olarak İbrahim Gürbüz, bu kurumlara ait yüzlerce belge ve resim paylaşmış. Kapsamlı bir şekilde anlatılan bu kurumlardan bazılarının tüzüğü, ana sözleşmesi de kitap eklerinde var. İki cilt kitap, adeta bir “Kürd Kültür Kurumları Belgeseli” gibi. İbrahim Gürbüz, bu dönemdeki Kürd kurumlarının çoğunda kurucu, yönetici, bazılarında başkandır. Kuruluş tarihi sırasına göre bu kurumların bir listesi ve İbrahim Gürbüz’ün bu kurumlardaki görevi aşağıdadır.

1-) Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM)-Navenda Çanda Mezopotamya (NÇM), 1991 (Yönetim kurulu başkanı)

2-) MKM’nin bir yayını olarak Rewşen Dergisi, 1992 (Derginin ilk sahibi)

3-) İstanbul Kürd Enstitüsü (Enstîtuya Kurdî), 1992 (Kurucular kurulu üyesi)

4-) Kürd Kültür Vakfı (kuruluş onaylanmadı), 1993 (Kurucular arasında)

5-) Şeyh Sait Vakfı (kuruluş onaylanmadı), 1993 (Kurucular arasında)

6-) MKM’nin Güney Kürdistan’daki kurumlaşma girişimleri, 1993 (İbrahim Gürbüz, Feqî Hüseyin ve Filiz Uğuz’la heyet üyesi)

7-) Mezopotamya Kültür Vakfı (kuruluş onaylanmadı), 1994 (Kurucular arasında)

😎 Kürdçe yayın yapan Yaşam Radyo, 2004 (Yönetim kurulu başkanı)

9-) Bilgi Enstitüsü Girişimi, 2011 (Kurucular arasında)

10-) İSMAİL BEŞİKCİ VAKFI, 2012 (Vakıf başkanı)

11-) Diyarbakır Mezopotamya Vakfı, 2013 (Kurucular kurulu üyesi)

        Tüm bu kurumlarda yer alan Gürbüz, aynı zamanda bir iş insanı. Ateş çemberi içinde, bir ayağı mahkemelerde, cezaevlerinde; bir ayağı işinde. İsmail Beşikci ile hep yan yana. Bu birliktelik, bugün Kürdlerin önemli kurumlarından biri hâline gelen İsmail Beşikci Vakfı’nın kuruluşuyla sonuçlanmış. Yani onlar için (Gürbüz ve Beşikci) vakfedilme gerçekleşmiş! İbrahim Gürbüz, ailesinin Kars’tan İzmir’e göç etmesinden dolayı Tire’de büyümüş. Çocukken Kürdçeyi iyi bilemediği hâlde sonradan kendini yetiştirip, akademik bir Kürdçeyi konuşabilecek bir duruma gelmiş. Bu da takdir edilecek başka bir durumdur.     

       İbrahim Gürbüz, cezaevi hücrelerinde olduğu seksenli yıllarda hep böyle sivil yapıların kurulmasını hayal ettiğini belirtiyor, zaman zaman kişisel sohbetlerimizde de bunu söylerdi. Cezaevinde başlayan hayallerinin yaşama geçmesiyle ilgili olarak, kitabının girişinde şöyle diyor: “Ülkeme, hayallerime ve ideallerime ulaşabilmenin sadece bir yolu vardı; inanmak, bir duruş sahibi olmak ve çalışmak. Hayal etmek yetmiyor, inanmak da yetmiyor. Hayallerimi gerçekleştirebilmek için çalışmam, çalışmam, çok çalışmam gerekiyordu. Ancak böyle ulaşabilirdim amaçlarıma. Başka yolu yoktu…”

 

     Bu kitapta yazılanları okuyunca zor bir dönemde, Kürdler adına iyi şeyler de yapılmış olduğunu görüyorsunuz. Mazlum bir halkın bazı mensupları, bu alanda silahsız bir savaşım vermişler. Kürd ulusunun minnetle anacağı işler yapılmış. Kuzeyde Kürd kurumlaşması, Simurg (Anka) kuşu gibi adeta küllerinden doğmuş. Musa Anter, Feqî Hüseyin Sağnıç, Yaşar Kaya, Cemşid Bender ve Abdurrahman Durre gibi dönemin bilinen bazı Kürd aydınları bu çalışmalarda yer alırken İsmail Beşikci hep yanı başlarındadır; en büyük teşvikçilerindendir. İbrahim Gürbüz, Ramazan Ülek, Abdullah Keskin ve Filiz Uğuz gibi daha genç kuşaklardan aydınlarla birlikte yüze yakın Kürd aydını bu çalışmalar içinde yer almıştır.

       Aynı dönemde, 1992 yılında İstanbul’da, İ. Gürbüz’ün içinde bulunmadığı; aralarında Şerafettin Elçi, Yılmaz Çamlıbel, M. Celâl Baykara, Medet Serhat, Nazif Kaleli gibi Kürd aydınlarının bulunduğu bir grup tarafından, Kürd Kültür ve Araştırma Vakfı (KURD-KAV) (Weqfa Çandî û Lêkolîna Kurdî) adlı bir vakıf kuruldu. Bu vakfın kuruluş senedi 1996 yılında onaylandı. Yine 1995’te, bazı Kürd siyasi grupları, ortaklaşa kısa adı MED-KOM olan Medya Bilim Kültür Organizasyonu Hizmetleri adlı bir şirket kurdular. 1993’te, İzmir’de de Arya Kültür Sanat Merkezi (Navenda Çanda û Pêşiya Arya) adlı bir şirket kuruldu. Kitapta, bu kurumlardan da söz ediliyor. Bunlara benzer kurumsal Kürd yapıları oluşturulması çabası, doksanlı yıllarda, yalnız İstanbul’da değil, başta Diyarbakır olmak üzere, çeşitli Kürd şehirlerinde de sürdürülürken devlet de büyük imkanlarıyla bunları hep engelledi.

        Bu çalışmalar içinde yer alan, bugün yaşamayan, bir kısmı karanlık güçlerce katledilen aydınlarımızı saygıyla, yaşayanları minnetle anıyoruz.

       Doksanlı yıllarda, bir bahar dönemi yaşayan Kuzey Kürdistan’daki bu kurumlaşma çabası, maalesef, bir süre sonra, ideolojik nedenler, farklı siyasi bakışlar ve devletin büyük baskıları sonucu zayıfladı. Yine de bu kurumların, son dönemdeki Kürd aydınlanmasına büyük katkı sunduğu bir gerçektir. Önümüzdeki dönemlerde, bu alanda, Kürdler adına daha önemli işler yapılabileceği beklenebilir…

      CT

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *