İran, idamın olağan ceza olduğu devlet; sivil ayaklanmada ilk idam…

İbrahim GÜÇLÜ

Osmanlı ve Fars İmparatorlukları Ortadoğu’da ve dünyada önemli iki imparatorluktu.  Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Paylaşım Savaşından sonra parçalandı, Kürtlerin dışındaki tüm milletler, Balkanlardaki milletler ve Arap milleti (çok sayıda) bağımsız devletlerini kurdular. Osmanlı İmparatorluğu temelleri üzerinde, Kemalist Milli Devlet kuruldu. Fars İmparatorluğu, bölünmedi, Fars Milli Devleti olarak yapılandı. Kürdistan, Belucistan, Azarbeycan, Araplar Fars İmparatorluğunun sömürgeci sınırları içinde, içi boşaltılmış eyaletler olarak yaşama devam ettiler.

Kürdistan, 1639 yılında İki imparatorluk arasında yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla ikiye bölünerek iki imparatorluğun sömürgesi oldu. İki imparatorluk arasındaki savaşlar, Kürdistan toprakları üzerinde sürdü. Kürtler kaçınılmaz olarak iki imparatorluğun sınırları içinde olmasından dolayı, daha fazla zarar gördü.

Kürtler, iki milli devletin egemenliği altına girdikten ve sömürge altı bir statüde yaşamaya başladıktan sonra, mevcut statüyü kabul etmediler. Bu statüyü kendi bağımsızlık ve özgürlüğünün önünde bir engel, onurunu kıran, millet olarak varlığını tehlikeli hale sokan bir statü olarak değerlendirmesi oldukça doğaldı. Bu nedenle de statünün değiştirilmesi için tutum takınması, mücadele etmesi bir milli görevdi. Bu statünün değişmesinin de bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi ile mümkün olacağını bildiği için, iki sömürgeci-ırkçı milli devlete karşı mücadeleyi geliştirdiler. Başarılı olduğu dönemler de oldu. Ne yazık bu geçici başarılar da oldukça riskli ve pahalı oldu.

Ne yazık ki, İran ve Türk sömürgeci-ırkçı devletlerinin sınırları içindeki Kürtlerin bağımsızlık ve özgürlük mücadeleleri kanla, katliamla, liderlerinin idam edilmesiyle, kitlesel idamların gerçekleşmesiyle, hukuk dışı keyfi, yalana dayalı yargılamalarla, kitlesel göç ettirmeyle engellendi.

Bu her iki parçada da Kürtlerin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi zor koşullarda devam ediyor. Kürdistan’ın Güneyinde sınırlı da olsa federe devletin oluşması olumlu bir gelişme, geliştirilmesi, genişletilmesi, güçlendirilmesi, 2017 yılında gerçekleşen Bağımsızlık Referandumunun sonucunun hayata geçirilmesi,  yönetim dışında kalan başta Kerkük olmak üzere bütün Kürdistan topraklarının özgürleştirilmesi, her kürdün görevidir. Bundan dolayı, Sömürgeci devletlerin ve onların taşeronları olan HAŞDİ ŞABİ, PKK gibi örgütlerin Kürdistan Federe Devletini yıkma girişimlerine karşı bütün Kürtlerin ortak karşı duruş göstermesi ve mücadele etmesi gerekir.    

İRAN’DA İDAM CEZASI OLAĞAN BİR CEZA OLMAYA DEVAM EDİYOR…

Bulunduğumuz aşamada dünyanın birçok devletinde, özellikle Avrupa Birliği interlandı içinde olan devletlerde idam cezası kalkmış durumdadır. Türk Devletinde de idam cezası kalkmış durumda.

Buna karşılık, dünkü ABD’nin peyki olan İran’da idam cezası devam etti.  

Bilindiği gibi 1946 yılında İran jeopolitiği koşullarında Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti kuruldu. Kürdistan Cumhuriyeti, savaşsız kurulan bir devlet oldu Kurulurken hiç bir insanın, bir Farslının burnunu kanatmadı. Başkasının, yani Farsların topraklarını işgal etmedi ve ele geçirmedi. Kürdistan Cumhuriyeti, Kürdistan toprakları üzerinde kuruldu. Kürtler millet olarak, kendi toprakları üzerinde devlet kurma hakkını, kendi kaderini bağımsız devletten yana kullandı. Kürt milleti, Kürdistan toprakları üzerinde iktidar ve egemen oldu.

Ne yazık ki, emperyalist sosyalist ve Batılı devletler, dünyayı paylaşma konusunda anlaşma sağlayınca, Kürdistan Mehabad Cumhuriyetini İran’ın barbarlığına ve vicdansızlığına terk edildi.. İran sömürgecileri, Sovyetler Birliği ve Batılı emperyalistlerin çekilmesinden sonra, Kürdistan Mehabad Cumhuriyetine saldırdı. Yıkması için her barbarlığı gerçekleştirdi. Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti ilk Cumhurbaşkanı Qazi Mihemed ve diğer yöneticileri halkıyla birlikte olmayı seçtiler. Kürdistan’da kaldılar, kaçmaya tevessül etmediler.

Ama ne yazık ki İran sömürgeci barbar devleti, Qazi Mihemed ve Kürdistan Cumhuriyeti yöneticilerini esir aldı. Hukuksuz yargılamalarla idam etti.

İran’da Şah Rejiminin değişmesinden sonra kurulan teokratik-faşist İslam rejimi de idamlara devam etti. İdamlar,  İran İslam Rejiminde kitlesel bir hal aldı. Bunun yanında, kitlesel infazlar da yapıldı. Bu süreç halen devam ediyor. Halen de her hafta bir Kürdün idam edildiği biliniyor.

Bundan dolayı, İran teokratik-faşist devletinde idam cezası, olağan bir cezadır. Oldukça keyfi bir şekilde kullanılmaktadır. Mahkemeler, hukuk dışı, keyfi yargılamalarla idam cezasını kesiyorlar.

SON YARGILAMALARDA İLK İDAM CEZASI VERİLDİ…

Kürdistanlı Jina Emini’nin, İran teokratik ve faşist rejiminin ahlak polisi denilen cinayet şebekesi tarafından katledilmesinden sonra, ilk başta Kürtler ve üniversite öğrencileri olmak üzere Beluciler, Araplar, Farslar, Araplar, en büyük nüfusa sahip Azeriler, grevlerle, toplu gösterilerle, mitinglerle bu cinayeti protesto ettiler. Bu protestolar 16 Eylül’de başladı. Halen devam ediyor. Hem de kartopu gibi büyüyor. Rejime karşı milli, sosyal, siyasal, ekonomik haklar da dünya gözünde somutlaştı.

Sivil ayaklanmanın, dış kışkırtmalara değil, rejimin teokratik ve faşist yapısallığına bağlı olduğu somut hale geldi.

Sivil ayaklanmaya, baştan Kürdistan’ın bütün parçalarındaki Kürtler olmak üzere, tüm dünya destek çıktı ve çıkmaya devam ediyor.

Teokratik ve faşist rejim, bu sivil toplumsal eylemlere devlet şiddeti ve cinayet şebekesi güçlerinin infazlarıyla cevap verdi.

Sömürgeci teokratik-faşist rejimin saldırısı sonucu; çoğunluk Kürtlerden olmak üzere, yüzlerce değişik milletlerden insan katledildi. On binlerce insan yaralandı. Binlercesi gözaltına alındı ve tutuklandı.

Tutuklular hakkında meclisten idam edilmeleri talepleri yükseldi. Şu an yüzlerce eylemci idamdan yargılanıyor. İran’da idam cezası doğal bir ceza konumundadır. Bugüne dek idam ettiği ve infaz ettiği on binlerce insan var. Son zamanlara kadar, her hafta bir Kürdü idam etmeye devam ettiler.

Mahkemeler, idarenin ve rejimin direktifleri doğrultusunda yargılamalara başladılar. Hem de eylemcileri idamla yargılamaya başladılar.

İlk idam kararı verildi.

Kürdistan24’ün verdiği habere göre:

İran Yargı Erki Kurumu, Jina Emini protestolarına katılan göstericilerden birine başkent Tahran’da idam cezası verildiğini duyurdu.

Tahran Devrim Mahkemesi tarafından, İran Yargı Erki Başkanı Gulamhüseyin Muhsin Ejei’nin talimatıyla 6 gösterici hakkında adil ve hızlı karar verildiğini belirtilerek, kamu güvenliğini bozmak ve devlete savaş açmak suçlamaları ile tutuklanan 6 kişiden 1’ine idam cezası, diğer 5 göstericiye ise 5 ila 10 yıl arası hapis cezası verildiği belirtildi.

İdam cezası alan göstericinin devlet binasını ateşe vermek ve kundaklamak suçlamasıyla tutuklandığı aktarılarak, “Kamu güvenliğini ve huzurunu bozmak, yeryüzünde fesat çıkartmak ve devlete savaş açmak ve ulusal güvenliğe karşı suç işlemek suçlarından şahsa idam cezası verildi” ifadeleri kullanıldı. 

Devrim Mahkemesi şekli de olsa, tarafından verilen cezaların temyize götürülebileceği açıklandı.

Gelişmeler ve yargılamalar gösteriyor ki, idam cezasına çarptırılacakların sayısı gün geçtikçe artacak.

BM ve bütün dünyanın bu idam cezalarının infaz edilmemesi için aktif müdahalede bulunmaları gerekir.

Diyarbekîr,15 Kasım 2022

Fotograf: Son Havadis

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *