Şefîk ÇOLAK
Türkiye’de geçmişte hep TSK mensupları kirli ilişkilerin içinde bulunmuştur. Yasal olmayan bir sürü eylemlerin içine girmişler ve paramiliter mafya ve çeteleri eğitmişler ve yönlendirdikleri gibi korumuşlardır. Kendilerini devletin sahibi olarak görmüşler ve bu görüş çerçevesinde hareket etmişler. Halk da kendisine dayatılan ve öğretilen bu düşünceye hep inanmış veya gördükleri eğitimin sonucu olarak gerçeği bildiği halde inanmak istemiştir.
Osmanlı’nın bütün ekonomisi işgaller ve işgal edilen yerlerin talanı ve zorla toplanan vergi (haraç) üzerine kuruludur. Bunu yapan kudret de ordusu olmuştur. 500 yıldan uzun süredir buradaki halklara dayatılan önemli kavramlardan biri “KAHRAMAN ASKER” anlayışıdır. Sistemin devamını sağlamak için bu zorunluluktu ve kesintisiz yapılmaya çalışıldı. Bu anlayış TC’de de devam ettirildi. Bu toplum da bir gün bile “asker halkı yöneten değil halka hizmet eden görevliler olmalıdır” demedi. Bu anlayış kırılmadığı sürece de bu ülkede demokrasi olmayacak ve toplumsal sorunlar dönemsel olarak yükselmek üzere hep devam edecektir.
Unutmayalım 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerini yapan, 5 Nolu Cezaevi gibi insanlık suçlarının en uç örneklerini yaşatanlar bu askerlerdir. Hizbullah ve Jitem gibi kontra suç örgütlerini kuran, kollayan ve eğitenler de bu askerlerdir. Bu ülkede asker diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi asli görevine çekilmeli ve ona göre saygı duyulmalı ve konumlandırılmalıdır. Asker siyasete karışmamayı, taraf olmamayı öğrenmelidir. Aksi durumda siyaseten hoşumuza gitmeyen kişi veya yapılara (parti, dernek, düşünce kuruluşu gibi) karşı tavır almaya kalkıştıklarında mutlaka cezalandırılmalı ve yapının dışına çıkarılmalıdır. Halk da bu yapay kahraman kavramından uzaklaşmalıdır. Türkler diğer halklar ile dost olmak istiyorlar ise gereken tavrı zaman geçirmeden almalıdır. Sadece “Halkların Kardeşliği” sloganına sığınma ile yetinerek sahte dostluk ilişkilerini sürdürme şanslarını kaybedeceklerini bilmeliler.
Kim olursa olsun resmi bir törende siyasilerden birinin elini sıkmayan bir asker suç işlemiştir. Yaptığı vatansever bir tavır değil suçtur, insani olarak da ahlaksızlıktır. Kimin iyi insan olduğu veya vatansever olduğunu belirlemek askerlerin işi değildir.
Bu ülkede halklar askerlerin neden olduğu travmayı yaşamalıdır. 15 Temmuz 2017’de hain olan askerler 14 Temmuz 2017’de bu ülkede kahraman olarak görülüyordu. Ne yazık ki bu ülkenin halkları bu travmayı yaşamak istemediler. Herhangi bir siyasinin, en uç olarak Hüda-Par Genel Başkanı’na dahi resmi bir ortamda olumsuz tavır gösteren askeri hoş görmemeliyiz ve lanetlemeliyiz. Bir tutum alınacak ise bu sivil yapıların işidir ve asker de buna saygı duymalıdır. Askerin siyasi tavır almasını kınamadığımız durumda demokrat bile olamayız. Kurd Belediye Başkanlarının elini sıkmayan askere, bu toplum gerekli tepkiyi vermiş olsaydı, son yaşanan depremde asker yapması gereken görevi tartışmasız yapacaktı. Belki de binlerce kişi sağ olarak kurtarılacaktı. Siyaseten taraf olan asker halkın hizmetinde olmaz, diktatörlerin askeri olarak hep görev yapar durumda olur. Bugün olduğu gibi oluşan tutuma şaşırmamalıyız.
Yaşamı derinden etkileyen darbelerden sonra bile askere karşı psikolojik olumsuzluk yaşamayan bir başka anlamda travma yaşamayan egemen halkın ne ölçüde ırkçılaştırıldığını bir gün bilim insanları mutlaka inceleyecektir. Yaşanacak bir savaş bu ırkçıların aklını başına getirecek ama onların hayal ettikleri huzur için çok geç olacaktır. Unutmayalım her yere saldırma planı yapan ordusu olan bir ülkenin halkları uzun sürede mutlaka yaşananın bedelini ödeyecektir.
Umarım Yakındoğu’nun egemen devletleri sorunları şiddetsiz bir yolla çözmeye çalışırlar….
Şefik Çolak
30.5.2024