Şefik Çolak
Bir sorunu çözmek istemiyorsan ve karşındaki gücü yenebilecek pozisyondan uzaksan, sorunu ertelemek ve süreç içinde denklemi karşıtlarının içinden çıkamayacak duruma getirmende yarar vardır. Bu süre zarfında karşıtını kavram kargaşası içine sokmuş olacağın gibi gerçek talebinden uzaklaştırmış ve iç sorunlarla boğuşturursun. Bu taktik karşı gücün zayıflamasını sağlarken sen de rakibinin içinde işbirlikçiler yaratma ve süreç içinde harekete geçirme şansını sağlarsın. Aynı süre içinde zayıflamış olan mücadele güçlerini tahkim eder, güçlendirir ve kendi iç sorunlarını çözersin.
Karşıtın talepleri için garantisini almadığı taahhütlerin ile oyalanırken karşı hamleler için hazırlıklarını tamamlamış olursun. Süreci kontrolün altında tutabildiğin sürece, kusursuz planlamanı yapabilir ve gerekli kurmay yapılanmanı oluşturursun. Süreç içinde kendi hazırlığını yapmayan karşındaki güç, anlık müdahalene ve saldırına karşı duracak güçten yoksun olmuş olur. Zamanlamayı iyi yaparak karşı hamleyi başlatır ve savunma pozisyonunda olmayan karşıtın olan güce ölümcül darbeyi indirmiş olursun.
Osmanlı ve T.C. bu taktiği başta Kurdler olmak üzere Yakındoğu halklarına karşı uygulamıştır. Mazlum halklar da bu oyuna tekrar tekrar düşmüşler. Devlet ise bu taktiğinde ne yazık ki başarı sağlamıştır. Kurdler tarihlerini iyi incelememiş ve ders çıkarmadığı için aynı hatayı yapmıştır.
Haksızlıklara karşı duran direniş güçleri, kendi taleplerinde taviz vermeye başladığı zaman peşinen kaybetmiş olurlar. Egemen devletlerin öncelik verdiği konu da budur. Görüşme için oturulan, pazarlık masasında bazı taleplerden belirli bir süre için vazgeçmek normaldir. Tavizler karşılıklı olduğu sürece ve karşılığında bazı taleplerin karşılanması konusunda meşru garantiler alındığı takdirde anlamlıdır. Bunu yapabildiğiniz sürece egemenlerin oyununu ve planını boşa düşürmüş olursunuz ve mücadelenizde başarılı olabilirsiniz.
Oyalama ve sürece yayma taktiğini uygulamada Türk ve Fars Egemenleri başarılı olma konusunda, tarihte dünyadaki farklı emperyal güçlere göre çok daha fazla başarı elde etmişler.
Son iki yüzyılda Fars, Arap ve Türk devletlerine karşı verilen direnişler öncesi egemen devletlerinin tutum ve tavırları ile direniş güçlerinin yürüttükleri politika değişikliklerini incelediğimizde gerçeği görebiliyoruz. Bunun en güzel örneğini Mir Bedirxan, Şex Ubbeydulah, Azadi Hareketi’nin 1925 direnişinde, Dersim Katliamı öncesinde, Güney Kurdistan’da 1960 ve 1975 Eylül ve Mayıs devrimleri öncesinde ve en son olarak Oslo Süreci ile 2013’de başlatılan Barış Süreci’nde görebiliriz. Bize düşen bu süreçleri iyi okumamız, ders çıkarmamız ve ileride karşılaşacağımız durumlarda zamanında tedbir almamızdır.
Egemenler ile pazarlık masasına oturduğumuz zaman bu taktiğe kanmamız ve kendi planlamamızı görüşmeye katmamız başarının garantisidir. Oyalama ve sürece yaymayı gördüğümüz anda karşımızdakilerin zayıf veya sorunlu olduğunu ve zamana ihtiyaç duyduğunu hemen anlamalıyız. Bu nedenle anlaşılan her konuyu sözde bırakmadan uygulama garantisini almalıyız. Karşılıklı adımlar atılırken karşımızdan da hemen meşru ve kabul edilebilir adımları atmasını istemeliyiz. Adım atmadıkları sürece onların istediği yeni adımları atmamalıyız. Doğru ve geçerli müzakere yöntemi budur.
Pazarlık masalarında, mazlumlar tarafından doğru politikaların yürütüleceğine inanmak istiyorum.