İbrahim GÜÇLÜ
Mart ayı, Kürtler ve Kürdistanlılar için önemli bir aydır. Bazı önemli tarihi olaylara göz atarak, mart ayını Kürtler açısından okumaya çalışalım.
EFSANEVİ MİLLİ LİDER MELE MUSTAFA BARZANİ’NİN DOĞUMU KÜRT MİLLETİ İÇİN TARİHİ BİR ŞANSTIR…
Kürdistan’ın efsanevi ve ölümsüz milli lideri Mustafa Barzani 14 Mart 1903 yılında dünyaya geldi. Doğumunun 119 yılına intikal etmiş durumdayız. Onun çocukluğu, büyük zorluklar, annesiyle Osmanlı İmparatorluğu tarafından Diyarbakır Cezaevinde tutuklu kalmasıyla, ağabeyi Abdülselam Barzani’nin gözlerinin önünde idam edilmesiyle, daha başka önemli tarihi milli ve toplumsal gelişmeler içinde geçti ve olgunlaştı. Gençlik yaşlarında Kürdistan milli kurtuluş hareketinin liderliğine fedakârlığı, mücadelesi, bileğinin gücüyle erişti.
Mustafa Barzani’nin dünyaya gelmesinin Kürtler için büyük bir tarihi şans olduğunu, Onun yaşam mücadelesini, Kürt milleti için yaptıklarını, Kürdistan Otonomisinin kuruluşuna önderlik etmesini, Kürdistan Federe Devleti için oluşturduğu temelleri incelediğimiz ve bilince çıkardığımız zaman rahatlıkla tespit edebiliyoruz.
Mustafa Barzani, Kürdistan ulusal kurtuluş hareketine süreklilik kazandırdığı gibi, Kürdistan’ın Güneyinde sonuç alıcı olmasını sağladı. Bütün dünya Kürtleri ve Kürdistanlılar, Mustafa Barzani’yi bundan dolayı efsanevi ve ölümsüz lider kabul ediyor, saygı ve minnet duyuyor.
Mele Mustafa Barzani’nin yapısal özellikleri, yaptıkları, milletçi ve halkçı karakteri, kişisel ve toplumsal ahlâkı incelendiği zaman, çok rahatlıkla tespit edilir ki, O tüm zamanların lideridir.
Mele Mustafa Barzani’yi bütün zamanların lideri yapan özellikleri iyi okumak lazımdır.
Mele Mustafa Barzani, bilgeydi ve iyi bir medrese eğitimine sahipti.
Kürt milli kurtuluş mücadelesinin gelişmesi, Kürdistan’ın bağımsızlığı için mücadele etti.
Bütün toplumsal kesimlerle ilişkili oldu. Bütün toplumsal kesimleri milli mücadelede birleştirdi. Bu özelliğiyle de demokrat ve halkçıydı.
Bir şeyh olduğu için de milli ve dindar bir liderdi. Onun dindarlığı, İslam dışındaki dinlere verdiği önem ve destekle tanımlanır.
İyi bir aile babasıdır. Bütün ailesini milli mücadele için hazırlayan liderdir. Milli mücadelede kendi çocuklarının daha fazla fedakârlık yapmasını istemiştir.
Kürdistan’daki tüm ulusal hareketlerin ve liderlerinin iyi bir mirasçısı ve koruyucusudur.
Kürdistan’daki bütün milli mücadelelere katıldı ya da destek verdi. Kürdistan Mehabad Devletinin Genelkurmay Başkanı oldu.
Güçlü, haklı ve uzun bir mücadele geleneğinin devam ettiricisiydi ve o mirasa da layıktı.
Haksızlığa isyan eden bir şahsiyettir.
Hem savaşmayı ve hem de barış yapmayı bilen bir siyasi ve askeri dehaydı.
Tüm Kürt milletinin değişik kesimlerini seven ve kucaklayan bir şahsiyet ve milli siyasetçiydi.
Kendisine düşman olan aşiretlerle ve toplumsal Kürt güç odaklarıyla savaşmayı milli mücadelenin aleyhinde kabul etti.
Kürtleri dünyaya yaptığı iyi şeylerle tanıttı.
Milli kurtuluşçu olarak hiç bir zaman Arapları, Farsları, Türkleri özel olarak öldürme amacına sahip olmadı. Dava adamı olarak bağımsızlık, hak, adalet, hukuk için mücadele etti.
Öldüğü güne kadar Kürt milletinin özgürlüğü ve bağısızlığı için mücadele etti. Özgürlüğün, insani olmanın, bağımsızlığın, milletimizin kendi kendini yönetmesinin sembolüydü.
Askeri ve siyasi bir dehaydı.
İyi bir diplomattı. Sovyetler Birliğindeki siyasi çalışmaları bunun en önemli göstergesiydi.
HALEPÇE KATLİAMI: SÖMÜRGECİLERİN KÜRDİSTAN VE KÜRT MİLLETİNİ YOKETME SİYASETİNİN BİR DEVAMIDIR…
Irak Sömürgeci Faşist Baas Rejimi, Kürdistan’ın Güneyindeki Halepçe Şehrinde, İran ve Irak Savaşı’nın devam ettiği koşullarda, zehirli gazlarla ve kimyasal silahlarla çağın ikinci büyük katliamını, dünyanın gözünün önünde, gerçekleştirdi.
Aynı Baas Rejimi, 1974 yılındaki Kürt-Arap Savaşında da Sovyetler Birliği’nin sağladığı silah olanaklarıyla Kürdistan’da Kürt halkına karşı napalm bombaları kullanmıştı. O zaman da bir katliam gerçekleşmişti.
Halepçe’de 16 Mart 1988’da gerçekleşen felaket, bir katliam ve soykırım hareketidir.
Halepçe Katliamı, sömürgeci devletler tarafından, 20. Yüzyılın başlarından itibaren, 1919’da Koçgiri ile başlayan ve Lozan Antlaşması sonrası Kürdistan’da devam eden milli mücadelelerden sonra, Kürt milletine (milletimize) yönelik gerçekleştirilen katliamların bir devamıdır.
Sömürgeci Devletlerin, 20. Yüzyılın başlarından itibaren planlı ve sürekli hale getirdikleri Kürt Soykırım Hareketinin bir halkasıdır.
Halepçe Katliamı, Kürdistan’ın Güneyinde 1983 yılında başlayan ve 180.000 kişinin katliamıyla sonuçlanan Enfal Kürt katliamının devamıdır.
Halepçe, insanlığın katledilmesidir. İnsanlığın buna karşılık susmasıdır.
Bu nedenle de Halepçe, insanlığın yüzkarasıdır ve hukuksal sorgulayıcısıdır.
Halepçe, Birleşmiş Milletlerin Kürtler için hiçbir şey ifade etmemesidir.
Halepçe, Batı Demokrasisinin iflasıdır.
Halepçe, insanlık değerlerinin tümünün ayaklar altına alınmasıdır.
MİLLİ BAYRAMIMIZ: NEWROZ…
21 Mart, Kürtler için oldukça önemli bir gündür. Kürtler, bu günü yeni yılın başlangıcı kabul ettikleri gibi, aynı zaman da milli bayramları Newroz günüdür, baharın da gelişidir.
Kürtler, Mart ayına girdikleri günden itibaren 21 Mart Gününün gelmesini sabırsızlıkla beklerler, bugünü her zaman akıllarında tutarlar. Her zaman bugünün kendilerine bereket, hayırlar, güzel şeyler getireceğini düşünürler. Bunun için de hep iyi şeyleri düşünürler, hep iyi şeyler yapmaya çalışırlar.
Kürtler, bu günün hatırı için, ailesi içinde, çevresindeki insanlarla ilişkilerinde, köylerinde, kasabalarında, şehirlerindeki yaptıklarında hep iyimserliği yayarlar. Hep güler yüzlü, karşılıklı anlayış içinde olurlar.
Kürt insanın düşünce ve davranış tarzından kendiliğinden bir değişiklik olur. Kürt insanı birbirine karşı toleranslı, adaletli, candan, sevgiyle yaklaşır. Adalet ve dayanışma duygusu daha çok öne çıkan iki kavram haline gelir.
Kürt insanının bu davranış ve düşünce tarzı, 21 Mart’ta zirveye çıkar.
Kürtler için, 21 Mart’ta farklı bir ruh hali ve heyecan zuhur eder. Bu heyecan, yapmacık bir heyecan değil. Organik ve yapısal bir heyecandır. Tabiatın ve doğanın Kürtlerin ruhuna hükmetmesidir.
Kürtler, 21 Mart’ta tarihin derinliklerine zuhur etmeye başlarlar. Newroz tarihi olayının, efsanevi karakteriyle birlikte gerçeklik yönlerini anlamaya çalışırlar. O zaman da kendilerinin çok eski bir millet, çok eski tarihlere sahip, yerleşik, medeni bir toplum olduğunu, bilince çıkarırlar. Tarihleriyle övünç duyarlar. 21 Mart, sömürgeci devletlerin yalan tarih tezleriyle bilinçlerinde yarattıkları kirliliğin temizlenmesinde dezenfekte bir rol oynar.
Kürtler, Kawa’nın Dehak’a karşı özgürlük ve kurtuluş mücadelesini 21 Mart’ta hemen hatırlar. Bu hatırlama, geleceğe, bağımsızlığa ve özgürlük mücadelesine daha fazla bağlanmalarına olumlu taşlar döşer. Kürdistan’ın parçalanmışlığının son bulmasının kaçınılmazlığını, her millet gibi devlet sahibi olacaklarını, Kürdistan’da egemenliğin ve iktidarın Kürdistanlılara devredilmesinin kaçınılmazlığını hatırlar.
21 Mart bunun için Kürtler için gerçek bir bahardır. Newroz’dur, Kürt milli bayramıdır. Yeni yılın başlangıcıdır.
Kürtlerin en güzel elbiselerini giydikleri, özel Newroz elbiselerini diktirdikleri gündür.
Bu yılda 21 Mart Newroz Milli Bayramımız zor koşullarda kitlesel gerçekleşti. Ama ne yazık ki, bu Newroz’da hayli zorluklarımız vardı. Newroz üzerinden on yıllardır Kürdistan’ın Kuzeyinde milli olmayan bir tesallut söz konusuydu. Bu tesalluıt son bulmadı. Militarizm, otoriter tekçilik, diktatörlük ruhu güçlendirildi.
Bu Newroz’da da Kürdistan’ın parçalanmışlığı devam ediyor. Kürtler, dünyada devlet olmayan tek millet olma özelliğini koruyor. Kürdistan’ın Güneyinin dışında Kürtler tüm milli haklarından mahrumlar.
Milli Bayramımız Newroz, milletimize ve insanlığa kutlu ve mübarek olsun. Bu 2021 Newroz’u vesilesiyle bağımsızlık ve özgürlük mücadelemizi daha ileri aşamaya taşımak, devlet kuruluşunun şartlarını daha fazla olgunlaştırmak için omuz omuza olmalıyız.
BM, IRKÇILIKLA MÜCADELE GÜNÜ (21 MART 1960), BM’NİN KÜRTLER İÇİN MEŞRULUĞUNUN TARTIŞILMALI OLMASI…
BM,, Kürtlerin milli bayramı Newroz olan 21 Mart Gününü 1960 yılında “Irkçılıkla Mücadele Günü” olarak karar altına aldı.. BM, Güney Afrika’daki Apartheid beyaz ırkçılığa karşı bu kararı aldı.
BM, hiç şüphe yok ki bu kararla, öncelikle Güney Afrika’daki ırkçılıkla mücadeleyi dünyanın bir görevi olarak belirlerken, dünyada var olan başka ırkçılıklarla ilgili olarak da devletlere ve milletlere büyük sorumluluklar yükledi. Devletlere denildi ki, “ırkçılık yapamazsınız, kendi ülkelerinizde yaşayan milletleri, farklı dini grupları ve mezhepleri yok etme ve ortadan kaldırma yoluna gidemezsiniz.”
Irkçılıkla Mücadele Gününün Kürt milli Bayramı Newroz günüyle örtüşmesi tesadüf de olsa, Kürtleri çok yakından ilgilendirdiğinden şüphe yoktur. Çünkü Kürtler, BM, 21 Mart’ı Irkçılıkla Mücadele Günü olarak ilan ettiği zaman, değişik sömürgeci devletlerin (Türk, İran, Suriye, Irak) ırkçılığıyla cebeleşiyor, ırkçılık boyutu Kürtleri yok etme ve ortadan kaldırma dozunda ilerliyordu.
Ama ne yazık ki BM, Kürtlere yönelik olan, Kürtleri yok sayarak ortadan kaldırmak isteyen ırkçılığı önemsemedi. Türk, Fars, Irak ve Suriye Devletlerinin Irkçılığına karşı bir karar ve tedbir almadı. Kendi üyesi olan bu devletlerin dikkatini çekmedi ve uyarmadı.
BM’nin Kürtlerle ilgili, hem sömürgecilik ve ırkçılıkla ilgili olumsuz, Kürtleri yok sayan yaklaşımı, haklı olarak Kürtlerin uluslararası sisteme, BM’ye güven duymamasını, onu meşru görmemesini açıkça ortaya çıkardı.
BM’nin Kürtler için meşru olması için, kendi kurucu sözleşmesini ve diğer sözleşmelerini Kürtlere de uygulanmasını sağlaması gerekir. BM’nin temel sözleşmesi, Kürtlerin de devlet olmasını emrediyor. Ne yazık ki BM Kürtlerin bu amaç için yaptıkları mücadeleye destek olmadığı gibi,, bu amacı yok etmek isteyen, Kürtlere katliamlar uygulayan, sürekli bir soy kırımı kurumlaştıran sömürgeci devletlere karşı da hiç ses çıkarmadı, onlara bir müeyyide uygulamadı.
Umut ederim ki BM, Kürtler ilgili bu davranışından vazgeçer. Kürtler de BM karşısından eşit muamele gören bir millet olur. Kürtlerin devletsizliği görülür. Kürtleri destekleme yoluna gider.
Diyarbekîr, 21 Mart 2021