İbrahim GÜÇLÜ
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri sonuçlandı. Yarattığı sonuçlar, diğer genel seçimlerden farklı olarak hem bir deprem yaratmış durumda ve hem de farklı nitelikte tartışmalara yol açmış bulunmaktadır..
Ben de, Bugüne dek 7 Haziran 2015 Genel seçimlerine ilişkin olarak iki makale yazdım. Bu benim üçüncü makalem oluyor. Ama gelişmeler bu konuda daha çok yazacağımızı gösteriyor.
( I )
AK Parti ve özellikle de Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Başkanlık Sistemini”, devletin ve siyasi sistemin yapısal otoriter, faşist, Kemalist karakterini değiştirmeden: Otoriterleşmenin, faşizmin ve Kemalizm’in daha katmerleştirilmesini göze alarak, genel seçimlerde stratejik bir sorun haline getirdi.
Başkanlık Sistemi için de, AK Parti’nin keyfine göre yeni bir anayasa yapması olmazsa şartlardan biriydi. Bu da AK Parti’nin 400 yakın milletvekili alması gerekirdi. AK Parti, toplumsal, ekonomik, yapısal teknik projelerde başarılı olmasına rağmen, demokrasi, hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü alanlarında, Kürtlerin grup/kolektif haklarını milli haklarını teslimde başarısız olmasının ötesinde, yapısal otoriterleştirmeyi, Kemalizm’i daha da geliştirmesinden dolayı, Türk kesiminden bile teveccüh görmeyeceği açıktı.
O zaman bu sorunun aşılması için, Hükümet/MİT, Öcalan üzerinden HDP ile ilgili bir proje geliştirdi. HDP’nin barajı aşması oldukça zor olmasına ve doğal olanı bağımsız adaylarla seçime girmesi gerekirken, parti olarak seçime sokulması projelendirildi.
Bu durumda, HDP baraj altında kalacak, AK Parti Kürdistan’daki bütün milletvekillerini toplayarak, Başkanlık Sistemi ile ilgili amacına ulaşacaktı.
Kandil de bu projeye hayır demedi. Birinci neden, Öcalan’ın projesi olduğu için bu projeye hayır demedi. İkinci neden, PKK’nın zaten silah bırakması söz konusu değildi. HDP’nin barajı aşmaması halinde, PKK’nın silahlı yapısını devam ettriemesi için bir gerekçe olacaktı.
Bu proje, doğal olmayan bir müdahaleye yol aç.acaktı. Bir siyaset mühendisliği sorunuydu. Başarıya ulaşması halinde de Kürdistan’da çatışmaları körükleyen bir projeydi.
Ama başarıya ulaşmadı. HDP, barajı aşarak bu proje sahiplerini vurdu. Her zaman ikili oynayan Öcalan’ı da içten içe memnun etti. Ama şimdi MİT’le yeni hesap odasındalar.
( II )
AK Parti Hükümeti projeyi yaparken, karşıtları, haydi-haydi durumdan vazife çıkardılar.
AK Parti karşıtları: Kemalistler, CHP’liler, ana derin devlet güçleri, daha önce AK Partiye destek veren liberal solcular ve Gülen Cemaati, sosyalistler, radikal ve şiddet yandaşı solcular, sermaye kesiminin bir bölümü, Aydın Doğan Medya Grubu, aydınlar, gazeteciler,, seçim yoluyla CHP ve MHP’ye destek vererek ve eskisi gibi askeri darbeyle AK Parti Hükümetini yıkamayacaklarını anlamışlardı.
HDP üzerinden bir proje geliştirdiler. Aslında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bunun provası yapılmıştı.
HDP, barajı da aşsa, hükümet ve iktidar olmayacak olduğu bilinmesine rağmen, barajı aşması halinde AK Parti Senaryosunu bastıracaklarını doğru hesapladılar.
HDP’nin barajı aşması halinde, AK Parti’nin Başkanlık sistemi için yeteri milletvekili sayısına ulaşmayacağını hesap ettiler.
Bu projeyi yapanların bir bölümü ve özellikle de sermaye kesimi, HDP üzerinde yaptıkları projenin, AK Parti Hükümetini engelleyemeyeceğini, AK Parti’yi sınırlandıracağını düşünüyordu. Projedeki hesap dışı gelişmeler, o kesimleri de paniğe sokmuş durumda. Yeni bir hükümet ve siyasi krizin kendilerini daha kötü vuracağını kara-kara düşünmekteler.
Ama bu proje, aslında tam anlamıyla saf, ana derin devlet güçlerinin projesi olarak ortaya çıktı. PKK’nın kuruluşuyla Kürt bağımsızlık hareketini engelleme, Kürtlerin kendi kaderini doğal koşularda tayin etmesine set çekme, Kürtlerin ikinci dönem entegrasyonunu Türkiyelilikle gerçekleştirmek gibi geçici bir başarı sağladı.
Bu projenin sahipleri, geçmişten bu yana Kürt milli sorununu çatışmalı bir yöntemle yönetmek isteğinde olduğu için, Kürdistan’da yeni çatışma koşullarını yarattılar ve olgunlaştırdılar.
Bu çatışmanın tohumları, seçim kampanyasında ekilmeye başlandı. Bu çatışma, Adana ve Mersin’deki bombalamalarla, İdil’de İki HÜDA-PAR’lının ölümüyle, Diyarbakır’daki bomba katliamıyla tırmanmaya başladı.
Bütün bu olaylar, HDP’i mağdur hale getirmek, oy oranını artırmak ve barajı geçirtmek içindi
BU PROJE, 7 HAZİRAN SEÇİM DARBESİNİ YARATARAK. TARİHE KENDİNİ YAZDIRDI. BU DARBE, 28 ŞUBAT DARBESİNİN BİR BAŞKA VERSİYONU NİTELİĞİNDE.
( III )
Bu projenin ana derin devlet güçleri 7 Haziran Darbesini, Kürdistan’da iç çatışmayı sürekli hale getirmek için evrimleştirmeye çalışıyorlar. Bunun koşullarının da olduğunu hesap ediyorlar. Bunu da PKK ve Hizbullah ile gerçekleştireceklerini düşünüyorlar. 5-6 Ekim 2014 Kobani Eylemlerine ve önceki birçok eylemine, Kürdistan’ın diğer parçalarındaki eylemlerime bakıldığı zaman da PKK’nın buna her zaman çeşni olduğu, bunun yanında da Hizbullah’ın da tetikte olduğu görülmektedir.
Dün (9 Haziran 2015), HÜDA-PAR taraftarı Yeni İHYA-DER Başkanı Aytaç BARAN’ın bir suikast sonucu katledilmesi, onun ölümünden sonra üç kişinin öldürülmesi bu projenin başarılı bir şekilde hem kendileri, hem de devreye girmek isteyen terör/şiddet odaklarının (ki bunlar İran başta olmak üzere birçok devletten beslenmektedirler) eylemleriyle hızlandığını göstermektedir.
Kürdistan’da gerçekleştirilmek istenen bu kanlı plan ve projelere herkesin, her siyasi parti ve örgütün, özellikle de sivil güçlerin karşı çıkması gerekir.
Bu konuda HDP ve HÜDA-PAR’a büyük görevler düşmektedir.
Bu görev, demeçlerle olayları lanetlemeyle yerine getirilemez. Kendi yapısal durumları, PKK ve Hizbullah’tan dolayı bu tür gelişmelere ve oyunlara her zaman açıktır. Yeniden yapılanmayı göze almaları, şiddet ve terör odaklarıyla, devletin kullandığı ve kullanabileceği arka bahçelerindeki güçlerle kesinlikle ilişkilerini kesmeleri gerekir.
Amed, 10 Haziran 2015