Kuzeyde siyaset sınıfı ne yapmalı/ Kürdistan’ın Egemenlik Hakkı korumalı….


İbrahim GÜÇLÜ

(ibarhimguclu21@gmail.com)

Kürdistan’ın Kuzeyinde 1974 yılından sonra kategorik bir yapı kazandı. Ama bulunduğumuz aşamada bu kategorik yapısı tartışmalıdır.

Kürt siyaset sınıfının yeniden ayağa kalkması ve kategorik bir yapı kazanması için, fikir üretiminden ve tartışmalardan korkmamalıdır.

Kürt siyaset sınıfının kendisine yaptığı kötülüğü, gençlere yapmamalıdır.Kürt siyaset sınıfı, dünyadaki diğer siyaset sınıflarına benzemiyor. Rasyonel, çağdaş, değişimci, reformcu değildir. Bu durumdan çıkılması gerekir. 21. Yüzyılın değerlerine ulaşması gerekir.

Kürt siyaset sınıfı, çoğu zaman felsefe fikirlerin ve düşüncelerin üretilmemesinden şikâyetçidir. Ne yazık ki, birileri de fikir üretmeye başladığı zaman, fikir üretilmesinden korkmaya ve bağırmaya başlıyor. Fikir üretenler engellenmeye çalışıyor. Onların elindeki fikir üretim araçlarını tasfiye ediyor. Ya da o fikir adamlarını fikir üretme araçlarından uzaklaştırıyor.

Kürt siyaset sınıfı bilmeli ki, büyük değerli felsefeye ve bilime dair düşünceler polemikler, tartışmalar, araştırmalar sonucu ortaya çıkmışlardır.

Dünyada büyük filozofların polemiklerini hep zevkle okuduğumuz ve onlardan yararlandığımız biliniyor. Bizde de bu polemikler belli bir ölçüde ortaya çıkmaya başladı. Değeri bilinmelidir.

Kürt siyaset sınıfı, bir tarafta konuşulmamasından, tartışılmamasından, polemik yapılmamasından, eleştiri yapılmamasından şikayetçiyiz. Diğer tarafta konuşulmaya, tartışılmaya, polemik ve eleştiri yapılmaya başlandığı zaman da bağırmaya, “aman ne oluyor”, “aman bir şeyler bozuluyor” deme korkaklığını gösteriyoruz.
Kürt siyaset sınıfının bu tavrını, birçok konu ve alanda görebiliri

1974’ten sonra Rızgarî Dergisinde ezop diliyle değil, gerçekleri konuşmaya başlanınca; devletin sömürgeci, ırkçı, işgalci karakterini ifade etmeye ve teşhir etmeye başlayınca; Kürdistan’daki milli direniş hareketlerini açıkça analiz edip ve sahiplenince; Kürtlerin bağımız örgütlenmesini mutlak anlamda savununca; Bağımsız ve Birleşik Kürdistan’ı ileri sürüp bir stratejik hedef olarak belirleyince; Kürdistan’ın Güneyindeki ulusal kurtuluş hareketini ve ulusal lider Mustafa Barzani’ye sahip çıkınca; Türk sömürgeci devletinin resmi ideolojisi olan, tabu halinde ve dokunulmaz olan Kemalizm’i teşhir edince; Kürt sınıfının değişik tonda ve gerekçelerle bağrışmaları başladı.

Aynı zamanda 1974’ten sonra, Özgürlük Yolu ve Türk solu ile çetin polemiklere girişilince, aynı tavır ortaya çıktı. Oysa o polemikler, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden önce kocaman kitlesel Kürdistan parti ve örgütlerinin, kitlesel ve sosyolojik milli hareketin inşasına, yapılanmasına, oluşmasına, olgunlaşmasına yardımcı oldular.

Kürt siyaset sınıfının bu tavrını, yine son on yıllarda en fazla da PKK konusunda gördük. PKK hakkında parmak sayısı kadar insan yazmaya ve konuşmaya başladıkları zaman, “aman PKK’yı konuşmayın,  tehlikelidir. Size zarar verir”, “PKK de Kürt’tür onlar için dışarıya bir şey yazmayalım, kendi içimizde konuşalım”, “PKK konuşmanız ihanettir”, “PKK’yı eleştirmek düşmana hizmettir ve düşmanla işbirlikçiliktir” dendi. Sonunda da PKK gemiyi azıya aldı. Meydanı aldı gitti. Kürdistan milli hareketinin bütün parçalarında bir tehlikeli sorun olarak önümüzde durmaktadır.

Sonunda Kürt siyaset sınıfı için, PKK konusunda Almanya’da faşizme karşı mücadele dönemindeki papazın konumu ortaya çıktı.

Yine de o parmak sayısı kadar insana müteşekkir olmalıyız ki riski ve her türden saldırıları göze alarak PKK’yı yazdılar ve konuştular. Şimdilerde on binlerce insan PKK gerçeğini kavradı. PKK’ya muhalefet ediyor. Halkı bu yönde bilinçlendirmeye çalışıyor.

Kürt siyaset sınıfının çoğunluğunun bağırmaları ve çağırmaları: tartışanları, konuşanları korumak değildir.  Büyük bir davayı korumak güdüsü ve hissiyatı da değildir. Kendilerinin sahip olduğu geçmişe dair, milli sosyal değerlerle çatışan değerleri, korumaktır. Kendilerinin fikir üretimsizliğini gizlemek içindir. Kendi zihin dünyalarındaki kaymaları engellemek ve sahip oldukları tabulardan korkmalarıdır.

Onun için Kürt siyaset sınıfı bıraksın, kim ne konuşacaksa, kimle konuşacaksa, kimle polemik yapacaksa, kimle programlara katılıp, kimlerle katılmayacaksa ona insanların kendileri karar versin.


Elbette ki olup bitenleri, konuşulanları, polemikleri anlamak, yorumlamak, değerlendirmek, onlara bağlı fikir üretmek de ilgi duyanların işidir. Kürt siyaset sınıfı camiasının işidir.

Kürt siyaset sınıfı, sahip olduğu bu statükocu düşünce ve davranış tarzıyla, anlamsız düşüncelerle, sınıf olarak kendinizin gelişmesini engelledi.  Buradan soruna bakınca, Kürt siyaset sınıfının düşünce dünyasının geldiği yer içler acısıdır. Kürt siyaset sınıfının kendisine yaptığı bu kötülük, koca bir kuşağa ve tarihsel döneme yapılmış bir kötülük oldu.

Kürt siyaset sınıfı,  hiç olmazsa genç insanların düşünce dünyasını, bu tavır ve düşünce geriliğiyle karartmamalıdır.

Kürt siyaset sınıfı, gençlere konuşmayın, tartışmayın, eleştirmeyin, polemik yapmayın deme yerine, doğru ve etik konuşmanın, bilimsel ve felsefe ahlâkına uygun konuşmanın, tartışmanın, polemiklerin nasıl yapılması gerektiği konusunda dikte ettirici, otoriter zihniyetin ürünü olan kalıp sunma yerine, önermede bulunmalıdır.

Eğer Kürdistan’ın Kuzeyindeki siyaset sınıfı değişmez. Kürdistan milli hareketinin yaratılmasında katkıda bulunamaz. Gelişmelere ayak uyduramaz. Çağın gerisinde kalarak, Kürt milletinin de geriden takip etmesine sebep olur.

KÜRDİSTAN’IN EGMENLİK HAKKI VE HUKUKU KORUNMALI…

Kürdistan Federe Bölgesi, Kürtlerin kendi ülkelerinde egemen ve iktidar oldukları tek alandır. Kürdistan’daki bu egemenlik ve iktidar, uluslararası hukuk ve Federal Irak Devleti hukukuyla bir meşruluğa ve konuma kavuşmuştur.

Kürdistan Federe Bölgesi, 2017 yılında yapılan Kürdistan Bağımsızlık referandumunun sonucunun çok net ortaya koyduğu gibi, Bağımsız Devlet olmaya aday bir Kürdistan bölgesidir. Dünyanın gözetlediği ve izlediği bir meşru yapıdır. Onun için hukuka uygun davranması, özgürlükleri koruması her zamankinden daha önemlidir.

Kürdistan, Irak Federal Devletinde, federe bir siyasi statüye sahip olmasına rağmen, dünyada Federal Irak Devletinden daha fazla itibarlı bir bölgedir. Daha çok güvenilen ve güvenlikli kabul edilen bir yerdir. Bundan dolayı da dünya devletlerinin çoğunun Irak Temsilcilikleri, elçilikleri, konsoloslukları, Kürdistan’ın başkenti Hewlêr’de yerleşmiş durumdalar.

Hiçbir zaman terör şiddete bulaşmamış bir bölgedir.

Kürtlerin milli hak ve özgürlüklerini kullandıkları ve geliştirdikleri tek alandır. Kürtlerin evidir.

Dünyanın Ortadoğu’da örnek gösterdiği bir demokrasiye sahiptir. Dünyanın bağımsız devlet gibi muamele ettiği tek federe devlettir.

Bu bağlamlarda Kürdistan Federe Devletinin egemenlik ve hukukunu canımız ve gözümüz gibi korumalıyız.

Diyarbekîr, 28 Nisan 2020

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *