Kürt ve Kürdistan sorununun çözümüne yönelik nerdeyse hiç bir talep ve programın gündeme gelmediği, ‘’Türkiyelileşme’’ vurgusunun neredeyse tüm partilerin ortak paydası olduğu bir seçim sürecini geride bıraktık.
Seçimlerin en belirgin sonuçlarından biri, kendi istikbalini esas alarak, Türkiye ve Kürdistan halklarına kendisini dayatmaya çalışan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yenilgisidir.
Diğer bir sonuç ise, anti-demokratik %10 barajının aşılması ve HDP’nin beklenenin üstünde bir oy alarak parlamentoya girmesidir.
Seçimlerin bir diğer özelliği ise, gerek yenilenler ve gerekse başarı gösterenler bakımından subjektif sonuçlar çıkarmaya müsait bir tablo sunmasıdır. Bizim için önemli olan, bu tabloyu doğru okumak ve doğru sonuçlar çıkarmaktır. Burdan bakacak olursak şunları söyleyebiliriz:
Kürt ve Kürdistan halkı, “Kürt sorunu yoktur” diyen Erdoğan başta olmak üzere, ‘’tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak’’ diyen “ulusal koro” AKP, CHP ve MHP’ye önemli oranda ‘’hayır’’ dediğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Kürdistan coğrafyasına bakıldığında bunu açık şekilde görmek mümkündür.
Belli bir Türk kesimin, “tek adam” olma hırsıyla toplumu geren Erdoğan’dan kurtulmak amacıyla HDP’ye oy verdiği açıktır. Bilinen çatışma nedeniyle “Cemaat” çevresi, ideolojik nedenlerle kimi sol gruplar ve Erdoğan tehlikesi karşısında refleks gösteren Alevi ve kimi CHP’liler HDP’ye oy vermeyi tercih etmişlerdir.
Ayrıca, Kürtlerin entegre edildiği ‘’Yeni Türkiye’’yi kurmak isteyen basın ve sermaye çevrelerinin geniş bir kesim de kendi çıkarları gereğince, ‘’Türkiye’’li HDP’ye büyük bir destek sunmuştur. Ama açıktır ki, HDP’nin almış olduğu oyların çok büyük bir çoğunluğu, Türkiye’de alevisiyle, sunnisiyle Kürt halkı, Kürdistan’da da tüm etnik, dinsel, mezhepsel ve sosyal kategorileriyle Kürdistan halkının oylarıdır. Bu tabloda, HDP’nin bütün‘’Türkiyelileşme’’ ve entegrasyon siyasetine karşın, Türkiye halkından HDP’ye fazla bir oy gelmediği, büyük çoğunlukla Kürt ve Kürdistan halkının HDP’ye oy verdiği görülmektedir.
Seçimlerde ortaya çıkan bu tabloya bakarak, Kürt ve Kürdistan halkının HDP’nin ‘’ortak vatan,
demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, bayrağa saygı’’ esaslı “Türkiyelileşme” adı altında yürüttüğü entegrasyon siyasetine destek verdiğini söylemek gerçekçi bir tesbit olmayacaktır. Çünkü seçim sonuçlarını belirleyen ana parametreler şunlar olmuştur:
–Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘’Kobani düştü, düşecek’’ , “Kürt sorunu yoktur”, ‘’Kürtler daha ne istiyor, her şey olabiliyorlar’’, şeklindeki yaklaşımı seçimlerde, Kürtlerin büyük tepkisine neden olmuştur.
–Bir çok saldırıdan sonra, özellikle Diyarbakır’da “karanlık güçlerin” HDP mitingine yapmış oldukları saldırı ve katliam girişimi, Kürt ve Kürdistan halkının tepkisini en üst noktaya taşımış ve seçimlerdeki tavrının şekillenmesinde büyük bir rol oynamıştır.
–Kürt ve Kürdistan halkı, Kürdistan sorununun siyasal ve demokratik yol ve araçlarla
çözümünden yana olduğunu bu seçimlerde sergilemiş olduğu tutumla bir kez daha kanıtlamıştır.
HDP’nin barajı aşamaması durumunda tekrar çatışmaların başlayabileceği kaygısı, Kürdistan
halkının HDP’ye daha yoğun bir şekilde oy vermesinde önemli bir rol oynamıştır.
–Anti-demokratik %10 barajının yarattığı mağduriyetin giderilmesi ve HDP’nin barajı aşması
durumunda Erdoğan’a başkanlık yolunun kapanacağı gerçekliği, seçimlerin kaderini belirleyen
ve HDP’nin bu düzeyde oy almasının en belirleyici faktörlerinin başında gelmiştir.
–En önemli faktörlerden bir diğeri ise, AKP’ye oy veren Kürt seçmenin kiçimsenemeyecek bir kısmının, Erdoğan’ın Kürtleri rencide eden yaklaşımlarına tepki göstererek, HDP’ye yönelmesidir.
–Ayrıca, Alevi Kürtlerin bir kısmının CHP yerine HDP’ye oy vermeleri, bu tablonunun ortaya çıkmasında rol oynayan bir başka önemli faktördür.
Evet, bu faktörlerin belirleyici olduğu bir atmosferde yapılan seçimlerin sonuçlarını Kürt ve
Kürdistan halkının “Türkiyelileşme” siyasetine ‘’onay’’ı olarak yorumlamayı gerektirecek hiçbir gerçekçi veri sözkonusu değildir.
Son yıllarda daha somut bir projeye dönüştürülen ve seçim süresince de yoğun bir şekilde
gündemleştirilen ‘’Türkiyelileşme’’ adı altındaki entegrasyon siyasetinin siyasal ve düşünsel
manipülasyonlarla toplumda yaygınlaştırılması elbette ki önemli bir sorun olarak hala
önümüzde durmaktadır. Seçimlerde ortaya çıkan tablonun da bu entegrasyon siyasetinin
manipülasyonunu güçlendiren bir faktör olarak, kimilerince değerlendirilmek isteneceği de
açıktır. Bu anlamda , Kürdistani eksenli çözüm stratejisi açısından bu konuda güçlü bir düşünsel ve siyasal
karşı duruşun gösterilmesi bugün daha bir önem arz etmektedir.
Bu seçimler, öncelikle, Kürt ve Kürdistan gerçekliğini yok sayan, ‘’tek vatan, tek millet, tek devlet,
tek bayrak’’ siyasetini Kürt ve Kürdistan halkına dayatan partilerin, halkımızın oylarıyla Kürdistan’dan silinecekleri bir sürecin başlangıcı olarak algılanmalıdır. Artık Kürdistan’da hangi siyasal kimlikle olursa olsun, Kürt ve Kürdistani partiler siyaset sahnesinin muhatapları olmalıdırlar. Eğer
Kürdistan sahasında demokratik bir yarış olacaksa, bu yarış ‘’Kürt ve Kürdistani’’ partiler arasında
olmalıdır.
Seçim sonuçları, Türkiye devletinin ‘’tek şef’’ eksenli bir yeniden yapılanma yerine, eski ve yeni
sermaye grupları ile devletin tüm kesimlerinin ortak uzlaşmasına dayalı bir ‘’Yeni Türkiye’’yi
işaret etmektedir. Bu ‘’Yeni Türkiye’’de de Kürt ve Kürdistan sorununun çözümü, açık ki, ‘’Türkiyeli Kürt
vatandaşların anasayal vatandaşlık hakları’’ olarak ele alınacaktır. Mevcut tablodan, Kürt ve Kürdistan sorununun gerçek çözümü yönünde bir adım beklemek mümkün değildir.
Hatırlatmak isteriz ki, 12 eylül faşizminin kalıntısı olan %10 luk seçim barajı, sadece Kürdistan halkı için değil, Türkiye halkının da önüne çekilen anti-demokratik bir setti. Bu setin Kürdistan halkının oylarıyla yıkılmış olması, Türkiye’deki demokrasinin anahtarının da Kürt ve Kürdistan sorunun çözümünden
geçtiğini bir kez daha ispatlamıştır. Ama Kürdistan halkı ve Türkiye demokrasi güçlerinin önünde
daha büyük setler sözkonusudur.
Kürt ve Kürdistan halkının seçim sonuçlarıyla vermiş olduğu bu mesajı, Kürdistan eksenli ulusal
demokratik bir birlik perspektifiyle daha üst seviyelere yükseltmek mümkündür. Önümüzdeki süreç “Türkiyelileşme”ye değil, Kürdistanileşme ve Türkiye ile iki ülke gerçeğine dayalı eşitliği de kapsayan bir statüye işaret etmektedir. Kürdistani hareketler bakımından temel hedef, ortaya çıkan yeni durum ışığında, ulusal demokratik birliği sağlamaktır.
Bu tarihsel birlik görevinin yerine getirilmesinde, birbirine yakın düşünsel ve siyasal perspektife sahip olan en geniş özgürlükçü,demokrat Kürdistani potansiyelin gücünü birleştirmesinin büyük rolü olacaktır. Seçimler, özgürlükçü,demokrat Kürdistani potansiyelin omuzlarındaki tarihsel birleşme görevini, artık ertelenemez yaşamsal bir zorunluluk olarak önümüze çıkarmıştır.
Biz PAK olarak, HDP’yi seçim başarısından dolayı kutluyoruz. HDP ile düşünsel ve siyasal programlar ve hedefler bakımından farklı zeminlerde olsak da çok sesli, çok renkli bir siyaseti esas alıyoruz. Herkesin de bu anlayışla hareket etmesinin halkımızın çıkarına olduğunu düşünüyoruz. Dileriz ki bu seçimler Kürt ve Kürdistan siyasetinde çok renkli bir siyasal kültürün gelişmesine katkı sunar. Ve dileriz ki HDP, Kürt ve Kürdistan halkının kendisine vermiş olduğu bu ‘’emanet’’i, bu ‘’kredi’’yi, yapay bir “Türkiyelileşme” ekseninde değil, Kürdistan ulusal demokratik mücadele zemininde değerlendirecektir.
PKK, HDP ve Türkiye devletinin yeni hükümeti kim olursa olsun, herkesi, şiddetin tekrar
başlamaması yönünde, her türlü provakasyona karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Sorunların
siyasal ve demokratik yol ve araçlarla çözümlenmesi hepimizin temel prensiplerinden biri
olmalıdır.
7 Haziran seçimleri , PAK’ın günlük hesaplara saplanmadan, kişilikli siyasetiyle, Kürdistani duruşuyla, şiddete değil, siyasal ve demokratik yol ve araçlarla çözümü savunmasıyla; Kürtler arası düşmanlık ve totaliter yaklaşımlar yerine , çok sesli, çok renkli bir siyaset anlayışıyla, ülkemizde yeni bir siyasal kültürün geliştirilmesi gerektiğine dair söylemiyle; PAK’ı yeniden Kürdistan halkının en önemli politik merkezlerinden biri olarak öne çıkarmıştır.
PAK, Kürdistan’da özgürlükçü, demokrat, kişilikli siyasetin en önemli adreslerinden biri olarak, kendisi gibi düşünen en geniş Kürdistani potansiyeli bir kez daha, ‘’makus talihimize’’ müdahale etmeye; dar, küçük dünyalarda geleceğimizi kaybetme yerine, bugünden özgür Kürdistan’da özgür bir geleceği hep
birlikte daha güçlü bir şekilde kurma adımlarını örmeye çağırıyor. 09.06.2015
Mustafa Özçelik
PAK (Partîya Azadîya Kurdistanê- Kürdistan Özgürlük Partisi) Genel Başkanı