Baraj Düşerse Kürtler Temsil Edilmiş Mi Olur?

PKK/HDP Kürt Siyasi Çevreleriyle “İttifak” ya da “Ulusal Birlik” mi Oluşturuyor?

İbrahim GÜÇLÜ

(ibrahimguclu21@gmail.com)

Türkiye’de  Genel Seçimlerine dört (4) aydan daha az zaman kalmış. Bu nedenle,  Türkiye’de ve Kürdistan’da büyük hareketlilik yaşanmakta.  Herkes büyük ilkesel sorunları konuşuyor görünse de, asıl tartışmalar kimin milletvekili olacağı üzerinden yürüyor. Barajın düşürülmesi konusu da, Kürtlerin, Türklerin, diğer etnik grupların temsil edilip edilmediğinin ötesinde, yine “ne kadar fazla milletvekili çıkaracağız” etrafında konuşuluyor. Daha fazla milletvekili, birilerine daha fazla milletvekilliği umudunu veriyor. Bu durum özellikle de Kürdistan’da bir hastalık halini almış durumda. Herkes hem AK Parti ve hem de PKK/HDP interlandında birbirlerinin kafasına basarak yükselmeye, milletvekilliğini kapmaya çalışıyor.

Genel seçimler konusundaki tartışmalarda, ilkesel tutum, amaç ortaklığının varlığı yokluğu, davranışın ahlaki olup olmadığı ve siyaset bilimine uygun olup olmadığı konuları hiçbir önem taşımamakta. Bu yaklaşım, Üçüncü Dünya İnsanlarına has bir yaklaşım, düşünce ve davranış kalıbını ortaya koymakta.. Modern ve demokrat olmanın ötesinde ilkel, ant-demokratik ruh halini sergiliyor. Bu da hayra yorumlanamaz. Tutarsızlığın tam da ifadesidir.

Baraj Sorunu ve Kürtlerin Temsili…

Türkiye’de seçim barajı, yüzde on (% 10). Bu seçim barajı oldukça yüksek bir baraj oranı. Modern demokratik çoğulcu ülke ve devletlerin hiçbirinde olmayan bir baraj. Avrupa Birliği üyesi devletlerin hiçbirinde bu seçim barajı söz konusu değil. Olamaz da. Çünkü bu seçim barajı, demokratik olmayan ülkelerin bir standartı.

Türkiye’de de bu seçim barajı, 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Diktatörlüğünden sonra benimsenen anayasa göre dizayn edilen Siyasi Partiler ve Seçim Yasası sonucu, devletin sahibi elitlerin yönetimi elinde tutmaları, devlete muhalif olanların, devlet yönetimi dışında tutulmak için kabul edilmiş bir seçim barajıdır. Özellikle siyasi İslamcı partilerin devlet yönetimininde olmalarını ve temsil edilmelerini engellenmek için kabul edilen bir seçim barajıdır. Şimdilerde de PKK’nın egemen ve yönettiği partilerin önüne çıkan bir engel durumundadır.

Standart demokrasi açısından en azından bu seçim barajının değişmesi ve Avrupa Birliği ülkelerinin standartlarına çekilmesi gerekir. Hatta daha etkin, yönetici, doğrudan temsil ve gerçek demokrasi açısından seçim barajının tümden ortadan kaldırılması gerekir. Yıllardır bu konuda tartışmalar olmasına rağmen, bir türlü de bu teknik sorun bile çözülememektedir. “Yönetimde istikrar” adına dün bu barajdan mağdur olan siyasal İslamcılar, şimdiler de bu seçim barajının korunmasını, değişmemesini çıkarlarına uygun görüyor.

Ama Kürtlerin, Türklerin, diğer etnik toplulukların, azınlık dinlerin ve mezheplerin demokratik anlamda, hak ve adalet, eşitlik açısından temsilinin sağlanamamasında tek engel baraj değildir.

Türkiye’deki seçim ve temsil sistemi deve misalidir. Deveye sormuşlar, “boynun neden eğri?”. Deve, “nerem doğru ki” demiş. Türkiye’de de seçim ve temsil sisteminde barajdan daha önemli nedenler var.

1-Türkiye üniter ve ulus devlet. Hem de elitik üniter devlet ulustur. Böyle olduğu zaman da bu devlet, sadece küçük bir elitin devleti. Dolayısıyla Kürtlerin ve Türkler dışındaki diğer etnik toplulukların devleti değil. Türklerin bile devleti değil. Devlet, uluslar, dinler,ideolojiler, sınıflar üstü olmadığı zaman nasıl olur da tüm milletler ve etnik topluluklar temsil edilebilir ki? Bu nedenle, eşitlikçi, adaletli, demokratik bir temsilin gerçekleşmesi için, devletin: Uluslar, etnik gruplar, dinler, mezhepler çoğulculuğuna göre yeniden yapılandırılması gerekir.

2-Mevcut anayasa bir elitin anayasası. Değişik milletlerin etnik, dinsel ve mezhepsel grupların toplumsal bir sözleşmesi değildir. Bu anayasa değişmeden, milletlerin, etnik,dinsel ve mezhepsel grupların toplumsal sözleşmesi olacak anayasa yapılmadan, eşitlikçi, adaletli, demokratik bir temsil olamaz.

3-Türkiye’de elitin anayasasına göre yapılmış yasalar, en başta da siyasi partiler yasası, seçim yasası, parlamento yasası ve tüm yasalar değişmeden, yeni yasalar milletlerin, etnik, dinsel, mezhepsel azınlıkların toplumsal sözleşmesi olan anayasaya göre yapılmazsa, adaletli, eşitlikçi ve demokratik bir temsil olamaz.

4-Anayasa başta olmak üzere tüm yasaların bütünlüklü sentezi sonucunda, milletvekillerinin tespitinin parti başkanlarının dudaklar arasında; HDP’de İmralı ve Kandil’den gelecek direktiflerle olduğu zaman da,  demokratik, eşitlikçi, adaletli seçim ve temsilden bahsedilemez.

Hiçbir siyasi parti ve özellikle de HDP bu temel sorunları bir tarafa bırakarak ve  onlarla hiç ilgilenmeyerek sadece seçim barajının indirilmesiyle ilgilenmektedir. Yani onun derdi post, makam, milletvekilliği. Kürtlerin derdi can ve gerçek temsildir..

Çok iyi bilinmeli ki, seçim barajı inse de, HDP bu haliyle barajı geçse de Kürtler temsil edilmiş olamazlar.

PKK/HDP Kürt Siyasi Çevreleriyle “İttifak” ya da “Ulusal Birlik” mi Oluşturuyor?

Seçim yaklaşınca PKK/HDP nüfuz alanını genişletmek için yeniden yeniden başladı. PKK/HDP Kürt siyasi çevreleriyle görüşmeye başladı. İlk planda DDKD, KADEP, Azadi İnisiyatifi ile görüştüğü açıklandı. Diğer siyasi çevrelerle de görüşeceği haberleri sağa-sola yayılıyor.

PKK/HDP, Kürt çevreleriyle bu görüşmelerini, Kürtlük davasında birlik uğruna yaptıklarını söylüyorlar. Halkı ve bizi de buna inandırmaya çalışıyorlar. Ama biz biliyoruz ki, PKK’nın bu tür atraksiyonları hep seçim dönemlerinde oluyor ve sonra da unutulmaya terk ediliyor.

Bu görüşmeleri, seçim için, kendilerince de seçim barajını aşmak için yapıyorlar. Onlar da ve kamuoyu da çok iyi biliyor ki, görüştüğü Kürt siyasi çevrelerin, toplumsal ve sosyolojik bir karşılıkları yok. O siyasi çevreler, kendi üyelerini bile tutamıyorlar ve temsil eder durumda değiller? Bu nedenle, HDP’in seçim barajını aşmasında bu siyasi çevrelerin belirleyici ve hatta etkileyici olacağı söylenirse, buna kurtlar bile güler.

Peki PKK/HDP’nin amacı ne? Bunu açığa çıkarmak gerekir. Her zaman olduğu gibi, Kürt çevreleriyle görüşerek, onları kendisine eklemlemek istemekte. Birileri de buna, “ittifak” ve “ulusal birliğin oluşması” hem de “kalıcı ulusal birliğin oluşması” diyor.

O zaman asıl kodları çözelim.

1-İttifak için aynı kimyaya ve niteliğe sahip olmak gerekir. Oysa bir araya gelmek isteyenlerin kimyaları ve nitelikleri aynı değil. HDP, Kürt partisi olmadığını, Türkiye partisi olduğunu, etnik ve kimlik mücadelesi vermediğini açıkça söylüyor. Oysa diğer siyasi çevrelerinin çoğunluğu, kendilerini Kürt ve Kürdistani yapılar olarak tanımlıyorlar. Kürt kimliği, Kürdistan’ın bağımsızlığı mücadelesini vermekte olduklarını ifade ediyorlar.

Nasıl olur da bu iki farklı kimya ve niteliğe sahip olanlar ittifak edebilir, ulusal birlik oluşturur?

2-İttifak için aynı zamanda, aynı amaca sahip olmak gerekir. PKK/HDP Kürt ulus devletine karşı olduğunu, bundan dolayı Kürdistan devletini istemediğini, Kürdistan’ın Güneyinde ve Güney Batısında da devletleşmeye karşı olduğunu saldırganca ifade ediyor. Kürt siyasi çevreleri, en azından Kürt ulus devletine karşı değiller, federal, konfederal ve bağımsız Kürdistan devletini savunuyorlar.

3-İttifak ve koalisyon demokrasi güçleri arasında yapılır. PKK/HDP demokratik bir parti ve güç değildir. Hegemonik ve Kürt siyasi örgütlerinin tasfiyesine dayanan bir yapılanma. Bundan dolayı, ittifak değil, nüfuz alanını genişletmek için taktik uzlaşmalar geliştirmekte. PKK sadece Kürdistan’ın Kuzeyinde değil. Kürdistan’ın bütün parçalarında egemen olmak ve diktatörlüğünü kurmak istiyor.

Kendini demokrat olarak tanımlayan ve demokrasiyi savunan Kürt siyasi çevreleri PKK/HDP ile nasıl ittifak edebileceğini düşünür.

4-PKK/HDP, ittifaktan ziyade Baas türü ulufe dağıtarak Kürt siyasi çevrelerini kendisine bağımlı hale getirmek istemektedir. Bunun adı da ittifak olmaz. Yani milletvekillerinden birkaçını sağa sola dağıtarak herkesi kendine bağlayacak. Ayrıca kendi dışında milletvekili seçilenleri de egemenlikleri altına alarak, kimliksiz hale getirecek..

5-Kobani Eylemleri, Lice ve Cizre olayları, PKK/HDP’nın itibarını azalttı. Belediyelerdeki başarısızlık da halkın tepkisini kazanmış durumda. PKK/HDP Kürt siyasi güçleriyle taktik uzlaşma sağlayarak iadeyi itibar yapmaya çalışıyor.

Amed, 6 Şubat 2015

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *