Kürtler kendi tarihlerini yazmadıkları için tarihileri çarpıtılmıştır şeklinde yaygın bir söylem vardır. Bu söylem kısmen doğru ama gerçeğin tamamı değil. Çünkü Kürt tarihinin, özellikle de modern ve çağdaş tarihin bazı sayfaları Kürt tarihçiler tarafından yazıldı, ancak hâlâ eksiklikler var. Bunun sebebi cehalet ve delillere erişim eksikliği değil, bir kısmı da tarihçilerin yazdıklarına verilecek tepkilerden duydukları korkudan kaynaklanıyor.
Özellikle de üzerinde durulması gereken ve dikkate alınıp tartışılması elzem tarihi konulardan biri Kürdistan halkına karşı işlenen suçlar, ki akabinde bu suçlar katliamlara dönüşmüştü. Tarihi kayda geçenler yaşanmışlıkları anlatırken suçlunun suçundan eksilmesin diye olayların ve suçların diğer yönlerini anlatmaktan uzak durmayı yeğlemiş suça zemin hazırlamışlardır.
Tarihin bu yönünün yazılmaması ve bu sorumluluğun tespit edilememesi, Kürt siyasi figürlerinin, güçlerinin ve hareketlerinin yaptıkları ya da yapacaklarının milletleri açısından ne gibi sonuçlar doğuracağından çekinmemelerine ön ayak oldu. Eğer bu soruyu kendilerine yöneltmiş olsalar ve Kürt tarihinin (cezalandırıcı) bir tarih olduğundan çekinmiş olsalardı, geçmişte yaşanan bu olayların bir kısmı yaşanmaz ya da sonuçları farklı olurdu. Yaşanmışlıklardan farklı olarak.
Her ne kadar hiçbir şey soykırım suçunu haklı çıkaramaz ve işlenen suçların faillerini temize çıkaramaz olsa da, bölgedeki egemen devletlerin (Fars, Arap ve Türk) tarihin farklı aşamalarında Kürtlere karşı uyguladıkları baskılar (ki nitekim hala devam ediyorlar) ne silinebilir ne de azalabilir. Fakat olaya sebep olan ya da doğrudan suçun işlenmesine sebep olan gerçeklerin anlatılmamasının olumsuz tarafı bunların tekrarlanmasına yol açmasıdır. Tekrarlanan olayların asıl mağduru siyasi karakterler, güçler ve gruplar değil, millettin kendisi olmuştur.
O dönemlere tekrar geri dönüp yaşananların önüne geçemeyiz, ancak gerçek şu ki sonuçları Kürdistan için yıkıcı olmuştur. Fakat yine de bir yerden sonra artık bir nokta konulmalı, Kürtlerin bizzat yanlış politikalarla ya da kötü eylem ve tepkilerle ülkelerinin yok olmasına yardım eden ve zemin hazırlayan bu tutuma bir son verilmelidir. Bu nedenle buradan milletimizi ve Kürt siyasi iktidar ve güçlerini uyarmak istiyorum; Kürdistan şu anda bir takım öyle olaylara müdahil edilmek isteniyor ki, bir kez daha sonuçları milletimiz için yıkıcı olur.
Olayların detaylarına girmeden önce şunu ifade etmek istiyorum; mesleğim gereği ve uzun yıllardır medyada çalışmış olmamızdan dolayı bu mesleğe yeni girenlerden farklı olarak daha geniş bir bağlantı ağına sahibiz. Bu yüzden bazen hiç bir yerde duyulmamış bilgiler alıyoruz. Tüm bilgilerin yayınlanmak için olmadığına ve tüm gerçeklerin söylenmemesi gerektiğine dair kesin bir inanca sahip olduğumuzdan, her gerçeğin her yerde söylenemeyeceğini biliyoruz. Bu nedenle okuyucuya veya yetkililere analitik söylem, kişisel görüş ve ya köle yazısı ile istenilen bazı söylemleri aktarmaya çalışıyoruz. Bugün burada sizlere anlatacaklarım ne kişisel görüşüm ne olayların bir analizidir, aksine tehlikeli bir bilgi aktaracağım. Bunun olmasını engelleyin çünkü milletimizin geleceği açısından sonuçlarının ne kadar tehlikeli olacağından eminim.
Eminim ki Kürt halkının çoğunluğu, Kürdistan’ın her yerinde bir ulus olarak Kürtlere karşı çok sayıda büyük komploların olduğunu sezmiş ve anlamıştır. Sebeplerine burada değinmeyeceğim, siz de ben de biliyoruz ki, karşılaştıklarımızın çoğu bizzat Kürtlerin sorumluluğundadır. Böylesi bir güne gelinmemesi için farklı bir politika izlenebilirlerdi. Şimdi kaderimiz bu güne geldi ama önemli olan bunun sonuçlarının daha da kötü olmasını engellemektir. Malumunuz bölgesel ülkeler Türkiye ve İran öncülüğünde Kürdistan Bölgesi’nin statüsünün ve şu anda kurulmayı bekleyen Rojava’daki statüyü dağıtmak için çok sayıda önlemi hayata geçiriyor.
Çünkü esasen Kürdistan Bölgesi idaresinin varlığını bugüne kadar devam ederek kalmasının ve Rojava’daki yapının var oluşunun Amerika ve müttefiklerinin desteğiyle olduğunu biliyorlar. Bu nedenle bu bağları ve ilişkileri bozmaya yönelik bir politika izlemeye çalışıyorlar. Bu kapsamda İran yönetimi Güney Kürdistan’da silahlı bir grup kurma teşebbüsünde bulunuyor. Tıpkı Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de kurduğu silahlı gruplar gibi, Direniş adıyla düşmanlarına saldırtmayı amaçlıyor.
Çok sayıda drone ve roketi Kürdistan Bölgesi’ne getirerek silahlı faaliyetlerini hayata geçirmek için hazırlık yapıyorlar. Geçtiğimiz haftalarda İran yanlısı bazı sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlarda yakında “Kürdistan Hizbullah’ı” kurulacağı söyleniyor. Tıpkı Irak ve Lübanan Hizbullah’ı gibi faaliyetlerine başlayacaklar.
Belki yakın bir gelecekte Devrim Muhafızları Kırmaşan’dan Erbil’e füze fırlatmak yerine ya da Heşdi Şabi’ye bağlı gruplar araçlığıyla bombalı İHA ile Harir’deki havalimanında Kürdistan ve koalisyon güçlerine saldırı düzenlemek yerine, Kürdistan Bölgesi topraklarından “Kürt Direniş Cephesi” bu görevi yerine getirebilir.
Düşünün! Artık haberlerin şu şekilde duyurulacak; “Silahlı bir Kürt grubunun Kürdistan’daki koalisyon karargâhına drone ile saldırdı” veya “Kürt silahlı güçleri ABD güçlerini hedef alan saldırıların sorumluluğunu üstlendi.”
Kendimize şu soruyu soralım; Kürt ve müttefiklerinin ilişkilerinin sonuçları ne olacak?” Bugün Kürdistan Bölgesi’nin bekası ve Rojava’daki şehirlerinin özyönetiminin tek garantisi koalisyon güçlerinin bölgedeki varlığıdır.
Bu cephenin Kürtleri bu bölgesel çatışma ve sorunlara dahil etmedeki amacı ve stratejisi, ABD ve müttefiklerinin Kürtlere olan desteğini yok etmektir. Böylece kolaylıkla Kürdistan Bölgesi’nin varlığını yok edebilecekleri koşulları yaratacaklar. Daha önce Kürtleri ABD ve İsrail’in sığınağı olmakla suçlamışlardı ama dikkat ederseniz, özellikle İran’a yakın silahlı grupların üsleri ve karargahlarının bombalanmasından sonra birkaç gündür tutumlarında bir değişiklik oldu. Irak ve Suriye’de X (eski adıyla Twitter), TikTok, Facebook gibi sosyal medya platformlarında ve bazı internet siteleri üzerinden ABD’ye saldıranların Kürdistan Bölgesi’nde barındığını öne süren bir kampanya başlattılar. Bakın Kürtleri İsrail’in sığınağı olmakla suçluyorlardı ama şimdi ABD düşmanlarının Kürdistan’da saklandığını öne sürüyorlar.
Bunlar, güçlü bir gündemin Kürtleri kaçınılmaz olan bu tehlikeli beklenen olaylara dahil etmek istediğinin tehlikeli sinyalleridir. Ancak Kürtler açısından tehlike, daha fazla müdahalelere tahammül edememeleridir.
Rûdaw