TİHV, 8 yıl sonra Türkiye’yi değerlendirecek olan BM’ye bağlı İşkenceye Karşı Komite’ye rapor sundu: İşkenceciye takipsizlik, işkence görene karşı dava var. AYM cezasızlık politikasını tahkim etti. Tecrit olağan rejim haline getirildi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’ye dair ‘Beşinci Periyodik Raporu’na alternatif rapor hazırladı. İşkenceye cezasızlık politikası uygulandığı, hapishanelerde tecridin olağan rejim olarak kabul edildiği belirtilen raporda, hasta mahpusların durumuna da dikkat çekilerek, 2022 yılından bugüne en az 73 mahpusun vefat ettiği bilgisi yer aldı.
Farklı sivil toplum kuruluşlarında faaliyet gösteren insan hakları savunucularının da katkılarıyla hazırlanan rapor geçen günlerde komiteye sunuldu.
Rapor, TİHV Başkanı Metin Bakkalcı tarafından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. Basın toplantısına İnsan Hakları Derneği (İHD), Hafıza Merkezi, Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, Ceza Infaz Sisteminde Sivil Toplum (CISST) temsilcileri katıldı.
‘BM 8 YILDIR TÜRKİYE İLE İLGİLİ RAPOR YAYINLAMADI’
Komitenin 2016 yılından bu yana Türkiye’ye ilişkin rapor yayınlamadığına dikkat çeken Bakkalcı, aradan 8 yıl geçtiğine vurgu yaptı. Türkiye’de işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının normalleştirildiğini ve cezasız bırakıldığını anlatan Bakkalcı, Birleşmiş Milletler’e 108 maddelik rapor hazırladıklarını söyledi.
Hazırlanan raporda şu bilgilere yer verildi:
‘TİHV BM İŞKENCEYE KARŞI KOMİTE’YE 108 MADDELİK ÖNERİ SUNDU’
Türkiye’nin Beşinci Periyodik Raporu’na alternatif olarak sunulan ve 2016 yılından bugüne gelen süreci kapsayan raporda, Türkiye’nin işkence ve diğer kötü muamele fiillerini önleme yükümlülüğünü yerine getirmediğine, işkence iddiaları ve yaşam hakkı ihlallerinin etkili ve bağımsız şekilde soruşturulmaması başta olmak üzere sözleşmenin uygulanmasına yönelik birçok sistematik soruna dikkat çekildi.
TİHV, dikkat çekilen sistematik sorunların çözümüne ilişkin 108 öneriyi Komite’ye sundu.
Komite, 17-18 Temmuz’da Cenevre’de yapılacak oturumlarda Türkiye’yi değerlendirecek.
İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELEDEKİ ARTIŞ
Raporda, Türk Ceza Kanunu’nun “işkence” suçunu düzenleyen 94. maddesinin BM İşkenceye Karşı Sözleşme ile uyumlu olmadığı belirtildi. Bu durumun yarattığı yasal boşlukların işkence ve diğer kötü muamele iddialarının etkili ve tarafsız biçimde araştırılamamasına ve dolayısıyla cezasızlığa sebep olduğu Komite ile paylaşıldı.
Raporda, Ocak 2016 – Haziran 2024 döneminde Türkiye sınırları içerisinde işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalan 5 bin 553 kişinin tedavi, rehabilitasyon ve belgeleme amacıyla TİHV’e başvurduğu ve bu kişilerin 232’sinin çocuk olduğu aktarıldı.
BİR İŞKENCE YÖNTEMİ OLARAK CİNSEL ŞİDDET SÜRÜYOR
Gözaltı araçlarında ve sokakta işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında artış kaydedildiği bilgisi yer alan rapora göre, söz konusu dönemde fiziksel şiddet ve pozisyonel işkence uygulamalarında da artış görüldü. Ayrıca cinsel şiddet de bir işkence yöntemi olarak varlığını korudu. Sıkı kelepçe ve ters kelepçe uygulamalarının 2016 yılından itibaren giderek arttığı ve bir cezalandırma aracı olarak rutin bir uygulama haline geldiğinin de raporda altı çizildi.
AYM CEZASIZLIK POLİTİKASINI TAHKİM ETTİ
İşkence ve diğer kötü muamele iddiaları dahil, ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık politikasının güçlenerek devam ettiğine vurgu yapılan raporda, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) de kararlarıyla bu cezasızlık politikasını tahkim ettiği belirtildi.
2015 yılında sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde askeri operasyonlar sonucunda meydana gelen yaşam hakkı ihlallerinin takipsizlikle sonuçlanmasıyla ilgili başvurularda AYM’nin yalnızca 4 başvuruda usul yönünden ihlal kararı vermesi, yüksek mahkemenin bu tutumuna örnek olarak gösterildi. Zorla kaybetmelere ilişkin hukuki süreçlerin de zaman aşımı gerekçe gösterilerek birer birer sonlandırıldığı Komite ile paylaşıldı.
‘İŞKENCEYE TAKİPSİZLİK, İŞKENCEYE MARUZ BIRAKILANA DAVA’
Raporda işkence suçunun soruşturulmasının önüne geçmek amacıyla işkenceye maruz bırakılanları yıldırmaya yönelik “görevi yaptırmamak için direnmek” (TCK 265) suçlaması gibi gerekçelerle karşı davalar açılmaya devam edildiğine dikkat çekildi.
Savcılıkların, kamu görevlilerinin şüpheli olduğu “işkence” soruşturmalarında genellikle takipsizlik kararı verdiği ifade edilen raporda, işkenceye maruz bırakılanlar hakkında başlatılan soruşturmaların ise çoğunlukla kamu davasıyla sonuçlandığı anlatıldı
Cezasızlığın kovuşturma aşamasında da ortaya çıktığı belirtilen raporda, mahkemelerin “işkence” suçlamasıyla yargılanan kamu görevlilerini beraat ettirme eğiliminde oldukları, buna karşılık “görevi yaptırmamak için direnmek” suçlamasıyla görülen davaların beraat ile sonuçlanma oranının yüzde 30’un üzerine çıkmadığı komiteye iletilen bir diğer konu oldu.
TİHEK’E ELEŞTİRİ: 4 BİN 780 BAŞVURUDAN SADECE 15’İNE İHLAL KARARI
Raporda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na ilişkin de (TİHEK), eleştiriler yer aldı.
TİHEK’in BM’nin kılavuz ilkelerine aykırı bir şekilde “soruşturma” yürüttüğü belirtilen raporda, kurumun 2016 – 2023 yılları arasında kendisine yapılan 4 bin 708 başvurunun yalnızca 15’inde “ihlal” tespit ettiğine dikkat çekildi.
HAPİSHANELER ALARM VERİYOR
Raporda, hapishanelerde giderek ağırlaşan koşulların ve rutin hale getirilen insan haklarına aykırı uygulama ve kısıtlamaların başlı başına işkence ve diğer kötü muamele niteliği taşıdığı vurgulandı. Hapishanelerdeki aşırı kalabalıklaşma sorununun kemikleştiğine dikkat çekilen raporda yalnızca raporun yazım sürecinde hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının 78 bin 50 kişi arttığı ifade edildi.
‘EN AZ 73 MAHPUS ÖLDÜ’
Yeni açılan “S Tipi Ceza İnfaz Kurumu”, “Y Tipi Ceza İnfaz Kurumu” ve “Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu” olarak adlandırılan hapishanelerde tecridin olağan rejim olarak kabul edildiği belirtilen raporda, hasta mahpusların durumuna da dikkat çekilerek, 2022 yılından bugüne en az 73 mahpusun hastalık, intihar, şiddet, ihmal gibi çeşitli gerekçelerle öldüğü aktarıldı. Raporda, çok sayıda siyasi mahpusun keyfi kararlarla denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme hakkından mahrum bırakıldığının da altı çizildi.